Soma Kömür İşletmeleri'nde çalışan bir maden mühendisi madendeki ihmal zincirini anlatıyor

MEYDAN

‘Soma’daki faciaya, aşırı üretim isteği davetiye çıkardı’

Soma Kömür İşletmeleri’nde emniyet sınıfı mühendis olarak çalışan Maden Y. Mühendisi Mehmet Utkan, madendeki ihmal zincirini HaberVs‘ye anlatmış:

 

“Mehmet Utkan (25) maden yüksek mühendisi. Soma Holding’in işlettiği madende bir yıla yakın süredir “yeraltı mühendisi” olarak çalışıyor. Esas çalışma konusu ise emniyet. Olay sırasında izinli olduğu için İstanbul’da bulunuyordu ve haberi alır almaz tekrar Soma’ya döndü. Utkan, öğle saatlerine kadar kendilerine  bildirilen ölü sayısının 400’ün üzerinde olduğunu söylüyor.

 

HaberVs olarak olayın yaşandığı madendeki işletme ve çalışma koşullarını öğrenmek için kendisine ulaştığımızda hiç tereddüt etmeden konuşmayı kabul etti. Soma’da binin üzerinde çocuğun iki saat içinde yetim kaldığını söyleyen Utkan, ölen dostları için gerçeğin peşini bırakmayacağını, olayın açıklığa kavuşması için tüm bilimsel verileri ortaya koyacağını söylüyor. Bundan sonra kendisi için madenciliğin bittiğini söyleyen Utkan, üretim için güvenlikten vazgeçilmesi nedeniyle faciaya davetiye çıkartıldığını düşünüyor. Utkan’ın anlattıkları, üretim ve maliyet düşürme adına insan güvenliğinin nasıl gözardı edildiğini ve bunun sonuçlarının nereye kadar uzanabileceğini gösteriyor…

 

Maden sahasındaki yangının elektrik panosu nedeniyle çıktığı doğru mu? Bir başka söylentiye göre yangına fazla oksijen neden olmuş.

 

Bazı şeyler birbirini tetikler. Oksijen de tetikler ama olayın temelinde, kullanılan bozuk malzeme, kullanılan eski malzeme, yanmaya dayanıklı kabloların kullanılmaması  yatıyor. Bu nedenle  çıkan alevin kömürü yakması durumu oluşmuş. Bu yanma da ısıyı artırdığı için gelen oksijenle birlikte kömür kendi içinde yanıyor ve karbonmonoksit çıkıyor. Karbon monoksit seviyeleri ortalama 600-700 ppm (milyonda bir birim) kimi yerlerde 1200 ppm’lik seviyeye ulaşmış. Tabii öldürür bu seviye. Arkadaşların da çoğu zaten bu nedenle boğularak ölmüşler.  Zehirlenme demek daha doğru tabii. Karbon monoksit zehirlenmesi çoğunluk. Belki yüzde 99 bundan ölüyor ama yanan birkaç kişi olduğunu da duydum. Şu ana kadar duyduklarımı paylaşıyorum sizinle.

 

 

Buradaki ihmal tam olarak neden kaynaklanıyor?

 

Buradaki ihmal şu; sürekli üretim odaklı düşünüyorsunuz, elektrik makineleriyle çalışan bir sistem var kontrolünüzde, sürekli bunları kullanmaya sevk ediyorsunuz, havalandırma çalışacak bant çalışacak tabii bunun yarattığı bir elektrik yükü var, bunun sonucunda oluşan bir ark var. Bunların hepsi mantığın yanlışlığından kaynaklanıyor. Maden mühendisleri iki çeşit vazife ile çalışırlar. Biri emniyetçidir diğeri üretimcidir.  Üretimciler mekanize yarı mekanize çalışır, emniyetçiler ise ocağın her yerinde genelgeye göre gerektiğinde, aksi bir durum gördüğünde  üretimi durdurabilir ama o bizde yok. Emniyet sınırlarının dışına çıkıldığında da çok fazla durduramıyorsunuz üretimi. Öngörülerimiz de çok işe yaramıyor. “Bu olur”dediğimiz zaman çok itibar edilmiyor. Sonuçta böyle bir olay yaşanıyor çünkü bunun olacağı söylenmiş.

 

 

Elektrik panosu fazla çalışmadan yüklenmeden dolayı mı alev alıyor?

 

Olayı doğrudan görmediğimiz için ihtimaller üzerinde durabiliriz. İki ihtimal var birincisi çok yüklenmeden dolayı kabloların erimesi ve birbiriyle temas etmesi sonucu ark oluşmuş olabilir ya da kömürün dışarıdan yanması ki bu da yüksek bir ihtimal -çünkü monoksit seviyeleri yüksek- kömürün yanmasıyla kabloları eritmesi ve ark olayıyla alevlenme yaratması. Her durumda olay kablolarda ve kablolarda kullanılan malzemelerde bitiyor.

 

 

Siz emniyet sınıfında çalışıyorsunuz madende. Sözünü ettiğiniz emniyet sınırları aşıldığında prosedür nedir, ne yapılır?

 

Evet ben emniyet sınıfındayım.  Anormal bir durum ortaya çıktığında üretim direkt olarak durdurulur ve insanlar tahliye edilir. Yapılması gereken budur.  Biliyorsunuz  Türkiye’de mevzuat,  önleyici olmaktan çok kılıfına uydurup kapatmaya yönelik olduğu için bizde de emniyetçiler raporları sunarlar, hem emniyetten hem üretimden sorumlu olan işletme müdürü karar verir. Esas olarak emniyet kurallarını belirleyen iş güvenliği uzmanları da şirketten maaş aldığı için, böyle bir sonuçla karşılaşıldı. Denetimler çok düşük. Buraya gelen Çalışma Bakanlığı müfettişleri rüşvet alıyorlar. Bunu gözüyle gören bir sürü insan var. Şimdi bunlar yaşandıktan sonra acaba kaç tane müfettiş hakkıyla gelecek aşağıya inecek, parçalar alacak bakacak inceleyecek, test edecek, malzemelere bakacak, bu kablo kullanılır mı kullanılmaz mı, aşağıdaki üretim değerlerine bakacak, makinelere bakacak, bu makinelerle bu üretim sınırı aşılmış mı aşılmamış mı hepsine bakacak.  Ben de bakacağım müfettişler hakkaniyetle yapacaklar mı işlerini göreceğim. Yaptıklarına da inanmıyorum çünkü buraya neyin ne olduğunu görebilen insanlar, tecrübeli insanlar diye gönderiliyor buraya müfettişler. Rüşvet yemekte tecrübeli olduklarını görüyoruz tabii…

 

“Habersiz yapılması gereken teftiş, davetle yapılıyor”

 

Siz bunları söylerken çekinmiyor musunuz?

 

Şu saatten sonra benim için madencilik defteri kapandı. Ben burada en yakın arkadaşlarımı dostlarımı kaybettim kalkıp da buranın patronundan mı korkacağım, müdüründen mi korkacağım devletten mi? Şu saatten sonra kimseden icazet almam ben burada benim canım yanmış. Beni burada korumakla yükümlü olan devlet çalışmamış ben kimden korkacağım.

 

Bakanlık denetimleri ne kadarda bir oluyor rutin olarak?

 

Bakanlık denetimleri altı ayda üç ayda bir olur. Genel teftiş var, buraya geliyorlar atölyeye bakıyorlar, aşağıya iniyorlar. Üç ayda bir de, gelen arkadaşların altındaki arkadaşlar gelip aşağıda işler gerçekten istendiği gibi gidiyor mu gitmiyor mu diye bakarlar.  Tabii aşağıya iniyorlar, iki tane ayağı geziyorlar ondan sonra yukarıdalar. Bunun dışında bir de şunu söyleyeceğim; teftiş dediğiniz şey habersiz yapılır. Buraya müfettiş gelmeden bir hafta önce, ben adamın nerede kalacağını biliyorum. Teftiş dediğiniz baskın gibi yapılması gereken bir şeydir. Burada davetiye görderilerek yapılıyor. İşler bu şekilde yürüdüğü için sorun büyük.

 

İçeride kaç kişi olduğu nasıl bilinmiyor? Orası kaç kişilik? 

 

Şu anda Lambahane’de aldıkları kayıtlar 450 diyor ama tam rakamı yansıttığını düşünmüyorum. Madencilikte, yeraltına inmek için lambanızı aldığınız zaman kartlarınızı bırakırsınız. Kartınıza göre yevmiyeniz yazılır. Yani yevmiyeniz o gün lamba alıp almadığınıza bağlı. Kimi arkadaşlar lambaları kendileri koymuyor, başkasına koydurduyor filan o yüzden tam rakamı bilmek zor. Ama 450 kişinin üstünde olduğunu biliyoruz. Şu ana kadar teyit edilenler bize ulaşan sayı 400’ün üstünde. Öyle bir sayıdan bahsediliyor.

Madene 15 yaşında çocukların bulunduğundan söz edildi. Küçük yaşta işçi çalıştırma gibi bir uygulama var mı? Böyle bir şey gördünüz mü?

 

Yok hayır öyle bir şey yok. O kadar da değil, onu abartmışlar. O artık dezenformasyon. Yani benim yetişme tarzıma göre biri hata yapmışsa söylerim ama olmayan bir şeyle de tutup kimseyi yaftalamam. Ben burada çalışan adamlarımı biliyorum, 15 yaşında kimse yok.

 

Çalışma sistemi nasıl? çalışanların yüzde kaçı taşeron, ne kadarı sigortalı?

 

Ben rakamlara çok vakıf değilim ama esas mesele burada çalışanların yüzde kaçının taşeron olduğu değil, burada taşeronun işin yüzde kaçını yönettiğidir. Taşeron burada mühendisten çok işi yönetiyor. Kömürün  kendiliğinden yanma özelliği vardır. Buradaki Soma kömürü de yapısı gereği kendiliğinden yanmaya çok müsait.  Buradaki taşeron sistemi tonaj bazında, üretim bazında prim alınan bir sistem değil. Taşeronluk, ilerlemeye göre, yani kaç metre kazılmışsa ona göre prim alınan bir sistem. Çoğu taşeronlar da -ben de buna şahit oluyorum- arkada kömür bırakıyorlar.  Yani bir daha kazılmayacak bölgede, havanın geçeceği bölgede kömür bırakıyorlar. O bırakılan kömür de kendiliğinden yanıyor. Daha sonrasında da karbonmonoksit  yükseliyor.  Burada da bizim talimatlarımıza uyulmadığını, özellikle de taşeronların çok uymadığını görüyoruz. Şirketin kendi çalışanları doğrudan bize bağlı oldukları için söylediklerimize uymama gibi bir şansları yok tabii ama taşeron ve taşeronun getirdiği çalışanlar bizim talimatlarımızı pek dinlemiyorlar. Akşam ocağı gezdiğimizde söylediklerimizin yerine getirilmediğini görüyoruz. Yani teknik hata nedeniyle değil, onların kendi cüzdan hesabı nedeniyle yerine getirilediğini görüyoruz.

 

Yani aşağıda sizinle taşeronlar arasında bir anlaşmazlık var her zaman…

 

Tabii, bu her zaman görülür zaten. İdare, bunun üst yönetime çok fazla yansımasını istemez. İdare durumu idare eder zaten. Önlerine bir şablon konur, onlar içini doldurur ve idare ederler. Burada da bu yapılıyor. Yani can odaklı düşünülen bir yer değil. Dediğim gibi taşeronun prim sistemi buna neden oluyor çoğu zaman. Biz arkada kömür bırakmamaya dikkat ediyoruz. Onlar ise günlük ilerleme miktarlarına bakıyorlar. Günlük ilerlemenin fazla olması için diyelim ki bir metrelik bir taban derinliği kazıyorlar. Ayak içine giden yollarda taban kabarmasını engellemek için “taban alma” dediğimiz, ayağımızın altındaki kömürü kazma işini yaparız. İşte bu kazılırken, taşeronlar genelde kömürün kaç ton kazıldığına veya ne kadar alanın genişletildiğine bakmazlar. Bir 20 santimlik tabaka kazarlar ilerlerler; “10 metre kazdım” derler, arkada kömür bırakırlar. Yani üretimden çok ilerleme hesabıyla çalıştıkları için burada yanma çok oluyor, sorun bu.

 

Ölen madencilerin içinde taşeron işçiler de vardı değil mi?

 

Tabii var. Bunun oranı da önemli değil. Burada çalışan taşeronun da mavi kimliği var aşağıdaki işçinin de mavi kimliği var. Bu adamların bir kabahati yok. Ben yukarıdaki patroncuklara çatıyorum. Onu ona iten onlar. Birinin önüne seçenek koyarsınız, insanlar ona yöneldiler diye, daha kötü bir durumdan daha iyi bir ekonomik duruma yöneldiler diye suçlamak doğru değil. Ona sebep olan, o denklemi kuran, o senaryoyu onun önüne koyanlar kimler ona bakmak lazım. Burada taşeron suçlu değil, taşeronluk sistemi suçludur. Bu sistemi işletenler suçludur. “Seçimler için patronlardan para alayım, ben de onlar için taşeronluğu kolaylaştırayım” diyenler suçludur burada. “Onlar için saha vereyim” diyenler suçludur. Kalkıyorsun Haziran’da genelge çıkartıyorsun maden sahalarını düşük bedellerle veriyorsun. Alanlar kim? Ruhsat çıkanlar hep iyi geçindikleri, kendi adamları, akrabaları, rüşvet verdikleri, rüşvet aldıkları insanlar. Böyle rezil bir düzenin içindeyiz. Patronu bile artık suçlamıyorum. Burada devlet adamı olduğunu iddia eden, devlet ciddiyeti içinde insana vicdanla yakşlaştığını iddia eden sahtekar siyasetçileri suçluyorum. Onlar yalan söylemeyi bırakıp vicdanlı olsalar her şey çözülür. Bunun için adam yetiştinmek gerekir adam da yetiştiremiyoruz artık, o kültürü de kaybettik, ektiğimizi biçiyoruz aslında.

 

Aşağıda kalanların kurtulma şansı var mı?

 

Şu anda havalandırmayı parça parça yönlendirerek kurtarmaya çalışıyorlar çünkü içeride halen yangın sürüyor. İçerideki monoksiti hava kapıları kurarak başka yere yönlendiriyorsunuz  zaten içeride artık cenaze çıkarma çalışması yapıldığı için bu yöntem kullanılıyor.

 

Yani hiç umut yok öyle mi?

 

Maalesef yüzde 90 teyit edilmiş durumda. Çünkü içeriden, bütün alanlardan kurtarılanlar var, o arkadaşların söylediği, diğer arkadaşların kurtarılamadığı. Çünkü havanın yönü değiştirildiği sırada, o iki saatlik süre içinde karbonmonoksit oranı çok yükselmiş. Bundan dolayı arkadaşların kurtulma ihtimali çok çok düşük.

 

Bundan sonra ne yapacaksınız?

 

Ben bu adamları rahat  bırakmayacağım çünkü onlar benim canımı yaktılar. Rahat bırakmayacağımdan kastım tabii yasa dışı bir şey yapacak değilim. Konuşacağım, bilimsel bir deklarasyon da hazırlayacağım. Monoksit ölçümlerini, metan ölçümlerini koyacağım bunu üretim artışıyla ilişkilendireceğim -ki son iki ayda üretim çok ciddi ölçüde arttırıldı. Bunda bir hata olduğunu göstereceğim ve gerekli bütün yolları da aşacağım. Çünkü burada benim arkadaşlarım dışında bir sürü kardeşim öldü. Hepsi de karın tokluğuna çalışan insanlar saati beş lira! Ben bunlar için mücadele edeceğim.

 

Son dönemde üretim çok mu artırıldı?

 

Üretime çok önem verildi. Üretime çok önem verirseniz göreceli olarak emniyete verdiğniz önem de düşer. Üretime ağırlık verdiğiniz zaman zaten sorunlar başlıyor. Başa çıkılabilecek kapasiteyi de aşmıştı o gelen sorunlar. Bu aşamadan sonra artık kazalar meydana geliyor. Üretimle ilgili bir kapasite belirlenmiş, performans tutturulmuş, bunun üzerine bir şeyler koyduğunuzda  artık emniyete ağırlık vermek zorundasınız o da yapılmamış ve bu yaşandı.

 

(Yazı 14 Mayıs günü HaberVs‘de yayınlanmıştır)

 

(Fotoğraf: Mert Çakır / Koda Collective)

 

Bir de bunlar var

Canım Ablam
Kadın Hareketinden Feminist Harekete: Güney Afrika’da Yükselen Feminist Mücadele
Kadınlar Hayatlarına Sahip Çıkıyor (Şubat)

Pin It on Pinterest