Birazdan anlatacaklarım bir belgeselin kişisel başlangıç hikayesi. Ama biliyorum ki kişisel olan politiktir. Feminizmi keşfettiğim zamanlar üniversitenin ilk yıllarındaydım. Erkeklik ile çizme becerisi arasında güçlü bir bağ olduğunu savunan bir adamın talihsiz öğrencilerinden biriydim. Gün be gün şiddetini arttıran laflar savuruyordu.
Ödev verirken söylediği “Kızlar beş tane, erkekler on tane çizip getirsin, çünkü kızlar isteseler de erkekler kadar iyi çizemez” lafını, “Benim penisim var büyük o yüzden iyi çiziyorum, sizinki de büyükse, ve varsa şayet, gösterin” lafı takip etmişti. Tepkisizliğin sınıfı geçmek için tek çıkar yol olduğuna inanmıştık. Aynı hoca bakire bir kadınla ilk kez birlikte olmanın zevki üzerine espriler patlatırken oradaydım. Yirmi üç yaşımda, bu adamı aldığı ödüllerinden dolayı üniversitede barındıran, başarılı sayan kişilerden ve meslekten soğumuş bir şekilde mezun oldum. Bin bir zorlukla bitirdiğim bölüme küsmüştüm.
Tesadüfen bir yaz, bir animasyon atölyesinde naif ve yaratıcı insanlarla karşılaştım. Animasyonla uğraşmanın keyfi kadar birlikte ürettiğim insanların sıcaklığı da bana bu yönde ilerlemek için bir istek verdi. Bundan bir yıl sonra ilk animasyon stajıma başladım. Bana işi öğreten kişiden daha fazla öğretmesini istediğimde “Bu gece dışarı çıkar mıyız?” sorusu geldi. Çıkmak istemeyince, bilgisini paylaşmadı. En son “staja devam etmek istiyorsan sevgili olmalıyız” direkliğinde bir cümleyle karşılaştım ve stajı bıraktım.
İki ay önceydi, atölyesine katıldığım ünlü çizgi romancı kendisine ve flörtöz hareketlerine sonsuz minnet göstermemi ve itimat etmemi bekledi. Etmedim. Beni ruh hastası ve dayanılmaz bir insan olmakla itham etti. Tahmin edersiniz ki, “Zaten çizemiyordun da!” dedi.
Buradan kaçıp nereye gidecektim? Anladım ki bu adamlarla her yerde karşılaşabilirim. Sonuçta, benim gibi yaratıcı endüstride var olan kadınların yaşadıkları cinsiyetçi hikayeleri derleyip bir belgesel çekmeye karar verdim. Yaratıcılığımızı emeğimize katarken, karşılaştığımız aynı örgütün mensubu bu kibirli adamlara karşı mücadelemizi kaydediyorum. Sevdiği şeyi yapmakta ısrarcı olan kadınların belgeselini çekiyorum, trajikomik olayları canlandırıyorum.
Film hala devam ediyor. Her kadının hikayesini kendisinden dinlemenizi istediğim için gerisini filme bıraktım. Sandığınızdan çok daha fazla ortak noktamız var. Mücadeleye devam!
Filmin üç dakikalık çizim ağırlıklı bir sekansını aşağıdaki videoda izleyebilirsiniz. Bir de filmin fonlanması için başlattığım kampanya var, burada, destek olursanız çok sevinirim.
Tasarımcı Kadınlar from Zeynep Sıla Demircioğlu on Vimeo.
Ana görseli bu yazı için özel olarak filmin de katılımcılarından olan Dilem Serbest çizdi. Kendisine çok teşekkürler.