Beyrut’a ilk gidişimin yaklaşık 15. saatinde, katıldığım konferanstaki konuşmacıyı dinlemek yerine İngilizce eğitim veren Beyrut Amerikan Üniversitesi’nin (AUB) internet sitesini açmış, yüksek lisans programlarının son başvuru tarihlerine bakmaya başlamıştım. Aşağı yukarı ilk görüşte (Eylül sonuydu, avluya bakan bir balkon vardı ve Feyruz’un Li Beyrut şarkısı çalıyordu, yemin ederim uydurmuyorum) “ben burada yaşayayım bence” dediğim şehre kendimi en acilinden atmak için aklıma gelen ilk yol hayal bu olmuştu. Sonradan kampüsünü gezdiğimden bu yana ve Arapça konuşulan bir yere her gittiğimde ise, üniversitedeyken AUB’de bir dönem geçirmemenin her zaman hayattaki en büyük pişmanlıklarımdan olacağını hatırlıyorum (bu yazıyı okuyan ve bu imkana sahip kişilere de hemen şu an bu işi bir düşünmelerini tavsiye ediyorum).
Arkadaşım dediğim Lamia’yı hayatımda toplam 4 gün gördüm, Beyrut’a ikinci gidişimde. Şehrin ana caddelerinden Hamra’nın küçük barların dizildiği ara sokaklarından birinde ortak bir arkadaşımız sayesinde tanıştık. Lamia ve liseden beri dağılmayan arkadaş grubuyla geçirdiğimiz zaman, şimdi düşününce 4 günü 4 hafta gibi hatırlamama sebep olan türden güzellikte bir karşılaşmaydı. Fakat okuduğum, duyduğum ve gördüğüm kadarıyla bu Beyrut için sıradışı bir deneyim değil. Aşağıda Lamia’nın bol bol anlattığı kafeler, konserler, lezzetli yemekler (önüne en coşkulu sıfatları hakeden bir lezzet) bir yana, şehre yolunuz düşerse, veya gurbette bir yerde rastlaşırsanız Beyrutlularla da tanışmanız dileğiyle, karşınızda Beyrut rehberi:
Beyrut üzerindeki iddian nedir? Ne kadar zamandır orada yaşıyorsun?
ABD’de okuyan bir doktora öğrencisiyim, ABD ile Lübnan arasında gidip geliyorum. Beyrut’ta doğup büyüdüm ve yaklaşık 28 sene bu şehirde yaşadım. Kökenim ülkenin güneyinden geliyor, o yüzden Beyrut üzerindeki iddiam, tüm Lübnanlılar gibi, mezhebleri ve bazen sınıfları belirleyen kökenimle derinden alakalı. Lübnan’daki kökenlerin işaret ettiği siyasi kimliklere rağmen kendimi bir Beyrutlu olarak görüyorum.
Beyrut’tayken oradan gitmek istemene sebep olacak şeyler nedir? Uzaktayken neyi özlüyorsun?
Beyrutla ilgili öylesine hoşuma giden hiçbir şey yok, bazı şeyleri çok seviyorum, birçok şeyden ise nefret ediyorum. Karşıma çıkan insanları ve bazen sadece Beyrut’ta kurulması mümkün gözüken ilişkileri seviyorum. Bir de şehrin farklı sokaklarında ve mahallelerinde dolaşıp sonunda denize çıkmayı seviyorum. Yapmayı en çok sevdiğim şeylerden biri bu.
Beyrut turistler için çok misafirperver ve arkadaş canlısı olabilir, özellikle Avrupa, Kuzey Amerika ve Körfez ülkelerinden gelenler için. Fakat ev içi ve inşaat işlerinde sırtını tamamen dayadığı ucuz yabancı iş gücüne karşı şehir zalim. Şu anda farklı belediyeler Suriyeli mülteciler ve işçiler için Beyrut’un dışındaki farklı bölgelerde ve Burj Hammoud gibi benim en sevdiğim mahallelerden biri olan dış mahallelerinde geceleri sokağa çıkma yasağı uyguluyor. Bu ırkçı devlet politikalarına şehrin her yerinde günlük olarak rastlamak da mümkün. Şehri ziyaret eden sosyal gezginler Beyrut’taki bu günlük karmaşık etkileşimlerin farkında olmalı.
Öylesine oturmak ve kafa dinlemek, insanları izlemek (bilen bilir; yarı-olimpik bir spordur) için en sevdiğin yerler neler?
Hamra’nın “café trottoir”larından birinde bir kitap ya da gazete eşliğinde rahatça oturmak, okumak, geçip giden insanları saatlerce izlemek, bir yandan da kafede oturan diğer insanlarla rastgele sosyal ya da siyasi muhabbetlere dalmak Beyrut’ta yapmayı en sevdiğim şeylerden biri. Küçük atıştırmalık büfeler de oturup bir bira içmek ve oraya sürekli gelen yerlilerle tanışmak için uygun yerler. 2000’lerin başından beri bu kafelerin çoğunun yerini kıyafet mağazaları (büyük ölçüde aynı zincirler) ve süslü modern ve pahalı kafeler aldı. “Aşağıdaki” yeni ve modern Cafe Younes’ten ayrılması için “üst kattaki” eski Cafe Younes dediğimiz yer nesli tükenmemiş ender kafelerden biri, zira aynı zamanda kahveci olarak hizmet veriyor. Burada kaliteli ve ucuz kahve alabilir, kaldırımda oturup Hamra’daki hayatı izleyebilirsiniz.
Okumak, bira içmek veya çalışmak için sık gittiğim bir diğer kafe Hamra’daki Tmarbouta. Yemekleri çok iyidir ve burada mutlaka bir tanıdığa rastlarsınız. Tmarbouta aynı zamanda şiir geceleri, oturup, yemek yeyip bir yandan dinleyebileceğiniz sosyoloji kulübü gibi sosyal-akademik kulüpler ve bazen konserler düzenler. Bir de toplantılar yapabileceğiniz, çalışabileceğiniz veya sessizlik işinde okuyabileceğiniz bir kütüphaneleri var.
Dışarıda çok çalışır mısın?
Dışarıda çalışmayı seviyorum, özellikle Tmarbouta’da bunu sık yaparım. Ama “dışarısı” şu günlerde Lübnan’da büyük ve sıcak bir mesele. Kamusal alanlarda tel başına oturmak ve çalışmak bir kadın için her zaman çok rahat değil, ama kesinlikle yapılabilir. Son yıllarda Lübnan’daki kamusal alanların devlet tarafından dönüştürülmesi ve şirketler ve yatırımcılar için özelleştirilmesi konusunda çok fazla tartışma yaşandı. Horsh Beirut gibi parklar iç savaştan bu yana halka kapatılmış durumda. Ama aktivistler beyaz yabancı turistlerin vatandaşlıklarını gösteren bir pasaport kopyası ibraz etmeleri halinde parka girebildiklerini keşfettiler. Bu parka girebilmek için bir Lübnanlının Beyrut valisine bir “izin” için başvurması gerekiyor, bu izin de valinin kişisel onayına bağlı. İllegal şekilde satılan ve özelleştirilen plajlar var; bunlara giriş artık son derece kısıtlayıcı ve orta ve üst sınıf Lübnanlıların tekelinde. En son Beyrut’taki Sanaye’ bahçesi rehabilitasyon, işletme ve kontrol için özel bir şirkete devredildi – bekçilerin bahçeye kimi alıp almadıkları konusunda şikayetler var. Beyrut’un en çok ziyaret edilen kamusal alanı olan Korniş de en önemli parçası olan ve balıkçılar için bir limanı da içeren Dalia’yı kaybetti – burası da illegal şekilde halkın kullanımına kapatıldı ve farklı şirketler tarafından satın alındı.
Kamusal alanların özelleştirilmesiyle ilgili bu tartışmaların ve kampanyaların bir parçası olarak, aktivistler aynı zamanda Beyrut’ta nasıl bir toplumsal alana sahip olmak istediklerini hayal ediyorlar; birçok feminist, kamusal alan fikrinin, kadınlar orada taciz ve kısıtlamalara uğramaksızın bulunamadıkları sürece gerçek anlamda kamusal bir alan olamayacağını söylüyor.
Beyrut’ta açık havada yapabileceğin şeyler neler, hava ve siyasi durum elverdiği sürece tabii?
Değişik mahallelerde yürümek, kornişte bisiklete binmek, yüzmek, kafelerde oturmak, uzun ve yavaş kahvaltılar etmek. Yemek Beyrut’ta temel bir aktivite; büyük kahvaltılar, yavaş akşam yemekler, dondurmaya… Fakat maalesef her şey giderek pahalılaşıyor.
Yemek için en sevdiğin birkaç mekan?
Restoranlardan ziyade popüler ucuz yerlere gitmeyi seviyorum. Karakas’taki Abou Hassan Lübnan tarzı kahvaltı ve öğle yemeği veriyor ve alkol de var. Borj Hammoud’daki Abou Hassaan’da (fazladan bir a’sı var) çok lezzetli ve ucuz kahvaltı-brunch tarzı yemekler yiyebilirsiniz. Yine bu mahalledeki Ermeni ve Suriyeli lokantalar ve büfeler inanılmaz lezzetli ve bütçeye zararsız ama çoğunda önceden yer ayırmak gerekiyor çünkü bu mekanlar oldukça küçük. Aklıma şu an iki tanesi geliyor: Varouj ve Onno. İyi fast food için Hamra’daki Barbar’a (dönerci-falafelci) uğramak şart; özellikle çok içilen bir geceden sonra. Hayatımda yediğim en iyi “bar yemeği” Mar Mekhayel’deki Anise Bar’daydı. Burada Lübnan Arakının (rakısının) çeşitli ev yapımı versiyonlarından ve yaratıcı kibbeh (içli köfte) sandviçlerinden deneyebilirsiniz.
Durmadan dans etmek için en iyi yer?
Beyrut’un en iyi yanı her yerde dans edilebilmeniz aslında, akşamın moduna bağlı olarak ister barlarda ister klüplerde. Benim dans etmek için en sevdiğim yer Hamra’daki Metro Al Madina. Metro’da aynı zamanda sene boyunca hip-hoptan caza müthiş ve ucuz müzik gösterileri, konserler ve kabare şovları olur. Bir sürü yerel ve bölgesel gösterileri var ama aslen her hafta düzenlenen, 20. yüzyılın ilk yarısında Mısır’da yapılan kabare şovlarına atıfta bulunan Hishik Bishik şovuyla ünlüler. Aralıksız dans edilebilecek bir diğer yer Hamra’daki Mezyan bar – canınız ne zaman isterse dans müziği talebinde bulunabiliyorsunuz. Burası Hamra’nın kalbini temsil eden ve bazen yerel sanat sergilerine de ev sahipliği yapan, öylesine takılmak için de harika bir bar.
Sevdiğin iyi bir pazar var mı?
“Souk Al Ahad” isimli bit pazarı Cumartesi ve Pazarları açık, burada her türlü eşyanın yanında tatlı ve bazı çeşit yemekler bulunabilir. Organik, ev yapımı gıdaların satıldığı çok daha süslü bir pazar için “Souk Al Tayyib” her Salı sabahı Hamra’da, her Cumartesi ise Downtown (mahallenin adı) bölgesinde açılıyor. Beyrut dışında, Nabatiye ve Beit Jbail kentlerindeki haftalık gıda ve bit pazarları da çok popüler.
Şehir dışında ziyaret edilesi yerler hangileri? Lübnan bayağı küçük bir yer ama, görece kısa bir araba yolculuğu diyelim…
Beyrut dışında, özellikle de dış mahallelerinde ziyaret edilecek çok yer var. En sevdiğim mahallelerden biri Borj Hammoud, tarihsel olarak Ermeni Soykırımı’ndan kurtulan nüfus tarafından kurulmuş, bugün de birçok Lübnanlı Ermeninin yaşadığı bir yer. Burada çok zengin bir tarih, harika yemekler ve bir sürü küçük yerel dükkan var. Son zamanlarda burada Halepli lokantalar da açılmaya başladı. Fakat Suriye devriminin başlangıcından ve Suriyeli göçmenlerin ve akınından bu yana ırkçılık fırlamış durumda, gerek Suriyelilere yönelik devlet politikasında, gerek belediyelerin Suriyelilere akşam saatlerinden itibaren uyguladığı illegal seyahat yasaklarında (bunlar bazen mahalleler tarafından zorla uygulanıyor). Borj Hammoud da bu ırkçı uygulamalara katılan belediyelerden biri.
Bunun dışında Kuzey sahilindeki Batroun ve Jbeil bölgeleri ve Güney Lübnan’daki Tire ziyaret edilebilir. Özellikle Batroun ve Tire’de güzel kamusal plajlar hala korunmuş durumda, bir de deniz mahsullü yemekleri çok güzel (Batroun limonatasıyla da ünlü).
لمياء