…feminist kitap sergisine denk geliyordum, bazen beklenmedik bir onur yürüyüşü çıkıyordu karşıma. Gerçek bu değil, biliyorum, ama sanki bana o kampüste bir şey olmazdı. Ne Almanya’da ne Türkiye’de böyle hissettiğim…
…su içinde döner, rüzgar eser deniz kabarır, dalga vurur kıyıyı döver, toprak pekişir, böylece şeklini bulur. Başkoca‘nın kini tükenmez. Öfkesi ani, şiddeti bâkidir. Mahkum eden hapseden, yapan yıkan mahv eden…
…yıl önceki gibi ama bir yandan derinden farklı bir dalga hissediliyor. Minibüslerde cebindeki silahları yolcuların gözüne sokarak ölmüş arkadaşlarını gömmeye paraları olmadığını söyleyerek haraç kesen adamlar var. “Colaboracion!” diyorlar, “Arkadaşımızı…
…dek dişini sıkmak zorundaydı. Robert çırılçıplak haliyle kıldan bir pervaz gibi göbeğinin altında yarısı görünen çüküne prezervatifi takarken ise içini bir tiksinti dalgası sardı. Öyle ki dalga, şu perçinlenmiş durağanlık…
…bir menajer ya da ikinci kişinin kontrol ya da filtresinden geçirmeden cömertçe dünyayla paylaşıyordu. Müzik sektöründe karşılaştığı cinsiyetçilikle ilgili hislerini, bir pop müzik makinesi/ikonu olma hayallerini, sosyalizme yakın olduğunu açık…
…de kendi kendine çok konuştuğu şeylerdi. Ama dışarıdan haberi yapılan şey […] böyle cis-hetero adamlarla konuşmak, işte yeni göçmenler, Türkiye’den yeni bir göç dalgası, ‘eskilerden ne kadar farklı’ vurgusuyla yapılan…
…bitti. Peki neden olamazdı? 80’lerin ikinci yarısına kadar halk müziği alanında hâkim unsur TRT’ydi ve genel olarak modern Türkiye’nin vitrini konumundaki TRT’de kadınların en azından çizilen çerçeve dâhilinde görünür olmasına…
…of Purpose”[v] (1998) makalesinin bir nevi milat oluşturduğu klasik feminist yorumların çoğunda da Leydi Macbeth “cinsiyetini söküp atarak” (unsex me!) “cahil ve sapkın bir biçimde erkek gücüyle özdeşleştirdiği zalimliğe” başvuran…
…sistemini yerle bir ediyor. Amerika Kadın Cami’ne gelen Fatma Kassamali, buraya kıyasla geleneksel camilerde her zaman ikinci sınıf yurttaş muamelesi gördüğünü söylüyor, “çünkü size ayrılan mekan ya çok küçük…
…alttan lambalar yardımıyla ısıtılan bir teneke küvet içinde yatmak zorunda kalmış. Bu sırada yalnızca ikinci el ince bir elbise giyen Siddal, ki Millais’ın çalışmasında da kısmen suya batırılmış gümüş rengi…