"Hangi kitaba öncelik vereceğimize dair hepimiz bir seçim yapıyoruz. Ben de kendi seçim kriterlerime yeni birini ekledim: kadın yazar olacak."

KÜLTÜR

Sadece Kadın Yazarlar Okuyorum

İki yıldır birkaç istisna dışında sadece kadın yazarların kitaplarını okuyorum. Buna tam olarak ne zaman başladığımı hatırlamıyorum ama sanırım beni erkek yazarlardan en çok soğutan bol ödüllü Neuromancer isimli bir kitaptı. Yazar William Gibson beni kusmanın eşiğine getiren şu satırları yazmıştı: “Uzun boylu, egzotik otlak hayvanlarına benzeyen kızlar, trenin hareketleriyle zarif ve bilinçsiz bir şekilde salınıyorlardı. Topukları trenin gri metal tabanının üstünde toynak gibi duruyordu.” Bu satırlara gelene kadar kitapta kadın karakter yoktu diye hatırlıyorum. Bir de yeminimi bozup bana hediye edilen bir Murakami kitabını okumuştum geçen sene. Ne kadar iyi bir karar verdiğimi hemen anlamama sebep olmuştu.

 

Erkek yazarlara ne garezim var? Cevabı iki yönlü. Öncelikle kadınları anlatamadıklarını düşünüyorum. Kalemine hiç kadın karakter düşmeyen de var, hayatında hiç kadın görmemiş gibi yazanı da. Reddit’de erkeklerin yazdığı kadın karakterlere ayrılmış sayfa var. “Her kitapta kadın olmasına gerek yok, bu yazarın seçimidir ve saygı duymalıyız” gibi yorumlar tabii ki yapılır. Fakat nasıl ki yazar doğru düzgün kadın karakter yazmayı seçmiyorsa, ben de okuyucu olarak kadın eli ve düşüncesi değmemiş kitap okumayı reddedebilirim. En sevdiğim yazarlardan Anne Thériault’nun da dediği gibi: “Erkeklerin maskaralıkları beni çok boğuyor. Artık ADAM kahraman hikayesi okumaktan gına geldi.” İkincil garezim ise kadın yazarların edebiyat tarihinden ve hatta modern edebiyattan sürekli ve stratejik olarak siliniyor olması. Onları okuyarak ve hatırlayarak kayıt altında tutmaya yardımcı olmak istiyorum.

 

Bu daha önce Oşu Bubu’nun da bir seneliğine yapmaya karar verdiği bir eylem. Acaba onun yılı nasıl geçti? Lilith Marcus da 2013 yılını sadece kadın yazarlar okuyarak geçirmiş. Ben neredeyse iki yıldır kadın yazarlar okuyorum. Sizlere bu serüvenimden bahsetmek istedim.

 

Geleceğini bildiğim ve aradan çıkarmamız gereken bir yorum var: “Erkek veya kadın diye ayırmak yerine iyi olan ya da istediğimiz her kitabı okumalıyız.”

 

Tabii ki erkek yazarlar da iyi kitap yazabilir. İyi kadın karakter yazan dahi vardır. Örneğin “Çalıkuşu”, -sonu hariç- en sevdiğim kitaplar arasındadır. Fakat edebiyat ve edebiyat tarihi genel geçer bir objektiflik yerine erkekler öne çıkarılarak sunuluyor. Erkeklere yeterince odaklandığımızı düşünüyorum, biraz da kadınlara verelim ilgimizi. Şu sıralar benim bir erkek yazar okumam için çok büyük bir neden olması gerekiyor. Mesela bu sene okuduğum Lundy Bancroft’un tacizci, istismarcı erkekleri anlattığı “Neden Böyle Yapıyor” (“Why Does He Do That?“) adlı kitabı her kadının acilen okuması gereken bir kitap.

 

Bir de şu var, istediğimiz her kitabı okuyacak zamanımız yok. Her zaman iyi kitap okumamız da gerekmiyor. Kaldı ki bu da çok kişisel bir yargı. Hangi kitaba öncelik vereceğimize dair hepimiz bir seçim yapıyoruz. Ben de kendi kriterlerime yeni birini ekledim: kadın yazar olacak. Okuma listemin uzunluğunu hiç etkilemedi ama listemin yelpazesini harika bir şekilde genişletti bu seçim.

 

Hiç ismini duymadığım yazarlardan bir türlü elim değip okuyamadıklarıma, klasiklerden yeni yazarlara birçok kadınla sayfaları aracılığı tanışmak çok güzel bir duygu. Kadın bakışı ile değerlendirilen karakterler ve hikayeler okumak bana iyi geliyor. Kadınların neye dikkat ettiğini, hayatlarında ve rüyalarında neye önem verdiğini öğrenmek kendi yaşam hikayemi örüntülemem ve anlamamda da bana yol gösteriyor. Mesela okuduğum en az üç kitaptaki kadın karakterler (“The Awakening“, “Their Eyes Were Watching God“, “The House of Mirth“) bir erkeğe bağlanıp kalmanın hayatlarını nasıl etkileyeceğini gözden geçiriyorlar kitap boyunca. Şu anda bulunduğum noktada benim için bu bakış açıları o kadar değerli ki! Sanki yakın kadın arkadaşlarım ile dertleşiyormuş gibi hissediyorum kendimi. Bu yakınlığı hangi erkek yazarın kaleminde bulabilirim?

 

Okuduğum yazarları ve kitapları teker teker yazmayayım ama içlerinden en sevdiklerimi ve önemli gördüklerimi sizlerle paylaşayım. Ne yazık ki Türkçe yazarlar azınlıkta listemde. Bu konuda da sizden öneriler bekliyorum!

 

Gaflet – Modern Türkçe Edebiyatın Cinsiyetçi Sinir Uçları: Sevdiğim ve beğendiğim birçok Türkçe yazarı, hele hele de İhsan Oktay Anar’ı, yeni bir bakış açısı ile gösterdi bana.

 

Ursula Le Guin’in bütün kitapları: Kitaplarında ana karakter kadın olmadığında bile başımızın tacı. Ben özellikle Yerdeniz serisine ve Karanlığın Sol Eli kitaplarına bayılıyorum. Le Guin vefat ettiğinde hepsini yeniden okumuştum.

 

Parable Of The Sower (Octavia Butler): Butler yeni keşfettiğim bir yazar. Retorik bir soru geliyor burada aklıma, nasıl oldu da ismini daha önce duymadım? Bu kitap modern bir kadın peygamberlik hikayesi. Post-apokaliptik bir gelecekte, Los Angeles çevresinde geçen bu kitabı tam Covid-19 salgını yüzünden LA civarındaki evimde kapanırken okumuştum. Travmatik bir bağ kurma olabilir ama rüyalarıma girecek kadar sarmıştı beni. Butler okumaya devam edeceğim.

 

Daevabad serisi (SA Chakraborty): Cinli, perili, Süleyman peygamberli bir seri. Popüler olarak çoğunlukla İskandinav veya Yunan mitolojisine dayanan fantezi türünün içinde çocukluğuma damga vurmuş İslami yaratıkları bana getiren bu hikayeyi çok sevdim! Kahramanının kadın olması da cabası.

 

Invisible Women (Caroline Criado Perez): Uzun uzun yazdım bu kitap hakkında. Keşke herkes okusa ve hayatımız değişse! Bu konuyla ilgili olarak Angela Saini’nin bilimsel cinsiyetçiliği anlattığı “Inferior” kitabı da çok önemli.

 

Pachinko (Min Jin Lee): Ninelerden torunlara kadar jenerasyonlar boyu süren bir hikaye. Okuduğum en gerçekçi ve güçlü kadın karakterler bu kitaptaydı. Kore, Japonya ve ABD’yi kapsayan bir coğrafyada geçen bu hikayede kendi annemi görmek beni çok etkilemişti. Kitaptaki kadınların birçok dilde, coğrafyada ve asırda tekrarladığı şu cümle kitabı çok güzel özetliyor: “Kadına hep eziyet çekmek düşer” (“Women’s lot is to suffer”). Bir gecede bitirip anneme uzunca bir kadın dayanışması mesajı atmıştım. Keşke Türkçeye çevrilse de ona hediye edebilsem.

 

Sadece kadın yazarlar okumaya başlamam ile belki de tesadüfi olarak çakışan bir başka değişim de kısa hikayelere olan takdirimin artması oldu. Örneğin Gamze Arslan Kanayak, kitabı ile yeni tanıştığım bir yazar. Çok beğendiğim diğer hikayeler ise Alissa Nutting’in yazdığı “Unclean Jobs For Women And Girls” ve Carmen Maria Machado’nun “Her Body And Other Parties” adlı eseri oldu.

 

Ve tabii şu an için haklarında detaylı buraya yazamayacağım Roxane Gay, Chimamanda Ngozi Adichie, Mona Eltahawy ve Mary Wollstonecraft gibi diğer feminist yazarlar da var. Hayatıma yaptığım en büyük katkı bu oldu. Onlarla daha önce tanışmadığım için o kadar kızgınım ki kendime! Ama zararın neresinden dönülse kar. Her dediklerine tam olarak katılmasam bile kadınların kadınlar için düşüncelerini okumak ne güzel!

 

Edebiyat eleştirmeni değilim, edebiyat bilgim de sınırlı. Fakat kitap okumayı çok severim, ne tür olduğu önemli değil. Listeme eklemeyi umduğum diğer kategoriler arasında ise Türkçe yazarlar, beyaz olmayan yazarlar ve hikayeler ile LGBTQ+ yazarlar ve hikayeler var. Haydi yorumlarda listelerimizi paylaşalım!

 

Ana Görsel: Senaryo yazarı Frances Marion ve oyuncu/prodüktör Mary Pickford bir senaryo üzerine çalışırlarken.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YBir Delirme Sebebi Olarak Kadınlık
Bir Delirme Sebebi Olarak Kadınlık

Patriarka altında, kadınlık ve ironik olarak kadınlıktan bir şekilde sapmış gibi görünme bir akıl hastalığı. 

MEYDAN

Yİnsanlık Haysiyeti Sadece Masumlar İçin Mi?
İnsanlık Haysiyeti Sadece Masumlar İçin Mi?

Kaç kişi öldürünce çok ağır oluyor mesela? Çocuk öldürmek yaşlı öldürmekten daha mı ağır?

MEYDAN

YPatriyarkada Kadın Olma Sendromu
Patriyarkada Kadın Olma Sendromu

Kadınların hayatta kalmak ve başarılı olmak için, önlerindeki engellerle günbegün başa çıkarken geliştirdiği yöntem ve tepkilere neden patolojik gözle bakıyoruz?

MEYDAN

YMonica Lewinsky’yi Nasıl Biliriz?
Monica Lewinsky’yi Nasıl Biliriz?

Skandalın ortaya çıktığı dönemde ve sonrasında Lewisnky’ye ne olduğu üzerine düşünmemizi istiyorum. 

Bir de bunlar var

Panel Manel Dinlemem
Göz kamaştıran bir beyazlık: Daire
The VVitch: Toplum Sözleşmesinde Şeytanın Toynak İzi

Pin It on Pinterest