Toplumsal cinsiyet eşitliği, adeta bir marka haline gelmiş Nordik kimliğinin ayrılmaz bir parçası. Öyle ki, aşırılıkçı grupların yanı sıra, sağcı siyasi aktörler de toplumsal cinsiyet eşitliğine dair fikirleri, göçmen karşıtı ve ırkçı gündemleri lehine kullanıyor.

KÜLTÜR

Popüler Kültür, Vikingler ve Nordik Ülkelerde Geçmişe Uzanan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Söylemi

 

Barbora Žiačková ve Saga Rosenström’ün 24 Mart 2021 tarihinde nordics.info’da yayınlanan yazısı Özlem Gülen tarafından çevrildi.

 

Çevirmen Önsözü

 

İzlediğimiz dizi ve filmlerden okuduğumuz kitaplara ve oynadığımız video oyunlarına kadar birçok alanda artık Vikinglere ve İskandinav mitolojisine aşina durumdayız. Yaşam biçimleri, inançları ve her şeyden önce, güçlü kadın savaşçılarıyla ön plana çıkan Vikinglerin, bir taraftan küresel bir hayranlık uyandırırken, diğer taraftan ulusal bir manipülasyon aracı olarak kullanılmış olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz?

 

Viking tarihine ve Nordik ülkelere dair bolca arka plan bilgisiyle desteklenen bu yazı, sizlere femonasyonalizmin çok çarpıcı örneklerinden birini sunuyor. Viking sembolizminin ve Vikinglere atfedilen toplumsal cinsiyet eşitliğinin, sağ ideolojilerin elinde ne denli farklı amaçlarla kullanılabileceğini göstermek için sizi kimi zaman geçmişe götürüyor kimi zaman ise günümüzün gerçekliğine taşıyor.

 

Yazıyı okurken feminist amaçlara karşı kalkışılan bu suiistimallerin ne kadar beyhude olduğunu bir kez daha görüyoruz. Çünkü biliyoruz ki, feminizm birkaç ülkenin topraklarına sığdırılabilecek bir ideoloji değildir. Amaçlarımız hiçbir zaman ulusal değil, daima ulusötesidir.

 

 ***

 

Vikingler, Nordik halklarının benlik imajları açısından görünüşte pek önemli olmadığı halde gerek bu kimliğin markalaşması, gerekse başkalarının Nordikleri tahayyül etme biçimleri yoluyla Nordik toplumsal bağlamının bir parçası haline geliyor. Halbuki “Viking” imajını kullanan toplulukların hepsi Nordik olmadığı gibi, bu toplulukların öyle esaslı bir siyasi gündemi de bulunmuyor. Ancak, Vikinglerle ilgili olarak popüler kültürde yinelenip duran özcü fikirler, Nordik kimliğine dair ırkçı görüşleri devam ettiriyor ve çoğu zaman belli ideolojiler tarafından da benimseniyor. Nitekim faşist ve ırkçı grupların Viking imajı ve sembolizmini kullanmasının da günümüze kadar uzanan köklü bir tarihi var.

 

Seçkin atletlerden sıradan insanlara kadar çok sayıda kişinin katıldığı en büyük Nordik Engelli Yarışı olan Tough Viking Race’in resmi logosu.

 

Viking Çağı (yaklaşık M.S. 750-1050) öteden beri, Nordik kimliğine uyarlanabilen geniş yelpazeli bir kültürel sembolizm sunmuştur. Nordik olsun olmasın tüm alıcılara ulaşmayı hedefleyen siyasal veya ticari kampanyaların yer verdiği Vikingler, belki de Nordikler için en tanınmış sembolik stenografiyi sunuyor. Viking sembolizmi her ne kadar bir tür karikatür olarak algılansa da, kısmen İsveç’in Nordik kimliği fikrini yurtdışına pazarlamadaki tarihsel başarısı sonucunda, Nordik ülkelerin hepsinde belli bir ilgi uyandırmıştır. Ayrıca güç, maceraperestlik, yaban hayatı ve doğa gibi, Vikingler (ve dolayısıyla Nordikler) ile özdeşleştirilen kişisel özellik ve idealleri yaygınlaştıran bu Viking imajı her bölgede kendine bir yer edinmiştir.

 

Toplumsal cinsiyet eşitliği gibi ilerici değerler Nordik kimliğin temel, ideolojik bir parçasıdır ve Nordik ülkeler, uluslararası toplumsal cinsiyet eşitliği indekslerinde üst sıralarda yer alır. Stockholm veya Kopenhag’da çocuk arabasıyla dolaşan babalara sıkça rastlamak mümkündür; Finlandiyalılar ise 1906 yılında kadınlara oy kullanma hakkı tanıyan ilk Avrupa ülkesi olduklarını dile getirmekten geri durmazlar. Gelgelelim işin iç yüzü elbette bundan çok daha karmaşık, zira Nordik ülkelerin hepsinde hâlâ toplumsal cinsiyet eşitliği adına yapılmayı bekleyen bir yığın iş var. Bu noktada önemli olan, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, Nordik “halk ruhundaki” değeri ve Nordik kimliğin ayrılmaz bir parçası olduğu düşüncesidir, ki toplumsal cinsiyet eşitliğini benimsemeyen insanlar, kültürler veya dinler tam da bu nedenle Nordik kimliğin dışında bırakılır.

 

 “Tough Viking Race” adlı en büyük Nordik engelli yarışına katılan üç kadın. Tough Viking izniyle.

 

Vikingleri konu alan medyaya yönelik küresel çapta artan ilgiyle birlikte, kadın Viking savaşçılar üzerine yapılan yakın zamanlı araştırmalar da İskandinavya’daki toplumsal cinsiyet eşitliğinin tarihselliğine dair romantik görüşler ortaya koymaktadır. Viking temalı pazarlama ve reklam çalışmalarında yer verilen (genelde çekici) güçlü ve bağımsız kadın tasvirleri ise günümüz Nordik kadınları ile tarihteki emsalleri arasında ilişkiler kurulmasına yol açıyor. Görünüşte “tarihsel” olan tüm bu anlatıların yaratılması, gösterilmesi, yinelenmesi ve yaygınlaştırılması da, algılanan bu tarihsel köken üzerinden, toplumsal cinsiyet eşitliği fikrini Nordik kimliğin özsel bir niteliği olarak sürekli yeniden kuruyor.

 

On dokuzuncu yüzyıl romantizminde ve popüler kültürde Vikingler

 

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin Nordik kimliğin alametifarikası haline gelmesi, tarihsel anlatılarla bütünleştirilmesinden kaynaklanıyor. Bu, resmi kanallar üzerinden sağlanabiliyor. Örneğin, eğitim politikaları yoluyla gerçekleştirilebildiği gibi, haber yayın organları, belgeseller ve müzeler aracılığıyla yapılan araştırmaların halka sunulması da bu amaca hizmet edebiliyor. Ayrıca tarihi roman, video oyunları, müzik, filmler ve televizyon programları gibi popüler medya araçlarıyla sunulan geçmiş temsilleri de bu sürecin gayriresmi kanadını oluşturuyor. Resmi düzeyde yürütülen tarih veya arkeoloji araştırmaları muhtemelen daha güvenilir olsa da, bunlar insanların geçmişe dair fikir edinmeleri için her zaman en yaygın veya erişilebilir yol değil.

 

Frithiof’un Destanının (1876) ilk sayfası. Çizim August Malmström’e ait. Kaynak: Wikimedia Commons, public domain

 

Ulus fikri on dokuzuncu yüzyılda tüm Avrupa kıtasına yayılmıştır. Ulusal romantik fikirler tek dil, tek kültür ve tek mirasa sahip tarihi halkların yaratılması yoluyla ulus-devletleri meşrulaştırarak, uluslara varlıklarını dayandırabilecekleri duygusal bir nüve temin etmek üzere devreye sokulmuştur. Uluslar dış tehditlerden korunmaya muhtaç kadın tasvirleri şeklinde yeniden tahayyül edilmiştir. Halk kültürü ve halk tabakasına duyulan ilginin canlanması ile resmi ulusal tarihlerin yaratımı atbaşı gitmiştir. Bu anlatılar İskandinavya’da ise genellikle Viking Çağına odaklanmıştır. Zira yazılı kaynakların yok denecek kadar az olduğu bu dönem, destansı bir geçmişin inşa edilebilmesi için elverişli bir ortam sunmuştur. Örneğin, (kurgu ürünü olan) boynuzlu miğfer imajı tam da bu dönemde ortaya çıkmıştır.

 

Ulusal romantizmin İskandinavlarla özdeşleştirdiği özelliklerin birçoğu, on dokuzuncu yüzyıl öncesine aittir. Soğuk Kuzey iklimlerinin vücuttaki etkileriyle ilişkilendirilen fiziksel güç, cesaret ve dürüstlük idealleri, on sekizinci yüzyıl ortalarında Montesquieu’nun De l’esprit des lois (Kanunların Ruhu Üzerine, 1748) adlı eserinde halihazırda yer bulmuştur. Ulusal tarihler daha net çizgilerle yazılmaya başlandıkça, bu özellikler de gerek günümüzde, gerekse geçmişte Nordik insanların “özsel” nitelikleri addedilir olmuştur. Romantik Viking imajı da bu şekilde oluşmuştur. Benzer görüşler, Avrupa’da ırk kuramı ve soy ıslahı alanlarında tekrarlanmaya devam etmiş, hatta kültürel özellikler ile genetik veya fizyoloji arasında bağlantılar kurmaya kadar ileri götürülmüştür.

 

Savaşçı kadınlar ve feminist Vikingler

 

Erken Romantik dönemin Viking imajları maskülenliğe odaklanır. Popüler kültürde yer bulan, boynuzlu miğfer kuşanıp denizlere açılan güçlü ve kahraman Viking savaşçısı imajının sorumlusu da büyük oranda bu Erken Romantik Viking imajlarıdır. Buna karşılık kadınlar, her ne kadar saygın bir konumda oldukları düşünülse de, ekseriyetle ev ve aile yaşamında söz sahibi olmakla sınırlandırılmıştır. Yine de, dönemin Hıristiyan kadınlarına kıyasla daha özgür ve otorite sahibi olarak düşünülmüşlerdir.

 

Tarih bilgisi de dahil olmak üzere bilginin üretimi ve toplumsal değerler birbirini karşılıklı olarak beslediği için, Viking kadınlarına ilişkin tarihsel ve kurgusal tasvirler, onları üreten toplumun kaygılarını da yansıtır. Özellikle feminist akademik söylemin şekillenmesiyle birlikte, güncel araştırmalar geçmişte kadınların üstlendiği farklı rolleri açığa çıkarmaya devam ediyor. Tüketiciler ise, tarihi konu alan medyanın, bir yandan insanların görmek istedikleri hikâyeleri anlatırken, diğer yandan da “otantiklikten” uzaklaşmamasını talep ediyor.

 

Yüksek rütbeli Birka savaşçı kadın. Kıyafetindeki detaylar, Birka mezarları ve aynı dönemlere ait olan Kuzey Kafkasya, Moshchevaya Balka’daki mezarlardan edinilen bulgulara dayanıyor (Knauer 2001, çizim Tancredi Valeri’ye ait). Fotoğraf “Viking warrior women? Reassessing Birka chamber grave Bj.581” başlıklı makaleden alınmıştır. (Ticari olmayan kullanım izni © Antiquity Publications Ltd, 2019)

 

Erkeklerin yokluğunda mülkiyetin koruyucusu ve evin reisi görevini üstlenen Viking kadınları, kendileriyle aynı dönemlerde yaşamış başka toplumlardan farklı olarak, geçmişe dönük bir feminizm ihtiyacının karşılanması için tadil edilebilmektedir. Ancak, İsveç’in tarihi kenti Birka’daki Bj 581 adlı mezarda yapılan ve 2017 yılında yayımlanan yeniden inceleme sonuçları, bu mezardaki cesedin savaş takımlarıyla birlikte gömülen bir kadına ait olduğunu göstermiş ve bunun üzerine, medyanın kadın Viking savaşçısı figürüne gösterdiği ilgi artmıştır. Kadın Viking savaşçıları, ünlü TV dizisi Vikingler’deki Lagertha ve savaşçılarından, Ubisoft’un Assassin’s Creed: Valhalla adlı video oyunlarında oyuncuların seçebileceği karakterlerden biri olan Eivor adlı kadın karaktere kadar, popüler kültürde de inanılmaz bir rağbet görmüştür. Kadınların geleneksel olarak erkeklere yüklenen rolleri üstlenerek güç kazanmış görünmelerine aracılık eden bu popüler kadın Viking savaşçısı tasvirleri, aynı zamanda kadınlara cinsel cazibe kazandırmak için de kullanılmaktadır. Bu açıdan, Viking kadınlarından ilham alan kurgu veya pazarlama görsellerinin, çoktandır dolaşımda olan çizgiromanvari kadın savaşçı klişelerine prim vererek erkek tüketicilere hitap eder hale getirildiği öne sürülebilir.

 

Tarihten esinlenen medyanın tüketicilerde yarattığı “otantiklik” hissini artırmak için güvenilir araştırmalardan yararlanılıyor. Gelgelelim bu araştırmalar tüketicinin mevcut bilgi ve önyargılarından hareketle görmeyi beklediği imajlardan fazla uzaklaştığı takdirde reddedilebiliyor. Anlayacağınız, ne arkeoloji ve tarih araştırmaları, ne de kurgusal kadın Viking savaşçısı imajlarıkamuoyunun (veya aslında araştırmacıların) eleştirilerinden kaçamıyor!

 

Bireysel kimlikler ve markalaşan Viking kimliği

 

Nordik kimliğinin paydaşları bu mirasla farklı şekillerde bağ kuruyor. Kimisi için miras bir tür aidiyet duygusu temin ederken, kendi kalıplarına uymayan insanları dışlama niyetinde olanlar tarafındansa siyasi söylem oluşturmak ya da gruplaşmak için kullanılabiliyor. Bir bağlamdan ötekine değişik anlamlar yüklenen etnisitenin farklı yönleri dikkate alındığında, etnik aidiyetin esnek ve büyük oranda öznel tanımlara açık olduğu sonucuna ulaşmak mümkün. Ortak bir miras üzerinden yaratılan insan toplulukları, genellikle heterojen bir yapıya sahiptir. Bununla birlikte, söz konusu insan toplulukları kendilerini bir grup olarak tanımlamak ve başkaları tarafından ayrıksı bir grup olarak tanınmak suretiyle bir arada kalır. Bireylerin grubu tanımlayan özellikleri inşa etme biçimleri, dışarıdan birine önemli görünebilecek özelliklerden hayli farklı olabilir.

 

2019’da gerçekleştirdiğimiz küçük ölçekli bir ankette, çoğunluğu Nordik ülkelerden olan isimsiz internet kullanıcılarına Viking kadınları ve günümüzdeki Nordik kadınlara dair görüşlerini sorduk. Ankete katılanlar, her ikisini de açıklamak için en çok “bağımsız” sıfatını kullandı. En çok kullanılan diğer sözcükler ise, kadınların fiziksel görünüşlerini niteleyen “sarışın” ve “beyaz” gibi sıfatların yanı sıra, “saygın” ve “erkeklerle eşit” sıfatlarıydı. Ayrıca katılımcıların çoğu, Viking kadınları ile günümüz Nordik kadınları arasında bir bağ görmediklerini dile getirdi. Buna karşılık, Nordik olmayan ülkelerden olan katılımcıların neredeyse üçte ikisi, Viking kadını imajının, günümüzdeki Nordik kimliği açısından önemli olduğu görüşündeydi.

 

Nordik ülkelerden olan katılımcılar, kişisel olarak, Viking kadını imajının günümüz Nordik kadınlarına dair görüşlerini etkilemediğini dile getirse de, verdikleri yanıtlar, katılımcıların toplumsal bağlamının bir parçasını oluşturan “Viking markasını” işaret ediyordu: Nordik ülkelerin ve işletmelerin kendilerini tanıtmak ve pazarlamak için kullandıkları ve dünyanın geri kalanının onları görme biçimini oluşturan sembolizmdi bu. Burada göz ardı edilemeyecek olan gizli eğilim, sahip oldukları bağımsızlık ve özgürlüğü onlara bahşeden (el değmemiş, doğal) engin bir manzarayı mesken tutmuş uzun boylu, güçlü ve sarışın insanlar imajıdır. Bu ulusal romantik idealler de aynı şekilde zamansız, dolayısıyla herhangi bir döneme tercüme edilebilirdir. Yine de bu ideallerin en muteber uygulama alanı, Viking imajının yaratılması olmuştur.

 

Sağcı “Vikingler” ve feminizm

 

Politik sanatçı Arthur Szyk’in (1894-1951) Valkyrie’ler tasviri. Führer[1] için verdikleri mücadelede savaş naraları atan Valkyrie’ler, Nazi Almanyası’nın bu tür hikâyelere verdiği önemi hem vurguluyor hem de alay konusu haline getiriyor.[2] Szyk, eserine “Ride of the Valkyries” (Valkyrie’lerin Hücumu) adını vermiştir. Kaynak: Wikimedia Commons, (CC BY-SA 4.0).

 

Anket sonuçlarımızda ortaya çıkan bağımsız Viking veya Nordik kadın algısı, toplumsal cinsiyet eşitliğini oldum olası Nordik kimliğin bir parçası olarak sunan, toplumsal cinsiyet ve etnik ilişkiler alanlarındaki diğer disiplinlerarası çalışmalar ile uyumludur. Ancak, bu idealleştirme, toplumsal cinsiyet eşitliğinin aşırı sağcı gruplar ve siyasi partiler tarafından bir ayrımcılık aracı olarak kullanılmasına da zemin hazırlamıştır. Aşırı sağ, başka durumlarda kadın veya azınlık haklarını genellikle desteklemezken, bu idealleştirilmiş Nordik toplumsal cinsiyet eşitliğini ötekileştirdikleri yabancılara karşı kalkan olarak kullanıyor.

 

İsveç’teki Sverigedemokraterna (İsveç Demokratları) siyasi partisi veya 2015’te Finlandiya’da ortaya çıkan bir sokak devriyesi grubu olan Soldiers of Odin (SoO – Odin’in Askerleri), kadın haklarının önemini vurguluyor. İki grup da cinsiyet eşitliğini, ırksallaştırılmış göçmenlerle veya İslam diniyle açıkça bağdaşmaz olarak nitelendiriyor. İslam uzun yıllardır Avrupa’nın “Ötekisi” ve Avrupa’nın sürekli muhalif olduğu bir din olarak ortaya konuyor. Bu anlayışa göre, Avrupalılıkta, yani bu durumda Nordik kimliğinde “modern toplumsal cinsiyet eşitliği” varsa, İslam’da böyle bir şey söz konusu olamaz ya da bunun tam tersi. Ten rengini doğrudan Nordik kimliğiyle ilişkilendiren ve İslam’ı veya Müslümanları Nordik kadınlarla bağdaşmaz veya onlara yönelik bir tehdit olarak gören az sayıdaki katılımcı da bu konuda benzer görüşler dile getirdi. Bu örneklerde, ırkçı fikirler feminist teşebbüsler kılığına sokulmaya çalışıldığı görülüyor.

 

Viking imajı ve sembolizminin faşist ve ırkçı gruplar tarafından kullanılmasının günümüze kadar devam eden uzun bir tarihsel arka planı var. İsveç Demokratları’nın propaganda resimleri, SoO’nun adı ve kimlik yaratma çalışmaları ya da Tyr-rune[3] sembolünün yer aldığı Nordik Direniş Hareketi (Nordic Resistance Movement) bayrağı bunun örneklerindendir. Nordik ülkelerin dışında da benzer örnekler görmek mümkündür. 2017’de SoO’nun kendi uluslararası şubelerini kurmak için Virginia, Charlottesville’de düzenlediği Unite the Right (Sağı Birleştir) mitinginde bazı katılımcıların kalkan taşıması da yine böyle bir örnek. Bu örnekler, daha geniş anlamda ise, aşırı sağın cazibesinden gözünü alamadığı hayali ortaçağ tarihinin birer parçasıdır. Bu gruplar kadınları korumanın grubun kültürel mirasının bir gereği olduğu fikrinden hareketle, kültürlerine özgü kabul ettikleri romantikleştirilmiş “özsel” değerleri, ötekileri dışlanmanın bir gerekçesi olarak kullanır.

 

İsveç Demokratları’nın kullandığı, elinde pankart tutan Viking erkeği figürünü içeren 1992 tarihli iki logo. İsveç bayrağının renklerini taşıyan soldaki logoda “İsveç için Eğitiyoruz,” sağdakindeyse “İsveç için Savaşıyoruz” yazıyor (bkz. SD Arkivet).

 

Nordik ülkeler özelinde, Nordik kadınların “özsel” nitelikleri bağımsızlık ve özerkliğe indirgenmektedir. Hıristiyanlıktan öncesi dönemlere uzanan hayali bir tarihsel süreklilik bahşedilen bu nitelikler kolayca, bir diğer semavi din olan İslam’ın karşı kutbuna yerleştiriliyor. Benzer şekilde, tarihteki ve günümüzdeki Nordik kadınların belli bir ten veya saç rengiyle özdeşleştirilmesi bunların kültürel olmaktan ziyade, etnik nitelikler olarak algılanmasına yol açıyor. Ancak, bu durum elbette, Viking ve/ya Nordik kadınları bağımsız ve erkeklerle eşit statüde gören insanların çoğunun aşırı sağ görüşleri desteklediği anlamına gelmiyor. Burada söz konusu olan, daha ziyade, Nordiklere özgü, tarihten gelen bir toplumsal cinsiyet eşitliği fikri, Avrupa ve Kuzey Amerika’daki ırkçı ve göçmen karşıtı ideolojileri payandalamak üzere temellük edilmesidir. Bu ideolojileri destekleyenlerin bir çoğu, Viking temalı sembolizmi yirminci yüzyıl başı faşizminden miras almıştır.

 

Viking markasının küresel paydaşları

 

Viking imajı farklı amaçlar için kullanılmasına karşın, Nordik ülkelerin içinde de dışında da Vikinglere ilgi gösteren çok çeşitli paydaşlar bulunuyor. Bunlardan biri de İsveçli bir LARP[4] grubu olan Vikingar Mot Rasism (Irkçılığa Karşı Vikingler); Viking imajı üstünde  yeniden hak talep eden grup, ayrımcılık ve toplumsal adaletsizliğe karşı aktif kampanyalar yürüterek açıktan ırkçılığa karşı bir tavır takınıyor.

 

Bazı ticari DNA testi şirketleri İskandinavya’yla olan şahsi genetik bağları “hakiki” Viking etiketiyle pazarlasa da, Viking temalı popüler kültür ve medyanın elde ettiği başarı, Viking olma fikrinin Nordik ülkelerin sınırlarını aştığını gösteriyor. Yine de, mitolojikleştirilen kimi genetik arka planlara atfedilen üstün değerin tehlikeli çağrışımları olduğunu belirtmekte fayda var. Her şeye rağmen, dünyanın dört bir yanından insanlar Viking görsel sembolizminin alıcısı konumunda. Heavy metal ve folk müzik dinleyicileri, Thor çekiçli kolyeler takıyor ve Will Cerbone’un “egzotik geçmiş” dediği estetiğe rağbet gösteriyor. Kimileri ise saç ve sakal kesimlerini, Vikingsdizisi kahramanları gibi yaptırmayı tercih ediyor. Spor düşkünleri ve amatör atletler, (her yıl İskandinavya ve Finlandiya’da düzenlenen) Tough Viking engelli yarışına hazırlanırken Viking temalı kıyafetler giyiyorlar. Böylelikle, Viking özcülüğündeki fiziksel gücü bedenlerinde hissedebiliyorlar. Onlar da aynı şekilde, moda tasarımcıları veya yarış organizatörleri gibi failler tarafından sunulan “Viking” kimliğinin birer alıcısı konumunda. Yine de, bu durum kesinlikle, Vikinglere ilgi duyan bu paydaşların hepsinin, Viking sembolizminin tüm anlamsal ve çoğu kez problematik bagajını onayladığı anlamına gelmiyor.

 

 

Ana görsel: İsveçli grup Farklılıklar için Vikingler’in (Vikingar för mångfald) logosu

 

 

Çevirmenin Notları

[1] Adolf Hitler’in kullandığı “lider” anlamına gelen unvan.

[2] Nazi Almanyası’nda, İskandinav mitolojisinin sembolizmi ve hikâyeleri bu dönemin politikalarının birer parçası haline getirilmeye çalışılmıştır (Konuyla ilgili olarak bkz. Kamenetsky, “Folklore as a Political Tool in Nazi Germany,” 1972; Nighswander, “No Nazis in Valhalla,” 2020).

[3] Tyr-rune, aslında antik bir semboldür ve İskandinav savaş tanrısı Thor’u sembolize eder. Ancak, Naziler tarafından ırkçı amaçlar doğrultusunda kullanılmasıyla birlikte “nefret sembolü” olarak tabir edilmeye başlanmıştır.

[4] LARP, İngilizce açılımı “Live Action Role Playing”dir; Türkçede ise “Canlandırmalı Rol Yapma Oyunu” olarak ifade edilmektedir.

 

 

Ek okumalar:

  • Anders Neergaard & Diana Mulinari, “We are Sweden Democrats because we care for others: Exploring racisms in the Swedish extreme right,” European Journal of Women’s Studies21, 1 (2014) s. 43–56.
  • Barbora Žiačková & Saga Rosenström, “The North engendered: Mythologized histories, femonationalism, and the Finnish perspective on the imagined Viking-Nordic ideal,” Stories of (de)coloniality, belonging and exchange: Critical perspectives on Finnishnessiçinde, haz. Hoegaerts & Josephine ve diğ. (Helsinki: Helsinki University Press, 2021).
  • Carl Olof Cederlund, “The modern myth of the Viking,” Journal of Maritime Archaeology 6, 1, (2011) s. 5–35.
  • Will Cerbone, “Real men of the Viking Age,” Whose Middle Ages?: Teachable moments for an ill-used past içinde, ed. Albin, Andrew ve diğ. (New York: Fordham University Press, 2019) s. 243–25.

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YPatriyarkaya Karşı Verilen Gezegeni Kurtarma Mücadelesi
Patriyarkaya Karşı Verilen Gezegeni Kurtarma Mücadelesi

Kapitalizm ekofeminizmi en politik, en yıkıcı ve en küreselleşme karşıtı unsurlarından arındırarak sterilleştirmeye çalışıyor.

MEYDAN

YKatılımcı Bir Klinikten Alınacak Dersler: Feminist Kadın Sağlığı Merkezlerinde Mimari ve Kürtaj
Katılımcı Bir Klinikten Alınacak Dersler: Feminist Kadın Sağlığı Merkezlerinde Mimari ve Kürtaj

Hak ettiğimiz kürtaj klinikleri yalnızca tıbbi birer alan değil, aynı zamanda bir toplumsallık, siyasi örgütlenme ve mimari tahayyül alanı da olmalı.

MEYDAN

YBiraz da Veganlık ve Feminizmin Kesişimselliğinden Bahsedelim
Biraz da Veganlık ve Feminizmin Kesişimselliğinden Bahsedelim

Anlamıyorum, feministler neden hâlâ hayvanlara ve kadınlara uygulanan baskıların benzerliğini görmekte zorlanıyorlar?

Bir de bunlar var

Gece Yarısı Diyalogları: Girlfriends ve Frances Ha
Dudak Çatlamasına Bir Çözüm: Memişten Al Haberi
American Horror Story Coven 7 ve 8. Bölümler: Zalimin Zulmü Varsa…

Pin It on Pinterest