Sahne sanatları festivali A Corner in the World 2 Mayıs’ta başlıyor. Kadıköy’den çıkan, üçüncü yılında Bomonti’ye iyiden iyiye yerleşen festivalin iştah açıcı programını, küratörlerinden Burcu Yılmaz ile konuştuk.
Burcu, bu festivali niye yapıyorsunuz?
Türkiye’ye yakın coğrafyalardan, ilişki kurar gibi görünüp de gerçek ilişki kuramadığımız insanlarla İstanbul’da buluşmak için.
Festivalin alametifarikası ne sence?
İnsanların ne demek zorunda olduğuyla değil, ne yaptığıyla ilgileniyoruz. Mesela, son zamanlarda bir sürü festival Arap dünyasına ışık tutan bölümler oluşturuyor. Bu ‘trend’ oldu. Ama sanatçıların daha çok kendi ülkesindeki savaşı, kendi kimliklerini sorguladığı işlerini seçiyorlar. Biz, bütün söylemler bunun üzerine kurulmamalı, diye düşünüyoruz.
Bu yılki festivalin teması “Dünya Düz?” nereden çıktı?
Her yıl festivalin programını oluştururken öncelikle getirmek istediğimiz uluslararası işleri seçiyoruz. Özellikle yakın coğrafyalardaki festivallere gidip bakıyoruz. Bu yıl kadınların işlerini ve kuir işleri çok ilginç bulduk. Cinsiyetçi söylemi, kadın varoluşunu, erkek bedenini sorgulayan performanslar seçtik. Feminist yazar Andrea Dworkin “Kadınlara dünyanın bizim için düz olduğu öğretildi ve eğer fazla ileri gidersek aşağı düşebileceğimiz. Buna rağmen bazılarımız fazla ileri gitti ve şimdiye kadar düşmedik. Benim inancım, benim feminist inancım, odur ki düşmeyeceğiz“ diyor. Bu kadar heteroseksüel söylemin bulunduğu bir ortamda bunun tam tersi yöndekiler ileri giden işler oluyor. Bizim seçtiklerimizin de hepsi böyle işler.
Programda neler var?
Sekiz uluslararası performans var. Bunlar iki mekanda sahnelenecek: bomontiada ALT ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Bomonti Yerleşkesi. Benim heyecanla beklediklerimden biri Jogging. Lübnanlı aktivist bir kadının, Hanane Hajj Ali’nin tek kişilik gösterisi. Gerçekten sahnede ‘jogging’ yaparken aklından geçenleri, kendi hayatını anlatıyor. Ha! da enteresan. Sanatçı Bouchra Ouizguen, ülkesi Fas’taki küçük bir bölgede yerli kadınlarla çalışıyor. Dans ile sesin bir arada olduğu, trans bir iş. Benim İçin Sen Eğit iki erkeğin düeti gibi. Konuşmak İçin Bir Sebep, Belçika’da yaşayan İranlı bir sanatçının, Sachli Gholamalizad’ın annesiyle ilişkisini irdelediği, bol görselli, video işi gibi bir performans. Özellikle bu uluslararası yapımlara herkesi bekliyoruz.
ALT 29’59” bölümü var, o nedir?
A Corner In The World ve bomontiada internet sitelerinden her ay açık çağrı yapıyoruz. Bizimle paylaşmak istediğiniz, bitirdiğiniz ya da bitirmediğiniz, 30 dakikadan kısa süren çalışmalarınız varsa başvurun, diyoruz. Herkes başvurabiliyor. Tiyatro olabilir, müzik ile dansın bir arada olduğu bir iş olabilir… bomontiada’da bir gün, sabahtan itibaren birer saat prova hakkı veriyoruz. Gece de bu kısa işler arka arkaya sahneleniyor ve ücretsiz izlenebiliyor.
Bir de Köşe Bucak Bomonti var.
O da bizi mahalleyle ilişkiye geçiriyor. Ona da açık çağrı yapıyoruz. Bomonti’nin bizim seçeceğimiz farklı mekanlarında sahnelenebilecek, 20 dakikanın altında projeleriniz varsa bize başvurun, diyoruz. Gelen projelere göre mekanları kesinleştiriyoruz. Sonunda, bomontiada’nın avlusunda buluşuyoruz; sonra çıkıyoruz, çeşitli duraklarda performanslar izlediğimiz iki saatlik bir performans yürüyüşü yapıyoruz. Bu seferki duraklar Fransız Fakirhanesi, The House Hotel, Şişli Gençlik Spor Kulübü ve Kozmos Coffee. Bunu Kadıköy’de yaptığımızda 150 kişi falan gelmişti.
Festivalin maddi yükünü bomontiada mı üstleniyor?
Bizim yaptığımız her şey bomontiada’nın programı içinde. Fransız Kültür Merkezi, Hollanda Başkonsolosluğu gibi kurumlardan minik minik sponsorluk arıyoruz ama genelde, bomontiada’dan bize verilen bir bütçe var, festivali onun içinde gerçekleştiriyoruz.
Hikayenin başına dönelim mi? Bundan önceki iki festival nerede yapılmıştı?
İlki Kadıköy tarafında, Yeldeğirmeni’nde yapıldı. Benim de projeye dahil olduğum ikincisi, Avrupa Yakası’na da taştı.
Sen nasıl dahil oldun?
Fransa’dan Türkiye’ye yeni dönmüştüm…
Fransa’da ne yapıyordun?
Performans sanatları üzerine ‘master’ yaptım orada. Sonra da kaldım. Doğaçlama dans üzerine bir kolektifimiz vardı. Ayrıca çocuklarla atölyeler yapıyordum. Bu arada, Avrupa Birliği’nin Creative Europe projesinin danışmanlarından biriydim.
Festival ekibiyle nasıl buluştun?
Tesadüfen, festivali yapanlardan Fatih Gençkal ile tanıştım. Fatih ile çok hızlı kaynaştık. Bana festivalden bahsetti. Ben Fransa’ya gitmeden önce Anadolu Kültür diye bir sivil toplum örgütünde çalışıyordum. Onun amacı da Türkiye’ye yakın coğrafyalardan insanlarla sanat üzerinden iletişim kurmaktır. Sanatın uzlaşma aracı olarak kullanılabileceğine çok inanıyordum zaten. Bu işte ben de varım, dedim.
bomontiada’ya nasıl yerleştiniz?
Sanırım Pozitif’ten Ahmet Uluğ’un eline bizim ikinci festivalin kitapçığı geçiyor. Yaptıklarımız ilgisini çekiyor. bomontiada’da şu anda ALT’ın bulunduğu yer o zamanlar galeri olarak kullanılıyor. Ama onlar da galeri fikrinden uzaklaşıyorlar, farklı disiplinleri kapsayan bir program geliştirebilir miyiz, diye düşünüyorlar. Bu dönüşümü gerçekleştirmesi için dışarıdan bir küratör ya da grup getirmeyi planlıyorlar. İşte bu amaçla çeşitli atölyeler yaptılar. Bizi de davet ettiler. Biz de gittik, kendi fikirlerimizi anlattık. İki üç atölye sonra aradılar, küratörlük teklifinde bulundular. Aşırı heyecanlandık. 2017 Şubat’ından Mayıs’ına kadar, bomontiada’nın yaratıcı kuruluna hayâllerimizi anlattık, programlar sunduk, sonuçta da anlaşmayı imzaladık.
Bu bir yılda neler oldu?
Hayâllerimizin bir kısmını gerçekleştirdik. En önemlisi ALT+ dediğimiz misafir sanatçı programını yarattık.
Nedir o?
Davet ettiğimiz sanatçılar bomontiada ALT’taki odalardan birine yerleştiler. Bizim verdiğimiz yapım bütçesiyle bir ay çalıştılar. O mekan ya da performans odası için iş ürettiler. Bu sırada insanlar gelip açık provalara girebildiler; üniversitelerden insanları davet ettik, sanatçılarla söyleştiler…
Bu program sayesinde kaç proje hayata geçti?
Dört tane: Ellipsis, Sarı Güzergah, Işık Teorisi ve İki.
Sezon boyunca bomontiada ALT’ta sahnelenen diğer işler neye göre seçildi peki?
Daha ziyade beden odaklı olanları seçmeye çalıştık. Teknoloji ile dansı buluşturan birkaç proje seçtik. Deneysel, dar kitleye hitap edenler de vardı. bomontiada’nın kendi kitlesinin ilgisini çekecek, farklı farklı yerlerde oynanan, bizim de kendimizce değerli bulduğumuz tiyatro işlerini de getirdik. Dirmit, Trom, Ev’vel Zaman, Kubilay Tuncer’in gösterisi gibi…
Bugüne kadar bomontiada ALT’ta seni şaşırtan, “Vay be” dedirten şeyler oldu mu?
Ben Fiziksel Tiyatro Araştırmaları’nın varoluşunu çok değerli buluyorum. Şatonun Altında gibi oyunları izlemek gerçekten çok mutlu etti beni. Dansçı Canan Yücel Pekiçten’in işi All About the Heart da inanılmaz. Çok minimal bir yaklaşımla çok güçlü bir şey söylüyor. Çok etkilendim. Diğer yandan, insanlardan “Performansımızı sergileyeceğimiz yer yok gibi” sözler duyuyoruz, çağrılara çok daha fazla sayıda başvuru gelmesini bekliyorum.