Uyarı: Yazı cinsellik, argo/küfür ve müstehcen ifadeler içerdiğinden yetişkin olmayanlar için uygun olmayabilir.
Artık penisimi kestirmeye ben de karar verdim, manalarıyla beraberken taşımakta çok zorlanıyorum çünkü. Aslında penisimin ölüm fermanını veren, çok komiktir, ilk önce ailem oldu. Penisim benden bağımsız çalışan bir organım oldu hep, öyle istenilen her şeye kalkmazdı.
Heteroseksüel ilişkilerin hiçbir şekline kımıldamadı bile, o yaşama dair hiçbir hayat belirtisi göstermedi. Bunu ben istemedim, ki heteroseksüel olmaya programlanmıştım; ama ta o zamandan belirliymişim ki programlanmış her şeye baş kaldırdım. Yanlış gibi gösterilen her şeyde, ayağa kalkıp zillerini takarak en iyi rakkaseler gibi dans etti penisim. Yetmedi, götümle de arkadaşlık kurdu, o da yetmedi ikisi bazı çılgın anlarda ahenkle dans ettiler. Biri içine alınca diğeri dışarıya çıkıp dans ederek kafayı bulup zevkten kusuyordu. Bazen karanlıklara gidip dans eder geri gelip yatar ama hiçbir zaman heteroseksüel ilişkilerde hiçbir şekilde yer almazdı.
Annem ve kardeşimin heteroseksüelliği taş gibi ve bundan daha büyük bir gerçeklik yok, bundan hiç şüphem de yok. Haklı olarak benim de, heteroseksüel bedenlere uygun bir dünyaya gelmeme rağmen kendimi bu hale getirmemi anlayamayan aileme karşı baş kaldırışım da ta o yıllarda başladı. Aslında benim sadece sikimin hareketliliğiyle sosyal hayatta rahat yaşayamadığım doğruluğu ve adaptasyonu bir gerçekliktir.
Benden hemen yedi sene sonra doğan penisli erkek kardeşimle sikimizin hareketliliği birbirine benzemezken, yaşamda hiçbir beğenimiz de birbirine benzemez. Kardeşim der ki,
-Ben çocuklarımla seni nasıl tanıştırayım ya! Sen de hak ver. Zaten heteroseksüel hayata ait olmayan şu sikini kestir de bir şeye benze, yani kadına benze. Abi ben seni hayatıma alırken ne diyeyim sen söyle.
-Eşek sıpası kardeşim mümkünse gördüğün tanımladığın neyi demek istiyorsan onu de. Bundan bana ne. Hatta zavallı sikime ne. Sen ne diye tanıtırsan beni onlara aslında ben oyumdur, bunun karşılığında ben kendi insanlığımı kanıtlayarak onların da yaşamına dahil olabilirim. Çocuklarına ne anlatacağın benim sorunum değil.
Ne dersem diyeyim bu sözlerle hiç kabul görmüyorum kardeşim tarafından, ama anneme göre ben heteroseksüel bir erkeğim. Bu kanıya nasıl vardığını hiç anlamam. Biseksüel ilişkilerimden hiç haberdar olmamasına rağmen ben ona göre bir erkeğim. Zaten benden önce sikime şekil kazandırıp heteroseksüel ayiniyle sikimin hemen üst tarafına bir nişane koyarak ameliyat ettirmiş beni. Önce mevlütler okutup ayinler yapmış sonra davullar çaldırıp sikimin etrafında dans etmiş ve böylece görevleri belirlenmiş olmuş sikimin. Ömür boyu benim vermediğim bir kararla sikimin başında bir nişanla gezecektim, bu nişanın nikahını kıyan tabii ki garip bir çingeneymiş. Bu toplumun heteroseksüelliğini çingenelerin belirlemesi ne garip, Çingenelere kalan işler de bunlar işte.
Heteroseksüel erkek toplumuna adanan zavallı sikimin bir bölümünün katli ta o zaman vacipken, şimdi anneme göre sikim yerinden asla kaldırılmamalı ve hiçbir kesici aletle sikimin etrafına yaklaşılmamalı. Ne garip değil mi! Garip olan bir diğer şey ise heteroseksüel kardeşimin, beni ‘norma göre’ daha iyi sikilir ve daha anlaşılır bir hale getirmeye çalışırken diğer taraftan zavallı anamın tüm dünyayı sikmemi istemesi değil mi. Yani kardeşimin nazarında geri getirilmesi imkansız erkekliğimin tek çaresi sikimin katlinin vacipliğiyken, tekrar anneme göre ise Türk, Müslüman, Sünni, asker, çalışkan ve doğru olan çükümden vazgeçmemem. Haksız da değil, kadın olarak bu dünyada ne kadar zor yaşandığını en çok annem bilir.
Tabii ki annemin, erkek kardeşimin, akrabayı-tahrikatımın çüküm hakkında istedikleri bunlar iken beraber yaşadığım, ameliyatlarını olmuş transeksüel yoldaşlarımın büyük bir bölümüyse; ‘Eee zamanı gelmedi mi Gani bacı senin bu siki kestirmenin? E yeter artık bacım, tüm Ankara’yı sikti senin sik, artık kestirelim de sen de bir kadına benze. Kimliğinin rengi sana benzesin’ nidaları atıyorlar. E bacılarım da haksız değil, kimliğin seninle uyuşmazsa ne kadar zor yaşanır bilirler hepsi; ama daha çok travesti arkadaşlarımla beraber yaşadığım için, ‘Abla sakın sikini kestirme, acından ölürsün seni kimse sikmez’ deyip ‘Kalkmasa da geliyor elin adamı, ağzına alıyor, bir yerine sürttürüyor. Sik siktir sakın kestirme, hem sen ordan boşalıyorsun. Transseksüeller boşalamıyormuş’ diye devam ederler. Transseksüeller de diyor ki, ‘Saçmalama biz foşur foşur boşalıyoruz bacım.’
Sikini kestiren transseksüel arkadaşlarım, siklerinin kesilmesinin hemen arkasından ulvi bir aşk hikayesi yaşamaya başlarlar. Siklerini kestirdiler ya, artık toplumun da kabul ettiği kocalarıyla ve ilişkileriyle, Facebooklarında üzüm yiyerek çektirdikleri fotoğraflarını paylaşırlar. O da yetmiyormuş gibi sehpalarında dantel örtüleri vardır ve artık tam kadın olmuşlardır. Bir dönem travesti grubundan uzaklaşıp sadece kadınlarla ve transseksüellerle sosyalleşirler. Ne gariptir her transseksüelin evinde adı en bilindik bir ped vardır, hemen yatak odalarında en görülen yerde gösterilir. Gerçi o am ilk yapıldığı gün açılır herkese gösterilir,’Olmuş mu?’; onayını almaya çalışmak, bana bir garip zavallılık gibi gelir; kadınlık onayını bekleyen ucubelermişiz gibi.
Lütfen ucube lafına takılmayın, ucubelik sizin sandığınız kadar kötü bir şey değil. Ben bir ucube olduğumu, hatta daha da ileri gidip ucubelerin kraliçesi unvanını da üstüme alarak kendimi ortalığa attığıma göre ucubelik kötü bir şey olamaz. Bu açıklamamdan doğru bence herkeste bir ucube olma potansiyeli vardır, ucube olmak erkek olmaktan kadın olmaktan hatta trans olmaktan daha kolay geliyor bana. Zor değil, herkesin ödüllenebileceği bir kavramdır ucubelik. Şunu biliyorum, ucube olmak göt ister. Ucube olmak direnmektir. Bu da ayrı bir sorun. Allah’ıma şükürler olsun ben ucubelerin kraliçesiyim de bu yüzden ucubelikle ilgili hiçbir sorunum yok. Ay nerden nereye geldim, ama onay olayından girip kraliçeliğimi yine ortaya koyduğum bu yerden çıkıyorum.
Geyler yani ibneler bazen kimseyi bulamadıklarında gelirler sikimi eline alırlar somururlar falan, ama istedikleri ellerine geçmeyince rahat bırakırlar. Saf lezbiyenler sikime hiç karışmazlar vallaha delikanlı kızlardır onlar. Bu yüzden ben de onları çok severim. Pek sikle ilgili işlere karışmazlar, en azından benimkine karışmıyorlar, ama duyuyorum sik şeklindeki oyuncaklarla oynuyorlarmış. Oynasınlar ayol kime ne zararları var? Aaaaa her şeyi de uzatırsak… Oyuncak ayol kime ne zararı olacak. Ha haksızlık yapmayayım, yalan yok, bu yeni coğrafyadaki trans erkekler de sikime hiç karışmadılar. Onlar bu konulara katı ve sinirli bakarlar. Bırak benim sikimi, kendi siklerinden bile bahsetmezler. Dünyanın amı götü ortadayken trans erkekler en mahrem yerlerinin sikleri olduklarını söylerler. Aman bundan bana ne vallaha delikanlı adamlar. Bırak benimkini kendi siklerini bile ağızlarına almazlar, benim kötü sikimi ne yapsınlar, neden konuşsunlar. O yüzden en delikanlıları trans erkeklerdir. Yine bu yüzden hepsi beni çok sever, ben de onları severim. Bazen bu bana çok garip gelir yani, kendini heteroseksüel diye tanımlayan erkeklerin çoğu gelir sikimin kalkıp kalkmadığını kontrol ederler. Anlayamazlar, bir de ağızlarına alırlar, ama kısa bıyıklı olanlarını çok sevmiyorum. Uzun sakallıları daha çok tahrik ediyor beni. Haksız mıyım? Bu kadar çok kullandığım sikimin kısa bıyıklı heriflerin kıllarıyla tahriş olmasını istemem. Benim tercihim bıyıksız erkeklerdir.
Haaa sabahtan beri sikimin boyundan bahsedeceğim unutuyorum. Bir parmak büyüklüğünde. Şu günlerde aldığım kilolardan dolayı yağlarım içinde gömülerek orda kalan bir organdan bahsediyorum. Aslında biraz daha şişmanlayabilsem yağlarımın içinde başı bile görünmeyecek bir hale gelebilir, ama vallaha sürekli olarak ailem, arkadaşlarım, tüm sosyal çevrem kendi içinde kaybolmaya yüz tutmuş o sikimden ve görevlerinden bahseder. Yine Allah’a şükrediyorum ki küçük bir sikle başıma gelen bu kadar. Ya kol gibi bir yarrağım olsa ben ne yapardım diye düşünmedim değil.
Canım sevgili ailem, sevgili bir tane arkadaşlarım, yoldaşlarım, sevgililerim, eski sevgililerim, fuck buddylerim kutsal sosyal toplumda varlığımı belirleyen sikimden uzak durun. Rahat bırakın garibimi. Hepiniz uzak durun. Siz olmasanız da o kendi kendine yetebilir, bazen bir sinirlendiğinde hemen biraz ovalıyorum kusuveriyor. Hiçbirinize ihtiyacı yok yani. Bu kadar anlamlandırılmaya da ihtiyacı yok. Sikim ve ben, hatta hepimiz mutlu yaşayıp ölebiliriz. Hepinizi sikinizden ve amınızdan öperim.
Fotoğraf: Garry Winogrand