Osman Hamdi’nin Okuyan Kız’ını gördüğümde içimden bir “oh be” yükseldiğini hatırlıyorum. Sonunda doğal sıradan bir kadın!
Bu tepkim tabloyu ister istemez Osman Hamdi’nin bağlantılı olduğu Batılı oryantalist resim geleneğiyle karşılaştırmalı düşünmemden kaynaklanıyordu. Osman Hamdi hukuk eğitimi almak için gittiği Paris’te oryantalist resmin en önde gelen temsilcilerinden Jean-Léon Gérôme’nin öğrencisi olmuştu. Gérôme’nin geldiği akademik resim geleneği ise nülerin, yani giyinmiş çıplakların geleneğiydi.* Kendisi de bu geleneğe Doğu’yu ve Doğulu kadını gizemli, erotik fantezilere dönüştürdüğü oryantalist üslubuyla eklemleniyordu.
Bu arka plan bilgisiyle, Osman Hamdi’nin sıradan giysileri içinde günlük hayatlarını sürdüren, okuyan, müzikle uğraşan kadın figürlerine baktığımda kadının cinselleştirilmemiş ve çok daha gerçeğe yakın bir temsilinin var olabileceğini düşünmek bana iyi geldi. Okuyan Kız’ı kendime benzettim, okuduğu şeyin içine gömülmesindeki, dünyadan soyutlanmasındaki dinginliği hissettim. Bu tablo kuşkusuz birçok kadının günlük olarak yaptığı sıradan bir eylemi tasvir ediyordu. Fakat o dönemde üretilmiş Doğu resimlerine bakan biri bu kadınların tüm günlerini hülyalı bir erotizm içinde, süslenerek, hâyâl kurarak geçirdiğini düşünebilirdi. Bu açıdan Osman Hamdi’nin tablolarında yarattığı birçok kadın figürünün bu aşağılayıcı kadın şablonuna, bir ölçüde, karşıt bir tutum sergiliyor olabileceğini hissettim. Ancak önce şunu bildirmem gerek, bu konu Osman Hamdi’nin bir oryantalist olup olmadığıyla ilgili uzun bir akademik tartışma alanına dahil oluyor ve bu tartışmalar yazının kapsamını hayli aşıyor. Dolayısıyla bu yazıda ancak Osman Hamdi ve sanatı üzerine mevcut literatür ve kişisel görüşlerim üzerinden şekillenen bazı sorular ve olasılıklar üzerine kalem oynatıyorum. **
Geçmişte üretilmiş kadın imgelerinin kendimizi, çevremizdeki kadınları ve kadınlığı nasıl algıladığımızı etkilememiş olduğunu söylemek mümkün mü? Batılı resim geleneğinde ve onun farklı coğrafyalardaki türevlerinde gördüğümüz imgelerin paralellerini bugün çağdaş sanatta, sinemada, modada, her türlü pazarlama aracında, “kadın dergileri”nde ya da sosyal medyada bulmak çok kolay. Şayet bu fikirde bir parça da olsa birleşiyorsak, kendi kültür tarihimizde üretilmiş kadın imgelerine de daha dikkatli bakmamız gerekiyor. Kimliğimizi ve öznelliğimizi kristalleştirmenin yolunun biraz buradan geçtiğini düşünüyorum. O yüzden bu yazıda Osman Hamdi’nin kadın figürlerine daha yakından bakmak istiyorum. **
Öncelikle bu resimlerin yapıldığı döneme, 19. yüzyıl sonundaki Osmanlı’ya genel bir bakış atmakta fayda var. Tanzimat reformunu izleyen bu dönemde devlet yönetimi ve adalet sistemi başta olmak üzere bir yenilenme arzusu var. Bu eğilimler hâlâ oldukça tartışmalı kavramlar olan modernleşme ve/veya Batılılaşma olarak da ifade edilebilir. Sanatta, düşünce dünyasında, müzikte, giyim kuşamda bu açılmanın etkileri gözlemlenebiliyor. Bu konuda Osmanlı entellektüellerinin dönemin kültürel ve entellektüel başkenti olan Paris’te devam eden hareketlilikten çeşitli şekillerde etkilendiğini söylemek mümkün.
O sırada Avrupa toplumu ve sanatı da dönüşüm içinde. Resim alanında empresyonistler (izlenimciler) ile hız kazanan, akademik stilden sapan eğilimler görmeye başlıyoruz. Tablolarda gittikçe daha fazla sokaklarda dolaşan, parklara bahçelere kadın başına çıkanları izliyoruz. Kadınlar kamusal alanda nefes almaya başlıyor. Bu durum Osmanlı’da da bir parça paralel seyrediyor. Osmanlı kadın hareketinin başladığı 19. yüzyıl sonlarında erkeklerin de dahil olduğu bir kitle kadınların eğitim alması gibi konuları savunmaya başlıyor.
Toplumda süregiden dönüşüm paralelinde Osman Hamdi’nin resimlerinde kadınları cami, türbe çevrelerinde, kırlarda, harem (yalnızca saraydaki değil evlerin kadınlara ayrılan bölümünü de ifade ediyor) günlük hayatın içinde görürüz. Tabi bunlar yine de temkinli sahnelerdir, kadınlar feraceleri içinde, sıklıkla gruplar halinde, bazen de biraz mahcuplardır. Ve elbette çoğu kez görünmez bir göz tarafından izleniyorlardır. Örneğin Cami Kapısında Feraceli Kadınlar tablosunda grup halinde duran üç kadın ve onlara arkasını dönmüş olan klasik bir Osmanlı erkeği görüyoruz. Türkiye’de büyümüş biri olarak adamın tutumunu anlamak zor değil; hem namahrem bir durum var hem de kadınlara rahatsızlık vermek istemiyor. Kadınlar da orada oyalanmak istemiyor zaten, biran önce hazırlanıp gitmek üzere eşikteler. Yalnız biri feracesinin arasından biraz hınzır bir bakışla izleyiciye bakıyor. Neredeyse izlendiğini biliyor da, bununla dalga geçiyor gibi.
Bu izlenme durumu Laura Mulvey tarafından 1975’te erkek bakışı (male gaze) olarak kuramlaştırıldı. Kuram kısaca kadının heteroseksüel bir erkeğin bakışıyla objeleştirilmesi, bir anlamda bakan tarafın aktif ve güçlü, bakılanın da edilgen ve zayıf olmasını ifade ediyor. Bu çerçeveden bakınca, kadının salt izlenen bir nesne olmaktan çıkması bakışlarda başlayan bir toplumsal hiyerarşiyi de tersine çevirmeye başlıyor. Osman Hamdi’nin figürü bu şekilde resmetme seçiminden, bakılacak nesneden bakan özneye doğru dönüşmekte olan kadına dair iç görüleri olabileceğini iddia edebilir miyiz? Bu belki samimi bir destek ya da sadece izleyicinin kanını kaynatma amacı taşıyan bir bakışma oyunu.
Okuyan Kız ve İki Müzisyen Kız gibi tablolarda bu sefer entellektüel aktiviteler içinde figürler görüyoruz. Özellikle Kuran Okuyan Kız tablosundaki figür ruhsal bir ibadet havası içinde değil de önündeki kutsal metni pür dikkat okuyor ve algılamaya çalışıyor gibi. Figürün dine yönelik analitik bir tavır içinde olması vurguyu hakediyor. Bu figürlerin okumak, düşünmek, bir sanat icra etmek gibi eylemleri nedeniyle belki özneleşmenin göstergeleri olarak ele alınabilirler.*** Sanat tarihçisi Zeynep Çelik bu durumun kadınların, Oryantalist ressamlarca silinmiş olan entellektüel yönünü onlara geri verdiğini söylüyor.
Bunlar haricinde Osman Hamdi’nin harem konulu resimlerinde de kadın figürlerin Batılı ressamlara kıyasla çok daha farklı bir tutumla resmedildiğini görüyoruz. Bu ressamlar girmelerinin yasaklı olduğu, yani hiç birinci elden görmedikleri haremi zihinlerinde kurguluyor, bir çeşit fantezi alanı olarak ele alıyorladı. **** Osman Hamdi’nin harem tasvirlerinde ise kadınlar sohbet ediyor, hazırlanıyor, kitap okuyor, musikiyle uğraşıyor günlük hayatlarını sürdürüyorlar. Cinsel çağrışımları olmayan, çok daha gerçeğe yakın figürler bunlar. Elbette bu tabloları yukarıda değindiğim izlenme çerçevesi içinde değerlendirmek de mümkün.
Osman Hamdi’nin yapıtlarını toplumsallık ile bağlayan element ise figürlerin yerleştiği mekânların ayırt edilir derecede Doğu’ya ait olması. Bu durum belki Osman Hamdi’nin çok doğal olarak kendi kültürünü yansıtmasıyla açıklanabilir ancak diğer yandan bilinçli olarak Doğu’ya yönelik bir anlatı oluşturma amacı olduğunu da düşündürüyor. Edhem Eldem ise ressamın, Paris döneminin üzerindeki etkisini göz önüne alarak, ülkesine bir Batılı gözüyle bakmaya yatkınlığı olduğunu öne sürüyor. Burada belirtmekte fayda var, Osman Hamdi ressamlılığının yanında, Avrupa ile yoğun bağlantı içinde olan başarılı bir devlet memuru. Resimleri de Istanbul’da olduğundan çok daha fazla Avrupa ve Amerika’da izleyici karşısına çıkıyor.
Dönemin dinamiklerini de göz önüne aldığımızda Osman Hamdi’nin resimlerinden ilerleme idealine dair alt metinler bulmak mümkün mü? Bu tablolara göre Doğu ve Osmanlı, tıpkı Avrupa gibi bilgiye değer veriyor, herkes vaktini -sıklıkla resmedildiği üzere hantalca haşhaş içerek geçirmek yerine- okuyarak, düşünerek, çeşitli sanatlarda kendilerini geliştirerek geçiriyor. İmparatorluk ilerliyordu. Bu açıdan kadınların da ilerlemeye katıldığını göstermek ilerlemenin, modernleşmenin önemli bir basamağı olarak görülebilir.
Osman Hamdi’nin kadın figürlerini konuşurken Genesis (daha çok Mihrap olarak biliniyor) tablosuna değinmeden geçmek imkânsız. Hiç sergilenip sergilenmediğini bilmediğimiz, şuan bir özel koleksiyonda olan bu resim bayağı sansasyonel denebilir. Tabloda dini yazıların üzerine basarak bir rahle üzerinde dominant bir pozisyonda oturan (ve hamile gibi duran) bir kadın figürü var. Bu kadın figürü farklı açılardan yorumlansa da en açık olan nokta herhalde sembolik bir amaç yüklendiğidir. Anlatmak istediği şeyi kadınlık üzerinden anlatıyor belki de kadınlık üzerine bir söz söylüyordur.
Maalesef henüz Osman Hamdi’nin kadın figürleri üzerine odaklanan bir çalışma yok. Fakat bu kadınlara dönemin politik ve kültürel dinamiklerini de göz önüne alarak baktığımızda belki onları dönüşümün anlatıcıları olarak da değerlendirebiliriz. Sanat tarihçisi Ahu Antmen Kimlikli Bedenler kitabında 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl’daki resim sanatında kadının bir modernleşme sembolü olarak yer bulduğuna dikkat çekiyor. Hem Avrupa’da hem Osmanlı ve daha sonra Türkiye Cumhuriyeti’nde bu dönemin tablolarına baktığımızda kadınlar farklı dış kabuklarda (başörtüsünden gevşek eşarplar ve şapkalara, peçeden kırmızı rujlara doğru bir geçiş), ev dışında farklı mekânlarda resmedilmeye başlanıyor. Birer nesneden ziyade özne olmaya eskiye kıyasla çok daha yakınlar. Hem dönüşmekte olan, hem daha büyük bir dönüşüme katkıda bulunan hem de dönüşümün üzerinden kurulduğu/anlatıldığı kadınlar…
Fakat bu imgeler gerçeğin ne kadarını yansıtıyor? Modernleşme kadınlarda ifade buluyorsa kadınların ifadesi nerede?
Biz bugün imge üretmenin sonsuz olasılığı içindeyiz ve kendi ürettiğimiz -paylaştığımız- imgelerin neler söylediği sorusu aklımı çok kurcalıyor. Acaba bizim imgelerimiz neyin anlatıcısı ve anlattıkları şey içsel gerçekliğimizle ne kadar paralel sevgili 5Harfliler?
*Bugün plastik değerlerine ağzımız açık baktığımız Rönesans yapıtlarından beri resimde kadın bedeninin nasıl nesneleştiği John Berger’in Görme Biçimleri kitabında harika bir şekilde ifşa ediliyor, eklemeden geçmeyeyim.
**Yazıyı yazarken Osman Hamdi’nin sanatı üzerine konuşmanın büyük bir sorumluluk olduğunu daha iyi anladım. Bu konuda üretilen akademik metinlerde hem karşıt görüşler mevcut hem de 2012’de Edhem Eldem’in yazdığı bir metin mevcut metinlere önemli eleştiriler getiriyor. Eldem, “Making Sense of Osman Hamdi and His Paintings” adlı makalesinde, konuyla ilgili şu ana kadar yapılmış akademik araştırmalarda resimlerin ressamın hayatıyla ilgili belgelerle yeterli derecede desteklenmeden, belli bir sonuca varmaya yönelik okumalara tabi tutulduğunu yazıyor.
*** Ressam hakkında yapılmış birçok akademik çalışma mevcut, bunlardan en kapsamlısı Mustafa Cezar’ın Sanatta Batı’ya Açılış ve Osman Hamdi adlı iki ciltlik eseri. Ressam hakkında incelemelere sanat tarihçileri Semra Germaner, Zeynep İnankur ve Ahu Antmen’in yapıtlarından ulaşmak mümkün.
**** Bu konuyla bağlantılı son halife Abdülmecid Efendi’nin “Haremde Goethe” ve “Haremde Beethoven” tabloları da çok ilginç.
Kaynaklar
Antmen, A. (2010). A History of Modern and Contemporary Art in Turkey?, Unleashed: Contemporary Art from Turkey. London: Thames&Hudson in association with TransGlobe Publishing
Antmen, A. (2014). Hanımlara Mahsus, Beylere Vazife: Türk Resminin ‘Modern Kadın’ İmgesine Yeniden Bakmak. Semra Germaner Armağanı. İstanbul: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Yayınları 789
Camille, M., Çelik, Z., Onians, J., Rifkin, A., & Steiner, C. (1996). Rethinking the Canon. The Art Bulletin, 78(2), 198-217. doi:10.2307/3046172
Cezar, M. (1971). Sanatta Batı’ya Açılış ve Osman Hamdi. İstanbul: İlke Basın Yayın
Duben, İ. (2007). Türk Resmi ve Eleştirisi: 1880-1950. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Pollock, G. (2008). Modernlik ve Kadınlığın Mekânları. Sanat ve Cinsiyet, Ed. Ahu Antmen. İstanbul: İletişim Yayınları
Not
Salt Galata’da açılan Mihri Müşfik sergisi bir kadının yarattığı kadın imgelerini değerlendirmek için tam zamanında gelen bir fırsat. 9 Haziran’a kadar açık.
Tüm resimler Mustafa Cezar’ın Sanatta Batı’ya Açılış ve Osman Hamdi adlı iki ciltlik eserinden alındı.
Ana görsel: Osman Hamdi Bey, Okuyan Kız 1893, tuval üzerine yağlıboya, Özel koleksiyon