Önyargılı olmayın.

SANAT

Orhan Eniştenizden Feminizme Kırmızı Saçlı Yeşil Işık (feat. Hadi Yine İyisiniz)

Doğrusu ilk duyduğumda romanın adına burun kıvırdım. Orhan, canım, naptın? Saçlı dudaklı uzuv romantiği roman adlarını naftalinleyip geçen yüzyılda bırakmıştık hani? demeye kalmadı geçtiğimiz haftalarda müjdeyi aldık. Nobelli yazarımız Orhan Pamuk yeni romanı Kırmızı Saçlı Kadın için bir Alman gazetesine verdiği röportajda “en feminist romanım” diyor, bundan sonraki romanlarda daha da feminist bir çizgi izleyeceğinin sözünü veriyordu. Bu haberle önyargılarımı büküp soluğu kitapçıda aldım. Ve siz sevgili 5Harfliler için Kırmızı Saçlı Kadın‘ı bir çırpıda özümledim canlarım.

 

Romanın keywordlerini veriyorum: Kasaba, kuyu, baba, oğul, usta, çırak, cinayet, Oidipus, Rüstem, 12 Eylül, aşk, kentsel dönüşüm, inşaat, bireylik, yazarlık, doğu, batı. Evet, ilk bakışta “fakat iyi yedik” kıvamında bi şişkinlik yapıyor. Ama endişe etmeyin, romanın içine girdikçe şişkinlik yapan tüm balonlar bir bir sönümleniyor. Kırmızı saçlı nerde diyeceksiniz. Anlatayım.

 

Olaylar Öngören Kasabası’nda geçiyor. Kasabada bir kuyu var. Bu kuyudan su çıkarmaya çalışan bir Mahmut Usta var. Bu Mahmut Ustanın Cem adında bir çırağı var. Bu Cem’in eczacı babası 12 Eylül ile aşk maceraları arasında bir yerlerde kayıplara karıştığından ustasını kayıp babasının yerine koymaya meyli var. Bu meylin altında da esasen Cem’in yazarlık hevesi var. E Cem’in yazarlık hevesinin karşısında da psikanalitiken dikilen bir baba/usta var. Pek tabi bu baba/usta figürünün de müstakbel yazarın özgürleşip yazarlığını gerçekleştirebilmesi için ortadan kaldırılması lüzumu var. Fakat bu lüzumu aklımızın iyice kesmesi için hem arzulanacak hem de babadan/ustadan kıskanılacak bir kadına ihtiyaç var. İşte ihtiyaç sahiplerinin imdadına yetişen bu kadının saçları kırmızı.

 

Azıcık mitoloji ve psikanaliz bilenleri özüm özüm sızlatan bu olay örgüsünü takip etmekte zorlanan varsa hiç üzülmesin. Orhan Pamuk hepsini tane tane açıklıyor. Öyle satır arası gizli anlamlarla filan değil, bayağı bayağı açık açık. Roman değil adeta psikanalize giriş dersi. Oidipus kimdir, babasını nasıl bilmeden öldürmüş, anasıyla evlenmiştir, Freud Sophokles’in tragedyasından ne anlamlar çıkarmıştır, Freud kimdir, psikanaliz nedir, baba katli batı medeniyeti için neden mühimdir, birey fikrinin doğuşu bu meseleye nasıl bağlanır. Cahil okura temel bilgiler verildikten sonra ikinci bölümde Pamuk’un literatüre esas katkısına geçiyoruz. “Batı’nın Oidipus’u varsa Doğu’nun Rüstem’i var” temasıyla özetleyebileceğimiz bu bölümde Şehname’deki Rüstem ve Sührab hikayesine, bu kez yanlışlıkla oğlunu öldüren bir babanın trajedisine dalıyoruz. Bizim büyük geri kalmışlığımız oğlu değil babayı, yani otoriteyi yaşatmayı seçen Doğu meseliyle açıklığa kavuşuyor. Ama finalde tabi, ne Oidupus’un ne Rüstem’in trajedisi, ille de Doğu ile Batı arasında sıkışmış yazarın trajedisi diyerekten bitiriyoruz.

 

cinaliorhan

 

Anlayacağınız Kırmızı Saçlı Kadın-Cin Ali Özel Edisyon bana hiç iş bırakmamış kıymetlilerim. Roman kendi kendinin özeti zaten. Yazar, büyücek doğulu ailemize batıdan iç güveysi gelmiş enişte bilmişliğiyle durup dinlenmek bilmeden özetliyor, kıyaslıyor, açıklıyor. Kimseye fırsat vermiyor. Hayır, o kadar anlattın Freud’u, Şehname’yi. Bırak ikisini birbirine biz bağlayalım be Orhancım, değil mi? Yok. Peki ona müsade etmedin, izin ver romanın olay örgüsüyle paralelliğini biz düşünelim. Ona da yok. E hiç değilse, modern birey kime denir, babasına itaat eden mi karşı çıkan mı iyi yazar, ona biz karar verelim. Iı-ıh.

 

“Bir başka örnek de Oidipus ile Sührab’ı birbirlerine o kadar benzeten, onları kardeş kılan, babasızlık ve yeni bir baba bulma heyecanıydı. Hem Sührab hem Oidipus’un asıl babalarından uzak olmalarının üzerinde yeterince durmamıştım. Herhalde yeni bir baba aradığımı kendimden de saklıyordum da ondan, dedim kendime. Babam beni, tıpkı Rüstem’in Sührab’a yaptığı gibi bırakıp önce hapse, sonra başka bir hayata gidince onun yerine kendime yeni babalar aramış, onların öğütlerini dinlemiştim.”

 

(…) ‘Acaba babama itaat etseydim mutlu biri olur muydum? diye yüksek sesle düşünmeye devam ettim. ‘Belki iyi bir oğul olurdum, ama iyi bir birey olamazdım.’

 

Sen koskoca Orhan Pamuk ol, Sessiz Ev‘iydi, Yeni Hayat‘ıydı, Kara Kitap‘ıydı, kişisel obsesyonlarını en inceltilmiş manalarla bezeyip şaheserlere dönüştür, sonra çık bize Cin Ali romanı yaz. Psikolojiye filan hiç ilgim yok ama ucuz psikanaliz bulaşıcı. Orhan’ı iyi tanırım, akıllıdır, çalışkandır, sabırlıdır. Ama Nobel sonrası çocuğa bir haller oldu valla. Romancı değil de kötüsünden bir sosyolog olası tuttu. Hadi Masumiyet Müzesi‘nde o basit çözümlemeler, açımlamalar koleksiyoner detaycılığının altına iyi gizlenmişti. Derken Kafamda Bir Tuhaflık‘la hoop Kent Sosyolojisine Giriş dersindeyiz. Hemen ardından Kırmızı Saçlı‘yla Psikanaliz 101. Nobeli kaldıramadı mı desem? Abisi Şevket Pamuk’u fersah fersah geride bıraktığı Nobelle tescillenince hayatının rekabeti ortadan kalktı, onun rehaveti mi desem? Bu arabanın benzini hırsmış, garezmiş Orhan, şampiyonluk seni bozdu mu desem? Yaşlandı mı desem? Nazar mı desem? Ne desem?

 

Bunca laf ettik ama feminizme daha gelemedik. Babadan oğula, Oidipus’tan Sührab’a, erkek ustadan erkek çırağa meseller arasında Kırmızı Saçlı’yı en feminist Pamuk romanı yapan öğe nerde gizli? Başka türlü sorarsam canlarım, nedir Orhan Eniştenizin feminizmden anladığı?

 

Cevap veriyorum:
Romanda kadının konuşması.

 

Tüm romanı özek özek taradım, büyüteçle aradım, bundan başka feminizmle ilişkilendirilebiecek bir şey bulamadım. Zeki mi zeki, entelektüel mi entelektüel, nobelli mi nobelli mi yazarımızın çoğu romanının aksine Kırmızı Saçlı Kadın’da aşık olunan kadın konuşuyor. Kendi sesiyle, sözüyle, olayların kendi kırmızı saçlılığı açısından nasıl geliştiğini anlatıyor. Roman kırmızı saçlı kadının bu uzun mektubuyla son buluyor.

 

Yalnız ironi sanılmasın. Bir kadına söz vermek, hele de romanın son sözünü vermek Pamuk dünyasında gerçek bir feminist açılım sayılır. Üstelik yazar bu son sözle babalarla oğullar ilelebet boğuşup duracak, doğuda ve batıda sağ kalanlar kadınlar olacak demek istiyor da olabilir. Kimbilir belki sağ kala kala sonunda yazarlık sırası kadınlara da gelecektir. Evet evet. Bir babalar ve oğullar romanı olan Kırmızı Saçlı Kadın‘ın iletmek istediği sübliminal feminist mesaj bu olmalı: Bırakınız, yesinler birbirlerini!

 

Orhan-Pamuk-Kırmızı-Saçlı-Kadın-Romanındaki-Kadın-Kim-Orhan-Pamuk-Kırmızı-Saçlı-Arkadaşı-Nilüfer-Göle-Yazara-Mı-İlham-Oldu.jpeg-400x330

 

Çıkarılacak dersler:

 

1. Nobel almayın
2. Abinizi yenmeyin.
3. Bir romanı ortalama dört buçuk yılda yazıyorsanız, bir yılda yazdığınız romanı piyasaya sürmeyin. Üç buçuk yıl daha üzerinde çalışın.
4. Sizi zeki gösteren şeyi iyi tahlil edin. Ona sıkı tutunun. Ondan başka hiç bir şeye güvenmeyin.
5. Kalıbınızın yazarı olun.
6. Feminizmi karıştırmayın.

 

Ana görseldeki fotoğraf, Duygu Aytaç.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YHangi 8 Mart’sınız? Kadınlar Günü mü? Emekçi Kadınlar Günü mü?
Hangi 8 Mart’sınız? Kadınlar Günü mü? Emekçi Kadınlar Günü mü?

Yıllardır aklınızı karıştıran her şey bu soruda düğümleniyor: 8 Mart dünya kadınlar günü müdür, dünya emekçi kadınlar günü mü?

Bir de bunlar var

“Yut Sesini” / “Bul Sesini”: On İkinci Ev
Sorumluluk Alan Bir Özgürlük: Patti Smith’ten Küçük Kadınlar’a Dair
Onur Ünsal’la Röportaj II. Bölüm: “Yapabildiğinle birçok şey anlatabileceğin düşüncesi seni yalnızlıktan kurtarıyor”

Pin It on Pinterest