Gündelik dilde hermafrodit ya da çift-cinsiyetlilik olarak geçen interseks olgusunun ne olduğu hakkında LGBT’ler de toplumun diğer bireyleri kadar cahil.

MEYDAN

Onur haftasında bir ilk: İnterseks paneli

 

Geçtiğimiz hafta İstanbul’da düzenlenen 22. Onur Haftası etkinliklerinin en heyecan vereni 26 Haziran Perşembe günü Cezayir Salonu’nda gerçekleştirilen “Türkiye’de İnterseks Olmak” paneliydi. Bu panel, Türkiyeli interseksler tarafından Onur Haftası kapsamında yapılan ilk Türkçe etkinlik. İnterseksüelliğin görünürlüğü açısından Onur Haftası’nda bu panelin yanısıra bu sene ilk kez Lambdaİstanbul’un hazırladığı “interseksler vardır” lolipopunu da anmak lazım. Yürüyüşe gelen birçok kişi dahi interseksin ne olduğunu tam olarak bilmediğinden lolipoplardaki insterseks sloganının insanları meraka sevk etmek için bir ilk adım olmasını umalım. Yine ilk defa bu yıl Onur Haftası duyurularında ve programında ‘İ’ harfi ‘LGBT’nin sonuna eklendi. Bugüne dek interseks aktivistlerinin yürüyüşlerde kullandıkları 3-5 döviz ve Arjantinli trans-interseks aktivist Mauro Cabral’ın yaptığı konuşma dışında interseks LGBT hareket içinde yeterince görünürlüğe sahip değildi. Neticede, bu senenin Onur Haftası interseks görünürlüğü açısından geçtiğimiz senelere fark attı desek yanlış olmaz ve bu durum Türkiyeli interseks hareketi açısından çok önemli bir kazanımdır.

 

Panelin iki interseks konuşmacısı da kendilerini ‘kadın’ olarak tanımlayan Zeynep ve Şerife idi. Tabii söz konusu interseks olduğunda ikili cinsiyet sistemi alaşağı olduğundan ve konuşmacılar da bunun farkında olduklarından buradaki “kadın” kimliği aslında onların hayatlarını hangi kimlikle sürdürmeye alışık olduklarını ya da tercih ettiklerini tarifleyen bir kategoriden ibaret. İki konuşmacı da cinsiyetlerin sabit olmadığını, ikili cinsiyet sisteminin interseks olgusunu değerlendirmekte yetersiz kaldığını, interseksin cinsiyetler-arası geçişkenliğe ışık tutan bir fenomen olduğuna işaret ettiler.

 

Konuşmacılar moderatör Rosi Da’nın soruları çerçevesinde hem kendi cinsiyet kimlikleri ile kurdukları ilişkileri, hem de aileleri ve toplumla yüzleşmelerini aktardı. Söze Zeynep kendi hayatını anlatarak başladı. Lisans eğitimini biyoloji alanında yaptığını ve uzmanlaştığı alanın biyoloji olması nedeniyle bu konuyu daha detaylı incelediğini; interseksin hormon seviyelerine göre, yani östrojen ve testesteron seviyelerine ve dirençlerine göre değişkenlik gösterdiğini aktardı. Diğer interseks aktivistleri ile “İnterseks Türkiye” ve “İnterseksüel Şalala” adlı bloglar aracılığıyla tanıştığını ve bu sitelerin onun konu ile ilgili kendi araştırmalarına da yardımcı olduğunu belirtti. Zeynep interseksi hastalık olarak tanımlamadığını söylüyor: “sonuçta cinsiyet bir spektrumdur, bir yelpaze olarak değerlendirdiğimizde aradaki cinsiyetler de tabii ki de olabilir.”

 

Zeynep, ailesinde başka interseks bireyler de olduğu için ailesinin bu konuda tecrübeli olduğunu, kendisini bir interseks aktivisti olarak tanımladığını ve çevresine interseksüelliği anlatmak, insanların bu konuda bilinçlenmesini sağlamak amacıyla firsat buldukça konuştuğunu belirtti. Ailesine ve arkadaşlarına kıyasla doktorların daha önyargılı olduğunu da ekledi.

 

Şerife ise konuşmasına Zeynep kadar şanslı olmadığını aktararak başladı. Köyde büyüdüğünü ve çift cinsiyetli olması nedeniyle köyde her zaman dışlandığını, her zaman ötekileştirildiğini belirtti. Bu yüzden okula gönderilmediğini, ailesinin ‘sakladığı’ bir çocuk olarak büyüdüğünü anlattı. Şerife’nin kendi hayat hikayesini “Köyde İnterseks Olmak” adlı bir yazıda anlattığını da bu panel sayesinde öğrendik. Şerife 17 yaşında İstanbul’a gelmiş ve ilkokulu, ortaokulu ve liseyi dışardan bitirmiş. Cinsiyet belirleme operasyonunu 3 yaşındayken geçirmiş. “Anadolu’da biz aileler için gizli bir yarayız, saklanan bir yarayız. Doktorlar bizim duygumuzu, içimizi bilmeden bizim hakkımızda bir karar veriyorlar” diyor. Ve ekliyor: “Köylerde insanı delirtme noktasına getiriyorlar, yani delirtiyorlar, taktıkları lakaplarla, onlarla bunlarla… ben eğer kendime burdan nasıl kurtulurum demeseydim, kendimi köyden kurtaracak zekam da olmasaydı şimdi köyün delisi olabilirdim. Saklanıyorsun, çünkü parmakla gösteriliyorsun, herhangi bir düğüne müğüne gidemiyorsun, zaten ailen seni bir yere götürmüyor. […] İnterseks çocukların güvence altına ve korunma altına alınması gerektiğine inanıyorum.” Şerife kendi güçlenme ve özgürleşme hikayesini ekonomik bağımsızlığa bağlıyor: “Ne zaman ki ben ekonomik bağımsızlığımızı kazandım, mücadelemi verdim, iş hayatına atıldım, ne zaman ki iş dostlarıma kendimi ispat ettim, ondan sonra İstanbul’a gelmem, ve iki büyük firmada çalışmam ile ekonomik bağımsızlığım beni özgür kıldı ve buraya kadar gelip bunları dile getirme cesareti verdi.”

 

Gündelik dilde hermafrodit ya da çift-cinsiyetlilik olarak geçen interseks olgusunun ne olduğu hakkında LGBT’ler de toplumun diğer bireyleri kadar cahil. Benim interseks olgusu ile doğru düzgün tanışmam doktora yaparken cinsellik üzerine aldığım bir ders ile mümkün oldu. Dönemin ilk yarısı intersekse, ikinci yarısı ise transgender’a ayrılmıştı. Derse 2007 yapımı Arjantinli yönetmen Lucia Puenzo’nun XXY filminden bir bölüm izleyerek başlamıştık. İlk defa o zaman interseks olmanın, daha doğrusu, interseks olarak büyümenin ne kadar zor olabileceğini fark ettim. Panelde de aktarıldığı gibi, interseksler LGBT’lerle benzer bir zorluğu toplumdan dışlanma noktasında yaşıyorlar ve bu toplumsal baskı öncelikle kişinin kendisi ile mücadelesi, kendisini kabullenmesi ile ilgili olarak ortaya çıkıyor. Toplumum kendisi kadar içselleştirilen normatif düzen, topluma içkin olan değerler de kişileri kendi kendine yabancılaştırıyor ve LGBTİ varoluşu kişilerin kendisi için de bir sorun olarak görünmeye başlıyor. Türkiye’de LGBTİ hareketin yüksek bir ivme kazandığı şu dönemde, görünürlüğün ve farkındalığın bunca artmasını kutlarken, aynı zamanda, tek tek Türkiye’de LGBTİ olmanın zorluklarını, varolma mücadelelerinin daha çok paylaşılması gerekiyor. Türkiye’de LGBTİ olmak demek hala hor görülmek demek, öldürülmek, dövülmek, tecavüze uğramak, intihara sürüklenmek demek, iş kaygısı gütmek ve işten çıkarılmak demek. Fakat tüm bu gerçeklik, LGBTİ mücadelesinin sözünü bir mağduriyet sözü olarak kurmasını gerektirmez, tıpkı Şerife ve Zeynep’in hikayelerinin birer güçlenme hikayesi olması gibi, her kişisel mücadele hem hareketi hem de kişileri daha güçlü kılıyor ve özgürleştiriyor.
 

 

 

Bu yazı daha önce interseksüel şalala blog‘unda yayınlanmıştır. Takip etmeniz ısrarla tavsiye olunur.

https://twitter.com/intersekstr 

 

Ana görsel: 1690’lardan bir gravür

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

Ybell hooks’un Eğitim Felsefesi Üzerine bir Deneme: Katılımcı Pedagoji ve Uygulanışı*
bell hooks’un Eğitim Felsefesi Üzerine bir Deneme: Katılımcı Pedagoji ve Uygulanışı*

hooks için eğitim vermek, ırkçılık karşıtı ve feminist bir siyasi mücadelenin parçası olmak, yani bir çeşit siyasi aktivizm yapmak demek.

MEYDAN

YDe Beauvoir, Lorde, Butler: Hangi Bedenler Neyi Düşünüyor?
De Beauvoir, Lorde, Butler: Hangi Bedenler Neyi Düşünüyor?

Gündelik mücadeleler alanı içinde kaybettiğimiz ve sürekli yenilenmesi gereken, ‘feminizm nedir?’ ‘feministler kimdir?’ sorularını sormaya devam etmek gerekiyor.

Bir de bunlar var

Benim Bebeğim, Başkalarının Kararı
Bir Taciz Hikayesi Daha ve Hollaback’in* Önemi
O Yolun Yolcusu

Pin It on Pinterest