Gece yatmadan üzerime kabus gibi çöken “acaba?” duygusuyla sabah ilk iş eczaneye koştum.
Önceki gece, “Bence yarın hap al, ne olur olmaz” sözünü işittikten sonra kafamda milyonlarca şey dönmeye başladı. Sonrası basit bir çıkarımdı: neyse gider ertesi gün hapı alırım. Kenarda bekleyen ve tüm sorularımı cevaplamaya hazır bir jinekoloğum olmadığı için internetten biraz araştırma yaptım. Bilgi kirliliğinin içinden öğrenebildiğim şu oldu, tek marka ilaç varmış, fiyatı son yıllarda 3-4 kat artmış.
Evden çıktım ve biraz uzakta ama cadde üzeri, genelde boş olduğunu bildiğim bir eczaneye gittim. Kasada duran çocuğa yöneldim, kendimden emin görünmekte son raddeye kadar zorladım ve sordum, “Sizde X ilaçtan var mı?”. Çocuk ilacı çıkartırken daha sonradan eczanenin güzellik uzmanı olduğunu tahmin ettiğim -hala neden bir eczanede güzellik uzmanı olduğunu anlamlandıramadım- kadın, “Başka bir şeye ihtiyacınız var mı?” diye sordu. Hayır, dedim, ancak kadın devam etti, saç dökülmesine karşı şampuanlardan veya suratımdaki siyah noktaları, yorgunluk belirtilerinden ve makyajsız suratıma bakarak gördüğü bilumum ‘kusur’u geçirmek için kullanabileceğim yüz temizleyicilerden bahsetti.
O anda üzerimdeki gerginlik galip geldi, ve tüm kendime güvenimle çizdiğim o portre yok oldu. Bilmiyorum, belki de o kadından da ertesi gün hapı alırken üzerimdeki gerginliği ve korkuyu tahmin etmesini bekledim. Ve belki de, o ne ilacı aldığımın farkında bile değildi. Kendisini savuşturmaya çalıştım, ancak çok ısrarcıydı. Olmaya çalıştığım kendine güvenen o kadın olsaydım belki, “Hayır, görmüyor musunuz, şu an çok daha büyük sorunlarım var, yüzümdeki siyah noktalardan da gayet memnunum” diyebilirdim. Diyemedim. Sessizce teşekkür edip ayrıldım oradan. Sonra olayın trajikomik tarafını görebildim, kendi içimde düştüğüm o korku ve gerginlik aslında dış dünyada hiçbir değişiklik yaratmamış, o eczaneden herhangi bir müşteri olarak geçip gitmiştim. Kendi kafamdaki o devasa sorular ve sorunlar, o insanlara hiç görünmemiş; hamile kalmak korkumu bir kenara bırakıp yüz temizleyiciler veya keratinli şampuanlarla ilgilenebileceğimi düşünmüşlerdi.
Yolda ise hapın fahiş fiyatını düşündüm. Daha modern, en azından temel kadın hakları tanınmış olan bir ülkede yaşıyor olsaydık, belki bir kamuoyu yaratılıp bu ilacın fiyatı tartışılabilir, en azından muadillerinin piyasaya sürülmesi sağlanabilirdi. Ama bu ülkede bir kadının zevk için sevişmesi, ve istenmeyen bir gebeliğin önüne geçmesi için mevcut şartların tartışılması haddimize bile değildi çoğu zaman. Belki bu konuda kamuoyu yaratmak da o kadar zor olmayacaktı, ancak mevcut şartları göz önüne alınca, aklıma daha kadının en temel hakkı olan yaşama hakkından bile mahrum bırakılmasının bu kadar kolay olduğu bir yerde, bu şekilde ileri bir tartışmanın yeri olamayacağı geldi. Ne kadar da üzücü, şu an dünyanın başka yerlerinde diğer kadınlar tampon ve pedlerden vergi alınmamasını hükümetlerden talep edebiliyorken biz kadın cinayetlerinin durdurulmasını istiyor, bir yandan da ertesi gün haplarımıza çok yüksek fiyatlar ödeyip tezgah altından utanarak alıyoruz.
Kendi hikayeme dönersem eğer, güzellik uzmanı kadın sayesinde ilacın kullanımı veya yan etkileriyle ilgili eczacı çırağıyla konuşamamış oldum. Halbuki planım uzun uzun sormak, emin olarak ilacı alabilmekti. Eve döndüm, prospektüsü önüme açıp bir sigara yaktım. Bu bir doğum kontrol yöntemi değildir. Böyleyse almayın. Şöyleyse doktora sorun. Bunlar bunlar olabilir, aman dikkat. Ne kadar çaba sarf etmek gerekti, ne kadar dikkatli olmak gerekti. Okudukça gözümde büyüdü, uzadı metin. “Yer ve zaman kavramını yitirme” noktasına kadar giden birçok yan etkiye rağmen, ertesi gün hapı size hamile kalmayacağınızın sözünü veremiyordu. Tek yapabileceğiniz ilacı içip hamile kalmamış olmayı dilemek ve bir sonraki regl döneminize kadar dev bir “ACABA?” ile yaşamak.
Bir de işin kadına yüklenen sorumluluk tarafı var, seks iki kişinin katıldığı bir aktiviteyken neden tüm korunma yöntemleri kadının hayatını zorlaştırıyor? Neden benim bir gün dahi şaşırmadan, leblebi gibi, içinde hormon dengemi bozan yüzlerce şey olan haplarla hayatımı sürdürmem gerekirken bunun erkek muadili kullan at, ve hatta genelde “hiçbir şey hissetmiyorum ama :(“ bahanesiyle kullanılamayan bir kılıf? Bunlar gibi binlerce düşünce kafamda dönüp durdu. Günün sonunda, bu –en azından benim için değişik- deneyim ile, tek bir çeşit ile tek bir fiyattan alınabilecek “ertesi gün hapı” ile bu sayede tanışmış oldum. Hapı bir bardak su ile aldım, ve içimdeki dev acaba isimli canavarı bir süreliğine sakinleştirdim.
Görsel: İman Maleki