Tarihte Bugün: 17bine bir tapu sahibi olabilirdim, Yalova Thermal Palace’da geçireceğim bir haftalık tatilde ayaklarımın fotoğraflarını instagramda çeşitli hashtaglerle paylaşırdım. Ya da sırtımın. Ya da vücudumun kimi kısımlarını varaklı aynalar ile… Sonuçta; I’m at Yalova Thermal Palace with 8726386 others.
Dün, Yalova’da bir heterotopyanın temel atma törenindeydim. Haberim yoktu bundan.
Cevizlibağ’dan küçük bir araca bindik teyzemle. Onu iki gündür bu ‘gezi’ için arıyorlardı. Bir gün yolda, tatil kazanmak ister misiniz, gibi bir anketi doldurmuş ve ne olduğuna dair bihaber olduğu çekilişten adı çıkmıştı. Gelen arama durmadan Yalova’nın muhteşem güzellikleri, termal suları ıvırzıvır diyormuş. Çekilişe göre teyzem, ev hanımı teyzem, bir günlüğüne yol dahil olmak üzere bir şey ödemeksizin Yalova’ya gidip dönecek, çok lezzetli yemekler yiyecek ve bir otelin termal suyuna girecekti. Tamam, demiş hemen. Çünkü Turizm Bakanlığı zartzurt bu yıl böyle bir etkinlik mişmişmiş, her yıl bir şehir seçiliyormuş da insanları götürüyorlarmış da. Teyzem iyice ikna olmuş, bir de gezmeyi çok seviyorum diye, beni sevindirmek adına listeye adımı ekletmiş.
Bayrampaşa’dan aldığımız üç çocuklu bir aile, Bakırköy’den aldığımız CHP kadın kollarından üç kadın ve Mecidiyeköy’den iki yaşlı teyze servisi doldurdu. Herkes bir hevesle bindiği serviste diğerlerine gittikleri yer hakkında fikirleri olup olmadığını soruyordu. Anlaşılan, hiç kimsenin olacaklardan haberi yok. (Benim sessizliğimin tek sebebi ise teyzemin hevesi ve kursak ilişkisi, her şeye laf etmekten sıkıldığım bir haftanın sonunda biraz edepli olayım istedim, bir de en fazla ne olabilirdi ki, kesilip biçilmek ya da soyup soğana çevrilmek için fazla organize bir işin içindeydik)
Servisten inerken öndeki ailenin en küçük çocuğu:
-Ollleeyy! Yemekler bizi bekliyor, dedi.
Gerçekten de öyleydi. SIRAYA girmiştik. Yemekler bizi bekliyordu.
Bir tabakta bulamaç olmuş et ve tavuk döner, bunların donmuş yağında yeşil salata, pilav ve kibritkutusu şinitsel vardı. Yerdeki boydan boya bordo çiçek motifli halı duvardaki çiçek motifiyle birleşiyordu. Her yer ekrandı. Her aileye bir anlatıcı düşüyordu. Bizimkisi geldi. İsimlerimizi biliyordu.
-Bugün en şanslı gününüzdesiniz, WOOW, dedi. Elini yumruk yaparak bir şeyler yaptı;
Sarıgül’ün Ümraniye’deki mikrofon hareketinin mikrofonsuz hali gibi düşünün.
Yarı inşaat halindeki yemekhaneden çıktığımız gibi maketin önündeydik. Çocuk, otelin planını gelişigüzel anlatırken iki kelimesinden birinin havuz ve otopark olmasına özen gösteriyordu. Bilmemkaç dönümlük arsa, bilmem hangi bakanlar da bilmem kim. Beynim allak bullak oldu. Türkiye’nin göz bebeği olacak bu spa merkezi zaten hıhı evet hıhıh göz şeklinde tasarlanmıştır. Bakın uzaktan bakınca. oh yeah man.
Biraz ileride otel odasının bir örneği gezilebiliyordu. İkea gibi düşünün. Bir pazar ikeası. Yok yok. Kalitesizliği ve yoğunluğu ikea ama mobilyalar daha çok mor uyumsuzluk ve yanlış anlaşılan zenginlik gibiydi. Çoluk çocuk, yaşlı, genç, sevgili, evli, ergen hep beraber otelin örneklendirilmiş bu odasını gezdik. Yatağına oturduk. Işıklarını açıp kapadık. Banyodaki termal hamamı test etmek için paçalarını sıvayanlar oldu – çünkü zaten termal suya girecektik öyle demişlerdi. Mutfak dolaplarına bi dokunduk. Filan. Bu örnek odanın kimi eşyaları çalındı inanabiliyor musunuz, dedi bizim anlatıcı. Biz de kamera koyduk. Buralar hep kameralı artık. ((ona gööre!))
Teyzem perdeyi çekip odanın manzarasına bakacaktı. Oralar değişecek tabii ki dedi çocuk panikle. Çünkü oraların da ağzına sıçacaklar deseydi teyzem, on numara olurdu.
-Daha bitmedi, bugün çok şanslı bir gün sizin için.
Her anlatıcı kendine denk gelen aileye aynı şeyi farklı anlatım bozuklukları ile söylüyordu. Kahve içeceğimiz yere giderken anlatıcı ekledi, ‘Karşıdaki ev var ya orası mehmet ali erbil’in. Bilir misiniz?’ Teyzem de ben de tepkisizdik. Mehmet Ali Erbil’le o kadar çok kapı komşuluğu yaptık ki heyecanlanamadık sandı. Akabinde diğer ünlü tapu sahiplerinden bahsetti. VIZVIZVIZ.
İçeride asılı duran Türkiye haritası ve üzerinde noktalı oteller ne kadar değerli bir ülkede yaşadığımı hissettirdi bi an. İlkokulda madenlerin noktalı gösterildiği haritanın imgesiyle karıştırdım muhakkak. Ama çocuk karıştırmaya devam ediyordu. Her bölgede açılan otellerin kat ve oda sayılarını sallıyorsa bile iyi sallıyordu. Burada ‘küçük prens’ e bağlamak istemezdim ama büyükler gözlerini aça aça sersemleştiler valla teyzem hariç.
Kahve içtikten sonra bizi yuvarlak masaya aldılar. Her anlatıcının elinde sürüsüne bereket A4 vardı. Oteli gezdirmek yetmemişti, çize çize göstereceklerdi, pardon yaza yaza.
-BUGÜN, yazdı satır atladı.
-NERELERDE TATİL YAPMAK SİZİ MUTLU EDER, sordu.
-SİZE ÖZEL HAZIRLAYACAĞIMIZ TAKSİTLERLE ÖMRÜNÜZÜN SONUNA KADAR XBEDEL KARŞILIĞI TATİL YAPABİLECEKSİNİZ, cevapladı.
Ve türlü türlü laf öbekleri.
Daha da garibi, anlatıcılardan biri eğer aileyi kazıklamayı becermişse bir keçi boynu zili çalınıyor salonda. Müzik duruyor herkes susuyor ve anlatıcı kalan sesiyle
-……..ailesi bugün …… şeklinde ödemeyi kabul ederek bir tapu sahibi olmuştur. Şimdi herkes ….. ailesini alkışlasın. (şimdi herkes beni alkışlasın çünkü diğer anlatıcılardan daha iyi bir iş çıkardım, bir puan kazandım, yakında da müdür olucam)
HERKES ALKIŞLIYOR. Bu sayede dudak büken küçük çocuklar babalarının pantolonlarını daha hızlı çekiştiriyor. Alalım baba alalım. Önüm arkam sağım solum havuz.
Salonu en erken biz terk ettik, elbette cezamızı çekecektik. Aynı servisle dönmek için servisteki diğer insanların da bizim gibi dönmüş olması gerekirdi. Onlar gelmedikçe biz oyalandık. Acaba satın almamakla hata mı ettik diyecek kadar oyalandık. Memetali’nin evine baka baka bu zaman-mekan sıkışması içerisinde yarattığım ütopyalar teselli verdi.
Eve gittiğimde küveti sıcak suyla doldurdum.
Son not: Bir günümü hareketli bir reklam panosunun içerisinde geçirmiş gibiydim. Anlatıcılar kurdukları her bir cümleyle bu panoyu döndürüyorlardı, inşaat da hız kazanıyordu. Arada Çillinnng diye para sesi duyuyordum. Şimdi her şeyi baştan düşününce bizi kandırmadılar. Hiç kimseyi kandırmadılar. Biz kanmak istedik. İyi bir şeyler çıkacağına kanmak istediğim için o servisteydim. İyi bir şeyler olacağına kanmak istedikleri için insanlar xbedelli tatil serüvenlerini o ‘şanslı’ günde başlattılar. Anlatıcının canlı canlı harcadığı nefes, insanın yüzüne vurunca daha inandırıcı oluyor her şey. İnsanın bir kanası, o performansın hakkını bir veresi geliyor… Sanırım.