Fotoğraftaki nesnenin ne olduğunu görür görmez anlayabildiniz mi acaba?
Bir şişe, bira şişesi.
Japon fotoğrafçı Şomei Tomatsu tarafından 1961’de, Nagazaki’de bir müzede çekilmiş. Atom bombası faciasının ardından şehirden toplanan eşyalar arasında yer alıyormuş. Bombanın yaydığı ısı, şişeyi bu hale getirmiş. Tomatsu’nun fotoğrafı için seçtiği isim de yorumsuz, basit: Erimiş Şişe (Melted Bottle).
Tomatsu’nun 3o’lu yaşlarının başında, Nagazaki’den geriye kalanları bir seri halinde çektiği fotoğraflarının, ama özellikle bu Erimiş Şişe fotoğrafının önemli bir yeri var kariyerinde. Seride yüzleri yanmış insanlar da var, aşağıda gördüğünüz kol saati fotoğrafı da. Saat 11.02’de durmuş bu kol saati, 9 Ağustos 1945’te, Nagazaki’ye bombanın düştüğü zamanı gösteriyor.
Şomei Tomatsu çok ilginç birisi. Bu seriden sonra adını Sakız ve Çikolata (Chewing Gum and Chocolate) koyduğu ve ABD’li askerlerin ülkedeki üslere yerleşip, sosyal hayata karışmalarını, tüm Japonya’da hızla değişen değerleri konu edindiği bir serisi var. Serinin adı Sakız ve Çikolata çünkü, kendi deyişiyle, 1945’te açlık çeken kentlerde, ABD’li askerlerin halka dağıttığı “gıda”lar bunlar.
Fotoğrafları isli, puslu hep. Hüzünlüler. 1930 doğumlu Tomatsu’nun, çocukluktan çıktığı yıllar savaşa denk gelmiş. 15 yaşında atom bombaları düşmüş. Ardından yokluklar görmüş. Hüzünlü olmaktan başka türlüsü mümkün müydü, değildi herhalde?
Atom bombalarının ardından Hiroşima ve Nagazaki kentlerinin nasıl yerle bir olduğuna dair çok sayıda fotoğraf yayınlandı şimdiye dek. Bu görüntüler asla kıyas götürmez, ama yine de Tomatsu’nun çektiği fotoğrafların temsil gücü çok çarpıcı değil mi? Yığınla da soru bırakıyorlar arkalarında, ama iki soru var benim aklımda şimdi: İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, hep beraber kahırdan ölmesi gerekiyor muydu insanlığın? Nasıl devam edebildiğimize siz de çok şaşıyor musunuz bazen?