Belli ki, teknoloji bir felsefi problemi daha çözmüştü.

ECİNNİLİK

Motosiklet kaskı üzerine teolojik mülahazalar

İstanbul trafiği, park problemleri, yakıt pahalılığı derken motosiklet mi alsam diye düşünmeye başladım son zamanlarda. Şöyle hafif, ayağımı yerden kesecek, bebe mavisi, minnoş bir motosiklet bakayım derken kask problemi baş gösterdi. Bir başörtülü için kask ciddi problem. Başörtünün içine tıkıştırılan saçlar en çok topuz yaparak idare ediliyor ama topuzla büyüyen kafa hacmi de hiçbir kaska sığmıyor sonra. Hadi topuz değil de örgü yapıp ensede sallandırayım desen, kaskı takıp çıkarırken o başörtü illa ki sağa sola savruluyor. Yaz aylarında da başörtü-kask ikilisinin yarattığı sıcaklık dayanılmaz hale geliyor. Gülü seven dikenine katlanır tabii ama internetlerde biri buna illa çözüm bulmuştur, başörtülülere özel kask yapmışlardır diye düşünüp Google’a düştüm. Bisiklet kaskları saçı ensede toplayınca işlevsel oluyor ama motosikletteki gibi tüm kafayı saran kasklar illa bir problem çıkarıyor. Ya konfordan ödün vereceksin ya güvenlikten, öyle bir handikap…

 

Kask diye yola düşüp “helmet for hijab” yazarak aratayım derken karşıma çıkansa ilginç bir başka konu oldu. Başını örtenlerin kask problemi yeni değilmiş tabii. Hatta öyle ki, çeşitli ülkelerde trafik kanunlarını etkileyecek kadar tartışılmış bu problem. Üstelik daha çok da başını örten erkekler nedeniyle gündemde yer tutmuş; türban takan Sikh erkekleri sözünü ettiğim.

 

Vikipedi tadında kısa bir bilgi verecek olursam, Sikh inancı Hindistan’da 15. ve 16. yüzyıllarda doğmuş, tek tanrılı bir din. Özellikle Sikh erkeklerinin saçlarını kesmesi günah, uzayan saçlarını da türbanla örtmeleri gerekiyor. Punjabice adı “dastaar” olan bu örtü için genel olarak türban ifadesi kullanıldığından ben de türban diyeceğim. Sikhler bu türbanı kamusal alanda asla çıkarmıyor, hatta Hindistan’da bir Sikh erkeğinin türbanına müdahale etmek yasalara göre suç sayılıyor. Dünyanın diğer bölgelerinde yaşayan Sikhler ise türban takmaları nedeniyle çeşitli zorluklarla karşılaşıyor. Bu zorluklar temelde başörtülülerin yaşadıklarıyla benzer. Türban taktıkları için okula alınmıyorlar, “güvenlik kaygıları” gerekçesiyle ayrımcılığa uğruyorlar, hatta örtülerinin egzotik unsurlarmışcasına fahiş paralara satılması deneyimi bile çok benzer.

 

Fakat bu yazının konusu Sikhlerin motosiklet kullanırken karşılaştıkları şeyler. Zira, türban takmaları sebebiyle kask kullanmaktan kaçınmaları çeşitli ülkelerde tartışma konusu olmuş. Öncelikle şunu belirteyim, kask takma zorunluluğundan muaf olmak isteyenler veya bu zorunluluğa karşı çıkanlar yalnızca Sikhler değil. Herhangi bir dini gerekçesi olmayan bazı motosiklet kullanıcıları da kişinin kendi güvenliğinden sorumlu olduğunu ve kask takmanın kişisel inisiyatife bırakılması gerektiğini iddia ediyor. Bazı ülkelerse bunda hemfikir değil.

 

En son geçen sene, Almanya’daki mahkemeler, dini gerekçelerin güvenliğin önünde tutulamayacağını öne sürerek herkes için kask takma zorunluluğu olduğunu açıkladı. Kask takan bir motosiklet kullanıcısının kazadan sonra travmadan korunabildiği için yaralanan diğer kişilere de yardım etme fırsatı olabileceğini, bu yüzden kamusal fayda adına kask takmanın gerekli olduğunu ifade etti. 

 

Hindistan’da başörtüsü kullanan kadınlar ve türban takan erkekler haricindeki kişilerin de kask takması zorunlu. Bu zorunluluk motosiklet selesinde oturan kişiler için de geçerliymiş ki, 2014 yılında selede oturan Sikhler ve başörtülü kadınlar için kask serbestliği gelmiş.

 

Avustralya’da ise kask takmak herkes için zorunlu. Bu yüzden motosiklet kullanan bazı Sikhler sürüş sırasında türbanlarını çıkarıp kask takıyor, sürüş bitince türbanlarını tekrar sarıyorlar. Fakat özellikle özel günlerde takılan türbanların birkaç metre olabildiğini düşünürsek epey zahmetli bir iş hâline geliyor bu. Avustralya’da yaşayan ve bir araya gelerek bu konuda bir kolaylık getirilmesini talep eden motosikletli Sikhler, bu nedenle, en azından saatte 50 veya 60 km hız sınırına kadar kask muafiyeti olmasını istemiş. Özel günlerde taktıkları oldukça uzun ve gösterişli türbanları kask zorunluluğu yüzünden bırakmak istemediklerinden muafiyet için lobi yürütmüşler. Bu süreçte kendilerine destek olması için kendisi de bir Sikh olan yerel konsey üyesi C. Arkan’dan da destek talep etmişler…  C. Arkan ise üçüncü bir yol arayışına düşmüş. Kaskın can güvenliğini sağlamak açısından gerekli olduğunu düşündüğünden de bisiklet kullanan oğluna daha küçük, daha kısa bir türban takarak çözüm bulmaya girişmiş. Yaşadıkları eyaleti temsil eden milletvekili Andrew Fraser ise motosikletçilerin lobi sürecinde görüşme taleplerini kabul bile etmemiş çünkü bu konudaki tavrı net: “Hükümetin insanları kendilerinden koruması gerekiyor,” diyor.

 

Sikhlik inancı dünyada en yaygın beşinci inanç. Müslümanlarla çok karıştırıldıkları ve kıyafetleriyle çok öne çıktıkları için çeşitli ülkelerde ayrımcılıklarla karşılaşıyorlar. Motosiklet sürmenin, özellikle türbanla motosiklet sürmenin görünürlüklerini arttırdığını ve kendilerini ifade etmede yararlı olduğunu düşünüyorlar. Amerika’da, İngiltere’de ve Avustralya’da da Sikh motosiklet grupları var ve onlar da kasksız motosiklet sürebilmek için çeşitli eylemler gerçekleştirmiş zaman zaman.

 

Peki yerel konsey üyesi C. Arkan’ın aradığı üçüncü yol mümkün mü? Başörtülüler ve türban takanlar için örtülerine zarar vermeyecek ve aynı zamanda güvenliklerini de sağlayacak bir kask üzerine çalışmak şimdiye kadar kimsenin aklına gelmedi mi yani? Endonezyalı bir kask üreticisinin gelmiş. Saç topuzu için kask içerisinde bir alan bırakmışlar; topuzun da dahil olduğu başı saracak, emniyete alacak bir kask. Şimdi çok reklama girmeyelim ama sloganları benim dikkatimi çekti: “Daha rahat kasklar = Onları giyen daha fazla sürücü.” “Evet ya,” dedim, konsey üyesinin üçüncü yol dediği aslında erişilebilir bir hak talebi. Kask yalnızca başörtülü ve türbanlılar için değil, özel bir günde saçlarını topuz yapan bir motosiklet kullanıcısı için de zorlayıcı. Böyle bir kask,  başı çok terlediği için kafa derisinde egzama görülen birçok motosiklet kullanıcısının da derdine deva olabilir, ki ürünün aynı zamanda terlemeyi de önlediğini iddia ediyor üretici. Sonuç olarak, güvenliği daha konforlu hale getirmek, daha fazla kişinin gönüllü olarak kask takmasını sağlayabilir. 

 

Bu kadın ne anlatmaya çalıştı diyecek olursanız, şöyle: Sayfadan sayfaya, haberden habere atlayarak “konfor mu güvenlik mi?” ya da “inanç mı güvenlik mi?” ikiliklerini zihnimde tartarken;

 

“İkisinden de ödün vermenize gerek yok! Kasklarımız 19 dolara satışa çıkıyor. İnançlarınızın kamusal güvenlikten daha önemli olup olmadığını ya da bunların neden birbirinin yerine geçmek zorunda olduğunu anlamadığınızı sorgulatacak kafa karışıklığını bitirin. Bedenlerimiz üzerinde koşulsuz şartsız iradeye sahip miyiz yoksa devlet bizi kendimizden bile korumalı mı gibi derin tartışmalara son” 

 

diyen bir habere denk gelmek içimi rahatlattı. Belli ki, teknoloji bir felsefi problemi daha çözmüştü. Ben de o sırada motosiklet almaktan caymış, telefonuma İBB toplu taşıma uygulamasını indirmiştim bile.

 

 

Görsel: A Long Road, Sebastian Merk

 

 

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YEmekçi Kadınların Kızılcık Şerbetine Karnı Tok
Emekçi Kadınların Kızılcık Şerbetine Karnı Tok

Yıllar önce seçim vaatleri çarşaf çarşaf yayınlanırken yalnızca “Aile politikaları” başlıklarında kendilerine yer bulabilen kadınların bugün somut çözümler içeren ve muhatap alan politikalar arasında seçim yapabilme imkânı bulması Türkiye’deki kadın hareketinin etkisinin bir meyvesidir.

MEYDAN

YBir “Ev Hanımı”nın Emeklilik Rüyası
Bir “Ev Hanımı”nın Emeklilik Rüyası

2018 yılında yine seçim öncesi açıklanan vaatlere baktığımızda, AKP’nin “Ev kadınları ve çalışan annelere erken emeklilik düzenlemeleri yapıyoruz” diyerek yıllardır haklarının teslim edilmesini bekleyen kadınların ağızlarına bir parmak bal çaldığını ama iktidarının devam ettiği yıllarda bu konuda yine hiçbir şey yapmadığını görüyoruz.

ENGLISH

YHavle Women’s Association: “Contrary to general assumptions, the Justice and Development Party base does not comply with everything that the government decrees”
Havle Women’s Association: “Contrary to general assumptions, the Justice and Development Party base does not comply with everything that the government decrees”

Contrary to the general assumptions, the Justice and Development Party base does not comply with everything that the government decrees, neither about alimony law, early marriages nor about the withdrawal from the Istanbul Convention.  

MEYDAN

YHavle Kadın Derneği: AKP tabanı iktidarla aynı fikirde değil.
Havle Kadın Derneği: AKP tabanı iktidarla aynı fikirde değil.

Nafaka, erken yaşta evlilik ya da şimdi sözünü ettiğimiz İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması konusunda AKP tabanı iktidarla aynı şeyi söylemiyor.

Bir de bunlar var

8 Mart Dünya Böbrek Gününüz Kutlu Olsun!
Rica Ediyorum Yusuf, Sen Mahallenin Romanını Yazma!
8 Mart Çökeltisi: Aristo Bey N’apıyorsunuz?

Pin It on Pinterest