Bir süredir “Bi’ punduna getirsem de şunlar hakkında iki satır tanıtım yazısı hazırlasam” diye kıvrandığım bir kitap dizisi var. Esasında İletişim Yayınları’nın Memleket Kitapları serisi ile seneler evvel, evde Adana ile ilgili kitap ararken tanışmışız. (Gençliğin de verdiği hoyratlıkla yaldır yaldır okuduğum “Adana’ya Kar Yağmış“, bu diziden okuduğum ilk kitap olmuş. Bir kaç sene sonra kitapçıda “…Eee. Bunların devamı da varmış le? Niye söylemiyonuz?” diye kalp krizi geçirdikten sonra, geri kalanıyla da samimi olduk. N’apalım, geç olsun da güç olmasın.)
Kendi tınmazlığımdan mı bu kadar geç karşılaştık, pek emin değilim. Sevgili İletişim Yayınları, madem elinde bu kadar mükemmel kitaplar var, bence bağıra bağıra reklamını yapmalısın. (Sen yapmıyorsan bari ben kendi köşemden bağırayım: Sevabına okuyun arkadaşlar şu kitapları. Her biri ayrı güzel, hele kış vakti sarılıp sarılıp kanepeye serilmelik, evladiyelik kitaplar.) Deli gönlüm her hafta birinden, az biraz alıntı yapıp şuracığa koymak istiyor, öyle güzeller.
Memleket Garları’nın fikir babası Tanıl Bora’nın, aynı nefislikte “Tren Bir Hayattır” ve “Taşraya Bakmak” isimli derlemeleri var. Yine, Kemal Varol’un “Demiryolu Öyküleri” de, kendi içinde bir hazine. Niyetlenirseniz, el sürmeden geçmeyin annem.
Aynı diziden Antep ve Dersim ile ilgili kitapları henüz yarılayamadım ama, herşey beklendiği gibi giderse onlar için de ayrı bir yazı döşeniriz. Kadın gündemini kovalarken insan kolayca afallıyor, kusura kalmayın.
Aşağıdaki kısım, Kemal Varol’un derlediği ve Tanıl Bora’nın editörlüğünü yaptığı Memleket Garları kitabının içinden, Sıddık Akbayır‘ın “Nehirler ve kapılar şehrinden gar hikayeleri” başlıklı yazısından:
Uzun ince parmaklı tütüncü kızlar
ve Asker sigarası
Tütün fabrikalarında kadınların çalışması, Régie İdaresi’nin kurulduğu ilk yıllarda, toplumca pek hoş karşılanmaz. Cibali’de kadınların, genç kızların Cumhuriyet’le birlikte tütün işinde görülmeye başlanması, Anadolu için de bir adım sayılır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında, Régie İdaresi’nin bulunduğu şehirlerde, çocuk yaştaki kızların duyunca en sevindikleri şey, “Régie geliyor…” ilanıdır.
Régie’nin adamları geldiğinde, yoksul ailelerin kızları, büyük bir heyecanla mahallelerde sıraya girerler. Silahlı iki kolcu… Biri Türk, diğeri Fransız iki memur… Evlerden birinden çıkarılan eski tahta masa, tahta sandalye… Fransız görevli sandalyede oturur. Fransızca konuşur. Çeviriyi Türk görevli yapar.
Masanın önünde sıralanan kız çocukları vardır. Birçoğunun yanında büyükleri de bekler. Minicik ellerini, sırayla Régie’nin adamlarına uzatırlar. Régie’nin adamları, kız çocuklarından uzun, ince parmaklılarını, ellerini beğendiklerini işe alırlar. Parmakları küt ve kalın kız çocukları, ellerinden utanıp ellerini saklar.
Eller küçük ve zarif, parmaklar ince olmalı ki, sigaralar da ince ve muntazam sarılabilsin. Çünkü, sigara sarma makineleri henüz icat edilmemiştir o yıllarda. İncecik sigaraların üretilmesi için, elleri küçücük, parmakları incecik kızlara ihtiyaç vardır.
Bu kızlar, haftanın altı günü, günde on saat tütün kokusu içerisinde kapalı bir mekanda çalışıp aldıkları yüksek sayılabilecek ücretle, gelecek düşleri kurarlar. İnsanın içine işleyen ince ve buğulu sesleriyle içinden tütün geçen türküler söylerler.
13-15 yaşlarındaki genç kızların özel bölümde sardığı bu tütünler, özellikle Fransız komutanlara sunulur, genellikle Fransa’ya gönderilir. Diğer bölümler, daha çok Anadolu’ya Asker sigarası hazırlar.
1891’de, Fransız Régie Géenerale Şirketi, Samsun’da bir iskele yaptırmak ister ve Régie İskelesi’nin -Tütün İskelesi- yapım kararı Padişah II. Abdülhamid’in emri ile çıkar. Bu ayrıntı, bir bakıma, Atatürk’ün Samsun’a çıkışına da zemin hazırlar.
15 Haziran 1915’te Rus zırhlısı Samsun’u bombalarken Régie İskelesi’ne -Régie ve tütün hatrına- dokunmaz. Yine, 7 Haziran 1922’de Samsun’u bombalayan Yunan zırhlısı Averoff da Régie’ye dokunmaz.
Sabahları ve akşamları, Samsun Garı, “dağılmış pazar yerleri”ne benzer. Çarşamba, Kavak, Bafra köylerinden gelen tütüncü kızlar, kadınlar, 08:30’da fabrikaya yetişir. Bu tütüncü kızlar için, her şey, “rüyasını bekleyen bir tabir” gibidir. Çünkü bu kızların saçları, henüz on sekizinde beyazlaşır. Çoğu, yirmi beşine varamadan hastalanır. Vereme yakalanır.
Sözleri Bora Ayanoğlu’na ait, Alpay’ın sesinden dinlediğimiz Fabrika Kızı adlı şarkı Régie’den -Reji- çok sonra yazılsa da, hep onları, o çocuk yaştaki “reji kızları”nı düşündürür. Bu şarkı sanki onlar için yazılmıştır.
Uzun, ince parmaklı sarışın muhacir kızlarının elinden çıkan sigaralar, Fransa’ya Tütün İskelesi’nden gönderilir. Fransız bandıralı gemilere tütün yüklenir. 19 Mayıs sabahı, Samsun’daki Régie İskelesi’ne ayak basanların zihninden, ince, uzun parmaklı tütüncü kızların emekleri geçmiş midir, bilinmez ama Orhan Gencebay’ın, Yıldıray Çınar’ın tütün kokulu sesine, bu hüzünden pay düştüğü kesindir.
* * *
İngilizlerin ve Fransızların, Osmanlı’nın yanında yer aldığı Kırım Savaşı, bir yanda borçlanmanın ve batışın başlangıcını oluştururken diğer yanda da tütün tüketimine yeni alışkanlıkları getirir. Osmanlı askerlerinin sarma sigaralarla savaş sırasındaki cesur tavırları, İngiliz ve Fransız askerlerinin dikkatlerini çeker ve Türk askerinin alışkanlıklarını taklit etmeye başlarlar. Kederli hasret türküleri eşliğinde sigara saran askerlerin kahramanlıklarında tütünün önemli bir yeri olduğunu düşünürler.
Kırım Savaşı yıllarında askerin ihtiyaç duyduğu tütün, önemli ölçüde Samsun’dan temin edilir. Samsun’daki 29 işletme, cepheye tütün yetiştirmek için uğraşır. Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Samsun’da tütün üretimi, cephedeki asker için yapılır, Asker sigarası üretilir. Savaş sahasında en az mermi kadar ihtiyaç duyulan tütün Samsun’dan gelir. Gemiler, Tütün İskelesi’nden cepheye sigara taşır.
1941 – 1945 arası da, Anadolu’ya gönderilen Asker sigarası Samsun Garı’ndan trenlere yüklenir.
Asker sigarası; gir, küçük bir pakettir. Filtresizdir, kırıntılar dudaklara yapışır ve efkara indirilen bir mermi gibi dudaklardan ciğerlere ulaşır.
(…)
…Ya Sonra?
Régie gitti, Regie Alışveriş Merkezi geldi.
Arkitera‘dan alıntılayalım:
Projesi Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından hazırlanan Samsun Regie Tekel Fabrikaları Turizm ve Ticaret Merkezi, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz’ın girişimiyle Samsun’da yeni bir odak noktası olacak.
Şehir merkezindeki Tekel Depo ve Atölyeleri, Genel Müdürlük ve Kültür Müdürlüğü Binaları’nın restorasyonu ile gerçekleştirilecek olan dönüşüm projesinin 22 Mart 2005 Salı günü tanıtım toplantısı yapıldı. Yılmaz, toplantıda Samsun’un tarih öncesi gelişiminden bugünkü durumunu özetleyen bir tablo çizdi.
Tarih boyunca yerleşimlerin su kenarlarında olduğunu, Samsun’un da denizden yararlanmak için yerleşenlerin kenti olduğunu belirten Yılmaz, Samsun’un zaman içinde kirlendiğini ve bunun nüfus yoğunluğu sonucu ortaya çıktığını söyledi. Yılmaz, amfi-tiyatro konumundaki kentlerin kurtulamadığı deniz kirliliği, bunun sonucu olarak 1970’lerden sonra şehirde yaşayanların denizden uzaklaşmaları, denize sırtını dönmelerini bölgenin en önemli sorunlarından birisi olarak gösterdi. Bu dönüşüm projesindeki amacını kentle deniz ilişkisini kurmak şeklinde açıklayan Yılmaz, diğer bir problemi de, demiryolunun beraberinde getirdiği depo ve antrepolar olarak tanımladı.
Tazecik eller, alışverişe mola verdiğinizde size kahve servisi yapsın, yapmasın mı?
Son bir [link] bırakarak, hepiciğinizi bal yanaklarınızdan öpüyorum canım 5Harfliler. Ayaklarınızı sıcak, kafanızı serin tutun.