2014 yazının sonunda IŞİD’ten kaçarak Türkiye’ye sığınan Ezidilerin sayısı yaklaşık 15 bin. Bir buçuk yıldır Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa, Mardin, Siirt ve Şırnak’taki mülteci kamplarında yaşama tutunmaya çalışan Ezidiler, son aylarda bölgedeki savaş koşulları nedeniyle büyük korku içinde ve Türkiye’den kaçmanın yollarını arıyorlar. 2014-2015 yıllarında Uluslararası Ezidi Federasyonu’nun eş başkanlığını yapan Leyla Ferman şu an Ezidi Federasyonu’nun Türkiye temsilcisi. Aynı zamanda Mardin Büyükşehir Belediyesi’nde Dış İlişkiler Danışmanı olarak çalışıyor. Leyla Ferman’la IŞİD katliamlarından kaçan Ezidileri ve Türkiye’deki koşullarını konuştuk.
3 Ağustos günüyle başlamak istiyorum. Ezidi Federasyonu olarak, 3 Ağustos 2014 günü Şengal’de yaşanan IŞİD katliamının “Ezidi Soykırımı” olarak tanınması ve kabul edilmesi için uluslararası bir mücadele yürütüyorsunuz. 3 Ağustos’u anlatabilir misiniz önce?
IŞİD 3 Ağustos günü, önce sabahın erken saatlerinde Şengal’in güney kısmına, sonra gün ilerledikçe tüm Şengal’e saldırmaya başladı. Kaçamayanların, kaçacak zaman bulamayan Ezidilerin tamamını öldürdüler. Tam bir vahşetti. Yakaladıkları erkeklerin kafalarını vücutlarından ayırıp sergilediler. İşkenceyle öldürmedikleri kadınları ve çocukları ise seks köleleri olarak yanlarında götürdüler. Köle olarak aldıkları bu kadın ve çocuklara tecavüz ettikten sonra Musul ve Rakka’daki köle pazarlarında satmaya başladılar. Burada satılan kadın ve çocuklar Suriye, Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Afganistan’a dağıldı. 3 Ağustos günü başlayan soykırımda binlerce Ezidi öldü. Kaçmayı başaran 400 bin Ezidi’den binlercesi Ağustos sıcağında yiyecek ve su olmadan Şengal Dağlarını aşmaya çalışırken can verdi. Anneler taşıyamadıkları çocuklarını arasında seçim yapmak zorunda kaldı. Bazılarını yolda, dağda bırakmak zorunda kaldılar, diğerlerini kurtarabilmek için. Dağlarda yaşananlar korkunçtu. YPG ve HPG’nin açtığı yaşam koridoru sayesinde on binlerce Ezidi Zaho, Duhok gibi şehirlere, Rojava’ya ve Türkiye’ye ulaşarak canını kurtardı.
IŞİD’in elinde kalan ya da satılan kadınlara ve bu konudaki çalışmalara geri döneceğim. Ama önce ferman kelimesini/kavramını sormak istiyorum. Ezidiler, Şengal’de olanlara 73. Ferman diyorlar. Ferman ne demek?
Ezidiler, Şengal soykırımının tarihteki 73. Ferman yani 73. Ezidi soykırımı olduğunu söylüyorlar. Bunun araştırmayla varılmış bir rakam olduğunu söyleyemeyiz. 72 Ezidiler için kutsal bir sayıdır. Ve bugüne kadar başlarına gelen onlarca soykırım dalgasını ifade etmek için 72 fermandan sağ kalmış bir halk olduklarını ifade ederler. Ferman, ölüm hükmü demektir. Ezidilerin ölümlerine sayısız kere hükmedilmiş, katline ferman verilmiştir. Buralarda Osmanlı döneminde on binlerce Ezidi yaşarken, Türkiye topraklarında neden hiç Ezidi olmadığını da ferman anlatır. IŞİD fermanlardan sonuncusuydu.
Ezidiler’in halk olarak neden sayısız kere yok edilmeye çalışılmış oldukları belki çok derinlemesinde tartışılması, araştırılması gereken bir soru ama Ezidilerin bu konudaki genel kanıları nedir? Neden 73 ferman?
Müslüman olmamamız. Bu fermanların baş sebebi Ezidilerin Müslüman olmamalarıdır. Tarih boyunca Müslümanlar tarafından hep kafir diye adlandırılmışlar. Ama kafirliğin dışında başka sebepler de var. Kutsal kitapları olmaması, ibadet etme biçimleri, ateşin Ezidi inancındaki ana unsurlardan biri olması gibi sebeplerle şeytana tapmakla suçlanmışlar. Ezidi inancı ve bu inancın pratikleri doğayla iç içedir, doğadan kaynaklanır ve doğayla bütünleşmeye çalışır. Bunlar hep şeytanla ve şeytana tapmayla yaftalanmış.
3 Ağustos’tan sonra IŞİD’in köle olarak kaçırdığı kadın ve çocuk sayısı biliniyor mu?
Maalesef, rakamlar net bilinmiyor. Ama IŞİD’in köle pazarından kaçan, kurtarılan ya da satın alınarak özgürleştirilen yaklaşık 1500 kadın ve çocuk var şu anda. IŞİD’in elinde hala seks kölesi olarak tutulan Ezidi kadın ve çocukların sayısının 5000 civarı olduğunu tahmin ediyoruz.
Hala IŞİD’in elinde bulunan ya da satılmış olan kadınların kurtarılması için yapılan çalışmalar var mı? Bu konuyla uğraşan bir platform kuruldu galiba. Biraz anlatır mısınız?
Geçen yıl Diyarbakır’da Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformunu kurduk. Platform, pek çok şehre giderek IŞİD’in elindeki kadınlarla ilgili bilgi toplama çalışması yürüttü önce. Kurtarılan bazı kadınların ve çocukların Diyarbakır’a getirilmesi ve rehabilitasyonu için çalışıyoruz. Tabi bir yandan da yaşadıklarının kaydını tutmaya, IŞİD üyelerinin yaptıklarını belgelemeye çalışıyoruz.
Şunu ifade etmek önemli. IŞİD Ezidi etnik ve dini grubunu tamamen ortadan kaldırmak maksadıyla, kadınlara sistematik olarak tecavüz etti. Bu planlı ve sistemli bir şeydi. 9 yaşındaki çocuklara bile tecavüz ettiler. Ve ardından tecavüz ettikleri bu kadın ve çocukları Musul ve Rakka’daki köle pazarlarında sattılar. Bu köle pazarlarında, IŞİD’in normal üyeleri ya da isteyen erkekler kadınları 10 ile 100 dolar arasında bir fiyata satın alabiliyorlar. (IŞİD liderleri için tüm kadın ve çocuklar bedava). Bir erkek, bu parayı ödeyip kadını ya da çocuğu satın aldıktan sonra istediği kadar kullanıp, tecavüz edip sonra yeniden satışa çıkarabiliyor. ikinci ya da üçüncü kez satılan kadın ve çocukların fiyatı daha düşük oluyor. Hem seks kölesi hem de hizmetçi/ev kölesi olarak çalıştırılıyorlar. Birçok kadın ve çocuğun, hatta bazı anne ve çcoukların birlikte intihar ettikleri haberlerini alıyoruz. Çok acı ama kurtulmayı başaran kadın ve çocuklar arasında da intihar edenler oldu. Çok büyük ve çok derin bir travma yaşıyorlar. IŞİD’in elinden kaçmayı başarsalar bile hayata tutunmaları çok zor oluyor. Bu kadın ve çocuklara yeniden bir yaşam verebilmek için çok iyi düşünülmüş ve kotarılmış bir rehabilitasyon sürecine ihtiyaç var. Biz de bunun için çalışıyoruz.
Türkiye’ye sığınan Ezidiler şu an ne durumdalar?
Türkiye’de yaklaşık 15 bin Ezidi var şu anda. Bunların beş bini Türkiye devletinin idare ettiği AFAD kamplarında tutuluyor. AFAD kamplarında ne olup bittiğini bilmiyoruz bile. Ne biz oralara girebiliyoruz ne de sığınmacılar dışarı çıkabiliyor. Altı binden fazla Ezidi ise DBP (Demokratik Bölgeler Partisi) Belediyelerinin oluşturduğu kamplarda kalıyor. Kamplarda eksiğimiz çok. Giysi, yiyecek, yeni çadırlar ama özellikle sağlık. Belediyelerin çabaları ve gönüllüler dışında bir sağlık hizmeti verilmiyor. Kamplardaki Ezidilerin büyük kısmı Avrupa’ya geçmek istiyor ve bizlerden sürekli Avrupa’ya geçişlerini sağlayacak yardımlar istiyorlar. Şengal’e geri dönemeyi düşünmüyorlar. Şengal onlar için vahşet demek. Ama Türkiye devleti ve IŞİD arasındaki ilişkiler nedeniyle Türkiye’de de güvende hissetmiyorlar. Burada kalırlarsa devletin onları IŞİD’e vereceği korkusuyla yaşıyorlar her gün.
Şengal’den kaçan ilk Ezidi grupları Roboski’den Türkiye sınırları içine girdiklerinde de benzer korkular yaşamışlar galiba. Bir gönüllü arkadaşımdan Ezidilerin başta kendilerine sunulan yiyecek ve içecekleri kabul etmek istemediklerini duymuştum. Bir de Ezan sesini duyunca geldikleri yöne geri kaçmaya başladıklarını. Bunlar doğru mu?
Evet, bu doğru. Mesela gönüllüler günlerce aç susuz Şengal dağlarında yürümüş Ezidiler için sınırda yiyecek sandiviçler ve su hazır etmişler. Ama pek çok Ezidi suyu da yiyeceği de kabul etmemiş. Bunun iki sebebi var. Birincisi sular mavi termoslarda tutuluyormuş. Mavi Ezidi inancına göre göklerin rengi yani yaratıcının ve cennetin rengidir. Ezidiler mavi renk kullanmazlar. İkincisi de son fermanlardan birinde Ezidi soykırımı için köyleri basanların mavi giydiğine inanılır. Yiyecekleri reddetmelerinin sebebi de sandiviçlerin içinde marul olması. Bizim inancımıza göre Kutsal meleğimiz Tavuskuşu kendisini öldürmek isteyenlerden büyük bir marulun içine saklanarak kurtulmuştur. Bu yüzden marul kutsaldır. Tabi bu tür sorunların, yani birbirini tanımamaktan kaynaklanan sorunların hepsi diyalogla, sınırdaki gönüllülerin çabalarıyla kısa sürede çözüldü. Ezidilerin esas korkusu Türkiye devleti ve IŞİD arasındaki ilişkiler.
Son olarak yazdan beri bölgede yaşananlar, sokağa çıkma yasakları, özel birliklerin mahallelere müdahaleleri, çatışmalar, bütün bu savaş koşulları Ezidi mültecileri nasıl etkiliyor?
Tabiki bunun Ezidi mülteciler üzerindeki etkisi çok kötü. Türkiye’deki Ezidiler IŞİD şiddetinden kaçıp buraya sığındılar. Ve şimdi burada, etraflarında başka şiddet biçimleriyle çevrelenmiş durumdalar. Mesela devletin Nusaybin’deki AFAD kampından dışarı çıkma izinleri bile yok ve etrafları askerler tarafından çevrilmiş durumda. Sokağa çıkma yasakları başladığından beri sürekli telefonlar, yardım çağrıları alıyoruz. Sadece etraflarındaki çatışma sesleri bile onlar için yeni bir şok ve çok korkuyorlar. Telefonda ağlıyorlar. Ve bizim de AFAD kamplarına girmemiz mümkün olmadığı için oradaki Ezidiler için yapabildiğimiz hiç bir şey yok. Belediye kamplarındaki Ezidiler de bölgedeki sokağa çıkma yasakları başladığından beri kamplardan dışarı çıkmaya korkuyor, şehre inmiyorlar. En gerekli ihtiyaçlarını almak için bile şehre gitmekten çekiniyorlar, korkuyorlar. Kürdistan’daki şiddet Ezidi mültecilerin Avrupa’ya kaçma çabalarını da arttırdı. Hiç kimse burada, bu koşullar altında yaşamak istemiyor. Bu kadar Kürt öldürüldüğüne göre, bizi de öldürebilirler, bizi de öldürecekler diye düşünüyorlar. Biz de bu koşullar altında IŞİD soykırımından canını kurtarıp Türkiye’ye sığınmış Ezidilerin rehabilitasyonu için çalışamıyoruz. Her gün yeni travmalar yaşıyorlar.
Ana görsel: Rodi Said. 10 aĞUSTOS 2014. Ezidiler IŞİD’ten kaçarken…