Behiye Şehab (Bahia Shehab), yarı Lübnanlı yarı Mısırlı bir sanatçı, tasarımcı ve sanat tarihçisi. Şehab, İspanya’dan Çin sınırlarına kadar İslamiyet ve Arap himayesinde yapılmış çeşitli sanat eserlerine bakarak, yüzyıllar içinde Arapçadaki elif ve lam harflerinin temsilinin nasıl değiştiğini araştırmış. Lam ve elif yani, “LA”; yani “HAYIR”. Arap alfabesinde Lam-Elif’i temsil eden, iki harfin kaynayıp birleşip dönüştüğü bir işaret var. Dilbilimcilerin 2 harf mi yoksa artık birbirine karışmış tek harf mi olduğuna bir türlü karar veremediği Lam-Elif. Yani belki de alfabenin 29. harfi. Şehab kap kacaktan semavere, cübbelerden sikkelere, cami duvarları ve minarelerden mezar taşlarına kadar “LA”nın bin türlü yazılışını tespit ediyor. İlk önce Münih’te bir yerleştirme halini alan bu çalışma, 2010’da Bin Kere Hayır! Lam Elif’in Görsel Tarihi adlı kitaba dönüşüyor.
Mübarek rejiminden, diktatörlükten sıtkı sıyrılmış bir kadının meydana getirdiği bu “hayır”lar, 2011’de Kahire’de patlak veren ayaklanmalarla yepyeni bir anlam kazanıyor. İnsanların meydanlara dökülmesi ve ardından yaşanan şiddet olayları, Şehab’ı topladığı “LA”ları alıp duvar yazılamalarına çevirmeye teşvik ediyor. Mesela, Kahire İslam Müzesi’nde sergilenen 9. yy’dan bir mezar taşında gördüğü “LA”yı “Askeri Vesayete Hayır ” yazılamasına dönüştürüyor. Yani tarihten “Hayır”ları alıp, gününün “Hayır”larına şekil veriyor, katman katman, görmezden gelinemeyecek bin türlü tezahürüyle Kahire’nin her yanına döşüyor.
Bin Kere Hayır! kitabını oluşturan lam-elifler yüzyıllardır söylenen, yazılan, temsil edilen “La İlahe İllallah” (Allah’tan başka ilah yoktur), “malaka” (melek), “salatin” (sultan) gibi kelime ve ifadelerin içinde barınan “LA”lar. Acaba biraz yoldan sapıp, bu ifadelere içkin “LA”lar olup olmadıklarını tartışabilir miyiz? Sultan kelimesinin her lam-elifle ifade edilişinde bir “hayır” hakkı gizli midir? Sultanın devletliliğinden gelen, doğası gereği bir güç ilişkisi ve toplumsal kontrat içeren varlığında her zaman bir hayır çizgisi, bir isyan da barınmaz mı? Aşıklar Allah’ı anarken, sözlerinde dertli hayata, kör talihe ve dolayısıyla Allah’a da bir isyan yok mudur? Orhan Gencebay’ın “Batsın Bu Dünya” feryadını düşünün, oradaki isyan yaradana değil midir yaradandan ötürü? Gencebay arabeskini aşık kültürünün bir devamı olarak değerlendiren sosyolog Meral Özbek şöyle yazar: “Zaman zaman aşık Tanrı’ya döner ve sızlanarak “Şaşıran ben miyim yoksa sen misin Allah’ım” der.”* Demez mi? Yani; İslam’la, devletle iç içe geçmiş bir muhalefet pratiğiyle, tek millet-tek dil-tek vatan-ideolojisinin dayattığı farazi uyumun sürekli çatışmasından bahsedemez miyiz? Buraya Arapçadaki harflerden geldik. Farklı dillerde ikamet ediyor olsak da bu bizi birbirimizden kesip ayırmaya yetmiyor. Kültürel bağlar ve onların çevirisi içinde aşık kültürü, Allah’la, sultanla, meleklerle olan ilişki müşterek birtakım sorular sormayı mümkün kılıyor. Eğer varsa, bu konuda dilbilimcilerin lam-elif tek harf midir (romantikler) iki harf midir (yapısökümcüler) tartışmasının ötesinde bir fikir çarpışması okuyabilmek isterdim.
Şehab, 2011 öncesi ve sonrasında yaşanan pek çok şiddet biçimini sokaklarda, ceza ve işkence evlerinde uygulamış olan rejime itirazlarını sıralıyor, bir haysiyet çizgisi çekiyor. Elbette Mısır’la sınırlı değil bu itirazlar. İsteğimiz dışında bedenimize giren her ele, değen her göze, kulağımıza zorla sokulan tank ve bomba seslerine, marşlara, bağıran çağıran adamlara, kafamıza kakılan her türlü öğretiye, zorbalığa, talana, tecavüze HAYIR diyor. “Kumlara gömülmüş, umarsız rüzgarlarda savrulmuş, sularda boğulmuş ve tutucu ateşlerde yanmış tüm Lam-Elif’lere” adanmış bu “hayır”lar, bizim “hayır hayır demektir” sözümüze ekleniyor; Tahrir Meydanı’ndan başlayıp her meydanı, sokağı, köşeyi bucağı taciz ve tecavüz çemberine çeviren adamlara koca bir HAYIR oluyor. 1400 seneyle sınırlı değil; sahipliğin, dayatmanın ve tacizin başlangıcından beri sesimizle seslendiğimiz, bakışımızla baktığımız, duruşumuzla durduğumuz, çizgimizle çizdiğimiz her türlü “hayır”ı hatırlamaya ve hakkını teslim etmeye çağırıyor aslında bizi Şehab.
“Hayır”larınızı kazıyın, çıkartın, bileyin, kuşanın.
Şehab’ın kitabın hikayesini anlattığı Türkçe altyazılı kısa vidyoya buyrun:
2011 senesinde Kahire’de sokakta yaka paça sürüklenen, çarşafı üstünden sıyrıldığında içinde sadece mavi sütyeniyle kalan kadının göğsüne tekme atan rejimin askerlerine HAYIR yazılaması.
Kahire’den duvar resimleri:
*Meral Özbek, “Arabesk Kültür” makalesinden alıntıdır.
Ana görsel:”Çiçekleri ezebilirsiniz ama baharın gelişini engelleyemezsiniz” Neruda’dan bir mısra. Ortasındaki “HAYIR” Sultan Berkuk Türbesi, 1384 Kahire.