Kuzey Arnavutluk’ta Yeminli Bakireler denilen; kadın olarak doğup sonrasında, çoğunlukla ailenin reisinin, erkek bir vasi bırakmadan öldüğü durumlarda mirasın aileye kalması ve yönetiminin sağlanması için ‘bakirelik yemini’ eden ve hayatının geri kalanını erkek olarak sürdüren insanlar varmış. 2008’de NYTimes’da yayınlanan makaleye göre günümüzde sayısı 40 civarında olan bu kişilerin azalmasındaki en önemli etken Arnavutluk’ta kadın-erkek rollerindeki uçurumun artık azalıyor olmasıymış. NYTimes bu uçurumun azalmasında AMERİKAN MÜZİK KANALI MTV’nin etkisini Yeminli Bakireler’in son kalanlarından 78 yaşındaki Keqi’nin ağzına sokuştururcasına yazmış tabii ki. Makale, aynı zamanda bu yemini eden kişilere, çevresindeki herkesçe erkek muamelesi yapıldığını, toplumun her kesiminin onlara erkeklere hitap edilen şekilde hitap ettiğini filan anlatırken Keqi’den neden ‘Ms. Keqi’ diye bahsediyor işin o kısmı biraz karışıksa da Keqi, artık neden eskisi kadar çok sayıda yeminli bakire olmadığını şöyle anlatıyor;
“O zamanlar, erkek olmak daha iyiydi, çünkü bir kadınla bir hayvan aynı şekilde muamele görüyordu […] Artık Arnavut kadınlar erkeklerle eşit haklara sahip, hatta daha da güçlüler. Bence bugün kadın olmak çok hoş bir şey.” (Çevirinin tamamını şurada bulabilirsiniz)
Bir umut, bu geleneğin Arnavutça’sının belki de sadece ‘YEMİN’ filan olabileceğini düşünerek ufak bir araştırma yaptım fakat google translate’e attığım bir kaç Arnavutça makaleden ve bazı Türkçe çevirilerden anladığım, bu yemini eden kişilere ‘Virgjinesha’ yani Bakire deniyor.
Bakireler, Arnavutluk törelerine (bkz. Leke Dukagjini Kanunu) göre bir erkeğin yerine getirmesi gereken tüm sorumluluklara sahip olurken, özgürlükleri de yanında elde ediyorlar. Bu sorumlulukların arasında kan davası meselelerine çözüm getirmek gibi konular da var; ev geçindirmek, ailenin kadınlarının akibetlerine karar vermek, misafir ağırlamak gibi yükümlülükler de. Elde edilen özgürlükler ise bir kadının sahip olabileceği özgürlüklerin söylenene göre iki katı. Yani yarı insanlıktan tam insanlığa bir yükseliş. Anlaşılan o ki, çoğunluğu müslüman olan toplumda camide erkeklerle beraber namaz kılmak da bu özgürlüklerden sayılıyor, silah taşımak da, ailenin çocuklarına ‘bana bi brandy koy’ diye seslenebiliyor olmak da. Yani bakirelik yemini eden genç kız; Kuzey Arnavutluk gibi dünyanın en erkek egemen toplumlarının birinde, karar alma, inisiyatif kullanma haklarını toplumun her kesiminden destekle yalnızca hayatı boyunca erkek kılığında dolaşması gibi BASİT bir şart karşılığında elde ediyor.
NYTimes’ın şirinlerden bahseder gibi neşeli kaleminde cinsiyetler arası akışkanlığın en açıklıkla gözler önüne serildiği kısım şöyle;
‘…Bazı yeminli bakireler değişimlerden şikayet ediyor. Batı Arnavutluk’ta bir sahil şehri olan Dıraç’ta güvenlik görevlisi olarak çalışan ve dokuz kızkardeşine bakmak için yeminli bakire olan 54 yaşındaki Diana Rakipi Enver Hoca dönemine geriye dönük bir nostaljiyle bakıyor. (…) Şimdilerde, diye yakınıyor, kadınlar kendi yerlerini bilmiyor.
“Bugün kadınlar yarı çıplak diskoya gidiyorlar,” diyor askeri bir bere giyen Bayan Rakipi. “Ben hayatım boyunca her zaman bir erkek olarak saygı gördüm. Temizlik yapamam, ütü yapamam, yemek pişiremem. Bu kadının işidir.”…’
Bradford Üniversitesi’nde konuyla ilgili çalışmalar yapan Antonia Young ve Larenda Twigg’in dikkat çektiği şöyle önemli bir konu var;
“Güncel batılı bakış açısıyla bakıldığında, bakirelik yemininde cinsellikten vazgeçmenin önemli bir yer tutmayışını anlamak zor olacaktır. Yine de, bu seçim o toplumun cinselliğe bakışı bağlamında değerlendirilmelidir. Kuzey Arnavutluk’un kırsal kesiminde, kadınların cinselliği yalnızca üreme amaçlı olarak algılanabilir. Cinsellikle ilgili batılı görüş ve seksin evrenselliğine dair kırılamaz inanç, takıntılı sayılabilecek derecede abartılıdır.” (Antonia Young, Larenda Twigg: ‘Sworn virgins’ as Enhancers of Albanian Patriarchal Society)
Günümüzde Arnavutluk’ta bir aile reisinin baba olmadığı durumlarda kadın olmasına karşı herhangi bir engel kalmamış. Bununla beraber son jenerasyon Yeminli Bakireler zorunluluktan ziyade konuşulmayan homoseksüellik anayasasında bir açık bulmuşken durumu kendi leyhlerine çevirmeye başlamış gibi görünüyorlar. Patriarkal toplumun zorunluluklarıyla oluşan böylesi bir törenin en nihayetinde lezbiyenlere, trans bireylere filan yarayabilecek olması her ne kadar fazla iyimser olsa da insanı bir ilahi adalete inandırır gibi oluyor. Çocukluğundan beri erkek olmak isteyen ve babası hayatta olmasına rağmen bakire olmaya karar vermiş Şükürtan’ı izleyelim.
Son olarak ‘Bakire’lerin harika fotoğraflarını çekmiş Jill Peters’in sitesine bakmanızı öneriyor, aşağıda bir kaç fotoğrafı sizinle paylaşmak istiyorum;