2013 yılında düzenlenen College Unions Poetry Slam Invitational organizasyonunda genç şair Lily Myers tarafından sahnelenen ve video kaydı Youtube’a düştüğünden beri birçok kadın tarafından “İşte bu! Biri en sonunda hissedip de bir türlü kelimelere dökemediklerimizi söylemiş!” mesajları ile paylaşılıp duran Shrinking Women (Küçülen Kadınlar) isimli şair atışması diye çevirebileceğimiz slam poetry eserini sizler için Türkçeye çevirdik. Her okuyanı biraz olsun aile, bıraktığımız miras, kaçmaya çalıştığımız geçmiş ve umutla tutunmaya çalıştığımız yazılmamış bir gelecek üzerine düşündürmesi dileği ile…
***
Mutfak masasının öbür ucunda karşımda oturan annem, bir ölçü kabının içine doldurduğu kırmızı şarabı içerken bana gülümsüyor. Bana, kendini hiçbir şeyden mahrum bırakmadığını söylüyor. Ama ben çoktan öğrendim elindeki çatalın her hareketinde, bir nüans keşfetmeyi, tabağındaki yenmemiş parçaları bana ikram ederken kaşlarında oluşan her bir kırışıklıkta.
Fark ettim ki sadece ben hatırlattığım zaman yiyor akşam yemeğini. Merak ediyorum, acaba ben burada yokken ne yapıyor?
Belki de bu yüzden her geri döndüğümde evim daha büyük görünüyor gözüme.
Orantılı bir ev bu. Annem içine çekildikçe etrafındaki alan daha da büyüyor sanki. Babam çoğaldıkça annem azalıyor. Babamın midesi şarap, uzun geceler, istiridyeler ve şiir sayesinde gittikçe büyüdü. Babamın yeni sevgilisi genç bir kızken fazla kiloluymuş. Ama, diyor babam, artık “meyveye bayılıyor”.
Babaanne ve dedemin durumu da aynıydı; babaannem kırılganlaşıp açıları belirginleştikçe, kocasının kırmızı yanakları, midesi daha da yuvarlaklaştı. Merak ediyorum, acaba küçülen kadınların soyundan mı geliyorum, her biri erkeklerin hayatlarına girmesi için yer açan ve o erkekler gittiği zaman boşlukları nasıl tekrar dolduracağını bilemeyen?
Bana uyumlu olmak öğretildi. Erkek kardeşim konuşmadan önce asla düşünmez. Bana öğretilense süzgeçten geçirmek oldu. “Bir insan yiyecek ile nasıl bir ilişki kurabilir ki?” diye soruyor bana gülerek, kalorisi düşük diye seçtiğim siyah fasulye çorbasını içerken ben. Ona şöyle demek istiyorum: Jonas, seninle aramızda temel bir fark var, sana dışarı doğru büyümeyi öğrettiler, banaysa içeri doğru büyümeyi. Sen babamızdan yayılmayı, üretmeyi, düşünceleri dilinde özgüvenle nasıl döndüreceğini öğrendin. O kadar çok bağırırdın ki, iki haftada bir sesin kısılırdı. Ben içime çekmeyi öğrendim. Annemden, etrafımda boş alan yaratmayı öğrendim. Erkekler istiridye yemek için dışarı çıkarken ben annemin alnındaki düğümleri okumayı öğrendim. Ve ben asla anneme benzemek istemedim ama birinin karşısında yeterince uzun süre oturursanız onun alışkanlıkları size de geçiyor.
İşte bu yüzdendir ki on yıllardan beridir küçülüyor ailemdeki kadınlar.
Birbirimizden öğrendik biz bunu; her bir neslin bir sonrakine örgü örmeyi öğretmesi gibi ipliklerin arasına sessizlik dokumayı, sürekli büyüyüp duran bu evde dolaşırken hâlâ hissedebildiğim, tenimi kaşındıran, annemin sayısız defalar yatak odasından mutfağa, mutfaktan tekrar yatak odasına yaptığı yolculuklar boyunca cebinden düşürdüğü kâğıtlar gibi onun bütün alışkanlıklarını toplayarak.
Bazı geceler yataktan çıkıp karanlıkta sade yoğurt yediğini duyuyorum, hakkı olmayan kalorileri çalan bir kanun kaçağı gibi. Kaç lokmanın ‘çok fazla’ olduğuna ve ne kadar alan kaplamaya hakkı olduğuna karar vermeye çalışarak. Bu mücadeleyi izlerken ben, ya onu taklit ediyorum ya da ondan nefret ediyorum. Ve artık bunların ikisini de yapmak istemiyorum.
Ama bu evin yükü beni ülkenin öte yakasına kadar takip etti. Bugün genetik dersinde beş soru sordum ve her birine “Affedersiniz” diyerek başladım. Sosyoloji diploması almak için neler gerekiyor bilmiyorum çünkü bütün toplantıyı bir dilim pizza daha yiyip yiyemeyeceğimi hesaplayarak geçirdim.
Hiç istemediğim kısır bir takıntı bu
Arızî bir miras
Masanın öbür ucundan şarap lekeli dudakları ile hâlâ bana bakıyor.
***
Orijinal video kaydını buradan izleyebilirsiniz:
Ana görsel: Elizabeth Shreve, Our Flesh and Blood (Etimiz Kanımız)