Sizler için anam babam usulü uyutma yöntemini araştırıp bulduk. Minik Marcel ile Minik Vladimir uykuya nerede ve nasıl uğurlandıklarını siz kafası karışık ebeveynler için anlatacaklar.

ECİNNİLİK

SANAT

Küçük Meleğinizi Nasıl Uyutursunuz?

Sanırım 7-8 yıl önce kusursuz bir yükselişe geçen parenting modasıyla bildiğimiz her şeyi unutma pahasına çeşit çeşit insan büyütme rehberi okumaya, sonra edindiğimiz bilgi deposunu update etmeye, sonra tüm o öğrendiklerimizi hafızamızdan sildirip öncesinde bildiğimiz ne varsa hepsini baştan hatırlamaya yemin ettik. En azından benim ve etrafımdan bildiğim birkaç ebeveynin durumu.

 

Bu zahmetli süreçte çağdaş misafir odasındaki kabul günü kıvamında çeşit çeşit anne-çocuk blogunun peydahlanmasının da payı büyük oldu. Herkes birbirinin kafasını karıştırmak için internetten yerli yersiz derlediği bilumum veriyi ötekilerin önüne koydu. Günün birinde apartman toplantısı gibi, yorum haneleri de eskimiş bir lezzet olup çıkacak hayırlısıyla. Bu bloglar üzerinden çok dostluklar kuruldu, yani çocuğun nasıl yatırılıp nasıl kaldırıldığı, ne yedirilip hangi organiklerin içirildiği, hangi veletin daha önce iki teker bisiklet üstünde amuda kalktığı, hangisinin ilk kulaç şampiyonu olduğu, hangi birinin en kendine güvenli CEO adayı ya da sitenin en mutlu sıpası olacağı üzerinden çokça alışveriş yapıldı, bazen gürültüler koptu, bazen paralar kazanıldı, sofralar, pahalı çocuk edevatı ve oyuncaklar hep gözler önündeydi, bazen o hızla yeni bebelere gebe kalındı. Elbette bir avuç samimi insan da kendi köşesinde yazmaya ve gerçek annelik dertlerini paylaşmaya devam ediyor.

Anne bloglarını toplumlar seviyesinde ele alınacak nadide bir sosyal bilim nesnesi olarak bir yana bırakıyorum şimdi. Belki bir gün geri dönerim. Şimdi bu mecralarda en çok tartışılan esaslı mevzulardan biri var gündemde. Yavrunuzu ağlata ağlata kendi odasında tek başına uyumaya mı terk ediyorsunuz? Yoksa yavrunuz senelerdir karı koca yatağınıza postu sermiş vaziyette mi? Ne! Sakın yapmayın, herkesin mahremiyeti kendine! Ne! Yoksa siz meleğinizi koynunuza alacağınıza, özgüvenini yerlere seresiye gözyaşlarına boğan hunhar bir ana baba mısınız? Şimdi bunların hepsi koca birer balon tabii. Bilimin paradigmaları değil on yıl, maksimum üç yılda bir dönüşmeye mahkûm kalmışken, kim en refah uyutma şekli budur diyebilir. İlimi fenni bir kenara, çeşit çeşit bacak kadar boy ile uzantısında bir o kadar türlü türlü huyun parametreleri mevzu bahisken, kim en doğrusu benimki diyebilir?

 

Sizler için anam babam usulü uyutma yöntemini araştırıp bulduk. Minik Marcel ile Minik Vladimir uykuya nerede ve nasıl uğurlandıklarını siz kafası karışık ebeveynler için anlatacaklar. Bakalım onların ailesi meleklerini nasıl yatırmayı tercih ediyormuş.

 

“Daha sonra, annemin kocaman salon boyunca, beni yatağa doğru götürdüğünü görüyorum; salonun ortasındaki merdivenin basamakları yukarı çıkardı da çıkardı. İlerlemek istemez, salonun pürüzsüz taş zemininde ayaklarımı sürüyerek kaydırırdım; sırtımdaki nazik el, hoşgörülü iteklemelerle, gönülsüz bedenimi ileri götürürdü. Merdivene ulaşınca, basamağa adımımı atar ve tırabzan babasıyla birinci merdiven parmaklığı arasına giriverirdim. Her yaz, o aralığa daha zor sığar oldum; şimdilerde bunu deneyecek olsam, hayaletim bile orada sıkışıp kalır.

 

Ritüelin bir diğer parçası, merdiveni kapalı gözlerle çıkmaktı. Beni götüren annemin “basamak, basamak, basamak” dediğini duyardım. (…) Yatağımdaki adaya varmakla, sıradışı seyahatimin son aşamasına gelmiş olurdum. Annem, hayatın bensiz devam ettiği oturma odasının verandasından, bana iyi geceler öpücüğü vermek ve güzel sözler mırıldanmak üzere yukarı çıkardı. Kapalı iç panjurlar, yanan bir şamdan, Şefkatli İsa, uysal ve yumuşak başlı, ayrıca daha başka şeyler olan, dizleri üstüne çökmüş küçük çocuğun uğuldayan başı, yastığına gömülürdü. İngilizce dualar ile güneşte esmerleşmiş bir Yunan Katolik azizini temsil eden küçük ikon, şimdi haz duyarak hatırladığım masum bir bütünlük oluşturuyordu; ikonun üstünde, duvarın yüksek yerinde, bir şeyin (yatakla kapı arasındaki bambu paravan mı?) gölgesinin şamdan ışığıyla dalgalandığı noktada asılı duran suluboya resim, Avrupa’nın o ürkütücü şekilde kesif kayın ormanlarını gösteriyordu; buralarda ağaç altlarında yetişen tek bitki gündüzsefasıdır ve kişinin gümbür gümbür çarpan kalbinden gayrı ses duyulmaz. Annemin vaktiyle bana okuduğu bir İngiliz peri masalında, küçük bir çocuk, yatağından kalkıp bir resmin içine giriyor ve tahta atını, sessiz ağaçlar arasına boyanmış bir yol boyunca sürüyordu. Yastığımın üstünde uykululuğun ve talk pudralı bir rahatlığın sisi içinde dizüstü çökmüşken, baldırlarımın üzerinde hafifçe doğrulup, çabucak duamı eder, yatağımın üstündeki resme doğru tırmandığımı ve o büyülü kayın ormanına daldığımı tasavvur ederdim; bir zaman geldi, gerçekten gittim oraya.

 

Vladimir Nabokov, Konuş, Hafıza.

 

 

Koca adam oldu.

 

Şimdi de çelimsiz küçük Marcel’in ıstıraplı uykuya geçiş deneyimine kulak verelim:

 

“Combray’de her akşamüstü, annemden ve büyükannemden ayırılıp uyuyamadan yatmak zorunda kalacağım saatten çok önce, yatak odam, kaygılarımın sabit ve sancılı odağı haline gelirdi. (…)

Yatmak üzere yukarı çıkarken, tek tesellim, ben yatağa girdiğimde, annemin beni öpmeye geleceğini bilmekti. Ama bu iyi geceler öpücüğü o kadar kısa sürer, annem o kadar çabuk aşağı inerdi ki, onun yukarı çıkışını, sonra da minik hasır örgü kordonlu, mavi muslinden bahçe elbisesinin çift kapılı koridordaki hışıltısını işittiğim an, benim için ıstırap dolu bir andı. Kendinden sonra gelecek olan ânı  annemin yanımdan ayrılıp tekrar aşağıya ineceği ânı haber verirdi bana. Bu yüzden de, o kadar sevdiğim bu iyi geceler öpücüğünün mümkün olduğunca geç gerçekleşmesini, annemin henüz gelmemiş olduğu rahat sürenini uzamasını ister hale gelirdim. Bazen, annem beni öptükten sonra odadan çıkmak üzere kapıyı açtığında, onu çağırmak, “bir öpücük daha ver”, demek isterdim, ama yüzünün derhal asılacağını bilirdim, çünkü annemin yukarıya beni öpmeye çıkarak, bana bu huzur öpücüğünü getirerek üzüntüme ve sıkıntıma verdiği taviz, bu merasimleri saçma bulan babamı kızdırıyordu; annem de, kapının eşiğine varmışken fazladan bir öpücük istemeyi alışkanlık edinmeme izin vermek şöyle dursun, bu iyi geceler öpücüklerinden, bu ihtiyaçtan, alışkanlıktan toptan kurtulmamı istiyordu.”

 Marcel Proust, Swann’ların Tarafı.

 

Canım ya.

 

Görünen o ki, çocuk milleti, evde yer varsa, uzunca bir süredir kendi yatağında uyutuluyor. Küçük Vladimir, anneye ufak çaplı bir iki işkencenin ardından, az çok buruk, ama marazsız bir halde yatağına girip, amentüsünü okuyup sağa sola bakınaaa bakınaa uykusuna geçiyor. Mızmız Marcel’in yatırılma biçimi de aynı. Ama onun anaya eziyetten çok bir kendi kendini hırpalama düsturu var ki, bu durumda sorabiliriz: Bu hiper hassas yavruyu anası koynuna almalı mıydı gerçekten? Belki deriz. Sonra anneyle baba papaz olunca vaziyet ne olacak? Kaldı ki, Marcel’in ebeveyn yatağından senelerce çıkası olmayacağı besbelli, nitekim herkes bunu fark etmiş. Netice: İşte geleneksel yatış, ve iki ayrı bünyeden farklı tepkiler, herkese bir doğru yok, siz karar verin.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

SANAT

YDraper’ın Betonlaşmış Gülümsemesi ve Hemen Her Şeyin Kulbu Olarak Edebiyat
Draper’ın Betonlaşmış Gülümsemesi ve Hemen Her Şeyin Kulbu Olarak Edebiyat

Hüdai nabit ot gibi Madison’ın reklam aleminde bitivermiş Don Draper neden öyle gülüyordu hep?

YAZI

YBir Gün Hepimiz CEO Olacağız
Bir Gün Hepimiz CEO Olacağız

Kazanmak nedir? Başarının tanımı bizim için nedir ve bu tanım sağlıklı ise yine sağlıklı bir biçimde nasıl elde edilebilir?

MEYDAN

YJulia Kristeva: “Çiçekler için teşekkürler ama nedir anne dediğimiz?”
Julia Kristeva: “Çiçekler için teşekkürler ama nedir anne dediğimiz?”

"Seküler toplumumuz annelik çilesine dair söylem geliştirememiş tek uygarlık mı olacak acaba?"

SANAT

YID:LA, Bir Kent Stüdyosundan Fotoğraflar
ID:LA, Bir Kent Stüdyosundan Fotoğraflar

Ayşe Ulay’ın ID:LA serisi, kent tarihçesine, kentin birikimine, kentin değişen ya da değişmeye yargılı görünümlerine bakarken, öncelikle böylesi karşılaştırmalı bir bakış açısından muaf ve insansız bir yaklaşım benimsiyor.

Bir de bunlar var

Yüksel Aytuğ Mağarada Yaşıyormuş
30. Yaş Günüm, Babamın Yokluğu
Sağlıklı Erkek Nasıl Olur?

Pin It on Pinterest