Kadınlığı bizim dışımızda herkes inşa ederken iyiydi de biz kurarken mi kötüydü veya yanlıştı? Elimizden geldiğince direndik, ailemize, sevgililerimize, etrafımızdaki erkeklere. Az veya çok. Bizi kapatmaya çalıştıkları onlarca farklı kelime, cümle, oda vardı. Hiçbir bağın güven duyulacak kadar güçlü olmadığını anca idrak ediyorduk.

MEYDAN

KÜLTÜR

YAZI

Korku Ortaklığımız

Politik anlamda kadınlar hakkında edilecek kelamları, binbir farklı tartışmanın içinde derinleştirmek mümkün fakat ben yalnızca bizden bahsetmek istiyorum. Ekseriyetle arkadaşlığımızdan. Kadınlık üzerine düşünmeye başlamam hangi yaşlara denk geldi, çok da emin değilim. Çalışan bir annenin kızı için tek dileğinin parasal anlamda özgür olduğu bir dünyayı düşlemesiyle yetiştim. Bu düş, benim kafamda hayatta varılacak nihai tek amaçtı. 18 yaşında 30 tane kadının ortasına düşmüştüm. O yaşa kadar kadın-erkek ayrımlarım orta düzey, toplumsal kodlara uygun ilerlemişti. Zor bir yerdeydik, her şey gittikçe daha zor olacaktı, bir tek bunun farkındaydım.

 

30 kadını 4 sene boyunca her anlarında uzun uzun izledim. Sürekli birbirimizi izlediğimiz, birbirimiz ve kendimiz üzerine kafa yorduğumuz çok güzel bir 4 seneydi. Ve birbirimizi sınırsızca hırpaladığımız da aynı zamanda. Kadınların arkadaşlığında olabilecek her süreci biz de yaşıyorduk, asla bundan azade olmadık. Rakiptik, kıskançtık, zalimdik. Tıpkı diğer insan ilişkilerinin geçirdiği tüm süreçler gibi. 20 yaşında ilk kez aile üzerine konuşuyorduk. Ailelerimizde yaşanan hikayelerin birkaç metre ilerisi. Bu hayatta yaşanabilecek en güzel şeylerden biri, bir sorgulamayı beraber yapabilmek, o sorgulamaya aynı anda başlamak, belki birbirimizle hiç konuşmadan üzerine düşündüğümüzü bilmek. Sonrasında herkes teker teker benimsedikleriyle kalır. Ama başlangıçlar mühimdir.

 

Prensiplerin oturmaya başladığı yaşlar, bilirsiniz, 20’lerin başlarına rastlar genelde. Doğrularımız asla kesişmiyordu. Hayallerimiz, isteklerimiz, davranışlarımız birbirine asla benzemiyordu. Bazen bir filmi bile beraber izlemek işkence halini alıyordu. Her kafadan bir ses çıkıyordu derler ya, öyle. Fakat hızla birleşiyorduk, sanki bir şey kurmuşuz da etrafında toplanıyor gibiydik. Bir şey kuruyorduk da yalan yok. Kurduğumuz kadınlığımız.

 

Kadınlığı bizim dışımızda herkes inşa ederken iyiydi de biz kurarken mi kötüydü veya yanlıştı? Elimizden geldiğince direndik, ailemize, sevgililerimize, etrafımızdaki erkeklere. Az veya çok. Bizi kapatmaya çalıştıkları onlarca farklı kelime, cümle, oda vardı. Hiçbir bağın güven duyulacak kadar güçlü olmadığını anca idrak ediyorduk. Aramıza erkekler geldiğinde sevmediler bizi. Birbirimizle olmamızı, sorgulamamızı, her şeyden açıkça bahsetmemizi sevmediler. Birçok ayıplayan göz gördüm, sıkıntıdan karıştırılan sakal da. Umurumuzda değildi, hala değil.

 

Bu topraklarda var olmuş her şeyin bize karşı oluşunu bir yerlerden okuyor, birilerinden dinliyorduk da asıl zor olanların sırası gelmişti. Zorun ne demek olduğunu bir doktora randevu alırken “acaba fişlenir miyim?” diye gitmekten geri adım atıldığı gün anladım. Hayatımın geçmeyen en uzun 15 dakikasıydı. Biz kendimizden önce devleti, ailemizi, diğer insanların ne diyeceğini önemsiyorduk. İstemsizce işte. Her şeyi bilmemize, sorgulamış, direnmiş olmamıza rağmen. Baksanıza, apaçık korkuyorduk. İnsanların bize kurabileceği tüm cümleleri -­elle tutulur olsalar- ateşe vermek isterdim. Tedavi olabilme hakkımızdan daha mühim ne olabilirdi? Bundan feragat etmeyi göze almak ne korkunç bir şeydi. Bir sokağın ortasında birkaç kadın birbirimize sarıldık. 18 yaşından beri beraberdik, ama ilk kez bu kadar yalnızdık. Ölesiye yalnız olduğumuzu sözlere dökemeden sadece sarıldık.

 

Görsel: Ressam Amrita Sher-Gil, stüdyosunda modelleriyle.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

KÜLTÜR

YVejetaryen ve Veganlar İçin Hayatı Kolaylaştırmanın bir Yolu: Veggistanbul
Vejetaryen ve Veganlar İçin Hayatı Kolaylaştırmanın bir Yolu: Veggistanbul

Veggistanbul'un kurucuları Merve ve Yaprak'la vegan ve vejetaryen yaşam tarzını benimseme ve paylaşma serüvenlerini konuştuk.

KÜLTÜR

YYollar Açık
Yollar Açık

“Hayatın ve ruhun sürekliliğini kaybetmemize sebep oluyor yılbaşıları. Kendinizi sanki bu yıl ve sonraki yıl arasında bir kopuş varmış gibi, yeni bir tarih başlıyormuş gibi düşünürken buluyorsunuz...”

KÜLTÜR

YBugün De Yaşıyoruz Sevgili Pazarlama Müdürüm
Bugün De Yaşıyoruz Sevgili Pazarlama Müdürüm

"Kadın konulu" sosyal sorumluluk projelerinin beklediği teşekkürü onlara vermeyi reddediyorum.

Bir de bunlar var

Gayrimilli Çocukluk Mümkün mü?
Hayatlarımız Koşullu Değil: Sarah Hegazi ve Yabancılaşma Üzerine
Beyoğlu’nun Çilesi

Pin It on Pinterest