Kız-kov. Böcek ilacı ya da çatapat markası değil, Orta Asya’da oynanan geleneksel bir oyunmuş. At üstünde, öpücük odaklı ve kamçılı.
Kazakça’da kyz kuu deniyormuş, Azerice’de qız-qov. Kız kovalamaca yani. Kuralları şöyle: erkek at üstünde yavaş hızda seyrederken biraz daha geriden yine at üstünde bir kadın dört nala geliyor. Kadın erkeği geçtiği anda erkek de dört nala koşturmaya başlıyor. Erkeğin amacı at üstünde giderlerken kadına yaklaşıp yanağından öpmek.
Oyun bu kadarla kalsa bravo tacizin polosunu yapmışsınız diyip geçecektim fakat kurallar bundan ibaret değil. Belirlenen mesafede adam öpücük konduramazsa bu sefer kadın erkeği kovalamaya başlıyor ve kamçısını erkek birey üzerinde şaklatmaya çalışıyor.
Öpemediği için adamı cezalandırıyor mu düşünmeli oyunun bu ikinci kısmını, yoksa yaşattığı stres için adamdan intikam almak mı amaç? Fakat kadının kamçısı öpücükten sonra çıkmıyor dikkatinizi çekerim. Öpücük çok şahane olup tüm stresi unutturduğundan mı yoksa kadın için zaten yenilgiyi temsil edip oyunu bitirdiğinden mi?
Neydi acaba buradaki düşünce zinciri?