Andersen’in soğuktan donmamak için yaktığı son kibritinin hülyasında sıcak bir akşam yemeğini görerek ölen Kibritçi Kız’ını kim unutabilir? Sekiz-dokuz yaşlarında hikayeyi okurken acılı sona çok kızdığımı, inanılmaz da şaşırdığımı hatırlıyorum. “Şimdi birileri gelip kurtaracak, işte şimdi biri çıkıp ona sıcak bir aile yuvası verecek” derken Kibritçi Kız köşesinde ölüp gidivermiş, ben de elimde kitapla, tencere ortasında soğan gibi, dünyanın bütün tuzları içime yapışmış halde, kalakalmıştım. O güne kadar sonunda masum çocukların da öldüğü hiçbir hikaye okumamışım demek, Andersen’in hem bana, hem kibritçi kıza çifte zalimlik yaptığını düşünmüştüm.
İngiliz eski film arşivi BFI’da Kibritçi Kız’ın, 1902 senesinde James Williamson çekilmiş kısacık bir filmini buldum. Siyahı beyazı toz toz dağılan, sessiz Ocak sabahları için:
İnanılmaz değil mi?
Görsel: Ivan Bilibin, Güzel Vasilisa masalı üzerine.