Edmée Lepercq’in Calvert Journal‘ın “Women Recollected” projesi için kaleme aldığı yazının çevirisidir. Kültür dünyasının 20. yüzyıldaki unutulmuş öncü kadınlarına ışık tutma şiarıyla yola çıkan projeyle rastlaşmaya, ileriki haftalarda da, yine bu sayfalarda devam edeceksiniz.
Katalin Ladik 1942’de Yugoslavya’nın Novi Sad kentinde (bugünkü Sırbistan) doğdu. 1992’de Budapeşte’ye taşındı ve son 20 yılını Macaristan’ın başkenti Novi Sad ile Hırvatistan’daki Hvar adası arasında geçirdi.
Onlarca yıllık kariyeri boyunca, kolajdan deneysel müzik, performans, fotoğraf, beden sanatı, posta sanatı ve işitsel oyunlara uzanan yoğun ama odağına çok disiplinliliği alan bir pratik geliştirdi. Kâğıtla, sesle ve kendi bedeniyle çalışan Ladik, bu çıktıların çeşitliliğine rağmen, her şeyden önce bir şair olmayı sürdürüyor. Secondary Archive’a “çalışmalarımda hangi malzemeyi kullanırsam kullanayım” diyen Ladik şöyle devam ediyor: “her zaman şiirsel bir mesaj iletirim: Sesimle sesli şiir, görsel çalışmalarım ve kolajlarımla somut şiir ve bedenimle multimedya şiirsel performanslar”. Çalışmalarının bu melezliği ve dile olan sarsılmaz ilgisi, onun bir Yugoslav ve ardından da bir Sırp-Macar olarak ortaya çıkan melez kültürel kimliğinin bir yansıması olarak görülebilir. Ladik bugün, kendi kuşağının önde gelen Doğu Avrupalı neo-avangard sanatçılarından birisi olarak kabul ediliyor.
Özgün Anlar
Novi Sad’daki üniversitede ekonomi okuyan Ladik’in şiirleri ilk olarak 1962’de, avangard Symposiom dergisinde, bir banka asistanı olarak çalıştığı sırada yayımlandı. Kariyerineyse Radio Novi Sad‘da başladı (1963-1977). Burada sesle çalışması onu performansa yönlendirdi; 1977’de Subotica’da Bosch+Bosch tiyatro grubuna oyuncu olarak katıldı ve Yugoslav savaşlarının (1991-2001) başlamasından sadece bir yıl sonraya, 1992’ye kadar orada kaldı. 1976 tarihli Phonopetica albümü onu uluslararası sahneye taşıdı, yurtdışından ünlü ses şairleri -Bob Cobbing, Gerhard Rühm ve Henri Chopin gibi- onu 1977’de Amsterdam’daki Stedelijk Müzesi’nde sahne almaya davet etti. Ladik, 2017 yılında Atina’da da düzenlenen Documenta14’e katıldı. Sanatçıyı temsil eden Budapeşte’deki acb galerisi de 2016’dan beri Ladik’in işlerini sergiliyor.
Belirleyici Nitelikleri
Ladik’in sanatı çok disiplinli olsa da o her şeyden önce bir şair. Şiirin doğal ortamı olan kâğıdı çok sabit bulduğundan onu sık sık başkalaştırıyor veya kullanmaktan kaçınıyor. Sanatı, özellikle de performans sanatı, sesi ve bedeni kişisel ile politik olanın kesiştiği ve üst üste bindiği bir hazne olarak sunuyor. Ladik’in mitleri, kişisel anlatıları ve gündelik nesneleri kullanma amacı feminizimle ilişkili, çünkü bir kadın olarak Doğu Avrupa’daki yerini ve mücadelelerini keşfetme gayesinde. Sosyo-politik konulara her zaman hafif bir dokunuş ve arsız bir mizahla yaklaşan Ladik, Blackshave Poem performansını (1978) da bir “anti-striptiz” olarak adlandırıyor; sahnede tıraş kremi sürer ve iç çamaşırlarını çıkarırken bir yandan da siyah uzun kollu bir gömlek ve siyah pantolon giyiyor ve böylece eril bakışı durduruyor.
Ladik, Yugoslavya’da performanslarında kendi bedenini ses veya metin gibi sanatsal üretimlere de vesile olan özerk bir araç olarak kullanan ilk kadın sanatçıydı. 1970’deki gayda performansı Shamanic Gest, sertleşen Yugoslav siyaseti bağlamında, Doğu Avrupa eylemciliğinde önemli bir andı. Kadınların özgürleşme tarihindeki geri alınamayacak süreçleri sadece Yugoslavya’da değil, iki sanat sahnesi arasındaki ilişkiler yoğunlaştıkça Macar avangardında da harekete geçirdiği düşünülüyor.
Tarz ve Üretim
Ladik, bedenini farklı şekillerde, Doğu Avrupa’daki kadınların rollerini yansıtmak için kullandı. Bazı zamanlar neredeyse tamamen çıplak performanslar sergilerken diğer zamanlarda kostümler, maskeler ve aksesuarlarla kendini gizledi. Doğumla ilişkilenen konular, yeraltı dünyasına iniş, cinsiyetlerin kendileriyle ve birbirleriyle mücadelesi işlerinde tekrarlanan temalar. Genellikle androjenler ve melekler gibi cinsel açıdan belirsiz figürleri kullanırken bunlara cinsiyeti nötralize eden unsurlar olarak tanımladığı başka parçaları da katar. Poemim (1978) adlı fotoğraf performansında, Ladik yüzünü ezilene ve deforme olana kadar cam bir plakaya bastırır. Secondary Archive‘de “Bu yüzler,” diye yazar, “içsel benliğimizi, hepimizde bulunabilen maskeyi yansıtıyor.” Ladik’in eserinde beden, seslendirme (Ladik’in sesi yüksek tonlardan basa kadar değişir), yutma (içe alma) ve çıkarma yoluyla dengesiz hale getirilir; içi dışına çıkarılır ya da tam tersi. Ladik, “Benim sanatım harekete dayalıdır” diye yazar. “Her şey sürekli bir dönüşüm içinde, sonsuz bir değişim içinde, doğada ve evrende.”
Ladik’in 70’lerdeki çalışmaları, Radio Novi Sad’ın ses stüdyosunda bulduğu enstrümanlar ve çıktısı alınmış devrelerden oluşurken, yakın zamandaki işlerinden multimedya performansı Alice in Codeland (2012-2017) gibileri, artık günlük hayatımızda her yerde bulunan QR kodları ve barkodları içeriyor.
Kapak fotoğrafı: Katalin Ladik, Poemim, 1978, fotoğraf: Imre Póth.