Japonya’da akrabasız kalan insanların bir koca, karı, kız çocuğu, torun kiralayabildiği ajanslar var. Bazen gerçek ilişkilerden daha tatmin edici ilişkiler bile ortaya çıkabiliyor.

KÜLTÜR

Japonya’da Kiralık Aile Endüstrisi

Elif Batuman’ın Japan’s Rent-a-Family Industry başlıklı yazısının çevirisidir. İki bölümde yayınlanan yazının devamını buradan okuyabilirsiniz.

 

 

Altmışlarında Tokyolu bir beyaz yakalı, Kazushige Nishida, iki yıl önce yarı zamanlı bir eş ve kız çocuğu kiraladı. Kendi karısı yakın zamanda ölmüştü. Ondan altı ay önce de 22 yaşındaki kızı bir tartışma ertesinde evi terk etti ve bir daha geri dönmedi.

 

Onunla bir Şubat gecesi banliyöde tren istasyonuna yakın bir restoranda buluştuk. Nishida söze, “güçlü biri olduğumu düşünürdüm” diye başladı. “Ama insan kimsesiz kalınca çok yapayalnız hissediyor.” Uzun boyluydu. Hafif bir kamburu vardı. Takım elbisesinin üzerine gri bir kravat takmıştı. Sesi kalındı. Mütevazı ve kibar bir tavrı vardı.

 

Hâlâ her gün imalatçı bir şirketin satış bölümündeki işine gidiyordu. İçmek ya da golf oynamak için birlikte dışarı çıktığı arkadaşları vardı. Ama geceleri tamamen yalnızdı. Zamanla daha iyi hissedeceğini düşünmüştü. Aksine, gittikçe kötüleşti. Konsomatris çalıştıran kulüplere gitmeyi denedi. Kadınlarla konuşmak eğlenceliydi ama gecenin sonunda yine yalnızlık vardı, çok para harcadığın için aptal gibi hissetmek de cabası.

 

Sonra, Japonya’da ikame akraba kiralayan şirketlerden Family Romance (Aile Romansı) hakkında izlediği bir televizyon programını hatırladı. Yaşlı bir kadın, büyük bir hevesle kiralık torunu ile gittiği alışverişten bahsediyordu. Nishida “torun sadece kiralıktı, kadın buna rağmen gerçekten de mutluydu,” diye düşündü.
Nishida Family Romance’i aradı ve akşam yemeğinde ona eşlik edecek bir eş ve bir kız çocuk siparişi verdi. Sipariş formuna kızının ideal yaşını yazdı ve eşinin fiziksel görünümünü tarif etti: 1.50 cm boyunda ve biraz dolgun. Toplam tutar 4 bin yen, yani yaklaşık 370 dolardı. İlk buluşma bir kafede gerçekleşti. Kiralık kız çocuğu, Nishida’nın kendi kızından daha tarz giyinmişti –kendisi İngilizce “sharp” (şık) kelimesini kullandı- eşi ise “sıradan özelliklere sahip orta yaşlı bir kadın” olarak onu hemen etkilemişti. Nishida, başıyla tercümanım Chie Matsumoto’yu işaret ederek “iş kadını gibi görünen Bayan Matsumoto gibi değil,” dedi. Siyah-beyaz kırçıl saçları ve plastik çerçeve gözlükleri ile gazeteci, öğretmen ve aktivist Chie, bu tabiri çevirirken gülmesini tutamadı.

 

Kadın, Nishida’ya ona nasıl davranmaları gerektiğini sordu. Nishida, eski eşinin saçını düzeltmek için yaptığı tipik baş savurma hareketini ve kızının onu oyuncu bir şekilde kaburgalarından dürtüşünü gösterdi. Sonra, kadınlar rollerini oynamaya başladılar. Kiralık eşi ona -tıpkı eski eşi gibi- Kazu diyordu ve saçını sallamak için kafasını savuruyordu. Kiralık kız çocuğu ise onu kaburgalarından dürtüyordu. Dışarıdan bakan biri onları gerçek bir aile sanırdı.

 

Nishida ikinci bir buluşma ayarladı. Bu defa eş ve kız çocuğu evine geldi. Nishida kızla sohbet ederken kadın, Nishida’nın önceki eşinin yaptığı bir krep, okonomiyaki, pişirdi. Sonra hep birlikte akşam yemeği yiyip televizyon seyrettiler.
Bir kere Nishida’nın eski eşinin sevdiği bir başka krep çeşidi olan monjayaki yemek için dışarı çıksalar da, aile yemekleri genelde Nishida’nın evinde devam etti. Dışarıdaki yemek pek de iyi değildi ve Nishida onları daha güzel bir yere mi götürmeliydim acaba diye düşündü. Sonuç olarak onlar misafiriydiler. Tabii bir de şu vardı ki, Nishidalar gerçek hayatta bu güzel yerlerin hiçbirine gitmemişti.
Nishida, bir sonraki buluşmadan önce Family Romance’e ev anahtarının yedeğini göndermeyi akıl etti. O gece işten eve geldiğinde içeride ışıklar yanıyordu, ev sıcaktı, bir eş ve kız çocuk “eve hoş geldin” demek için oradaydı. Nishida o anı hatırlarken belli belirsiz gülümsüyor ve “çok güzeldi” diyor. Kadınlar evden gittikten sonra onlara hasret kalmadığını ama “onlarla tekrar böyle bir zaman geçirmek güzel olabilir” diye düşündüğünü söylüyor.

 

Nishida, onlara hâlâ eski eşinin ve kızının isimleri ile seslense ve yemekler aile yemeği havasında geçse de kadınların bir yerde rol yapmayı bıraktıklarını ve kendi benliklerine geri döndüklerini söylüyor. Kiralık eş bazen gerçek kocası hakkında yakınacak kadar “kiralık aile kabuğunu kırıyor” ve Nishida ona tavsiyeler veriyordu. Rollerin böyle gevşemesi ile birlikte, Nishida kendisinin de “iyi eş ve baba” rolünü oynadığını, kızına pirinç kasesinin nasıl tutulacağını gösterirken çok sefil görünmemeye çalıştığını söyledi. Şimdi, ilk kez gerçek kızı hakkında konuşabilecek hafiflikte hissediyordu – kızı Nishida’nın hiç tanışmadığı erkek arkadaşı ile birlikte eve çıkma kararını açıklayınca geçirdiği şok, tartışmaları ve teması kesmeleri hakkında.

 

Kiralık kız çocuğunun gerçek kız evlat hakkında söyleyecek çok şeyi vardı: yirmilerinin başında biri olarak Nishida’nın kızıyla doğru bir dille konuşmadığını ya da kendisini iyi ifade edemediğini söylüyordu. Bu tarz, kızının ondan özür dilemesini güçleştirmişti ve bir açılım sağlamak Nishida’nın elindeydi. Kiralık kız ona, “kızın onu aramanı bekliyor,” dedi. Bana göre, bu cümle seansta sarf edilmiş bir sözün tuhaf tonuna sahipti. Kiralık kız çocuğunun nasıl ve kim için konuştuğundan Nishida’nın kendisi de emin değilmiş gibi görünüyordu. “Kiralık bir kız çocuğu gibi davranıyordu, ama aynı zamanda gerçek bir kız çocuğunun nasıl hissettiğinden bahsediyordu” diyordu. “Aramızdaki gerçek bir baba-kız ilişkisi olsaydı, bu kadar dürüst konuşmazdı.”

 

Sonunda, kiralık kızı gerçek kızının bakış açısını görmesine yardımcı olmasaydı yapmayacağı bir şeyi yaptı ve kızını aradı. Birkaç denemeden sonra konuşabildiler. Bir gün işten eve geldiğinde merhum karısı için düzenlenmiş olan aile sunağı üstünde taze çiçekler olduğunu gördü. O yokken kızı eve gelmişti.
Garsonun getirdiği mendili elinde katlayıp açarak itinayla “ona eve gelmesini söyleyip duruyorum,” dedi. “Yakında onu tekrar görmeyi umuyorum.”

 

Family Romance’in kurucusu Yūichi Ishii, müşterilerinin hayatında Nishida’nın hayatında olduğu gibi kiralık aileyi gereksizleştirecek sonuçlar elde etmek için kendisinin ve “oyuncuları”nın aktif bir strateji içinde olduklarını söyledi. “Amacım,” dedi “hiç kimsenin bizim hizmetlerimize ihtiyaç duymadığı bir toplum yaratmak.” Otuzlu yaşlarının ortalarındaki bu yakışıklı adam, buluşmalarımızdan birine doğrudan bir TV röportajından çıkıp geldi. Üstünde jilet gibi bir takım elbise ile uyumlu kol düğmeleri ve mavi bir at tasviri olan kravat broşu vardı. Kartvizitinde yüzünün karikatür bir çizimi ile “gerçekliğin sağlayabileceğinden daha fazla zevk” diye çevrilebilecek bir slogan bulunuyordu.

 

Tokyo’da doğan Ishii, babasının meyve pazarlamacısı, annesinin yüzme öğretmeni olarak çalıştığı Chiba kıyısında büyümüş. İlkokuldayken arkadaşları telefon kulübesi etrafında toplaşıp onun sesini bir yetişkin gibi çıkarttığı sahte telefon konuşmalarını dinlermiş; böyle konuşmaları gülmeden yapabilecek tek kişi oymuş. Yirmisinde, bir yetenek ajansı tarafından keşfedilmiş. Model ve figüranlık gibi işlerde çalışmış. Ayrıca, yaşlı bakıcısı olarak düzenli bir işi de olmuş. Bana telefonundan gösterdiği Marilyn Manson ya da çeşitli kadın kılıklarında farklı huzurevi şenliklerinde çekilmiş fotoğraflarında, etrafı mutlu huzurevi sakinleriyle dolu. İshii, insanlara yardım etme duygusunu sevmişti ve huzurevi sakinleri başka tesislere transfer edildiklerinde bile en çok talep edilen bakıcı olmaktan dolayı gururluydu. İşin aslı, zaten bir kiralık torundu.

 

On bir yıl önce, bekar anne olan bir arkadaşı, Ishii’ye kızını gönderecek iyi bir kreş bulmakta zorlandığını çünkü okulların evli ebeveynleri olan çocukları kayırdığını söylemiş. Ishii, bir okul görüşmesinde baba rolünü almayı kabul etti. Görüşme başarılı değildi – kız çocuğu ona aşina değildi ve etkileşimleri donuktu – ama Ishii’de daha iyisini yapmak ve arkadaşının durumunda olan diğer kadınlara yardım edip “adaletsizliği düzeltmek” isteği uyandı. Bu tür bir profesyonel hizmet vermeyi düşünmüş biri var mıdır diye bakınırken Hagemashi-tai adında bir kiralık akraba ajansı ile karşılaştı.

 

“Seni mutlu etmek istiyorum” diye çevrilebilecek Hagemashi-tai, 2006’da evli ve iki oğlu olan orta yaşlı eski bir iş adamı Ryūichi Ichinokawa tarafından kurulmuş. Beş yıl öncesinde, Ichinokawa, Osaka’nın varoşlarında özel bir ilkokulda kendi oğulları ile yaşıt yaklaşık sekiz çocuğun ölümü ile sonuçlanan bir bıçaklama olayından derinden etkilenmiş. Bu gibi olayların nadiren olduğu Japonya’da okullar gerekli rehberlik servislerine sahip değil. Bunun üzerine, Ichinokawa okul rehber danışmanı olabilmek için bir psikoloji kursuna kaydolur ancak, onun yerine, e-mail yoluyla danışmanlık veren bir internet sitesi kurar. Kiralık akrabalar üzerine yoğunlaşır. Birçok sorun birilerinin yokluğundan kaynaklanıyor gibidir, ve genellikle en basit çözüm de bir ikame bulmaktır.

 

Ishii, Hagemashi-tai’ye kaydoldu ama yaşı (26) eş ya da baba rolleri için fazla gençti. Aldığı tek rol düğün konuğu rolüydü. Düğünler kiralık akraba sektörü için bir nimet. Belki de bunun nedeni konuk sayısını dikte eden geleneklerin şehirleşme ve göç artışı, küçülen aileler ve iş güvenliğinin zayıflamasını yansıtacak şekilde değişmemesidir. İşten atılan damatlar, iş arkadaşları ve patronlarını ikame edecek oyuncular kiralıyorlar. Çok fazla okul değiştirmiş insanlar çocukluk arkadaşı kiralıyorlar. Birbirlerini aile sorunları ile uğraştırmak istemeyen yeni nişanlılar boşanmış, hapiste ya da ruh sağlığı iyi olmayan ebeveynlerinin yerine ebeveyn kiralayabiliyorlar. Bir Hagemashi-tai müşterisi sırf nişanlısına ebeveynlerinin hayatta olmadığını söylemek istemediği için ebeveyn kiraladı.

 

Ishii, 2009’da kendi şirketini açmaya karar verdi. Yapılacak ilk iş akılda kalıcı bir isim düşünmekti. Hayali aileye dair deyimleri araştırırken Freud’un kendi ebeveynlerinin sahte, gerçek ebeveynlerinin asil ya da soylu olduğunu düşünen çocuklar üzerine 1909’da yazdığı “Nevrotiklerin Aile Romansı” (“The Family Romance of Neurotics”) makalesine denk geldi. Freud’a göre bu fantezi çocuğun ebeveynleri ile ilgili kaçamadığı, acı veren hayalkırıklığı ile başetme yöntemidir. Eğer ebeveynler küçük çocuklarına sonsuza kadar tümgüçlü, cömert ve yıkılmaz gözükürlerse hiç kimse bağımsızlaşamaz; yine de bu kadar sevilen varlıkların ani ve onarılamaz kaybına nasıl dayanır insan? “Aile romansı”, çocuğun “yeni ve aristokrat” ebeveynler atayarak bu ideale bir süre daha tutunmasını sağlar – ki Freud’un yazdığı gibi, yeni ebeveynlerin mükemmel özellikleri her zaman “mevcut ve mütevazı olanların sahici anılarından türer.” Bu anlamda, çocuk ebeveynlerden “kurtulmaz” da onları “yüceltir” ve ebeveynleri daha iyileri ile değiştirme projesinin kendisi “sadece çocuğun babasının ona erkeklerin en güçlüsü ve soylusu, annesinin ise en tatlı ve sevgi dolu kadın olarak geldiği eski mutlu günlere duyduğu hasretin bir ifadesidir.”

 

Ishii, Family Romance’ı yetenek ajansı ve teknoloji danışmanlığı ile beraber, yedi ya da sekizi sadece Family Romance için olmak üzere, yirmi tam mesaili çalışanla yürütüyor. Serbest çalışan yaklaşık 1200 oyuncunun verisine sahip. Family Romance, gelirinin yaklaşık yüzde yetmişini düğün gibi tek seferlik büyük organizasyonlardan elde ediyor. Geri kalanı Kazushige Nishida’nınki gibi yıllarca sürebilen kişisel ilişkilerden gelebiliyor.

 

Ishii 2009’dan bu yana 100 kadına kocalık yaptığını söyledi. Bunların altmış kadarı hala devam eden işler. Kariyerinin başlarında bir ara aynı anda on aile ile çalışıyordu. Bu, sürdürülebilir bir iş yükü değildi. “Omuzlarınızda başka birinin hayatı varmış gibi hissediyorsunuz,” dedi. O zamandan beri bir oyuncunun aynı anda beşten fazla rolde oynamasını yasaklıyor.

 

İşin risklerinden biri müşterilere bağlı olması. Ishii, kiralık eşleriyle ilişkileri devam eden kadınların yüzde otuz ila kırka yakınının nihayetinde evlenme teklifinde bulunduğunu söyledi. Erkek müşteriler bağımlılık geliştirmeye fazla fırsat bulamıyor, çünkü kiraladıkları eşler güvenlik sebebiyle, erkeklerle nadiren evde buluşuyorlar; Nishida’nın karısı ve kızı istisna oluşturuyorlardı çünkü iki kişiydiler. Genelde, kiralık eş ve partnerlerin müşterilerle yalnız görüşmelerine ve el tutmanın ötesinde bir fiziksel temasta bulunmalarına izin yok.

 

En zorlayıcı bağımlılık vakaları bekar annelerinki. İshii, “onları öylece geri gönderip soğuk bir şekilde ‘hayır, bunu yapamayız’ diyemeyiz, çünkü bu rolü uzun süre oynamak gibi bir sorumluluğumuz var” diyor. Bu gibi durumlarda İshii’nin ilk adımı buluşma sıklığını her üç ayda bire indirmek oluyor. Bu yaklaşım kimileri için işe yarıyor ama bazıları da daha sık buluşmalar için ısrarcı olabiliyor. Nadiren de olsa bazı ilişkileri sonlandırmak gerekebiliyor.

 

Bu kış Tokyo’da hem Family Romance’den hem de Hagemashi-tai’den oyuncularla görüştüm. Düğünlere, spiritüel seminerlere, meslek fuarlarına, stand-up komedi yarışmalarına ve gençlerin taptığı albüm lansmanlarına katılmışlar. Bir kadın yedi yıldır bir adamın eşini canlandırıyormuş: adamın gerçek eşi kilo almış, adam da bunun üzerine arkadaşlarıyla dışarı çıkarken ona eşlik edecek ikame bir eş kiralamış. Aynı oyuncu okul etkinliklerinde fazla kilolu kadınların yerine de geçmiş, kilolu ailelerin çocukları zorbalığa maruz kalabiliyorlarmış. Ichinokawa ve Ishii bana daha bir sürü hikaye anlattı. Kabare kulübünde çalışan bir konsomatris kendisine talip olması için bir müşteri kiralamış. Kör bir kadın bekarlar partisinde yakışıklı erkekleri tespit ettirmek için gözleri gören bir arkadaş kiralamış. Hamile bir kadın erkek arkadaşına bebeği kabul ettirmek için bir anne kiralamış ve genç bir erkek hamile sevgilisinin ebeveynlerinin gözüne girmek için bir baba kiralamış.

 

Evlilik takıntılı ebeveynleri olan bekar pek çok kadın sahte erkek arkadaş ya da nişanlı kiralıyorlar. Eğer ebeveynler, erkek arkadaşı tekrar görmek isterse kadın biraz ağırdan alıp sonra işlerin yürümediğini söylüyor. Ama bazen ebeveynleri idare etmek mümkün olmuyor ve tansiyon yükseliyor. Ishii yılda iki üç kez tamamen sahte düğünler düzenlediğini söylüyor. Tutar yaklaşık beş milyon yen (yaklaşık kırk yedi bin dolar). Bazen gelin düğüne gerçek arkadaşları, iş arkadaşları ve aile üyelerini davet ediyor. Bazen de gelin ve ebeveynleri dışındaki herkes oyuncu. Kiralık “en iyi erkek” genellikle kiralık misafirleri gözyaşlarına boğan bir konuşma yapıyor. Ishii damadı oynarken karmaşık duygular hissediyor. Sahte bir düğün organizasyonu en az gerçek düğün organizasyonu kadar uğraştırıyor, diyor ve müşterisi ile birlikte aylarca hazırlık yaptıklarını söylüyor. Hemen hemen her defasında, diyor, “kadına abayı yakıyorum.” Öpüşmeye gelince; bazı gelinler öpüşme taklidi yapmayı tercih ediyor – öpüşüyormuş gibi görünecek şekilde yanaklarını birbirine değdiriyorlar – bazıları ise gerçek öpüşmede karar kılıyor. Ishii bir filmde oynuyormuş gibi yapmaya çalıştığını söylüyor ama sıklıkla “bu kadınla gerçekten evleniyormuşum gibi hissediyorum” diyor.

 

Family Romance’ın sağladığı hizmetler içinde en çok kafamı karıştıran “kiralık dırdırcı” hizmeti oldu. Dırdırcıları birilerine fırça atmak isteyenler değil; benim tahminimin aksine, “hata yapmış” ve “telafi” için yardıma ihtiyacı olanlar kiralıyorlar. 42 yaşında yumuşak huylu bir fitness eğitmeni, Taishi, bana ilk buna benzer rolünü anlattı. Ellili yaşlarının sonunda bir şirket sahibi olan müşterisi “ileriye dönük motivasyonunu” kaybettiğinden şikayetçiydi. Artık iş arkadaşlarıyla buluşmuyor ya da içmeye gitmiyordu. Onun yerine, sorumluluklarını astlarına devrederek, şirket hesabından golf oynuyordu ya da konsomatris çalıştıran kulüplere gidiyordu. Şirket muhasebecisi bu harcamalardan haberdardı, muhtemelen çalışma arkadaşları da, bu da onu utandırıyordu.

 

Taishi, adamın kendine dair bu düzeyde farkındalığından etkilenmişti. 15 sene üstü olan bir şirket yöneticisini azarlamak da istemediğinden, müşterisine çalışma arkadaşlarıyla buluşmasını ve şirket üzerinden kişisel harcama yapmayı bırakmasını tavsiye etti. Buna cevaben, müşterisi onunla bir yönetici ile çalışanları arasındaki doğru mesafe hakkında uzun bir münakaşaya girdi, Taishi’ye bu ideal mesafeden herhangi bir sapmanın çalışanları rahatsız edeceğini söyledi. Rahatsız olan biri var mı yok mu anlamak için bir buluşmaya gitme fikrini bile reddetti. Lafı gevelerken, Taishi giderek daha fazla sinirlendi ve “madem bizi dinlemeyeceksiniz, neden bizden böyle bir talepte bulundunuz?” diye sordu. Yarı ciddi bir şekilde masaya vurdu. “Problem senin koca kafalılığın” diye bağırdı ve meşrubatındaki pipeti çıkarıp fırlattı.

 

Kiralık dırdırcının öbür yüzünde yer alan kiralık özür özellikle çetrefilli olabiliyor. Ishii bir dizi olası senaryodan bahsetti. Eğer işte bir hata yaparsanız ve huysuz bir müşteri ya da müvekkil süpervizörünüzü görmek isterse, süpervizörünüzü canlandırması için İshii’yi kiralayabilirsiniz. Kendisini bölüm başkanı olarak tanıtan İshii, özür dileyecektir. Eğer özür kabul edilmezse, daha üst düzey bir yönetici rolünde başka bir oyuncu gönderilebilir. Eğer bu üst düzey yönetici de bir sonuç vermezse, bu sefer İshii vicdan azabından kıvranan bir başkan yollayabilir. Böyle durumlar daha da karmaşık hale gelebilir, çünkü gerçek bölüm başkanları ve sorumluları özür dilediklerinin farkında değildirler. Mağdur olan tarafın faili tanımadığı durumlarda, Ishii fail yerine geçiyor, daha sonra fail de Ishii’nin süpervizörüymüş gibi yapıyor. Ishii azarlanırken titreyerek yere kapandığı sırada da gerçek suçlu seyrediyor. Ishii bu sahnelerin insanda gerçeküstü, rüyamsı ve rahatsız edici bir his bıraktığını söylüyor.

 

En stresli olanlar yine de ilişkilerle alakalı özürler. Aldatılmış bir adam bazen karısının sevgilisinden kişisel bir özür talep edebiliyor. İşbirliğine yanaşmayan sevgililere sahip sadakatsiz kadınlar ikame kiralabiliyorlar. Ishii’nin bu gibi durumlardaki taktiği boynuna geçici bir dövme yapmak ve bir yakuza (ç.n. Japon geleneksel suç örgütü üyelerine verilen isim) gibi giyinmek. Ishii bu kılıkla çiftin evine gidiyor ve erkek kapıyı açar açmaz dizlerinin üstüne düşerek defalarca özür diliyor. Buradaki fikir sürpriz, korku ve yağcılık karışımıyla olası bir şiddeti ötelemek. Eğer aldatılan koca sevgilisinin onu aldattığı adam evliyse rakibinin evliliğine zarar verme niyetiyle hem sevgili hem de sevgilinin eşi ile bir buluşma talebinde bulunabilir. Sevgilinin eşi ilişkiyi bilmiyorsa ikamesi kiralanabilir. Tanıştığım bir kadın oyuncu “sevgilinin eşi” rolünü en kötü görevlerinden biri olarak anlatıyor: söz konusu iş sırasında suçlu ve berbat hissetmesi bir yana erkekler belirlenen süreyi aşıp saldırganca bağırıp çağırmaya başlamışlar.

 

Başka bir kiralama ajansı daha özelleştirilmiş bir hizmet sunuyor: “ağlayan yakışıklı erkek temini” anlamına gelen Ikemeso Takkyūbin. Müşteriler istedikleri yakışıklıyı içinde “küçük erkek kardeş”, “sert erkek”, “entelektüel”, “kılıç ustası”, “hibrid ırk”, ve garip bir kategori olarak “dişçi” gibi farklı tiplerin olduğu bir menüden seçiyorlar. Kameraya doğru tuttuğu epey küçültülmüş bir diş fırçasıyla cüceleşmiş ergen kılıklı “dişçi” sonradan öğrendiğime göre gerçekten de diş doktoruydu.

 

Ikemeso Takkyūbin’in kurucusu Hiroki Terai bana ağlama hizmetinin bir başka ticari teşebbüsün yan kuruluşu olduğunu söyledi: toplumsal damgalanmadan kurtulma amaçlı “boşanma törenleri.” Geçtiğimiz dokuz yılda, beş yüz otuz tören düzenledi. (Dört yüzüncü törende bir erkek, bunjee jumping halatına bağlı insan boyutunda bir düğün buketi kostümüne girdi ve müstakbel eski eşi tarafından uçurumdan aşağı itildi.) Genellikle “parçalanan bir evliliği temsil edecek” harabe binalarda gerçekleştirilen törenlerde, evliliğin neden yürümediğinin madde madde anlatıldığı slayt gösterisi de yapılıyor. Şimdiye kadar on beş çift slayt gösterimini izledikten sonra tekrar bir araya gelmiş. Boşanmaktan dolayı utanan bazı kadınlar da törene katılacak kiralık akraba tutmuşlar.

 

Terai bir keresinde bana boşanma törenlerinde ağlayan erkeklerin çokluğu karşısındaki şaşkınlığından bahsetti. “Kadınlar genellikle normaller, ama erkekler feryat figan bağırarak ağlıyorlar” dedi ve sonrasında ne kadar rahatlamış göründüklerini ekledi. Terai, kendisinin de beş senedir ağlamadığını fark edince YouTube’da göz yaşartan video arattı ve sağır-dilsiz babasının ona olan sevgisine karşılık vermeyen bir genç kız hakkındaki bir Tai hayat sigortası şirketi reklamı buldu.Terai ağladı. Üzerinden büyük bir yük kalktığını hissetti.

 

Terai, rui-katsu, yani “birlikte ağlama” diye bir ifade buldu ve şirket takım ruhunu canlandırmak için ağlama seansları yapan yeni bir iş kurdu. Bugün Japonya’da rui-katsu atölyesi düzenleyen bir çoğu Terai’den bağımsız 40 küsur organizasyon bulunmakta. Terai, Fukushima bölgesindeki Iwaki’ye düzenlediği yıllık gezilerde doksan dakikalık şirket seanslarının yanı sıra deprem mağdurları ile rui-katsu atölyesi de yapıyor.

 

Şimdi otuz yedi yaşında olan Terai, çocukluğundan bu yana ağlayan erkeklere yönelik tavrın değiştiğini söylüyor. Deney bu ya, genç kadınlara ağlayan yakışıklı bir erkek hakkında ne düşündüklerini sordu. Kadınların hepsi “erkeğin hassas ve kibar olduğunu düşünürdüm” dedi. Ayrıca rui-katsu’nun bazı kadın katılımcılarından yakışıklı bir erkek gözyaşlarını silerse hizmetin kalitesinin artacağını duyan Terai, insanlara ağlamada yardımcı olması için yakışıklı erkek yollamanın mesleğinin bir gereği olduğunu farketti.

 

Benden bu hizmeti denemem istendi, ben de “kılıç ustası”nı seçtim. Terai onunla buluşmak için beni bir otel lobisine götürdü. (Tercümanım Chie, ağlama seansım için sekiz bin yen değerinde özel bir oda tutmayı reddetmeme şaşırdı. Kılıç ustası benim için yeni olsa da, kamusal alanda ağlamak ne ilk ne de –muhtemelen- son diyerek onu yatıştırdım.) Keskin yüz hatlarına ve müthiş bir duyarlılık ifadesine sahip fidan gibi bir genç olan kılıç ustası, geleneksel Japon kıyafetlerinin modern yorumlarında uzmanlaşmış bir tasarımcının diktiği bir giysi giymişti. Seansımıza bana Fukushima’dan küçük bir erkek çocuğunun tsunamide boğulmuş büyükannesine ve köpeğine yazdığı bir mektup içeren bir çocuk kitabı okuyarak başladı.

 

Terai “ağlıyor musun?” diye sordu. “Ağlaman gerek, yoksa gözyaşlarını silemez.” Serbest modellik de yapan kılıç ustası elinde tuttuğu jilet gibi ütülenmiş mavi beyaz çizgili mendille sabırsızlık içinde yüzümü inceledi. Onlara büyükanne ve köpek cennetteyken mektubu aldıklarında köpek kuyruğunu sallayınca ağlar gibi olduğumu anlattım. Kılıç ustası anlayışla başını salladı ve “köpeğin kuyruğunu salladığı yerde herkes ağlar” dedi.

 

Sonra hep birlikte oğlunun düğününde saksafon çalan bir adamla ilgili bir YouTube videosu izledik. Babanın kanser olduğu ortaya çıkacak diye yüreğim ağzıma geldi. Birden, video bitti. Kötü hiçbir şey olmadı. Ama kafamı kaldırdığımda mükemmel bir gözyaşının kılıç ustasının çenesine doğru süzüldüğünü gördüm. Chie de ağlıyordu. Terai gözlerini gerçekten yaşartan anın damadın kız kardeşlerinin saksafon solosuna eşlik etmek için hazırladıkları gizli piyanonun ortaya çıktığı an olduğunu söyledi.

 

Terai, kılıç ustası benim gözyaşlarımı silerken fotoğrafımı çekmekte ısrarcıydı. “Sadece üzgün görünmeye çalış” dedi. Bakışlarımı yere indirdim, o sırada kılıç ustası elinde mendil bana doğru uzandı. Bana ağlama hizmeti için girdiği seçmelerin bir haber programı tarafından kaydedildiğini söyledi. Kamera için ağlayamamış, küçük düşmüştü: “göz pınarım yaşla doldu ama dışarıya taşmadı.” Terai “gözyaşı aşağıya doğru süzülmeli,” dedi ama kılıç ustasına bir şans daha verdi. “O zaman ağlayamadı ama onun ağlayan yüzünü hayal edebiliyordum” dedi. “Ve onu ağlarken gördüğümde kesinlikle haklı olduğumu anladım.”

 

 

Ana görsel: Javier Jaen

YAZARIN DİĞER YAZILARI

KÜLTÜR

YJaponya’da Kiralık Aile Endüstrisi – 2
Japonya’da Kiralık Aile Endüstrisi – 2

Karşılıksız sevgi görmek ödeme yapmadan mümkün mü?

MEYDAN

YErotiğin Olanakları
Erotiğin Olanakları

Erotik olan, onu göstermekten korkmayan ve azıyla yetinmeyen kadın için kışkırtıcı ve yenileyici bir güçtür.

KÜLTÜR

YCinsel İstismardan Hayatta Kalan Bir Blogger’la Röportaj
Cinsel İstismardan Hayatta Kalan Bir Blogger’la Röportaj

Çocukken olanları nasıl konuşmalı? Bir blogger'la söyleşi...

MEYDAN

YBir Erkeğin Acıklı İsyanı
Bir Erkeğin Acıklı İsyanı

Beni aldattı, namusumu kirletti. Evlendiğimizde de kız değildi. Bunların araştırılmasını istiyorum.

Bir de bunlar var

Patriyarkanın “Uyuttuğu” Kadınlar: Feminist Eleştirinin Bir Meselesi Olarak Uyku
Amy Winehouse: “Benden daha güçlü olmalısın!”
İlimiz Denizli 3: Denizli Anadolu Lisesi

Pin It on Pinterest