Geçtiğimiz hafta çarşamba günü Fransa’nın Lyon şehrinde feministler Roman Polanski’nin J’accuse (An Officer and a Spy) filmini gösteren sinema salonu Comoedia’yı protesto etmek için bir eylem gerçekleştirdiler. Comedia’nın vitrinine yapıştırdıkları afişlerde “Tecavüzcü Polanski Fail Sinema İşbirlikçi İzleyiciler”, “Polanski: Cezalandırılmamış Çocuk İstismarcısı”, “Ben İstismar Ediyorum Siz Finanse Ediyorsunuz” ifadelerinin yanı sıra Polanski’yi suçlayan 12 kadının adlarının ve olayların yaşandığı dönemki yaşlarının listesi var. Eylemi düzenleyenlerin çeşitli sosyal medya hesaplarından yaydıkları mesaj da şöyle: “Polanski tarafından tecavüze ve cinsel saldırıya uğramış kadınların beyanına inanıyoruz. Polanski’nin sinema endüstrisi, izleyiciler ve politikacılar tarafından aldığı desteği normalleştirmeyi reddediyoruz. Yürütülen #boycottpolanski hareketine rağmen J’accuse filminin ve yönetmeninin European Film Awards ve Prix Lumières tarafından yüceltilmesini öfkeyle takip ediyoruz. Film iki yarışmadan da diskalifiye edilmelidir.”
Fransa’da pek çok feminist kolektif Polanski’nin son filmi J’accuse’e yönelik boykot çağrısı yaptı ve filmi gösteren sinema salonlarını protesto etti.[1] Boykot hareketinin güçlenmesinin sebebi, J’accuse filmi Fransa’da vizyona girmeden birkaç gün önce Polanski’yi ifşa eden kadınların arasına bir yenisinin daha eklenmesi. Fransız fotoğrafçı Valentine Monnier, 8 Kasım günü Le Parisien gazetesinde yayımlanan bir mektupla, 1975 yılında 18 yaşındayken o zamanlar 42 yaşında olan Roman Polanski’nin kendisine fiziksel şiddet uyguladığını ve tecavüz ettiğini açıklamıştı. Ne Polanski’yi suçlayan başka kadınlarla birlikte ne de #metoo sırasında konuşmamış olan Valentine Monnier, 44 yıllık sessizliğini bozmasının sebebinin J’accuse filmi olduğunu anlatıyor.
Fransa tarihinde önemli bir olay olan Dreyfus davasını konu alan J’accuse, Alman ordusuna muhbirlik yapmakla suçlanıp 1894 yılında haksız yere hüküm giyen Yahudi asıllı bir Fransız subayının hikayesi. Film adını Émile Zola’nın 1898 yılında dönemin cumhurbaşkanına yazdığı ve Yüzbaşı Dreyfus’un masumiyetini savunduğu J’accuse! (İtham Ediyorum!) başlıklı metinden alıyor. Valentine Monnier, Polanski’nin bu mağduriyet hikayesi aracılığıyla kendisini aklamaya çalıştığını savunuyor. Üzerindeki cinsel saldırı ve tecavüz suçlamaları ile Dreyfus davası sürecinde Alman yüzbaşına yöneltilen iftiralar arasında paralellik kurduğunu, kendisini yargı ve basın organları tarafından haksız yere suçlanmış bir kurban olarak gösterdiğini söylüyor. Valentine Monnier’nin üzerine bastığı nokta aslında her büyük erkek sanatçı ifşasından sonra gelen “sanatçıyla sanatını ayırarak bakmak gerek” argümanı. Feminist sinema eleştirmeni İris Brey Valentine Monnier’nin ifşasından sonra Médiapart’ta yayınladığı makalesinde Polanski davasında sanatçıyla eseri ayırmanın imkansızlığından bahsediyor. J’accuse filminin basın bültenini alıntılayan Brey Polanski’nin bu filmi kendi çektiği “zulümlerden” yola çıkaran kurguladığını açık açık söylediğini aktarıyor.
Valentine Monnier’e ilk büyük destek, 12 yaşından 15 yaşına Christophe Ruggia tarafından düzenli olarak cinsel saldırıya maruz kaldığını kısa bir süre önce açıklayan Adèle Haenel’den geldi. Monnier’nin kendinden güçlü bir adamı ifşa edebilmiş olmasına duyduğu hayranlığı ifade eden oyuncu Haenel, Fransız fotoğrafçının tanıklığını okuduktan sonra derinden sarsıldığını ve kendisini tamamıyla desteklediğini söylemişti.
Adèle Haenel ve Valentine Monnier’nin çok yakın zamanlarda yaptığı bu iki ifşaya sinema dünyasından gelen tepkiler ise birbirinden çok farklı. Le Monde gazetesi 11 kasım tarihli haberinde Fransız sinemasının Valentine Monnier’nin açıklamaları karşısında sessiz kaldığını belirtmişti ve Adèle Haenel’e gelen sayısız destek mesajıyla arasındaki tezatlığa dikkat çekmişti. Monnier’nin ifşasına rağmen J’accuse ve Polanski sinema dünyasından büyük destek almaya devam ediyor.
[1] Protesto eylemlerinin tamamı J’accuse Polanski isimli twitter hesabından takip edilebilir.