Geçtiğimiz hafta yapılan referandumla, İrlanda %62’lik bir oy çoğunluğuyla eşcinsel evliliklere “Evet” dedi. 1993’e kadar homoseksüelliğin “yasadışı” olduğu ülke böylece, eşcinsel evlilikleri halk oylamasıyla onaylayan ilk ülke oldu. Hükümet ortağı Fine Gael’i referanduma sürüklemeyi başaran İşçi Partisi ise çoktan zaferi sahiplendi, bir yandan da İrlanda en büyük Onur Yürüyüşü’ne hazırlanıyor ancak kazanımlarımları kutlamadan önce Evet Kampanyası’na daha incelikli bakmakta bir fayda var.
Evet kampanyası, 1995’te yapılan ve %51’lik çoğunlukla referandum sonucu tanınan boşanma hakkından sonra en başarılı kampanyalardan biri oldu. Önceki referandumlardan farklı olarak eşcinsel evliliklere evet kampayası, merkez ve taşra zıtlaşmasını da sarstı. Boşanma ve kürtaj referandumlarında karşılaşılan Dublin onayı ve karşısında kırsal “ret” ayrılığı, eşcinsel evlilikler konusunda geleneksel olarak muhafazakar bilinen bu bölgelerin de %80-90 çoğunluğa ulaşan “Evet” oylarıyla değişmişe benziyor. Evet Kampanyasına dahil olanlar ise genelde gençler, kadınlar ve işçiler. Avrupa Birliği’nin kemer sıkma politikalarıyla birlikte halihazırda politize olmuş bu kitlenin, Evet Kampanyası için temel sloganı “Eşitlik” idi ama kampanyaya destek veren fikirler arasında muhafazakar kesimlerin “Aile, toplumun temelidir.” gibi söylemlerinin de olduğunu da not düşmek gerek.
Bir diğer önemli nokta, artık eşcinsel evliliklerin yasal olduğu ülkede kürtaj hizmetlerinin sunulmasına ilişkin yasakların sürmesi. Kürtaj, İrlanda’da son 30 yılda beş kez farklı yasal iyileştirmeler için referanduma sunuldu. 2012’de düşük yaptığı için hastaneye başvuran ve kürtaj talebinde bulunan Savita Halappanavar’ın ölümünden sonra 2013 yılında son bir değişikliğe gidildi. Savita, bebeğin kalp atışlarının devam ettiği gerekçesiyle kürtaj olamamış ve bu sebeple hayatını kaybetmişti. İrlanda anayasasının 8. Maddesi doğmamış çocuğun yaşam hakkını tanıyor ve bu hakkın korunması prensibini savunuyor. “Doğmamış çocuğun yaşam hakkı”, Savita’nın hayatını almıştı.
Bu 8. Madde bugün hala yürürlükte. Yapılan değişiklik sonucunda, kürtaja yalnızca ensest, tecavüz ve sağlığı tehdit eden bir durumun olması halinde izin veriyor. Ancak istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması prosedürü, yani talep üzerine kürtaj hala İrlanda’da hala yok. Bu sebeple, istenmeyen gebeliklerini sonlandırmak isteyen kadınlar kürtaj olabilmek için Britanya’ya gidiyor. Her gün ortalama 12 kadın bu seyahati gerçekleştiriyor. Kadınların bu yolculuğunu temsilen, İrlandalı feminist örgüt ROSA, geçtiğimiz aylarda bir eylem yaptı. Trenle Kuzey İrlanda’ya seyahat eden kadınlar, oradan kürtaj ilaçlarını alıp İrlanda’ya getirdiler. Yolculuğun kısa bir videosu:
The Abortion Pill Train from Socialist on Vimeo.
Ancak gerçek şu ki, birçok kadın bu yolculuğu böylesi bir dayanışma içinde gerçekleştirmek bir yerde dursun; gizli saklı ve tek başına yapmak zorunda kalıyor. Ve takdir edersiniz ki, bu ne medyatik, ne de eğlenceli bir yolculuk. Tren bileti alamayan veya İngiltere’de kürtaj masraflarını karşılayamayacak düşük gelirli kadınlar ise istemedikleri gebeliklerine devam etmek zorunda bırakılıyorlar. Yasaklar bir kez daha düşük gelir gruplarından kadınları ve gelir sahibi olmayan genç kızları vuruyor.
Evet kampanyasının başarısı garip bir ikilemi ortaya çıkarıyor. Bir yandan farklı cinsel kimlikleri tanıyan bir irade varken, bir yandan da bunu “evlilik” kurumu içine sokmak isteyen ve yalnızca burada meşru gören muhafazakar bir damar söz konusu. Zira ne “Evet” ne de “Hayır” kampanyası eşcinsel kimlikleri konuşmuş da değil. Temel tartışmalar eşit vatandaşlık, aile kurmak, çocuk edinmek vs. üzerine. Çerçevesini devletin çizdiği, sınırlarını kilisenin belirlediği, eşit ama değil bir söylem. Eşcinseller bizim geleneksel kurumlarımızın içine girebilirler ama kadınlar asla oradan çıkamazlar diyen inatçı ve ilkel bir akıl. Bir yandan da bizim söylediğimizi geri çevirip bize söylüyor sanki, özel olanı politik kılmaktansa, politikayı özel alanın içine hapsediyor.
Yine de umut veren bir şey var, o da kadınların asla vazgeçmemesi! Bu zoraki kürtaj turizmi, kürtajın ahlaki veya politik bir tartışma olmaktan ziyade, bir gerçeklik olduğunu ortaya koyuyor. İrlandalı feministler, eşcinsel evlilik referandumunun rüzgarıyla “eşitlik” sloganın içinde kendilerine bir yer arıyorlar.
(Ana görseldeki pankart: Rahim miyiz Kadın mı?)