İklim krizinin dünya çapında yerinden ettiği insanların %80'ini şimdiden kadınlar oluşturuyor. İklim adaleti evrensel bir feminist meseledir.

MEYDAN

İklim Mücadelesinden ve Birbirimizi Kurtarmaktan Daha Büyük bir Feminist Amaç Yok

 

Fatima Bhutto’nun 22 Mart 2023’te The Guardian’da yayınlanan yazısı ChatGPT desteğiyle ve Hülya Biler’in katkısıyla Ekin Levent tarafından çevrilmiştir.

 

 

Geçen yıl memleketim Pakistan’ı sel bastığında özellikle kadınlar mustarip oldu. Bu, dünya çapında da geçerli bir durum.

 

Geçen yaz Pakistan’ın üçte biri sular altında kaldı. Dünya nüfus sıralamasında beşinci gelen ülkem, sular altında kaldı. İki milyon ev yıkıldı, binlerce dönüm tarım arazisi sular altında kaldı ve gıda kuşağında yer alan bir bölge olan Sindh’teki ekinlerin %90’ı zarar gördü. Binlerce kilometrelik yol kullanılamaz hale geldi, bir milyon besi hayvanı öldü, hastaneler, okullar yok oldu ve 30 ila 50 milyon insan -ki bu sayı Kanada veya İspanya nüfusuna eşdeğerdir- yerinden oldu ve mülksüz kaldı.

 

Bu kabusu Pakistan’a yaşatan, iklim kriziydi. Pakistan, Arktik kutupların ardından en fazla buzulu barındıran ikinci ülke ve küresel ısınma yüzünden buzullar eşi görülmemiş ve zaptedilemez hızda eriyor. Buzul erimesi, Dünya’nın ısınan ikliminin bir diğer sonucu olan düzensiz muson yağışlarıyla birleşerek kıran taşkını denilen bir felakete yol açtı.

 

Pakistan’da geçen yaz yaşananlar olacakların sadece can sıkıcı bir habercisiydi. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporu, aşırı hava olaylarının küresel güneydeki insanların “yerinden edilmesini giderek arttırdığını” belirtti. Ancak kuraklık, sel ve yangın kürenin kuzeyi için de kapıda ve bu sadece bir zaman meselesi.

 

​​Ben Pakistanlıyım, Kabil’de doğdum ve yarı Afganım. Büyükannem İranlıydı, bense Suriye’nin Şam kentinde büyüdüm. Müslüman bir kadınım; Müslüman dünyasında ve Asya’da doğup büyüdüm. Şu anda kadınlar için iklimden daha acil bir mücadele yok. İklim krizi, kadınları dünyadaki her şeyden daha fazla etkileyecek – kürtaj hakkının önüne konan engellerinden, baskıcı hükümetlerden, düşük maaşlardan bile daha fazla. İklim krizinin dünya çapında yerinden ettiği insanların %80’ini şimdiden kadınlar oluşturuyor. İklim adaleti evrensel bir feminist meseledir. Bugün birbirimizi ve gezegeni kurtarmaktan daha büyük feminist bir amaç yok.

 

Kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Water Aid (Su Yardımı) hesaplarına  göre, Pakistan’da yaşanan kıran taşkını afetlerinin yol açtığı tahribat her kesimi adeta demokratik bir şekilde etkilediği halde, bu afetlerden her bakımdan en çok zararı gören kadınlar oldu. Sel sırasında yaklaşık 700.000 hamile kadın doğum öncesi sağlık hizmetlerinden yoksun kaldı. Bu kadınlar kendileri ve yeni doğan bebekleri için besine, güvenliğe ve temel sağlık ihtiyaçlarına erişimden mahrum kaldı. Sel sırasında düşükler çarpıcı biçimde arttı. Yaşanan anksiyete ve travma yetmezmiş gibi, regl olan genç kadınlar hijyenik malzemelere erişemedi ve selden etkilenen bölgelerdeki kadınların yaklaşık %70’i, tuvaletlere erişemedikleri ve temiz pedler yerine kirli bezler kullanmak zorunda kaldıkları için idrar yolu enfeksiyonlarına yakalandı. İklim krizi zenginleri ve yoksulları, eğitimlileri ve okuryazarlığı olmayanları, kentlileri ve kırsal kesimde yaşayanları, güzelleri, cesurları, yalnızları toptan etkileyecek ama küresel güneyde en büyük yükü taşıyanlar kadınlar ve kızlar olacak

 

Yapılan en az bir araştırmaya göre, afet sırasında kadın ve çocukların ölme olasılığı 14 kat daha fazla. Bunun bir nedeni, acil durumlarda sıklıkla ellerinde en az kaynak bulunan grubun onlar olmaları. Fakat buna ek olarak, cinsel şiddet tehdidi aşırı hava olayları sırasında tavan yapıyor – Birleşmiş Milletler, Uganda’daki kuraklıkla birlikte ev içi şiddet ve cinsel istismarın arttığını tespit etti. Pakistan’daki sel felaketleri ve Bangladeş’teki siklonlar sadece anne sağlığı krizlerine değil, aynı zamanda kadına yönelik artan şiddete de sebep oldu. Hal böyleyken, küresel fonların sadece %0.01’i kadınlar ve iklim değişikliğine yönelik girişimlere harcanıyor. Bu konuya ne kadar az dikkat verdiğimizi düşünmek dehşet verici.

 

Zaten savaş ve işgal yüzünden yerle bir olan Afganistan, geçtiğimiz yaz da sel felaketlerinden zarar gördü. Bugün ülkenin %95’inin yeterli gıdası yok ve BM temsilcilerine göre, Afganlar “eşi benzeri görülmemiş boyutlarda” bir açlık kriziyle karşı karşıya. Yine aynı temsilciler, kadınların sorumluluğundaki hanelerin hemen hepsinin amansız bir açlıkla yüz yüze olduğuna dikkat çekiyor.

 

İklim değişikliği, bizi bekleyen dehşetleri anlatmak için fazla yumuşak bir kelime. İklim değişikliği adlandırması bilerek seçildi, ki durum olduğundan daha az korkutucu ve daha az acil bir mücadaleymiş gibi görünsün. George W. Bush yönetimine endişe verici “küresel ısınma” teriminden uzaklaşması ve tamamen hijyenik “iklim değişikliği” terimini benimsemesi konusunda tavsiyelerde bulunan Cumhuriyetçi stratejist ve anketçi Frank Lutz, durumun aciliyetine dikkat çeken farklı bir dilin gerekliliğini kabul ediyor artık ama olan oldu. The Guardian, üç yıl önce yazı tarzını güncelledi ve şimdi genellikle “iklim krizi,” “iklim acil durumu” veya “iklim çöküşü” terimlerini kullanıyor, fakat son raporlar göz önüne alındığında, elimizdeki felakete karşı daha da radikal adlandırma ve silahlara ihtiyacımız olduğu aşikâr.  IPCC bu hafta iklim krizi için bir “son uyarı” yayınladı. Dünyanın önde gelen iklim bilimcileri, dünyada bir devri sona erdirecek olan artan sera gazı emisyonları karşısında hızlı ve radikal olarak harekete geçilmesi çağrısında bulunuyor.

 

Yakında dünyanın her yerinde yangınlar çıkacak. Ya da seller yaşanacak. Açlık veya susuzluk kapıda. Ve şayet küresel güney harekete geçmek için yeterince seksi bulunmuyorsa bile -sonuçta iklim felaketi akılda kalıcı bir hashtag’le anılmayacak- o zaman başka birçok örnek de mevcut.

 

2020’deki Avustralya yangınları, 3 milyar hayvanın ölmesine veya zarar görmesine neden oldu. Modern tarihin en feci doğa felaketlerinden biri olarak adlandırılıyor. Yaban hayatı yok olduğunda, dünya sadece yaşamdan değil, ihtişam ve masumiyetten de yoksun kalır. Hayvanlar soylarının tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kaldıkları, doğal yaşam alanlarını kaybettikleri ve aşırı fizyolojik stres altına girdikleri zaman hasta olurlar. Ve onlar hasta olduklarında, biz de hastalanırız. Pandemiler ortaya çıkar. Hasar sonsuzdur. Bu ay araştırmacılar, 2020 yangınlarında atmosfere salınan dumanın ozon tabakasını %5’e kadar azalttığını buldular.

 

Bilim insanları 44 yıldır Antarktika deniz buzunu izliyorlar. Bu ay, Antarktika deniz seviyeleri kaydedilmiş en düşük seviyeye düştü. İklim çöküşü dünyanın her yerinde korkunç yıkımlara neden olurken, dünyanın en büyük petrol şirketi Suudi Aramco, 2022’de 161 milyar dolarlık kâr elde etti, ki bir petrol ve gaz şirketinin şimdiye dek kaydettiği en yüksek yıllık kâr oranıydı bu. Neredeyse %50 oranında artan bu beklenmedikkazanç, Suudi Arabistan’a ait şirkete Shell, BP, Exxon ve Chevron şirketlerinin toplamından daha fazla kazanç getirdi. İklim adaleti sadece feminist değil, varoluşsal bir meseledir. Bu tam anlamıyla hayatımızın mücadelesi. Ve zamanımız tehlikeli bir şekilde tükeniyor.

 

“Kıyamet elçisi” olarak adlandırılan Mike Davis’in geçen yıl ölmeden önce söylediği gibi, “Ümitsizlik bir işe yaramaz. Sonuçta bizi ayakta tutan birbirimize olan sevgimiz ve ne kadar mutlak görünürse görünsün sonucu kabul etmeyerek başımızı eğmeyişimizdir. Sıradan insanların yapması gereken budur. Birbirinizi sevmelisiniz. Birbirinizi savunmalısınız. Savaşmalısınız.”

 

 

Ana görsel: Nalan Yırtmaç, Disastercity/Afetşehir, tuval üzerine akrilik ve stencil, 100 x 100 cm, 2012, sanatçının izniyle

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bir de bunlar var

“Şiddet Önleme Merkezleri” Şiddeti Neden Önleyemiyor?
zor’da olmak, zor’da kalmak anlamına gelmez her zaman için
Bir Kişi Daha Eksilmemek İçin

Pin It on Pinterest