Uyan, kahve koy, sigara yak, Twitter’a gir, Instagram’a bak, gündemi yakala, evden çık, işe git, işten çık, markete git, buna zam, şuna zam, evet ona da zam, eve gir, gündemi yakala, sigara yak, uyu, uyan, sigara yak, gündemi yakala, gündemi yakala, gündemi yakala…
Sosyal medya detoksu? Alâ!
Huyumdur; ne zaman günlerin getirdiği benim için baskı, zulüm ve kan olmaya başlasa kapatırım bütün sosyal medya hesaplarımı. 90’lar şarkılarından oluşan playlistlerimi koyarım elimin altına. 80’ler, 70’ler, 60’lar. Baskı, zulüm ve kanın oranı arttıkça daha eskilere giderim. Ne kadar uzaklaşırsam o kadar iyi. Alırım telefon ekranını kaydırırken biriken kitaplarımı da yanıma. Mis! Huyumdur işte. Huyum kurusun!
Açtım kitabımı, okudum cümleyi:
Rock erkek müziğidir; tartışmasız, kuşkusuz ve kesinlikle erkek müziğidir.
Tansiyonum mu çıkıyor? Gözlerim mi kararıyor? Beğendim mi yaptığımı? HUYUM KURUSUN!
Alıntıladığım cümle Fırat Kutluk’un Müzikte Cinsellik ve Toplumsal Cinsiyet kitabında geçiyor. Bölümün adı “Rock Erkek Müziği midir?” Kutluk, 75 kişilik bir grup üzerinde yaptığı araştırmasını ve sonuçlarını anlattıktan sonra şöyle bitiriyor:
Sohbet ortamında kadının rock’ta asla yeri olmadığını savunanların, söz konusu akademik bir sorgulama olduğunda oldukça çekingen davranmaları, çalışmanın ana kısıdı sayılır. Araştırmanın rock müziğin erkek müziği olmadığı yönünde sonuçlanacağı zaten beklenen bir durumdur. Bölümün son cümlesi benim bu konuda ne düşündüğüm olmalı kuşkusuz:
Rock erkek müziğidir; tartışmasız, kuşkusuz ve kesinlikle erkek müziğidir.[i]
Kaç, kaç, kaç! Tamam Cansu, tamam. Bu sadece bir cümle. Derin bir nefes al. 90’lar playlistin yanında. Rock müzik yapan kadınları düşün. Sakinleeeş. Şebnem Ferah… Nefes veeer. Özlem Tekin… Nefes aaal. Buket Doran… Veeeeeer. Evet, tamam! Sakin ol; hâlâ güvendesin! “Volvox”, evet evet, “Volvox”![ii] Açalım bakalım eski şarkıları, eski fotoğrafları, eski röportajları… Hâlâ kaçabilirsin… Oh! Buldum bir fotoğraf! Nefes aaaaal… Ama bu fotoğraf? Bu fotoğrafta Şebnem Ferah’ın elinde neden bir tuzluk var ve bu fotoğraf neden bir mutfakta çekilmiş? Yok, kaçamıyorum. Kaçmayacağım! Huyum kurusun!
***
S. Reynolds ve J. Press’in Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan ve Türkçeye Seks İsyanları: Toplumsal Cinsiyet, Başkaldırı ve Rock’n’Roll olarak çevrilen kitabında dişi rock isyanının tarihi dört stratejiyle açıklanır.[iii]
İlki “bir erkeğin yapabildiği her şeyi bir kadın da yapabilir” iddiasındadır. Bu stratejiye göre kadınların müzikal anlamda başarısı “erkek gibi” davrandıkları, kadınsılıklarından uzaklaştıkları oranda artar. Bu tavırla “kulübe” dahil edilirler. Şimdi Volvox’un grubun ilk zamanlarını nasıl anlattığına bi bakalım:
Volvox, kız grubu olduğu için başlangıçta tepkiyle karşılaşmış. Grup elemanları, “Kızlar ne kadar iyi çalabilir ki…’ önyargısıyla konsere gelen seyirciye bizim de iyi müzisyen olabileceğimizi kabul ettirmek hiç de kolay olmadı” diye anlatıyorlar o günleri. Volvox’un asıl amacı iyi bir rock topluluğu olarak kendilerini kabul ettirmek. “Bu düşünceyle ilk başlarda makyaj bile yapmıyorduk. Ama sonradan seyircinin karşısına erkek gibi çıkmanın yanlış olacağını düşündük” diyorlar.
Laneth dergisine verdikleri röportajda da makyaj ve “erkek gibi” görünme tutumu karşımıza çıkıyor:
Makyaj ve dekolte konusuna gelelim. Volvox, ilk zamanlar konserlere özellikle makyajsız ve erkek görünümlü çıkarmış. Çünkü “kötü müziklerini görünümle kapatıyorlar” türü lafların çıkartılmasını istemiyorlarmış.
Bahsedilen dört stratejiden ikincisinde kadın müzisyen, “erkek gibi” bir tavır göstermek yerine “kadınsılığı” içerisinde bulunduğu rock dünyasına işlemeye kalkar. Söz konusu olan “eşdeğer bir dişi kuvvet”tir. Bu şekilde hem imaj onaylanmış olur hem de rock dünyasındaki varlık “makbul” görünür. Bu stratejinin getirdiği riskin kadına yüklenen duygusallık, anaçlık, hassasiyet gibi rolleri sürdürme ihtimali olduğu iddia edilir. Laneth dergisi için yapılan röportajdan devam edersek:
Ama son zamanlarda Volvox’u makyajlı görüyoruz. Acaba çok mu hata yapıyorlar da görünümleriyle kapatıyorlar? Tabii ki hayır! “Bizim için başkalarının ne düşündüğü önemsiz. Kendimizi o gün nasıl hissedersek öyle çıkıyoruz. Makyaj ve dekolte konusunda bir saplantımız yok. Ve bunları kesinlikle hata örtmek için kullanmıyoruz.[iv]
Reynolds ve Press üçüncü stratejiyi “bir giyinme ve soyunma stratejisi” olarak açıklar: “Dişiliğe değin imajları ve ikonografiyi selamlar, ama bunu daha geçici, postmodern bir tarzda yapar. Bu sanatçılar açısından kadınsılık sabit bir özellikler kümesi değil, daha ziyade takılacak ve takınılacak maskeler ve tavırlar gardırobudur.” Bu stratejiye yönelen eleştiri ise giyinme ve soyunma üzerine kurulan bir performans alanının müzisyeni sahicilikten uzaklaştıracağı yönündedir.
Yapılan röportajlardan birinde de Volvox’tan beklenen budur:
Deri ceketli, yırtık kotlu, dağınık saçlı uçuk amazonlar… Tanışmadan önce Volvox’çuları kafamızda böyle canlandırdığımızdan olacak, bize kapıyı açtıkları ilk anda sessiz bir şaşkınlık yaşıyoruz.
Karşımızda duran dört sevimli genç kız, sade giyimleri ve ölçülü tavırlarıyla tipik birer “iyi” üniversite öğrencisi görünümünde.[v]
Dördüncü strateji ise sancılı bir gerilimden bahseder. Kadın olmak ve kadınsılık kurmacası arasında parçalanmanın gerilimi: “Bu strateji bizzat kimlik fenomenine isyan etmektedir, dolayısıyla dişi isyanın belki de en radikal (ama aynı zamanda en tehlikeli ve kendi kendini bozguna uğratmaya eğilimli) biçimidir. Bu isyan kimlik etrafında değil, süreç temelinde örgütlenen bir yaşam demektir; zaman zaman bahtiyarlık verecek kadar özgürleştirici olan bu yaklaşım, aynı zamanda sabit kimliklere ve açık seçik dile getirilmiş bildirgelere yaslanan bir dünyada etkililiğin ve eylemin karşısında yer alır.”
Bahsedilen bu gerilimin sancısını grup üyelerinin sadece röportaj sorularıyla mücadele ederek verdiği aşikâr. Zira Laneth dergisiyle yapılan röportajda grup üyelerinin gerçekten iyi rock müzik yaptıklarına insanları ikna edebilmek için yaptıkları makyaj üzerine düşünmeleri gerektiği gerçeğiyle yüzleşmiyoruz sadece. Hıbır–Laneth–Tempo dergilerinin ortaklaşa olarak “Yılın Oscarları” ödülü verdiklerini, bu ödüller arasında “En Seksi Kadın” kategorisi olduğunu ve röportajın yapıldığı dönemde dört Volvox üyesinin de beş kişilik aday listesinde olduğunu öğreniyoruz mesela. Ya da 1994’te ROCK! dergisinde yapılan röportajda grup üyelerine “Sahnede olmanın avantajını kullandınız mı? Mesela çalarken barın bir ucundaki çocuğu gözünüze kestirip ‘Ben bunu götürürüm’ yaptınız mı?” sorusuyla karşılaştıklarını görüyoruz.
Nefes aaaal… Nefes veeeeer… Tamaaaaam, şimdi sakince son sözünü söyle:
Volvox, üyeleri hem kadın hem de müzisyen olarak kendilerini bulma yolculuklarının başındaki genç kadınlardan oluşan, müzikal anlamda “amatör” denebilecek, ömrü kısa süren bir rock grubuydu. Grubun ömrü uzun da olsa, kısa da olsa, hayatlarına müzikle ya da müzikten uzak devam etseler de sancı ortak, sancı aşikâr:
Belli ki birileri hâlâ kadınların amasız, fakatsız, müzikte janrasız her yerde olduğunu kabullenemeyip bu pilav daha çok su kaldırır sanıyor. Oysa biz tencereyi çoktan ocaktan aldık, mükellef bir sofraya oturduk, o pilavı da afiyetle yedik efendim.
Size tuzu az mı geldi? Şebnem Ferah’ın elindeki tuzluktan eklersiniz, bi zahmet! Huyumuz kurusun!
[i]Fırat Kutluk, Müzikte Cinsellik ve Toplumsal Cinsiyet, İstanbul: h2o Kitap, 2016.
[ii]1988 yılında Şebnem Ferah tarafından Bursa’da kurulan ve ilk başta Şebnem Ferah ile birlikte Arzu Kaprol (klavye), Duygu Karpuz (gitar), Gül Ağırca (davul) ve Ebru Bank’ın (bas gitar) yer aldığı Volvox’un yolu, dağıldıkları 1994 yılına kadar Özlem Tekin (klavye ve vokal) ve Buket Doran (bas gitar) ile de kesişmiştir.
[iii]S. Reynolds & J. Press, Seks İsyanları Toplumsal Cinsiyet, Başkaldırı ve Rock’n’Roll, İstanbul: Ayrıntı, 2003, s. 248-250.
[iv]https://www.tst.gen.tr/lanethin-volvox-roportaji/
[v]https://www.tst.gen.tr/mahserin-4-rockcisi/