Fatima Qureshi’nin ilk olarak 13 Ağustos 2021 tarihinde Asia Times’ta yayımlanan yazısının çevirisidir.
Boşanma yasaları her ülkede farklılık göstermekle birlikte, kadın haklarıyla ve adalete erişmekle de yakından ilişkili. Müslüman toplulukların azınlık olduğu birçok ülkede, boşanmaya erişimde kadınlar ve erkekler arasında bariz bir eşitsizlik var.
Hindistan’daki Müslüman kadın örgütü Bharatiya Muslim Mahila Andolan’ın kurucu üyesi Noorjehan Safia, “Bu ayrımcı boşanma yasalarının Kutsal Kitap’a ait olmadığını” söylüyor,“çünkü Kur’an’da talak prosedürlerinin özenle düzenlendiği üç sure var.” Arapça talak teriminin tam olarak karşılığı “serbest bırakmak”. Bununla birlikte, çoğu İslami yasa, talağı, evliliğin koca tarafından reddedilmesi olarak yorumluyor.
Safia’nın Kur’an’dan atıfta bulunduğu üç sûreden biri olan Talak Sûresi boşanma olarak adlandırılıyor. Bu sûre önemli, çünkü boşanma davası için ayrıntılı bilgiler veriyor ve tek celsede talak-e-biddat’tan (anında boşanmadan) söz edilmiyor.
Bir süre önce, Müslüman ailede eşitlik ve adaleti savunan küresel hareket Musawah’ta İslam’ın temel ilkeleri olan adalet, hakkaniyet, nezaket ve lütuf söz konusu olduğunda reformu teşvik eden ve Kur’an ilkelerini vurgulayan boşanma haklarına ilişkin ilkeleri içeren bir özet yayınladık.
Araştırmamız ayrıca, dünyanın dört bir yanındaki Müslüman topluluklarda aile yasalarının, erkeklerin eşlerini karşılıklı rıza almadan ve tepki görmeden, tek taraflı olarak boşamalarına izin verdiğini gösteriyor. Peki, bugün birçok ülkede yasalar neden bu alçakça uygulamayı onaylıyor?
Ataerkil Yaklaşımlar Revaçta
Yaklaşık iki yüz milyon Müslümana ev sahipliği yapan Hindistan, kapsamlı bir şekilde yazılı hale getirilmiş Müslüman aile hukukundan yoksun ülkelerden biri. Ancak, Şeriat mahkemelerine başkanlık eden bir Quaziye (yargıç) danışan Müslümanlar için gönüllü arabuluculuk merkezleri olarak işleyen Şeriat mahkemeleri var. Bu mahkemeler, ülkenin Müslümanları için etkili, kâr amacı gütmeyen, All India Muslim Personal Law Board (Hindistan Müslüman Kişisel Hukuk Kurulu) (AIMPLB) tarafından uygulamaya konulmuş.
Boşanma meseleleri, kapsamı belirsiz olsa da, yürürlüğe konduğu 1937 yılından bu yana değişmeden kalan Müslümanların Şahsi Kanunlarını (Şeriat) Uygulama Yasası’nın kapsamına giriyor. Bu da, dini makamların, kocanın isterse boşanmayı reddetmesine izin veren şahsi kanunlarla ilgili anlaşmazlıkları alenen yorumlamasını gerektiriyordu, kadınınsa kocasının onu ne zaman boşamak istediği konusunda hiçbir söz hakkı yoktu.
Şeriat temelli yasalar olarak kabul edilen bu tür yasalar, âdet, gelenek görenek ve sömürge etkilerinin tesirinde kalan Kur’an ve Peygamberlik geleneklerinin tefsirinden kaynaklanıyor. Başka bir deyişle, İslami yasalar doğaları gereği kutsal değil, ancak Şeriat temelli yasanın ataerkil yorumlarıyla dolu; Safia’nın sözleriyle, “erkekler, bu kıtada, on yıllardır kadınlara baskı yapmak için Şeriat emirlerini kullanmışlardır.”
Çok sayıda bilimsel araştırma, evlilikte karşılıklı rızadan feragat etmenin İslami olmadığı sonucuna ulaştı. Ünlü Mısırlı hukukçu Şeyh Muhammed el-Gazali’ye göre, “eğer eş boşanmaktan başka her şeyi reddeder ve kendisine verilen malı iade ederse o zaman serbest bırakılmalı ve duygularına saygı gösterilmelidir, bu arzusunun gizli nedenlerini sormak, kabul etmek veya reddetmek biz [erkeklere] düşmez.”
Erkekler boşanmayı reddetmekte özgürken evlilik sözleşmesine bir madde koymadıkça kadınların boşanma sürecini başlatmak için rıza almaları zorunlu.
Hindistan Yüksek Mahkemesi, 2017 yılının Ağustos ayında, büyük bir zaferle anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle üçlü talak uygulamasını iptal etti. Başbakan Narendra Modi tarafından yönetilen iktidardaki BJP partisinin bu kararı, onları Müslüman erkekleri töhmet altında bırakmakla suçlayan muhafazakar grupların tepkisini çekti, ki bu hükümetin yapmaktan çekinmeyeceği bir şeydi.
Safia buna şöyle yanıt veriyordu: “Hindu aile hukuku diğer tüm açılardan kriminalize ediliyor, öyleyse neden Müslüman bir kadının hayatını bir anda yerle bir eden boşanma da suç sayılmasın ki?”
2019 yılında Müslüman kadın hareketi için büyük bir zafer kazanıldı. Üçlü talak’ı suç sayan Müslüman Kadınlar (Evlilik Haklarının Korunması) Yasası kabul edildi. Kanun, suçu işleyen kişiye üç yıl hapis cezası öngörüyor ve üçlü talak’ı kefaletle sıyrılınamaz bir suç haline getiriyor.
Müslüman Evlilikleri ve Boşanma Yasası
Komşu ülke Sri Lanka’da Müslümanların Şahsi Kanunlarına Reform Eylem Grubu (MPLRAG) olarak adlandırılan Müslüman kadınları savunma grubu, boşanmayla ilgili yasaların yeniden düzenlenemesi için benzeri bir yolu katediyor. Tek misyonları, o dönemde yaygın olan çocuk evliliği, gelinlerin evlilik sözleşmelerini imzalamaması, çok eşlilik ve kadınlara uygulanan boşanma sınırlamaları gibi kadın düşmanı uygulamalara dayanan bir grup Müslüman erkek tarafından hazırlanmış Sri Lanka’nın1951’de kabul edilen Müslüman Evlilik ve Boşanma Yasası’nın (MMDA) kapsamlı bir şekilde yeniden düzenlenmesini talep etmek ve bunda ısrarcı olmak.
MMDA, erkekler ve kadınlar için farklı boşanma türleri, koşulları ve prosedürleri ortaya koyuyor, talak ilan etme imkânı da sadece erkeklere mahsus. Erkeklerin keyfi olarak talağı ilan etmek için adil bir nedene ihtiyaç duymadıklarından ya da bu erkek ayrıcalığını eşlerini boşanma ile tehdit etmek yahut onlara şantaj yapmak için sıklıkla kullandıklarından bahsetmiyorum bile.
İnsan hakları avukatı ve MPLRAG’ın kurucu ortağı Ermiza Tegal, “Kadınlar boşanma davası açtıklarında temyiz süreçlerine tabi tutulurlardı, bu da gerçekten uzun ve hiç bitmeyen duruşmalarla karşı karşıya oldukları anlamına geliyordu” dedi. “Oysa erkekler talak diyerek 3 ay içinde boşanıp bir sonraki ailelerine geçebilirdi.”
Sri Lanka’daki boşanma süreci, Hindistan’da şu anda suç sayılan anlık üçlü talak uygulamasına benzemiyor, ancak bu sürecin üç aylık bir süre içinde gerçekleşmesi ve ardından 30 günlük bir uzlaşma sürecini başlatan Müslüman bir Quazi olması gerekiyor. Karı-koca arasında uzlaşma sağlanamaması durumunda boşanma kararı veriliyor. Adaletsizlik, kadınların temyiz başvurusunda bulunma hakları olmadığında ortaya çıkar. Erkekler ise fesah olarak bilinen kadınların başlattığı boşanma sürecini Temyiz Mahkemesine ve hatta Yargıtay’a götürebilir.
Tegal, “İster erkek ister kadın olsun, eşitlik istiyoruz ama biliyoruz ki bu büyük bir talep. Yine de, eskiden boşanmada eşitlik olacağını hayal etmek bile zordu ancak hareket bugün bizi, boşanmada eşitliğin aslında mümkün olduğu bir yere götürdü,” diyor.
2016’dan itibaren MMDA’da reform yapmak için bir araya gelen MPLRAG ve aktivistler, anayasal reform görüşmesine katkıda bulunmada ilerleme kaydettiler ve üyelerinden ikisi, çocuk yaşta evlilik, aileiçi cinsel istismar ve eşitsiz boşanma gibi yaşanan gerçekleri ortaya çıkaran bir rapor yayınladı. Tegal’ın sözleriyle, “Kadınlar o kadar çok şey yaşamışlardı ki, bir şeyleri değiştirmek için risk almaya istekliydiler ve yasanın, bize öğretilen dini yansıtmadığını söylemek için söz almak üzere yeni girişimlerde bulundular.”
Aralık 2020’de yeni Adalet Bakanı Ali Sabry, Tegal’in de bir parçası olduğu Müslüman Hukuk Reformları konusunda 10 üyeli bir Danışma Komitesi atadı. Hem yasama hem de sosyal konuşmalar, MMDA’nın reformu hakkında Haziran 2021’de Adalet Bakanı’na bir rapor sunmalarının yolunu açtı. Kamuoyunun bilgisine göre, raporun sunulmasından bu yana Bakanlık tarafından henüz bir adım atılmadı.
Ayrımcı Yasaları Yeniden Düzenlemek için Verilen Mücadele Sürüyor
Hindistan’da İslam’a uymayan anında boşanma yasaklanmış olsa da, diğer şeylerin yanı sıra polis teşkilatındaki yolsuzluk nedeniyle de bu uygulama kendine nitelikli bir yer bulamıyor, üstelik kanun da boşanmanın nasıl olması gerektiğini açıklamıyor.
Tek celsede boşanma yerine, kadınlara artık üç aylık bir süre zarfında üç ihtarda bulunulacak, herhangi bir aracılık girişimi, kadınların hikâyeyi kendi taraflarından anlatması için düzenelenecek ortak toplantılar veya alanlar olmaksızın. “Bu reformun amacını boşa çıkarıyor ve Kur’an’ın emirleri böyle değil,” diyor Safia.
Hem Hindistan hem de Sri Lanka’daki yasalar, kadınlara eşit boşanma hakkı sunmak konusunda yetersiz kalıyor aslında. Arabuluculuk ya külfetli ya da mevcut değil. Yargıçlar neredeyse her zaman erkek. Çocukların velayeti ve evlilikte mülkiyet hakları ile ilgili sorular da büyük ölçüde mevcut değildir.
Bununla birlikte, anayasal haklar ve İslami ilkeler bağlamında, ayrımcı yasaların kurbanlarının yaşadıklarıyla reformu savunan Müslüman kadınlardan oluşan büyüyen bir ordu var. Birincisi, MPLRAG, son zamanlarda önemli bir #LetHerSign (Bırak İmzalasın) kampanyası yürüttü ve Müslüman kadınların özgür iradeyle evlenmeleri için tam özerkliğe sahip olma hakkını savundu.
Tegal, “Anayasanın sağladığı, adil olan, özgürlüklerle ilgili tüm korumayı istiyoruz ve bunların hiçbiri dinimiz ve anlayışımız tarafından reddedilmiyor. Bunların hiçbiri sırf topluluktan olduğumuz için reddedilmemeli” diyor.
Hindistan’dan ve evdeki Müslüman kadınlardan ilham alan Tegal, bu hareketteki her bireyin konuyu nasıl ele aldığını görmenin, birbirlerinin yanında olduğu hissetmelerinin ve konuyla ilgili çalışanlarla açıkça dayanışma göstermenin “rahatlatıcı bir güçlendiricilikte”olduğunu söyledi.
Çoğu Müslüman ülkede kadınlar nüfusun neredeyse %50’sini veya daha fazlasını oluşturuyor. Müslüman kadınların güçlendirilmesi, yalnızca sosyal ve ekonomik durumlarını iyileştirmek ve toplum içinde sosyal adalet elde etmek için değil, aynı zamanda Müslüman topluluklardaki kronik ekonomik eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için de kritik öneme sahip. Şu anda öncelik, parlamentoda ve mahkemelerde kadın hakları lehine maddi çabalar göstermek ve bunları sürdürmek, böylece kadınlar, yaşam tercihlerini kontrol altına alabilir ve kendileri, aileleri ve toplumları için olumlu sonuçlara yol açacak bilinçli kararlar alabilirler.
Hindistan ve Sri Lanka’da Müslüman Aile Yasalarının uygulanması hakkında daha fazla bilgi için, lütfen internet sitemizde bulunan ülke tablolarına ve “Kadın Hikâyeleri, Kadınların Yaşamları: Müslüman Erkek Otoritesi” raporundaki Hindistan ve Sri Lanka’dan kadınların yaşadığı gerçeklere bakın.
Kapak görseli: Amani Haydar