Bedia karakteri, 1963’te yönetmenliğini Zafer Davutoğlu’nun yaptığı Barut Fıçısı filminde Bedia Muvahhit tarafından canlandırılmıştır.
Bedia İstanbul’un Soğukçeşme mahallesinden, çamaşırcı Sıdıka’nın en küçük kızıdır ve annesi gibi o da çamaşır yıkamaktadır. Mahallesinde kimsenin atamadığı göbeklerle, herkesten başka türlü çiğnediği sakızlarla tanınan Bedia’nın bahtı yaptığı evlilikle açılır. “Sırtında küfesi, başında kalıpsız fesi” ile ayşekadın fasulye satarken, kumaş ticaretine geçen Rükneddin ile Bedia evlenirler. “Bedia’nın ayağı uğurlu olacak ki,” evliliklerinin hemen ardından Rükneddin’in işleri büyür de büyür ve çift apartmanlar, şilepler, fabrikalar, bankalar sahibi olur. Bedia da geçmişini çamaşır teknesine gömer ve yeni muhitindeki, yeni hayatına derhal uyum sağlar.
Kibarlığa düşkünlüğü ile kocasına yaka silktiren Bedia büyük bir evde Osman ve Altan adındaki iki oğlu ve bir düzine kadar dalkavuk ile yaşamaktadır. Bedia’nın en sevdiği hitaplar “nonoşum” ve “canikom”dur. Elinden sigarasını hiç eksik etmez, sürekli perhiz yapar ve tercihen yemeklerini yatağına ister. Düğün, dernek, partilerde parlak mücevherleriyle ortalarda salınmayı çok sever. Oğullarının münasip bir evlilik yapması Bedia’nın hayattaki tek amacı, filmdeki tek varlık sebebidir.
Bedia geçmişini hatırlamaktan hoşlanmadığı kadar, oğullarının etrafında dolanan kadınlardan da hazzetmez. Ona göre bu kadınlar alemin şırfıntıları, ellerinde kafesle gezen yılanlar, sığıntılar ve aile şerefini lekelemeye çalışan ifritlerdir. Oğullarını, özellikle büyük oğlu Osman’ı bu kadınlardan korumak için Bedia, yalan söyler, iftira atar, rüşvet verir, gerekirse de şiddete başvurur. Bu uğurda, Bedia’yı filmde, elinde telefon ahizesi ile sürekli bir işler çevirirken görürüz. En gözde cümlesi “Bedia söylediydi dersin”dir. Sonunda yakayı ele verir, tüm istediklerinin tam tersi olur, oğullarını düşmanlara kaptırır ve kendisi de düşer bayılır.
Bedia karakteri, Bedia Muvahhit’in sinemada canlandırdığı karakterlerin özeti, mükemmel bir kesittir. Filmlerinde Bedia Muvahhit, ya sonradan görmeliğin ateşli bir neferi, ya da saraya dayanan bir soyun son temsilcisidir. Etrafındaki erkekleri tam bir sulta ile idare etmek ister ve bunu önemli ölçüde, ama sadece foyası meydana çıkana dek başarır. Hikayeler boyunca kuyular kazar, tezgahlar çevirir ve ailenin dalavereci yaşı geçkince kadın rollerini yeniden yeniden yaratır. Köşeye sıkıştığında “ayh şimdi bayıliciim” diyerek kendini birinin kucağına usturuplu bir biçimde bırakıverir. Bu kötü kalpli kadın rolleri mümkün olan en çok sayıda seyirciye ulaşmak için alelusül yazılan senaryolarda yaşar. Türk sinemasının muhtemelen en çabuk unutulan filmlerinin köşe taşı, vazgeçilmez kahramanıdır Bedia Muvahhit. Fakat sinemaya başlayan ilk kadınlardan, tüm setlerin en eskilerinden, gerçek hayatında hazırcevaplılığı, komikliği ile bilinen Bedia Muvahhit bu karakterleri tüm unsurlardan bağımsız şekilde eğlenceli kılar. Film unutulur, Bedia Muvahhit, bayılmaları, cin fikirleri ve beğenmediğine sürekli devirdiği gözleri ile akılda kalır.
Akılda kalan Sözleri
Oğlumu kendi elimle alemin şırfıntısına verecek değilim ya!
Benim bildiğim akıllı köpekler baklavadan pay ummaz.
Paşa babam sağ olsaydı sen görürdün gününü.
Ansiklopedinin diğer maddelerine Gazeteci Sevim aracılığıyla ulaşılıyor.