Bodrumdan bozma izbeliğini, çakma ürünleri ile pekiştiren bir BİM marketteyim. Bulunduğum semtin bakkal amcalarıyla “Onu değil şu maviliyi istiyorum, hayır gazete kağıdına sarmanıza gerek yok. Ayıp bişey almadım ben, hayır! ” türü isyankar bir muhabbete girmemek adına, yolum BİM’den geçmiş. Yoksa gerek estetik kaygılarla, gerekse siyasi nedenlerle BİM’i ezelden bimlemiş biriyim.
Markette ped niyetine tek bir ürün var; tasarımı pazar lideri markaya birebir benzetilmiş, sevimsiz Scarlett. Mecburen ve şüpheyle elimi attığım bu ürünün üzerinde, bir de açıklama niyetine “kadın bağı” yazmasın mı? İşte o an, vucüdum adeta canlı yayında uyanan Pelin Batu misali atıyor. Yumruğumu sıkıp, gözlerimi dişi bir kurt gibi kısıyorum.
– Yo dostum yo. Bize bu zevksizliği yaşatmaya kimsenin hakkı yok!
***
Yıllar önce annem beni hijyenik ped ile tanıştırdığında, pedler henüz evrimlerinin ilk aşamasında, yastıktan hallice irilikteydiler. O vakitlerde regli bir kadını 10 metre öteden, poposundaki dikdörtgen rölyeften tespit etmek, yahut çıkardığı hışırtının peşi sıra gitmek mümkündü.
Atomu patlatmayı, uzaya gitmeyi felan elbirliğiyle geçen yüzyılın ortasında keşfeden bilim adamlarının, ped sektörüne el atması, kanadı, sıvı sızdırmayan mavi tabakayı ve petek dokuyu keşfetmesi, 90’lı yılların ortasını buldu. Ki, bu işi savsaklayışından ötürü bilimi hala affedebilmiş değilim.
2012 yılında hala, kadınlıkla ilgili konuları 2. sınıf ve en iyi ihtimalle komik bulmaya şartlanmış erkek egemen toplumlar, gerek örf ve adetlerle, gerekse dinlerle “reglin ne kadar da pis bişey” olduğunu izah ediyorlar. Yumurtaya can veren rabbimin, yumurtlamaya niye böylesi mesafeli yaklaşmış olduğunu anlamak zor. Üstelik bu zihniyet, misal kadın peygamber olmamasını, “Çünkü niye, onlar adet olurlar” genişliğinde açıklamakta da beis görmüyor. (Bari menapozdan sonra bi şans verseniz? Teyzeler dünyayı kurtarabilir halbuki. Teyzelerin yönettiği bir dünyada aç çocuk kalır mı? Ülkeler savaşır mı? Ancak ülke liderleri birbirlerine oturmaya gitmezler. Düşünün bi kez; AB dev bir altın günü olmuş. Merkel herkese çöplerini ayırmayı, kaçan çoraptan sabunluk yapmayı öğretiyor. Dünyayı el birliğiyle bir kutuptan diğerine pırıl pırıl temizlemişler, ayakkabıyla basmaya kıyamıyorsun. Evet, evet, milyon kere evet! Teyzeler dünyaya hükümdar olsun!)
Regle İtibarını İade Etmek
Hem insanlığın devamı için en önemli fonksiyonlardan birini yerine getireceksin, hem de sana pis, kokuşmuş, gereksizce asabi damgası vuracaklar. Hem paranı her ay, üstelik yıllar boyunca bir takım ürünlere bayılacaksın, hem de sana “beyaz pantolonla manyakça zıplamalı, artık kokmadığı için düğünlerde tanımadığı adamların kucağına oturmalı” reklamlarla bu ürünü satacaklar. Yetmiyormuş gibi, üstüne altına kaçıran birine seslenircesine, “kadın bağı” yazacaklar… Kusuruma bakmayın sayın okuyucu ama bu işte bir yanlışlık var!
Ben şahsen ve tavır olarak, regl uyandığım her güne, tüm ped reklam yazarlarını temsilen baş ucumda duran Voodoo bebeğini TV önüne yerleştirerek başlıyorum. Bazen Doktolar dizisini, bazen Ankara havaları çalan bir eğlence programını, bazen de Sır Kapısı tarzı ibretlik bir yapım açıyorum. Hemen akabinde ped ve regl konusunda yapılan dandik şakaları, bir dakikalığına hor görme duruşum var:
“Kanadı var uçamaz, peteği var bal yapamaz. Bilin bakalım bu ne? Ay sakın vampirlerin sallama poşet çay olarak kullandığı o şey olmasın. Ahahah. Ehehe. Zaten her ay bir hafta kanayıp da, hayatta kalan kimseye güvenmeyeceksin azizim… “
Hayalimde, bu esprileri aklından bile geçirenlerin teker teker yüzüne tükürdükten sonra, kadın bağı konusuna haklı tepkimi şu sözlerle veriyorum.
Kadın bağı mı? Sensin o, terbiyeni takın!