Yeni kadın cinayeti verilerine göre AKP'nin kadın politikaları ölenleri diriltecek kadar etkili.

MEYDAN

Günde Kaç Kadın Öldürülüyor?

Sabah kalktık, sıradan bir gün değil mi? Gazeteleri elimize alıyoruz. Şöyle bir haberlere göz gezdiriyoruz:

 

– Edirne’de emekli polis memuru, boşanmak isteyen hemşire eşini duruşmaya 12 saat kala çalıştığı hastanenin bahçesinde 4 kurşunla öldürüldü.

 

– Derik’te 5 çocuk annesi Z.Ç’nin (37) 15 yıllık eşinin genç bir kadını kaçırıp kuma getirmesi üzerine oturduğu evde tavana astığı iple intihar ettiği iddia edildi.

 

– Karaman’da kent merkezine yaklaşık 1 km. uzaklıktaki Dereköy yakınlarında yolun kenarında yanmış bir kadın cesedi bulundu. Yakınlarda bulunan otomobilde üzeri kadın ceketiyle örtülmüş kan lekeleri ve bagajda da kadın ayakkabısı ve küpe bulundu.

 

– Ayrıca Gaziantep’te yolda yürürken kaçırılıp kilitlendiği evde 3 kişinin tecavüzüne uğrayan ve fuhuşa zorlanan 20 yaşındaki genç kadın, pencereden çığlık atarak yardım istemesi üzerine polis tarafından evden çıkarıldı.

 

– Ve Sancaktepe’de eşiyle sorunları nedeniyle cinnet geçiren bir kadın, 11 yaşındaki oğlunu kafasına baltayla defalarca vurarak öldürüp, boğazını bıçakla kesti. Ardından da intihara kalkıştı.

 

Bunlar rastgele herhangi bir günden, yalnızca gazetelere yansıyan şiddet ve cinayet haberleri. Bu kadar değildir tabii. Düşünün, bunun bir de gazetede yayımlanmayanı vardır; nüfuzlu failleri tarafından gazetede yayınLATILmayanı vardır; yargıya, polise intikal etmeyeni vardır. Daha hâlâ bir yol kenarında bulunmayı bekleyeni vardır. Evinde kimseye söylemeden sessiz sessiz ağlayanı vardır; tehdit edilip susmak zorunda kalanı vardır. Sorunun sınırları, cinayetten, fiziksel ve cinsel şiddetten ibaret de değil üstelik. Bunlara ortam hazırlayan, en az bunlar kadar can yakıcı sürekli bir baskı ve aşağılama ortamı içinde yaşayan, adım adım cinnete, intihara yaklaşan vardır; kafasını kaldırdıkça aşağı itileni vardır…

 

Yani tek bir tanesini bile okumanın, gözümüzde canlandırmanın işkence gibi geldiği bu sistematik cinayetlerden kimbilir kaç tane daha… İster istemez dilimizin alıştığı, günde 3 kadın-5 kadın-8 kadın diye bir çırpıda söyleyiverdiğimiz rakamların ardındaki isimlere, hikâyelere azıcık yakından bakınca o 3’le 5 arasındaki fark nasıl da büyüyor. Bizim bir tanesine bile katlanacak halimiz kalmamışken bir de düşünün o günlerin haftalarla, aylarla, yıllarla çarpıldığını.

 

Peki kim çarpıyor bu rakamları? Normal şartlarda devletin, artık bunun da hesabını tutmuyorsa ne demeye elinde tuttuğunu bilmediğim istatistik kurumuyla, bakanlıklarıyla, adli verileri, emniyet verileriyle bunun temel sorumlusu olması lazım, kimseyi bakkal hesabı gibi çetele tutmak zorunda bırakmadan. Devlet artık cinskırım haline gelmiş, devasa cılk bir yara gibi zonklayan, kendini her saniye hatırlatan bu vahşetle ilgili düzenli, transparan ve doğru verileri toplamayacak da neyle ilgili toplayacak değil mi? Sonuçta bu bilgiler elimizde olmadan mücadele ettiğimiz sorunun sınırlarını nasıl bileceğiz, özel risk altında olan grupları nasıl belirleyeceğiz, ilerleme kat ediyor muyuz, aldığımız önlemler işe yarıyor mu nasıl anlayacağız?

 

Ama sorunun bütün aciliyetine rağmen, bu kapsamda verileri en kolay toplayacak yapı olan devlet ser verip sır vermiyor. Gazete haberlerinin gerçek rakamları yansıtmadığını bile bile kadın örgütleri ve medya kuruluşları tarafından yıllardır ısrarla, azimle bu haberlere dayanarak tutulan çetelelerden takip etmek zorunda kalıyoruz halen kadın cinayetlerini. Neden, çünkü açıklanan son resmi veriler ta 2009 yılında yayınlanan bir KSGM (Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü) araştırmasına ve yine 2009 yılında Meclis’te açıklanmış Adalet Bakanlığı verilerine dayanıyor. Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in açıkladığı bu verilere göre 2002 yılında 66 olan kadın cinayeti sayısı, 2009’un yalnızca İLK YEDİ AYINDA 953 olmuştu (ortalama hesabına vurursak yılda 1633, günde yaklaşık 5 kadın, 7 yılda ise yüzde 1400 artış eder. Bu artışın tamamı gerçek bir artışı yansıtmasa da, büyük kısmının yansıttığı kesin. Bu 7 yılda kadın politikalarında değişen neydi hepimiz biliyoruz: Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum diyen bir başbakan). KSGM verileri ise kadınların yüzde 41,9’unun fiziksel ve cinsel şiddete uğradığını söylüyordu.

 

Şimdi ise Meclis’e verilen bir soru önergesine cevaben yeni veriler açıklanmış. Mucizevi bir düşüş var. Öyle düşmüş ki veriler 2009 yılının yalnızca ilk 7 ayında 953 kadın cinayeti işlendiğini Adalet Bakanı açıklamışken, KSGM verilerine göre 2009 yılının tamamında 171 cinayet işlendiği söyleniyor. Yani herhalde devletimiz yalan söylemeyeceğine göre, bu kadınlar Allah’ın bir hikmeti sonucu sonradan canlandı diye düşünürken, işin sırrını anlıyoruz. Bu veriler AİLE İÇİ cinayetlerden bahsediyormuş. Unuttuk mu, aile dışında kalan kadınlar insan sayılmadığı için, onların cinayeti de cinayet sayılmıyor artık. Sevgilileri, nişanlıları, belalıları, komşuları, eski kocaları tarafından öldürülen, şiddet gören binlerce, milyonlarca kadının su gibi akıtılan kanı lanet olmayacak da ne olacak şu ülkenin üzerinde bilmiyorum.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

KÜLTÜR

YSMS’leriniz Google’ın Yasaklı Kelimeler Listesiyle Güvende
SMS’leriniz Google’ın Yasaklı Kelimeler Listesiyle Güvende

Android, büyük aşkım, gel birbirimizin kelimelerini tamamlayalım.

TARİH

YNezihe Muhiddin Hanım Ne Alemde?
Nezihe Muhiddin Hanım Ne Alemde?

Seçme ve seçilme hakkını kazanmamızın 79. yıldönümünde 1935 yılından bir Nezihe Muhiddin röportajı...

MEYDAN

YAraba Aldığım Gün Kadın Oldum
Araba Aldığım Gün Kadın Oldum

'Çok güzelsin yavrum' dedi. O güne kadar sadece sakattım. Araba alınca birden kadın olmuştum. Güldüm, teşekkür ettim.

MEYDAN

YKadının Adı Devletten Siliniyor: Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kapanıyor mu?
Kadının Adı Devletten Siliniyor: Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kapanıyor mu?

27 Kasım 2013 günü haber ajanslarının yayınladığı haberlere göre AKP hükümeti, Meclis'teki Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nu (KEFEK) kapatıp, Aile ve Sosyal Politikalar Komisyonu’na dönüştürmek istiyor! Eşitiz basın açıklaması:

Bir de bunlar var

İstanbul Sözleşmesi bizim neyimiz olur?
Günün Hayır’ı
Am

Pin It on Pinterest