Evden mi çalışıyorsun?
Lieke van der Vorst: Evet, Hollanda’nın güneyinde küçük bir evimiz var. Dave ve kedimiz Lino ile birlikte yaşıyorum ve çalışıyorum. Masam pencerenin önünde duruyor. Böylece çizim yaparken bir yandan da tavuklarımı ve bahçemi izleyebiliyorum.
Günlük çalışma düzenin nasıl?
En üretken olduğum zamanlar sabahları. Artık hava soğudu. Çay için biraz su kaynatıyorum, sonra masama geçip çizmeye başlıyorum, ya da düşünmeye, ya da yazmaya. Öğleden sonraysa, yemekten sonra yani, çizmeye devam ediyorum. Çoğu zaman akşam da. Yazın hava sıcak olduğundan daha çok sabahları ve akşamları çizim yapıyordum. Öğleden sonraysa sebze bahçemizde çalışıyordum. Bahçe çok ilham verici bir yer.
Çizim yaparken müzik dinliyor musun?
Çoğu zaman bir yandan belgesel izliyorum. Yemek, çevre, sağlıklı yaşam gibi şeyler hakkında belgeseller. Aslında izliyorum denemez, dinliyorum. İnsanların ilginç şeylerden bahsetmesini ve o şeyleri öğrenmeyi seviyorum.
Böyle güzel çizmeye nasıl başladın? Bunun okuluna gittin mi?
Evet, gittim. Sint Lucas grafik tasarım okulunda dört yıl okudum. Okulu bitirdiğimde bilgisayarda kullanabileceğim tüm programları biliyordum. Ama çizim yapmayı o kadar seviyordum ki bir de resim okuluna gitmek istedim. Sint Joost diye bir sanat akademisine yazıldım. Dört yıl sonra da illüstratör olarak mezun oldum. Ama küçükken de hep resim yapardım.
Güzelliği nasıl tanımlarsın? Ve hayatında önemli bir yer var mı?
Bence güzellik çok kişisel bir şey. Genellikle hikayesi olan ürünleri güzel buluyorum. Tatlı bir insanın verdiği ya da harika bir hikayesi olan şeyleri. Bir de bence çok dayanıklı şeyler daha güzel oluyor. Vitamix’im gibi. Bu, almak için bir süre para biriktirmek zorunda kaldığım bir mikser. O kadar harika bir ürün ki! Çok dayanıklı ve güçlü. Bu kadar güçlü olduğu için de benim için çok güzel. Evimizde çoğu şey ikinci el. Ya da ailemizin ve arkadaşlarımızın vermesi. Bir de deli gibi istediğimiz için para biriktirmek zorunda kaldığımız şeyler var. Öyle bir ürünü kullandığında, bir de güzel çalışıyorsa ve her gün elinin altındaysa, o şey güzelleşmeye başlıyor.
Kim ya da ne vazgeçilmez senin için?
Sanırım Dave. Beş yıldan uzun süredir birlikteyiz. Neredeyse her konuda aynı şekilde düşünüyoruz. Tartışıp konuşabiliyoruz, birlikte çevre belgeselleri izleyebiliyoruz. Hem iş açısından hem de kişisel açıdan birbirimize ilham veriyoruz. Bazen bir şey duyuyorum -mesela büyük bir marketten neden alışveriş edilmemesi gerektiği hakkında- ve sadece biyolojik şeyler yemeye başlıyorum. Dave de bunu anlıyor ve tıpatıp aynı şekilde düşünüyor, böylece sadece biyolojik şeyler yemeye başlıyoruz. İnandığınız şeyleri ve bakış açınızı anlayabilen, size yardımcı olan biriyle birlikte yaşamak güzel bir şey. Tabii ki ben de onun duruşunu anlıyorum. Böylece birlikte çalışıyoruz ve birbirimize ilham veriyoruz.
İşlerini naif diye tanımlar mıydın?
İlk bakışta böyle düşünebilirsin. Ama daha dikkatlice bakarsan çizimlerimin anlamını görebilirsin. Yaşam tarzımız, yeme alışkanlıklarımız ve çevremiz hakkında çok güçlü bir görüş barındırıyorlar.
Sence naif ile çocuksu olanı birbirinden ayıran ne?
Bence bu ikisi arasında doğrusal bir çizgi yok. Çocuksuluk, ne olduklarını bilmeden her şeye inanmak gibi daha çok -ki bence tatlı bir şey. Naiflik ise daha ziyade bildiğin halde görmek istememek. Çizdiğim şeylerin ne olduğunu biliyorum, sonunda yediğimiz hayvanlara neler yapıldığını, nasıl yaşadıklarını, üreticilerin sanayi ürünü yiyeceklerimize neler kattığını biliyorum. Ama ben çözümü resmetmeyi seviyorum. İnsanların bahçeden çıkan taze sebzeleri yemelerini, hayvanlarla birlikte yaşamalarını, onlarla masalarını paylaşmalarını çizmeyi seviyorum. Bunun gerçekleşmeyeceğini biliyorum (yani hayvanlarla aynı masada yemek yemenin) ama bence bu naif değil.
Bazen evlerimizin dışındaki hayat daha katlanılmaz hale geldikçe, basit şeyleri daha çok sevdiğimizi düşünüyorum. Ne dersin?
Katılıyorum. Hayattaki basit şeyler o kadar güzel ki. Tohum mesela. Önce toprağın içinde, sonra zaman, güneş ve suyla bize taze sebzeler veriyor. Bu sadelik harika bir şey.
Çizdiğin insanların çok azı gülümsüyor ya da gülüyor. Neden?
Bilerek yapmadım, ha ha, özür dilerim…
Sence kadın olmak çizerken nasıl bir fark yaratıyor?
Belki kadınlar daha sofistike şeyler çiziyordur. Bilmiyorum öyle çizen erkekler de var. Bence kadınlar detaylara daha çok dikkat ediyor. Dave ile birlikte tatile gittiğimizde, sokakta yürürken, Dave sokağa ve hangi yönde yürüdüğümüze bakıyor, bense çoğu zaman bütün o küçük şeyleri görüyorum: yoldaki parkeler, evlerdeki detaylar, küçük bir kedi… Dave evleri hatırlıyor, sokak adlarını, böyle şeyleri. Bence erkekler ‘büyük resmi’ daha iyi görüyor, kadınlarsa bu büyük resmin detaylarını.
İşlerin sebze bahçesini yapmanızdan sonra değişti mi?
Evet, geçen kış ve yaz mezuniyet projemle meşguldüm. Yiyecek ve çevreyle ilgili bir araştırmaya başladım. Yediğimiz sebzelerde bu kadar çok boya ve zehir bulunduğunu öğrendiğimde şok geçirdim. Dave ile birlikte hemen sebze bahçesini yapmaya başladık. Bu, bizim için çok mantıklı bir şeydi. Etrafımdaki şeyler her zaman bana ilham vermiştir. Evimdeki eşyalar, çevremdeki insanlar, okuyup duyduğum şeyler… Sebze bahçesiyle ve olabildiğince saf yaşamakla ne kadar meşgul olduğumu çizimlerimde de görebilirsin.
Başka nelerden ilham alıyorsun?
Bana ilham veren şeylerden biri şu. Bunlar, çok hoş ekolojik şeyler ve güzel vegan tarifleri bulabileceğiniz bir yer yaratan iki kız.
Bu, çok büyük ilham kaynağı olan bir arkadaşımız.
Ve tabii ki bu.
Bu kitap ve belgesel de bana ilham verdi.
Ve bu yemek sanatçısı.
Ve bu sanatçı.
Bize seninki gibi birkaç web sitesi tavsiye eder misin? En sevdiğin çizerler hangileri?
Rebekka’ya bayılıyorum.
Het Paradijs‘i seviyorum.
Ve Sandra Juto’yu.
Ve Lisa Manuels‘i.
Ve Ellen Vesters‘i.
Ve Kim Welling‘i.
En büyük hayalin ne?
Sanırım en büyük hayalim tatlı ve ilham verici insanlarla birlikte yaşamak ve sebzelerimizi, meyvelerimizi, tohumlarımızı yetiştirebileceğimiz, elektrik üretebileceğimiz, kendi kendine yeten bir mekan yaratmak.