Pek sevimli okuyucularımız, bu sıralar günlerimi neşe içinde geçirmemi sağlayan yeni bir keşfim vardır. O da sahafların birinden bulduğum Ev-Kadın dergisidir. 1945 senesinde yayınlanmaya başlayan bu pek güzel dergi, içinde zarif kanaviçe ve dantel örneklerinden Paris’in son moda şapka modellerine, gürbüz çocuk yetiştirme yollarından şiir köşesine doyurucu bilgiler sunmaktadır. En büyük alakayla okuduğum kısım ise Gönül Abla’nın köşesidir. Siz pek şirin okuyucularımıza bu derlemeyi yapabilmek için istemeden hafızama kaydettiğim ev hanımlığı bilgileri ve garip Türkçemle birlikte uzaklaşırken, hazırladığımız bu köşeden istifade edeceğinizi umuyorum.
Zaten, kıskanması da bu sevgisinden ileri gelmez mi?
Bayan KADRİYE TAMER, Bursa – Bu sevgili okurum yirmi yaşındaymış. Bir Fransız mektebini bitirmiş. Altı ay kadar evvel yüksek bir mühendisle nişanlanmışlar. Mühendisin acaip bir tabiati varmış. Ufak bir münakaşadan sonra hemen darılıyormuş.
Sevgili okurum diyor ki:
“Kendisi gerek ailesi, gerekse tahsili itibarile tam benim dengim. Fakat asabi halleri beni korkutuyor. Bundan iki ay kadar evvel, mânasız bir kıskançlık işi çıkardı, beni dayızademden kıskandı. Ertesi günü yüzüğümü gönderdi. Fakat derhal pişman olmuş olacak ki, annesini yolladı. Bu mânasız hareketin hoş görülmesi için ricalar ettirtti. Annem, bana: “Ben senin işine karışmam!” diyor. Sen bir akıl ver Gönül Ablacığım. Nişanlımla barışayım mı, evlenirsem bahtiyar olur muyum?”
Bu sevgili okurumun müşkül durumu beni hayli düşündürdü. Onun saadet arayan gönlünü kırmamak için her şeyi düşündüm. Evvelâ, mektubun yazılışı nazarı dikkatimi celbetti. Bu üslüp tarzından anlamış bulunuyorum ki, sevgili okurumun genç nişanlısına büyük bir meyli var. Yalnız, onu korkutan nokta nişanlısının asabî olmasıdır (ARKADAŞLAR KADIN DAHİ!). Ona söyliyeceğim şundan ibarettir: Nişanı bozduktan sonra, annesini göndererek bu hareketin affedlmesini isteyen yüksek mühendisin de sevgili okuruma aşk derecesine varan bir meyli olduğu meydandadır. Zaten, kıskanması da bu sevgisinden ileri gelmez mi? (Dayanamiyciim araya gireceğim ama: GELMEZ! Sen bunu dinleme Kadriye!)
Böyle olduğuna göre, ortada kala kala genç nişanlının -kusur diyebilirsek- asabiyeti kalıyor. Bence bunun pek ehemmiyeti yoktur. Çünkü insanlar -hele erkekler- yaşlandıkça çok halim selim olabilirler. Kaldı ki, ailede saadet ancak ve ancak karşılıklı fedakarlıklarla elde edilebilir. Eğer sevgili okuyucum, müstakbel zevcinin asabi hallerini hoş görmeğe alışacak olursa, mes’ut olmaması için ortada hiç bir sebep yoktur.
Edebiyatın kuralları (Pırrr..) diye uçuvermiş
Bayan Mihri ÖZNUR, Malatya – On sekiz yaşında olan bu okuyucumuz, bir kuşun -uçuşundan haberi bile engin göklere doğru- uçması gibi o masum gönlünün, kafesinden (Pırrr..) diye bir başka gönle uçuvermiş. Delikanlı kendisinden üç yaş büyükmüş amma, yavrucak şimdi bana soruyor. “Onun beni sevdiğini nasıl anlayayım?”
Kızım demek ki sevdiğin 21 yaşındaymış. Belki tahsil çağında. Belki henüz evlenmek istemiyor. Belki askerliği var? Amma, sen sade, kendisinden söylediğini anlamak istiyorsan onun göz ve bakışları bu, sevginin yegâne kaynağıdır. Onlara dikkat et. Bir sevgi ışığının parıltılarını o gözlerde göremezsen hemen sevgi kuşunu yakala, kafesinin içine koy ve hem de bir daha serazatlık yapmaması için biraz da onu azarla. Şiirlerini de bir parça edebiyat kurallarına uygun olarak yaz, emi Öznur? (“Sündürülmüş doğa metaforlarıyla günümüzde şiir anlayışı” adlı kitabım bayiilerde)
Hüsran denizi
Bayan Nimet YENİSEY, Erenköy – Kocanızın ellerinizden kaçmasına (Tüüü beceriksiz, kafese koyaydın ya!) belki 4 yıl önce, henüz 16 yaşında iken evli olmanız ve kadınlık vazifelerini çocukluğunuza karıştırmanız sebep olmuştur. Mahkeme biterse yarın dul kalacaksınız (bence kendinizi mağaraya kapatın). Yeni talibinizin (pek ihtimal vermiyorum ama) size muvakkat sevgi göstermiş olmamasını dilerim. Eski kocanızdan ayrılık kararı alınca, yeniden bir hüsran denizine dalmamak için kendinize çok hâkim olunuz ve nikâh kâğıtlarınızın muamelesi tamamlanıncaya kadar nişanlılığınız temiz bir aşk hududunu geçmesin.
Beni ne doktorlar, ne mühendisler istedi
Bayan AYKUT BİLİR – Bu okuyucum Bursada oturuyormuş. Henüz 17 yaşında, boyu da 1.68 miş. Teni göz alacak kadar beyaz, saçları kestane rengindeymiş. Diyor ki:
“Kendimi methetmek gibi olmasın amma, hakikati yazıyorum.”
Bu sözün doğruluğuna hiç şüphem yok. Çünkü okuyucumun öyle talipleri var ki kendisinin kendi hakkında eksik malumat verdiğine şüphem kalmadı.
Tam on sekiz kişi kendisiile evlenmek istiyor. Annesile babası şaşkın bir halde: “Kızımızı kime verelim” diye düşünüp duruyorlarmış. Okuyucum da onları bu yükten kurtarmak için bana müracaat ediyor ve bu on sekiz kişinin arasından en münasiplerinin vaziyetini bana bildiriyor bir tercih yapmamı rica ediyor.
1 – Bir doktor var. Kendisi zengin. Bir annesi, bir kız kardeşi bulunuyor. Yaşı 35. Okuyucumu çılgın gibi sevdiğini söylemektedir.
2 – Bir başka doktor. 26 yaşında. İki apartımana sahip. Evli bir ablası var. Tahsilini Almanyada ikmal etmiştir. Şimdi İngiltereye gidecek ve üç ay kadar kurs görecek. Bu da 1.72. Eğer sevimli okuyucum kendisile evlenmezse, Bursadan çok uzaklara gideceğini, artık hiç bir kimseyle evlenmiyeceğini söylemektedir.
3 – 28 yaşında, zengin bir memur var. Fakat müthiş asabidir. O da okuyucuma deli gibi âşık.
4 – 25 yaşlarında kadar tahmin edilen bir tüccar var. Geceleri beyaz tenli, kestane renkli saçlara malik okuyucumu sayıklaya sayıklaya menenjide tutuldu. Şimdi hastanede. (Ve bu ÇOOK ŞİRRİİİN!)
5 – Bu tüccarın kendisinden bir yaş küçük bir kardeşi var. Bir sene sonra mühendis çıkacak. Sevgili okuyucuma âşık.
6 – Bir fabrikatör var. Yalnız boyu kısa, bir bacağı da sakat.
Geliniz sevgili okuyucularım, şimdi bu altı talipten birini seçelim ve bu Bursalı sayın kardeşimize, onun anasına babasına bir faydamız dokunsun (Yazık dertleri büyük tabii).
Mevcut vaziyete göre, birinci doktor fena bir talip değilse de, yaşı oldukça büyük. Elimizde başka talipler de olduğuna göre, onu şimdilik bir kenara bırakalım.
2 inci maddedeki doktor hakkında mütalaamızı en sonraya bırakarak üçüncü talibe geçelim.
Bu 28 yaşındaki zengin memurun asabi halleri, okuyucumun kuracağı yuvada bir geçimsizlik havası yaratabilir. Binaenaleyh, ona hep birden red cevabı verelim.
4 üncü maddedeki tüccara acımamağa imkân yok. Zavallı mukabele görmeyen aşkı yüzünden sevimli kızımızın ismini sayıklaya sayıklaya menenjide tutulmuş bulunuyor. Biz seçicilerin kalbi kendisinden tarafa olmakla beraber, elimizden ne gelir ki? Bir kere kızımız kendisine herhangi bir şekilde yüz vermiş de değil. Eğer menenjide tutulmamış olsaydı belki reyimizi onun lehine kullanabilirdik. Şimdi iş işten geçmiş bulunuyor. Çünkü menenjit denilen hastalığı çekmiş bulunanlar uzun müddet melekâtı akliyelerine sahip olamazlar. Bu yüzden onu da talep edenler listesinden -üzülerek- çıkarıyoruz.
5 inci maddedeki tüccarın mühendis çıkacak kardeşini derhal reddediyoruz. Çünkü ağabeysinin mukabele görmeyen bir aşk yüzünden menenjide tutulması bu talibi de reddetmemizi icabettiriyor. Yarın iki kardeşi birbirine düşürecek bir karar almak bize yakışmaz (Gönül Abla havaya girdi iyice, nereden biz oldularsa).
6 ıncı maddedeki kısa boylu, bacağı sakat fabrikatöre de kızımızı verecek değiliz a! (Ya belki çok iyi bir insan. İnsanlık ölmüş!)
Gelelim ikinci maddedeki iki apartıman sahibi Almanyada okumuş İngilterede kurs görecek 26 yaşındaki doktora.
Ben, en münasip talip budur. Okuyucumu ona verecek olursak, hem mükemmel bir yuva kurarlar, hem de kurs görmek için gidecekleri İngilterede mükemmel bir balayı geçirirler. Ayni zamanda bu seyahatin bir başka faydası da muhitlerinde çıkacak dedikodulardan da kurtulmuş olurlar.
Ne buyurulur efendim, mutabık mıyız?