Dünyanın bastırılmış kadınlarla dolu yarısına Meg Ryan'la yolculuk...

MEYDAN

Gökyüzünün Hangi Yarısı?

Maalesef internette dolanırken karşımıza çıkabilecek ”konu”ların çok büyük bir bölümü can sıkıcı ve çirkin. Bu nedenle gün boyunca sağdan soldan payımıza düşen onlarca mütecaviz haber ve yorumun arasından içimizi rahatlatacak türde eleştirileri veya yazarları bulduğumuz zaman, bahsettikleri konular ne kadar moral bozucu de olsa sanki bir hazineye rastlamış gibi seviniyor, aslında tanımadığımız halde kritik düşünme yetimizi uyaran, bize kendimizi akıllı hissettiren bu sitelere/köşe yazarları/kişilere can dostumuza sarılır gibi sarılıyoruz.

 

Kısa bir süre önce New York Times muhabiri Nicholas Kristof ve Pulitzer ödüllü eşi Sheryl WuDunn‘un Half The Sky-Turning Oppression Into Opportunity (Gökyüzününün Yarısı- Zulmü İmkana Çevirmek*) isimli bir projesine denk gelmiştim. Proje 2009 yılında birlikte yazdıkları aynı isimli kitabın devamı olarak ikilinin, dünyanın ‘bastırılmış kadınlarla dolu diğer yarısında’ Eva Mendes, Meg Ryan, George Clooney gibi çeşitli ünlülerle birlikte dolaşıp ‘bir farkındalık yaratması’ ve bu serüvenlerinden oluşan bir belgesel filmler serisi oluşturarak bağış toplamaları üzerine kurgulanmış.

 

Kitap, günümüzde kadına karşı olan baskıyı ‘en büyük ahlaki sorun’ olarak ele alıyor ve bugün bununla savaşmayı eskiden kölelikle savaşmaya denk tutuyor(MUŞ) ve bir TV kampanyasına dönüşmesi Pulitzer’den sonra olmuş. Gel gör ki, Nicholas Kristof’un PBS’te yayınlanan Half the Sky belgeseline ait web sitesinde dolaşıp bazı videolara göz atarken azıcık vicdanı olan bir insanın inceden inceden rahatsızlık duymaya başlamaması mümkün görünmüyor. Ben izlerken aklımın bir yanı, projenin kıymetli ve kesinlikle iyi niyetle oluşturulmuş içeriğinden dolayı kızmamaya çalışıyor, diğer yanı ise dilinin horgörüsüne ve bakış açısının cehaletine bir aklama yapmakta zorlanıyordu.

 

Zaten belgeselin fragmanındaki standard Hollywood formülü çekimleriyle, ‘şimdi öyle bi sahne gelecek ki tüylerimiz diken diken olacak!’ müziğiyle filan, sanki dünya haritasının Avrupadan altı ve doğusunu ‘zavallı bastırılmış kadınlar ve onların hayatlarının kötülüğü’ne ve ‘onları bu kötü hayattan kurtaracak kişilerin yine gelişmiş dünyanın sahibi zengin beyazlar olabileceğine’ dair bir belgesele dönüşmesindeki siyasi yanlışlığı nasıl olup da bunca ‘modern’ insanın farkedemediğine şaşırdım. Sonra da en çok modernite ve Yahudi Soykırımı konularında analiz ve yazılarıyla tanınan Polonyalı Sosyolog Zygmunt Bauman‘ın modernite ile ilgili şu görüşünü okudum:

 

‘Modernite, kesinlikler çağıdır ve toplumsal yaşamda verili gerçekliklere dayanarak hiyerarşiler inşa etmiştir. Buna göre; batı, doğudan; beyaz, siyahtan; kültürlü, eğitimsizden; erkek, kadından üstündür.’

 

17. Yüzyıl sonlarında doğru modernizmi doğuran anglosakson kültürünün şiar edindiği bu hiyerarşileri ve Kristof’un ‘Sizin oralardaki fuhuş trafiğini, baskıyı ve eğitimsizliği önlemeye geldik’ tavrına dair benim bulup çıkarmakta zorlandığım sözleri, Colombia Üniversitesi’nde ‘Özgeçmişe Dayalı Hekimlik’ dersleri veren Dr. Sayantani DasGupta Sizin Kadınlarınız Bastırılmış, Bizimkiler Müthiş başlıklı bir eleştiri yazısıyla** dile getirmiş.

 

DasGupta’nın yazısı şu görselle açılıyor;

 

A4fCowaCIAE3zLb

Hey Taliban, gökyüzüne bak…

Senin kadınların uçak kullanamıyor ancak bizimkiler kullanıyor!

 

 

DasGupta bu görselle ilgili şöyle diyor;

 

Az önce olabilecek en problematik görseli Facebook’ta gördüm. Fotoğrafta dört adet tehçizatlı sarışın kadın pilot görüyoruz.

 

Orduyla ya da bu ülkenin Afganistan ve Irak politikalarındaki sorunlarla ilgili düşüncelerimi bir kenara bırakıp söyleyeyim ki, kadın pilotları elbette destekliyorum. (yürüyün be uçan kadınlar!) Bu görselle ilgili dayanamadığım ve gözden kaçmasını istemediğim esas şey, ‘Sizin kadınlarınız bastırılmış, bizimkiler muhteşem!’ söylemi. Bu retorik, dünyanın dört bir yanında kadınlar üzerinden ırkçılık, zenofobi ve emperyalizm propagandası yapılmasının çok belirgin bir örneği.

 

Bana göre bu mem, biz batılı kadınların ne kadar tasasız ve kör bir şekilde kendimizi doğulu kadınlara karşı bir savaşın silahları olarak kullanılmaya müsait olduğumuzu simgeliyor. Aslına bakarsanız, bu saldırgan altyazı bu hafta boyunca duyduğum; ‘doğu ülkeleri kadınların değerinin en az olduğu ülkelerdir’ söyleminden pek de farklı değil.

 

Malesef bu retoriği duyduğum yer, yukarıdaki mem’in ortaya çıktığını tahmin ettiğim tür konservatif bir televizyon kanalı veya web sitesi filan değil. Bunun aksine PBS’te karşılaştığım herkesin favorisi beyaz kurtarıcı New York Times muhabiri Nikolas Kristof’un ‘Göğün Yarısı: Kadınlara yönelik baskıyı fırsata çevirme’ programı. 

 

Burada DasGupta’nın yazısına kısa bir ara verip sanırım konuyu dağıtmamak adına değinmediği ‘savaşan pilot kadınlar’ konusuyla ilgili bi iki şey söylemek istiyorum. Öncelikle  2012’de yapılmış Görünmeyen Savaş filminin fragmanını aşağıda izleyelim;

 

http://www.youtube.com/watch?v=x6IbeuTR2b4

 

Filmde anlatılanlara bakılırsa, dört adet kadın pilotun göründüğü fotoğrafın altına o yazıyı yazan ve paylaşanların çok gurur duyduğu Amerikan Silahlı Kuvvetleri’nde bugüne kadar, şikayet edilmiş kadınlara yönelik tecavüz ve taciz vakalarının 500.000’i bulduğu görülüyor.  Dolayısıyla ‘baskı altındaki kadınlar’ kümesini yalnızca modernleşememiş, eğitimsiz, doğrusunu görmemiş Afrika ve Asya’daki kadınlar genellemesinden çıkarmak maalesef mümkün. En az bunun kadar beter bir başka sorun da, kadın pilotlu mem’e bakıp da gülümseyecek çoğu kişinin görüşüne göre bir insanın kullanılabileceği en gelişmiş makinenin bir savaş uçağı olması durumunun korkunçluğu değil mi?

 

Half the Sky ekibi; ‘Az Gelişmiş’ ülkelerin kadınlarını kurtarmak için pek de dahiyane denilemeyecek bir şekilde iki konuya parmak basıyor;

Bunlardan birincisi eğitim, ikincisi ise ekonomik özgürlük.

Aşağıdaki videoda, eğitim konusunda aktivist oyuncu Olivia Wilde’ın 31. saniyede, ‘Bu gençlere burada İngilizce öğretiliyor!’ derkenki heyecanına dikkat edilmesi gerekir.

 

 

Ya da şu videonun yalnızca ilk 3 saniyesinde, kurtarılacak kadınlara örnek sayılan müslüman, yani çarşaflı kadının kafasını kaldırıp bize baktığı bir sekans, şunları sormamızı gerektiriyor; tüm bu kadınlar gerçekten kurtarılmaya muhtaç mı? ya da kurtarılma ihtiyaçları varsa bunu hangi toplumdan beklemeleri daha muhtemel? Bu soruya önem vermeden tüm kendi toplumsal değerlerini (para ve eğitim?) mutlak doğru kabul etme durumu göze batar hale geliyor.

 

DasGupta’nın ilham verici yanlarından biri de şu soruna değinmesi;

Half The Sky ekibi, Sierra Leone’da bir tecavüz mağduru kadınla röportaj yaparken, Kamboçya’daki seks ticareti ile ilgili bir haberi işlerken, Somali’deki kadın sünneti konularını ele alırken sanki hepsi aynı sorunmuş gibi bir algı yaratıyor ve sorunların tümüne ülkelerin birbirine göre epey değişiklik gösteren kültürlerinden bağımsız olarak yaklaşıyor.

 

(…) Acaba orta yaşlı erkek muhabir Kristof, 14 yaşında tecavüz mağduru Amerikalı bir çocuğa kameraların, ailesinin ve orada bulunan izleyicilerin karşısında cinsel organının durumunu ve tecavüzü anlatmasını isteyebilir miydi? Her nasılsa Somali’deki sünnet mağduru kız çocuğu veya Sierra Leone’daki tecavüze uğramış çocuklara bu soruları sormak bir şekilde aklanabilir bir davranış. (…) İzleyiciye bu görüntüleri izletirken onlara ‘Hayatımız bu kadınlarınkinden çok daha iyi’ dedirtmekten başka nasıl bir amaç güdülüyor?

 

Bu kadar iyi niyetlerle yola çıkan bir oluşumun da çevresine topladığı Meg Ryan, Diane Lane, Olivia Wilde gibi kadınların da aracılığıyla ‘Hey Taliban!’ deyiverdiği okumasını yaparken kendimizi müstehzi hissetmeli miyiz?  Daha önce de söylemeye çalıştığım gibi bu eleştiriyi yapabilmenin yollarından biri şunu kabul etmek; burada yalnızca üstünlük kompleksine kapılmış bir takım batılıların doğuyu kendi sorunlarının kaynağı bir bütün olarak görmelerinden bahsetmiyoruz. Modernizmin yarattığı beyaz, siyahtan; kültürlü, eğitimsizden üstündür algısının yanlışlığını görmek için çuvaldızı kendimize de batırabiliriz…

 

Çünkü, Half The Sky projesinde görülen bu yaklaşıma benzer yaklaşımdaki yardım kampanyası reklamlarına Türkiye’de de rastlıyoruz. ‘Afrika’daki aç çocuklar yardımınızı bekliyor!’ ilanlarında kemikleri sayılan, üstünde sinekler uçuşan zenci çocuk stok fotoğraflarına bakıp da bu fotoğrafın koca Afrika Kıtasının neresinde çekildiğine dair bir merak duymadan, ‘bizden şanssız ve yoksul Afrikalılar bulutu’na dahil edilmesinde bir yanlışlık sizce de yok mu?

 

 

* ‘Baskıyı Fırsata Çevirmek’ şeklinde de çevrilebilir

** DasGupta’nın yazısının orjinalinin tamamı: http://www.racialicious.com/2012/10/08/your-women-are-oppressed-but-ours-are-awesome-how-nicholas-kristof-and-half-the-sky-use-women-against-each-other/

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ECİNNİLİK

YYunanistan’ın Yeni ‘First Leydi’si Ne Giymeli?
Yunanistan’ın Yeni ‘First Leydi’si Ne Giymeli?

Yunanistan'da Alexis Tsipras yönetiminde yeni bir kemer sıkma karşıtı parti yönetimde. E popüler atasözünün dediği gibi "bütün büyük adamların arkasında büyük bir kadın vardır."

TARİH

YSenin için düşündüğüm çiçekleri bulmak çok zor
Senin için düşündüğüm çiçekleri bulmak çok zor

Frida Kahlo'dan dostu ve meslektaşı O'Keeffe'e, endişe, destek ve aşk dolu bir mektup

SANAT

YMüzik Şemsiyesi – 3
Müzik Şemsiyesi – 3

Bu bölümde yönetmen John Cassavetes'in 'Etki Altında bir Kadın'ından bahsedecek ve müzisyen Harwood'un film için yapmış olduğu ana temayı dinleyeceğiz sayın Müzik Şemsiyesi severler...

Bir de bunlar var

Afsaneh Najmabadi’yle Humeyni, Devrim Sonrası Eşcinsellik ve Trans Geçiş Süreci Üzerine
Kabataş’ta Buluşalım
“Adın ne? Adım Dersim. Nerelisin? Diyarbakırlı.” Meclisin en genç milletvekili Dersim Dağ anlatıyor

Pin It on Pinterest