Kadınlara çok kötü şeyler yaptığını duyup durduğumuz bir sanatçıyı duvara asmak, onurlandırmak. Mümkün mü? Caiz mi? Affedilebilir mi?

KÜLTÜR

Girls Altıncı Sezon, Üçüncü Bölüm: Aziz Woody Allen ve Philip Roth, Amerikan Sürtüğüne Karşı

Girls dizisiyle ilişkim çalkantılı diyebilirim. Büyüyemeyen ve sorumsuz Amerikalı genç yetişkin prototipine şımarıklık alanı açtığını düşündüğüm zamanlar çok. Dahası insan ilişkileri ve cinsellik üzerine zaman zaman çok enteresan ve komik şeyler söylese de aslında dört genç kadının şehir hayatına dair önemli ayrıntıları atladığını, bu atlayışların da dizinin kendi dünyasının şımarıklığına kapılmasını mümkün kıldığını düşünürüm sık sık.

 

Atlanan ne tür ayrıntılar mı… Mesela dizi, ana karakteri olan ve dizinin yaratıcısı Lena Dunham ile özdeşleştirdiğimiz Hannah Horvath’ın tüm nevrozlarının, bencilliklerinin aslında kutlanmaya değer olduğunu ima ediyor ya ara ara. İşte o kutlanmaya değer tuhaflıkların, özsabotajlamaların nasıl bir aileden zenginlik ve ayrıcalıkla mümkün olduğunun üzerini es geçiveriyor Girls. Dizi ve gerçek hayat, Lena Dunham’ın entelektüel ajandası ve kişisel dünyası özelinde çoğu zaman birleşiyor, ancak dizide, Dunham’ın gerçek hayattaki ailesinin nasıl parayla dahi satın alınamayacak türden ayrıcalıklı bir pozisyonda olduğunu, New York’lu sanatçı, entelektüel, düşünür ağının tam merkezinde bulunduğunu es geçiyoruz. Bunun gerçek hayattaki Hannah’lara, yani dünyanın 5Harflilerine eksik bir portre sunarak biraz bükülmüş bir ‘örnek’ sunduğunu düşünmem, Lena’nın dizileştirebilecek şekilde özgürce yaşadığı özsabotajların arkasındaki entelektüel, sosyal sponsorluk olmasa, bunları sıradan bir genç feminist yaşıyor olsa çoktan sokakta, evsiz ya da delirmiş olması gerektiğini kendime ara ara hatırlatmam da benim pedagojik, köy enstitülü tavrım olsun. Diziyi milyonlarca kadının benim “çarpıtılmış örnek” çekincemi sorun olarak görmeden, çok severek izlediği kesin.

 

Fakat bu uzun ve dolambaçlı şerhi düştükten sonra, Girls‘ün altıncı ve son sezonunun öncülsüz ve şu an için tek duran, yumruk gücündeki üçüncü bölümünü konuşabilir miyiz?

 

Dikkat dikkat, aşağıda bölüme dair spoiler yağdırıyorum.

 

Bölüm, Hannah’nın feminist bir sitede kaleme aldığı, ünlü bir yazarın genç kadınları taciz ettiği, ya da hafif tabirle rıza kavramını gözardı ettiğine dair yazısı üzerine sözkonusu yazarın evine davet edilmesi hakkında. Hannah yazarın bohem ve şıklığın dengesini cerrah titizliğiyle tutturan kusursuz evine girdiğinde ilk gördüğümüz şeylerden biri, ödüllerin ve başarı sertifikalarının arasında, duvarda asılı bir adet ‘aziz Woody Allen’ resmi. Kolayca özeti geçilemeyecek kadar karmaşık ve katmanlı bu bölümü anlatmak için güzel bir kare bu: Kadınlara (ve Allen özelinde kendi çocuğuna) çok kötü şeyler yaptığını duyup durduğumuz bir sanatçıyı duvara asmak, onurlandırmak. Mümkün mü? Caiz mi? Affedilebilir mi?

 

Melis birkaç sene önce üzerinde hala sıklıkla düşündüğüm bir şey söylemişti: “Rıza ve tecavüz konusunda ikna edilmesi en zor erkekler, aslında içten içe bir kadına tecavüz edebileceğinden, o çizgiyi tam olarak bulamayabileceğinden çok korkan erkekler.” İşte bu bölüm, belki de tam olarak bu insanlara izletilmesi gereken, anlatılamayacak her şeyi çat, çat, çat gösteren bir bölüm. Rızanın aslında neden o kadar karmaşık olmadığını, rızanın karmaşık addedildiğinde çoğu zaman rızayı görmezden gelmek isteyen biri tarafından karmaşıklaştırıldığını inanılmaz bir berraklıkla anlatıyor. Rızayı bile isteye karmaşıklaştıran bir kişinin nasıl çoğu zaman kalabalık içinde seçme ve özel hissettirme, iltifat ve onay gibi sinsi yöntemleri kullandığını, bunun yarattığı atmosferin çetrefilliğini dışarıdan izleyen gözlere dahi bilfiil yaşatıyor.

 

Son olarak, bu bakış:

 

Screen shot 2017-02-26 at 2.33.23 PM

 

“İşte sen de hikâyeni almış oldun. Nasılmış? Aynısını sana da yaptım. Kendini çok zeki sanıyordun. Büyük yazarın gücünü elinden alabileceğini sanıyordun. İnternette vır vır konuşanlar, hepiniz elimden bu gücü almaya çalıştınız. Hepsinin temsilcisi olarak seni belirledim, sonra kalkanlarını bir, bir, bir indirdim. Tüm limit ve rıza diskurunu ağzımda çiğnedim, çiğnedim, sonra da suratına taciz olarak tükürdüm. Nasıl oluyormuş, gördün mü? Hadi bakalım, sıkıyorsa şimdi bu hikâyeyi anlat.”

 

Bölümün, Hannah yazarın yaşadığı binadan çıkarken onlarca kadının arka arkaya binaya girişini gösteren, sakin, günlük ve sıradan görünen bir sahneyle bitmesi tesadüf değil elbette. Söyleyecek çok fazla şey var. Her zamanki gibi, yorumlarda buluşalım.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YMiyadını Dolduran Bir Ses Bombası: Milo’nun Sonu
Miyadını Dolduran Bir Ses Bombası: Milo’nun Sonu

Nefret söylemini ve iktidarla tehlikeli özdeşleşmeleri, muhalefetin yetersizliğine dair bir kızgınlıkla açıklayabilir miyiz?

KÜLTÜR

YPenguen’de Tecavüz :PPP
Penguen’de Tecavüz :PPP

Sadece boktan değil, boktan ve yanlış şeyler çizmek ilginç bir his olmalı.

SANAT

YCNNTürk’e Yaklaşmayın, Üzülürsünüz *Cam Kırılma Sesi*
CNNTürk’e Yaklaşmayın, Üzülürsünüz *Cam Kırılma Sesi*

Aranızdan biri Türk televizyon kanalları fazla uslu ve itaatkar mı dedi?

Bir de bunlar var

Oyun Piyasası ve Kadın Karakterler Üzerine
Trans Misafir* Hanesi Projesi Başlıyor
Hitchcock, Sakın Sen Kuşlara Uyma

Pin It on Pinterest