Vali, ellerini kollarını sallayarak bulutların arasında çıkıp lazerler yağdıran uzay gemilerine “müdahale yok, müdahale yok” diye bağırırken, etrafta kaçışan halk umutsuz ve çaresizdir.

KÜLTÜR

Gelecek Pesimizmi: Lazeri Sen Kediye Tutunca İyi, Uzaylılar Sana Tutunca Kötü?

Gelecekle ilgili izlediğim, okuduğum, duyduğum hatta ürettiğim hemen her şey karamsar. Az sonra bunun sebeplerini bulmaya çalışacağım ama başarabileceğimi sanmıyorum.

 

Gelecekle ilgili belli başlı eserleri düşünelim. 1984, Blade Runner, Star Wars, Wall-e, Brazil, Alien, Konets Vechnosti, Metropolis, Philip K. Dick hikayeleri, Solaris, Turist Ömer Uzay Yolunda, Moon.. hepsi gri renkli geleceklerde geçiyor:

 

Sene 2083. Dünyayı Hüseyin Hatemi yönetmektedir. Karanlık taraftan gelmiş insanlar, makinalar, güçler ayaklarının tozuyla her şeyi yakıp yıkmakta, otoriter rejimler, tiranlıklar kurmakta, buzdolabındaki dolmaları yemekte, çoğunluğun iktidarına muhalefet etmektedir.

 

– Neden siyah giydin Darth Vader?
– Çünkü senin cenazene geldim bebeğim. Ciuv ciuv ciuv.

 

Vali, ellerini kollarını sallayarak bulutların arasında çıkıp lazerler yağdıran uzay gemilerine “müdahale yok, müdahale yok” diye bağırırken, etrafta kaçışan halk umutsuz ve çaresizdir. Acaba insanların iyiliği, saflığı, dolmuş şoförüne kızıp yıllarca içine atmış temiz kalpleri bu kötü niyetli birimleri durdurup o güzel günleri geri getirebilecek midir? Sığınakta, kafasını bacaklarının arasına almış, eciş bücüş oturan, altına kaçırmış genç bir delikanlının ağzından şu sözler dökülür: “lazer atan uzaylılara da kızmamak lazım, onlar da görevini yapıyor.”

 

Klasik bir bilimkurgu hikayesi işte böyle. Pesimist. Kabul etmemiz mümkün değil.

 

Tespitime aşağı yukarı katıldığınızı düşünerek “gelecek” kavramı etrafında dönen bu kötümserliğin varlığını ispat etmeye çalışmayacağım. Lakin bu karamsarlığın sebebi nedir acaba diye düşünmeden edememekteyim. Ey yazarlar, ederler, o güzelim robotlar ne yaptı size? Kaç uzaylı size borç taktı? Işınlanırken bavullarınız mı kayboldu? Alüminyum folyo giysilere uyacak çantanız mı yok?  Nedir bu gelecek korkusu. İrdeleyelim.

 

Buradan sonrasına teorilerle devam edeceğim. Bilimsel makale neymiş herkes görsün ve çeşitli şeyler.

 

Teori 1: Emir kuluyuz

 

Pesimizmin ilk ve en basit sebebi şu olabilir: bir hikaye yazarken bir iyi bir kötü karakter yaratmak gerekiyor ki hikayede bir gerilim olsun, bir heyecan olsun (antagonist – protagonist uzayı). Filminizin ya da hikayenizin konusu gelecekte geçtiğinde, hikayenin “gelecek” ile ilgili olması durumu öyle baskın bir durum oluyor ki orada “gelecek” ya da geleceği temsil eden “bir şeyler” dışında seçeceğiniz bir kötü adam çok saçma duruyor. Bu yüzden kötü karakteri geleceğin kendisi yapmak durumunda kalıyorsunuz; yoksa saçma duruyor.

 

Masayı örneklerle donatmak isterim.

 

Örneğin Hitchcock’un “Strangers on a Train” filminin gelecekte geçtiğini var sayalım. (Izlememişler için, filmde adamımız trende birisiyle tanışır ve tanıştığı adam manyak çıkar, kahramanımıza hayatı zindan eder). “Strangers on a Train”deki hikayenin gelecekte geçen versiyonunu yazamazsınız; çok saçma olur. Şöyle: iki adam uzay gemisinde tanışıyorlar ve biri manyak çıkıp diğerine hayatı zindan ediyor. Garip oldu, olmadı. Madem insan ilişkilerine dayanan bir hikaye yazacaksın, neden gelecekte geçiyor bu gibi bir soruna takılıyoruz. Hikaye epey saçmalaşıyor.

 

İnsanla veya insani ilişkilerle ilgili bir eser yaratırken, geleceği bir fon olarak kullanmak imkansıza yakın oluyor. İnsansız hikaye yazmak da zor tabii.

 

Yani ilk teorim şu: gelecekle ilgili filmlerde “gelecek” ister istemez baş karakterlerden biri oluyor. İyi insan genellikle hikayenin ana karakteri olduğu için, kötü olmak da “gelecek”e kalıyor.

 

Tabii burada, o zaman “şimdiki zaman” veya “geçmiş” ile ilgili filmlerde niye böyle olmuyor diye sorabiliriz. Sorduk da.

 

“Gelecek” dendiğinde aklımıza 1 adet ne idüğü belirsiz zaman dilimi gelirken, “geçmiş” dendiğinde aklımıza bir milyon olay, bir milyon kişi geliyor. Geçmişin içi dolu, geleceğin içi boş. Geçmiş çok karakterli, çok yönlü, çok karmaşık, gelecek ise tek boyutlu, derinliksiz, karaktersiz. O yüzden geçmiş bir milyon tane, gelecek bir tane. Bu kadar egosu şişmiş bir kavram, sizin hikayede onu fon olarak kullanmanıza izin vermiyor. Mecburen karakter oluveriyor.

 

Örneğin, Hitler ile ilgili film çekerken, “geçmiş”i kötü yapamıyoruz, Hitler’i kötü yapabiliyoruz. Dünya savaşı ile ilgili film çekerken filmde “geçmiş” diye bir karakter olmuyor ama 2087 yılıyla ile ilgili çekerken “gelecek” diye karakter oluveriyor, bu engellenemiyor.

 

Geleceğin kendisi bir karakter olunca da mecburen kötü karakter oluyor. Çünkü iyi karakter bizim ana karakterimiz.

 

Bu tezlerden bir tanesiydi. Bence paranızı buna yatırın.

 

Teori 2: Muhafazakar futurist

 

Şimdi ikinci teze geçiyorum. Hala paranız kaldıysa, yüksek faiz burada.

 

Bu teoriyi insanların teknolojiden korkuyor olması üzerine inşa ettim. Makinalar! Robotlar! İnsanın tanrıyı oynaması bakın başına ne işler açacak konseptli, artık beynimize kazınmış bir muhafazakarlığın hikayelere yansıyan bir etkisi de olabilir pesimizmin sebebi. Üstüne, anne tembihleri, Show TV’deki felaket haberleri de eklenince, kendini savunamayan zavallı “gelecek” bir öcü olmaktan kaçamıyor olabilir.

 

Geleceği bizden sonraki nesil şekillendireceği için ve biz ardımızdan gelen nesle -bizim geçtiğimiz abuk yıllardan daha yeni geçiyor olmaları sebebiyle- uu çok salak lan bunlar gözüyle baktığımız için, geleceği de negatif algılıyor olabiliriz. Ama bu kadar kompleks düşüneceğimize iki çay içeriz gibime gelmiyor da değil.

 

Lakin, geleceğe beynimize yerleşmiş dini ve kültürel etmenlerden dolayı hep kötümser bakıyor olduğumuz teorisi şununla çelişiyor: insan kendi geleceği için genellikle pozitif düşünüyor. Yani sen 5-10 sene sonra nasıl olacaksın aşkito diye sorsak, çoğu insan mutlu, mesut, zengin bir pornocu olacağını düşünüyor. Ama 5-10 sene sonra dünya nasıl olacak diye sorsak, dünya göt gibi olacak diye düşünüyoruz genelde.

 

Yani dünya sıçmış, nükleer felaketler, seller, lazer savaşları içinde debeleniyor ama sen bir köşede sevişiyorsun, öyle mi? İşte sırf bu mantalite yüzünden sıçacaksın insanoğlu. Çabuk kardeşinden özür dile.

 

Bu teoriyi şöyle özetliyorum o yüzden: kendi kontrolünde gelecek güzel, başkalarının (yeni embesil neslin) kontrolünde gelecek ise bok gibi olacak diye düşünüyor insan. Çünkü öyle.

 

Teori 3: Zaman geçecek diye konforumu bozamam

 

Üçüncü teorim şu. Belki de gelecek ve belirsizlik sadece bizi comfort zone’umuzda çıkartacağı için sevmiyoruz. Yani 15 sene sonra bir şeyler değişecek, bu kesin, ama ne değişecek bilmiyoruz. Şu anda iyi kötü bir homeostasi yakalamışız; maaşımız yatıyor, playlistimizi düzenlemişiz, anlaşmalı bakkal bira getiriyor. Ama bir şeyler değişecek. Ne acaba?

 

Değişime ayak uydurmak demek, çaba harcamak demek. Prensip olarak çaba harcamayı da sevmiyoruz. O zaman geleceği de sevmiyoruz. Bizi comfort zone’umuzdan çıkartmaya çalışan gelecekle hakkında kötü kötü filmler çekerek, pr kampanyaları yaparak, gerektiğinde saatleri geri alarak savaşmaya çalışıyoruz. Bu da olabilir.

 

Teoriler bitti, dağılalım.

 

İşte, sevgili bazı kesimler. Yazarlar, yazarlarımız da bunlardan birinden muzdarip ve hep geleceği kötüleyip duruyorlar. Böyle yapmasınlar.

 

Nasıl ırkçılık, ötekiyi bilmemekten, tanımamaktan kaynaklanıyorsa, gelecek pesimizmi de aynı gibi. Bir komşun Kürt, bir komşun da gelecekten gelmiş olsa hepsini severdin seni ırkçı transatlantik.

 

Geleceğe de gitmiş ve tabii ki hakkında bir şeyler demiş olan ulu önderin bir sözüyle bitirmek istiyorum:

 

“Şu anda 20 sene öncenin geleceğinde yaşıyorsunuz; kikirdek gördüm sizi. Hayırdır?”

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

Yİnsanlığın Yerleşeceği Yeni Gezegen İçin Yönetim Şekli Teklifatı
İnsanlığın Yerleşeceği Yeni Gezegen İçin Yönetim Şekli Teklifatı

Benim tasavvur ettiğim sistemin genel şablonu budur. Umalım ki daha iyilerini bulanlar olsun. Bir köylüyle aynı oy hakkına sahip olduğu için yakınan zatlar, gün gelecek tost makinası ile aynı oy hakkına sahip olunca daha da bedbaht olacaktır.

ECİNNİLİK

YTayyip Erdoğan’ın Cevap Verme Algoritması
Tayyip Erdoğan’ın Cevap Verme Algoritması

Sekiz adımda başbakan gibi cevap vermeyi öğrenin! (Almanya'dan onaylı)

Bir de bunlar var

Simone de Beauvoir Canını Yakanları Hayata Havale Etti Mi?
Haydi Kızlar Hogwarts’a!
Aileden De Yakın: Sense8 Ve Kuir Aile Kavramınının Paralellikleri

Pin It on Pinterest