Annabelle Timsit’in Kasım 2017’de The Atlantic’te yayınlanan The Push to Make French Gender-Neutral makalesinin çevirisidir.
Yazar Albert Camus “Fransız dili benim anavatanımdır,” der; çoğu Fransız da buna katılacaktır. Bu nedenle Fransızcaya uygulanan herhangi bir değişim çabası çoğunlukla kuşkuyla karşılanır. Bu sonbaharda ilk defa cinsiyetsiz Fransızca kullanan bir okul kitabı yayımlandığında tepkiler anında başladı.
Bu kitabın yayımlanması cinsiyetli bir dilin cinsiyetçi sonuçlar doğuracağını savunan Fransız feministler için bir zaferdi, cinsiyetsiz bir dile geçildiğinde kadınların sosyal durumlarının iyileşeceğini savunuyorlardı. Gelecek kuşakları kapsayıcı bir şekilde yetiştirmenin kadınlara karşı daha hoşgörülü olan iş ortamları gibi pozitif etkileri olacağını iddia ediyorlardı.
Çoğu kişi de bu fikri ölçüsüz buldu. Bu uygulamaların eğitimi feci şekilde karıştıracağından, dilin toplumsal gerçekleri gerçekten değiştirebileceğine dair yeterince kanıt olmadığından şikâyet ettiler. Açık bir şekilde ikinci görüşten olan Başbakan Edouard Phillippe bu hafta bütün resmî belgelerde cinsiyetsiz Fransızca kullanılmasını yasakladı.
Fransızcada zamirler, isimler ve sıfatlar işaret ettikleri objenin cinsiyetini alırlar. Örneğin le policier erkek polisi, la policière ise kadın polisi ifade eder. Nötr gramatik cinsiyet bulunmaz. (Örneğin İngilizcedeki they, Türkçedeki o gibi.) Bununla birlikte meslekleri de içeren bir grup ismin feminen versiyonları yoktur. Erkek bakan le ministre iken kadın bakan için la ministre kullanılır. Dahası, Fransız öğrencilere “maskülen feminene üstündür” denilir, örneğin on kadın ve bir erkeğin olduğu gruptan bahsettiğinizde bütün grup için maskülen zamir kullanmanız gerekir.
Fransızcanın bu özelliklerinin kadınlar için dezavantajlı olduğuna inanan feministler çözüm konusunda hemfikir değiller. Çoğu, tüm profesyonel isimlerin feminen versiyonlarını üretme ve/veya mümkün olduğunda cinsiyetsiz isimler kullanma taraftarı. Birçok kişi aynı zamanda maskülen isimlerin sonuna, feminen eklerin başına koyulabilecek bir “ara nokta” kullanmayı öneriyor; bu sayede her ismin iki cinsiyetli versiyonunu da söylemiş olabiliyoruz. (Örneğin musicien·ne·s, yani “kadın müzisyenler ve erkek müzisyenler” gibi.) Bazıları cinsiyetsiz bir zamir yaratmayı bile önerdi (İngilizcede sıklıkla bu amaçla kullanılan they veya İsveççedeki hen gibi.) Bu ve diğer öneriler kolektif bir şekilde “kapsayıcı yazı” olarak biliniyor.
Konuştuğum çoğu dilbilimci bir dili değiştirmekle algıda değişiklik olmayacağını dile getirdi; bu da çoğunun kapsayıcı yazının boşuna uğraşmak demek olduğu söylemelerine yol açtı. Fakat dil ve algının büyük oranda bağlı olduğunu söyleyen bir dilbilim ekolü var: dilsel belirlenimcilik (linguistic determinism).
Dilsel belirlenimciliğin söylediği şey temelde şudur: diliniz, söyleyebilecekleriniz ve düşüncelerinizin sınırını belirler. Dilsel belirlenimcilik Sapir-Whorf hipotezinin de temelini oluşturur—bu düşünce de dilin nasıl düşündüğünüzü belirlemesiyle ilgilidir. Bu hipotez 1940’larda çok ünlü olsa da 60’lı ve 70’li yılların dilbilim komünitesi bunun yanlış olduğunu ifade etmiştir. “Diller temelde ne söylemeniz gerektiği ile ayrılır, ne söyleyebileceğiniz ile değil,” demiştir dilbilimci Roman Jakobson. Fransızca konuşmak sizin bir şeyi cinsiyetsiz algılamanızın önüne geçmez, der, fakat bu dil sadece sizi cinsiyetli terimler üzerinden düşünmeye iter. Gelgelelim İngilizcede (ve Türkçede) “arkadaşımla yemek yiyorum” dediğinizde arkadaşınızın cinsiyetini vurgulamanız gerekmezken, Fransızcada bunu vurgulamanız -ve dolayısıyla düşünmeniz- gerekmektedir. Bugün, Sapir-Whorf hipotezini halen destekleyenler var, özellikle de Arrival filminde bahsi geçtikten sonra.
Bazı bilimsel çalışmalar gerçekten de Fransızca gibi cinsiyetli dillerin İngilizce gibi daha cinsiyetsiz olanlara göre daha fazla cinsiyetçi algılar yarattığını ortaya koyuyor. Fakat aynı çalışmaların kontrol edemeyeceği kültür gibi faktörler de var ve bu çoğu zaman cinsiyetçi tavırların belirlenmesinde en önemli faktör olarak karşımıza çıkıyor.
Bu tartışma Fransa’da erkeklerin savaşa gittiği ve kadınların “normalde erkeklerin görevi olan” baca temizleme ve fabrika işçiliği gibi sorumlulukları üstlendiği Birinci Dünya Savaşı dönemine kadar uzanıyor. Sadece erkek versiyonları bulunan bu mesleklerin -o dönemin Fransız toplumunun hoşuna gitmese de- feminen versiyonları da kullanılır hale geliyor. Bu durum savaş döneminde hoş görülse de erkekler cepheden döndüğünde kabul edilemez hale geliyor ve Fransız dilinin cinsiyetsizleştirilmesi sorunu 1970 ve 80’lere kadar göz ardı ediliyor. Fransızcayı devlet kademesinde feminize etme çalışmaları 1984’te başlıyor ve yirminci yüzyıl sonuna kadar sürüyor fakat bütün teklifler dil kurallarını belirleyici kurumlar tarafından reddediliyor.
Geçtiğimiz Eylül ayında Fransız yayınevi Hatier, High Council for Gender Equality’nin 2015’te yayımladığı Fransızcayı daha cinsiyetsiz hale getirmek için on yol önerisinden yola çıkarak ilkokul üçüncü sınıftaki çocuklar için “kapsayıcı” bir okul kitabı yayımladı. Bunun üzerine muhafazakâr yayınlar “Feminizm: Kapsayıcı yazı sapkınlığı” ve “Kapsayıcı yazı: aptal·lar üreten yeni fabrika” başlıklı yazılar yayımladılar. Birçok filozof ve bilim insanı “dilbilim maskesi altındaki feminist aktivizme” ve “çocukların kobay olarak kullanılmasına” karşı ses çıkardılar. Fransa’nın Picardie bölgesinden bir edebiyat profesörü olan Emmanuelle de Riberolles, “çocukların kendilerini ilgilendirmeyen konulara çekilmemesi gerektiğini” savundu. Eğitim bakanı Jean-Michel Blanquer bile kapsayıcı yazıya karşı olduğunu açıkladı, “dilin çocuklarımıza borçlu olduğumuz sarsılmaz bir taban” olduğunu ve “en iyi amaçlar için bile araç olarak kullanılamayacağını” savundu.
Fransızcayı ilgilendiren konularda söz sahibi olan kurum Académie française, güçlü bir açıklamayla kapsayıcı yazının getireceği gramatik karışıklıkların “ifadelerin belirsiz olduğu bölünmüş bir dile, anlaşılmazlığın sınırında kafa karışıklıklarına” yol açabileceğini savundu. Dahası, “bu ‘kapsayıcı’ sapkınlıkla yüzleştiğinde, Fransızcanın ölümcül bir tehlikede olabileceği ve gelecek nesillere borçlu olunduğu” dile getirildi. Bu açıklama aynı zamanda kapsayıcı yazının Francophonie (devlet düzeyinde Fransızca kullanan veya birinci ya da en çok kullanılan dili Fransızca olan ülkeleri kapsayan dilsel bölge) vaadini tehlikeye soktuğu hakkında uyarıda bulundu. Francophonie, Fransa’nın sömürgecilik sonrası küresel iletişim için en başarılı aracı: 84 üye ülke ve devlet, 274 milyon Fransızca konuşan insana ve Birleşmiş Milletler’e üye ülkelerin üçte birine tekabül ediyor.
Kapsayıcı yazının savunucuları Academié’nin argümanlarıyla ikna olmuş değiller. “Bu gülünesi,” diyor tarihçi ve edebiyat profesörü Eliana Viennot. “Onlar [akademinin üyeleri] Francophonie vaatlerini asla umursuyor değillerdi,” ve “Francophone (Francophonie’nin olduğu) ülkelere olan nefretleri kültürleriyle temellenmişti.” Viennot, akademinin ünlü bir üyesine, Maurice Druon’a dikkat çekiyor. Druon, 2006’da Fransızcanın “absürt feminizasyonlarından nefret ettiğini” ve o zamanlarda Quebec’te önerilen şekillerinde “Amerika’daki kadın örgütlerinden etkilenildiğini” söylemişti.
Aslında, “Fransa, diğer Francophone ülkelerden feminizasyona direnmesiyle ayrılıyor,” diyor Kanada’daki Laurentian Üniversitesi’nde kapsayıcı yazı çalışmış bir Fransızca profesörü olan Elizabeth Dawes. Kapsayıcı yazının en radikal değişimleri Francophone ülkelerde tartışılıyor: Kanada mesleklerin feminizasyonunu ele almaya 1979’da başladı, İsviçre ve Belçika da sırasıyla 1991 ve 1994’te onu takip etti.
Kapsayıcı yazının destekçileri Fransa’daki bu güçlü kurumsal reddedişin, dilin ne işe yaradığını yanlış anlamaktan ileri geldiğini savunuyor; bunun sosyal ilerleme için bir vektör olması gerektiğini savunuyorlar. “Dil, sosyal dönüşümleri içine işlememiz gereken bir alandır,” diyor dilbilimci ve Mots-Clés isimli iletişim ajansının kurucusu Raphaël Haddad. Dili politikleştirdiklerini söyleyen eleştirmenlere cevap olarak Haddad, dilin halihazırda politik olduğunu söylüyor ve bunu kanıtlamak için çalışmaya başlıyor.
Haddad ve Mots-Clés’teki arkadaşları son zamanlarda Harris Medya’yı Fransa’nın kapsayıcı yazıyla ilgili sosyal farkındalığını ölçmek ve bu yazı biçimi hakkında ne düşündüklerini öğrenmek için bir çalışmayla görevlendirdi. Bir deney, katılımcılardan tanıdıkları ünlü Fransız televizyoncularını söylemelerini istedi. Bu soru cinsiyetsiz bir şekilde sorulduğunda daha fazla kadın isimleri cevap olarak alınıyorken, cinsiyetli şekilde sorulduğunda cevaplardaki kadın sayısı gözle görülür şekilde azaldı. İki durumda da katılımcılar çoğunluklu olarak erkek isimleri söyledi.
Daha önce yapılmış, “Dil ekonomimizi şekillendirebilir mi? Gramatik cinsiyet farkları ve cinsiyet ekonomisi,” isimli bir çalışma cinsiyetli diller ve kadınların işgücüne katılımı arasında bir bağlantı olduğunu ortaya çıkardı. Cinsiyetsiz gramerli dillerin konuşulduğu ülkelere kıyasla grameri cinsiyetli olan dillerin konuşulduğu ülkelerde kadın istihdamının daha az olduğu gözlendi. Fakat bu konu halen bilişsel bilim ve dilbilim araştırmalarının dışında tutulduğundan kapsayıcı yazı eleştirmenleri dili değiştirmenin cinsiyet eşitliğini sağlayacağı konusunda yeterli çalışma olmadığını söylüyor.
Yine de geçtiğimiz mayıs ayında, Haddad ve firması kuruluşlar ve kurumlar için kapsayıcı yazıyı kurallar haline getiren online bir kullanım kılavuzu yayımladı. Haddad, kapsayıcı yazının işletmelerin cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele etmesine yardımcı olabileceği kanısında. (World Economic Forum’un 2017’de yayınladığı Global Gender Gap Report’a göre, Fransa genel cinsiyet eşitliğinde 11. sıradayken, kadınların ekonomiye katılımı ve fırsatlar konusunda 64. sırada. Özel bir kuruluş olan l’Observatoire des inégalités (Eşitsizlik Gözlemevi) Fransız erkeklerin kadınlardan ortalama 22.8 daha fazla para kazandığını açıkladı. Çalışma Bakanı Muriel Pénicaud’un son zamanda aldığı bir inisiyatif, Haddad’ın perspektifinin ciddiye alındığını gösteriyor: 10 Ekim’de, bakanlık işyerindeki cinsiyet eşitsizliğini aşma amacıyla kullanılabilecek resmi bir kapsayıcı yazı kılavuzu yayınladı.
Kapsayıcı yazıyı normalleştiren kampanyaların işe yaradığına dair başka göstergeler de var: 2016’nın sonlarına doğru Microsoft Word, Fransızca için kapsayıcı yazı seçeneği olan yeni bir versiyon yayınladı. Şirket, bu yeni özelliğin “dışlayıcı, görmezden gelici veya stereotipleştirici” olarak kullanılabilecek cinsiyetçi dile karşı üretildiğini ve mümkün olduğunda “cinsiyet kapsayıcı dil” kullanılması gerektiğini belirtti. Bununla birlikte, Fransızca klavyeleri de “kapsayıcı” bir yenilenme içine giriyor, Association Française de Normalisation (Fransız işletmeler arasında standart oluşturma sürecini denetleyen kuruluş) ara noktayı içeren bir klavye tasarlayacağını duyurdu. Bu hareket sadece kapsayıcı yazı taraftarlarını değil, Fransa’da ara nokta kullanılan azınlık dillerini (Katalan, Occitan, Gascon gibi) konuşan insanları da memnun edecek.
Yeni klavye ve yeni okul kitaplarına karşın, -konuştuğum dilbilimcilerin de vurguladığı gibi- bir dili değiştirmek inanılmaz zor. Fransa, cinsiyet eşitliği konusunda ciddiyse, bunu başarmak için kapsayıcı yazı dışında daha etkili yollar olabilir. Kültürel tutuculuk tepkilerde kesinlikle etkili olsa da tek faktör bu değil. “Karmaşık bir yazı sisteminde ustalaşmak kültür merkezinin önemli bir parçası,” diyor Pensilvanya Üniversitesi dilbilim profesörü Mark Liberman, “ve her yerde insanlar, bunu değersizleştirecek gelişmelere karşılar.”
*Fransızcanın feminizasyonu için önerilen yöntemlerden biri olan ara noktaya gönderme yapılmıştır.
Ana görsel: Basquiat