Kadınlar, gündelik hayatlarında sokakla kurdukları ilişkide çeşitli taktikler geliştirmeye alışkındırlar. Gidilen muhite göre giyim kuşama çekidüzen vererek, eve geç saatte dönülecekse belirli güzergâhları tercih ederek, yalnız yaşanıyorsa mahalleliyle araya mesafe çekerek kamusal alanda hissedilen gerilimi hafifletmeye çalışırız. Şort giydiğimizde bacaklarımıza dikilen bir çift gözün ya da gece eve doğru yürürken arkamızda duyduğumuz ayak sesinin yarattığı tedirginlikle ancak böyle baş edebiliriz.
Dünyanın neresine giderseniz gidin bizde hal böyleyken, erkeklerin sokakla ilişkisi bambaşka tabii. Bir süre önce, erkeklerin sokaklarda uluorta ihtiyaç gidermelerini önlemek adına, Paris’in bazı noktalarına deneme amaçlı açık hava pisuvarları yerleştirildi. Şehrin ilk kadın belediye başkanı Anne Hidalgo görevdeyken erkeklere böyle bir hizmet sunulması hakikaten ironik. Demek cinsiyetçilik öylesine içe işlemiş durumda ki sokağın bu şekilde erkeğin konforuna göre düzenlenmesinde bir sorun görülmüyor.
Peki feministler ne yaptılar? Önce pisuvarları kadın pedi, tampon ve çimentoyla güzelce tıkadılar. Ardından da protestolarının meramını anlatmak maksadıyla üzerlerine çıkartmalar yapıştırdılar. “Emzirmek için memelerini açan kadınlara örtünmeleri söylenirken, işemek için üreme organlarını çıkaran erkekler belediye tarafından finanse ediliyor.”
Ana görsel: Paris’in yeni pisuvarları üzerine makale yazan James Gillespie hem işiyor hem teknedekileri selamlıyor. Fotoğraf: Ray Welles