“İçeride” neler konuşulduğunu, Filistin’de son haftalarda olup bitenleri Filistinlilerin nasıl yorumladığını aşağıdaki kısa röportajlarda görebilirsiniz.

MEYDAN

Filistin’de neler oluyor?

 

İsrail Gazze’yi dün gece de bombalamaya devam etti. Bombardımanda ölenlerin sayısı yetmişbeşi buldu. Saldırılarda yaralanan yüzlerce Filistinli için gereken en hayati ilaçlar ve tıbbi malzemeler ambargo nedeniyle Gazze’de bulunmuyor. İsrail hükümeti ise “Hamas’a bedel ödetmek için” bombardımana devam edeceğini ilan etti.

 

Gazetenin küçük puntoları, haber sitelerinde hızlı bir tarama ya da televizyondan gelen mekanik bir spiker sesi söylerdi buna benzer cümleleri. Şimdi ise durum farklı. Sokakta, kafelerde, evlerde, gerçek insanlar söylüyor bu cümleleri. Dünya kupasından, Feiruz’dan, zahterden, zeytinyağı sabunun cilde faydalarından, her neyden açılmış olursa olsun konu mutlaka son bildirilen ölü sayısı’na geliyor, çatışmaların hangi bölgelerde devam ettiğine, saldırıların nerde yoğunlaştığına,  1948’e, 67’ye, intifadaya… On güne yakındır Filistin’deyim.

 

“İçeride” neler konuşulduğunu, Filistin’de son haftalarda olup bitenleri Filistinlilerin nasıl yorumladığını aşağıdaki kısa röportajlarda görebilirsiniz. Birbirinden farklı yorumlar, analizler, beklentiler olsa da buradaki tüm sohbetler iki noktada buluşuyor gibi: İsrail’in Batı Şeria’ya yönelik yeni bir saldırıyı adım adım planlamış olduğu, buna karşılık yeni bir intifadanın da kapıda kendini gösterdiği…

 

 

Sahar Francis – ADDAMEER (Prisoner Support and Human Rights Organization)

 

Sahar Francis Tutsaklarla Dayanışma ve İnsan Hakları Derneği’nin direktörü. Yıllardır siyasi tutsaklar için çalışmalar yürüten ADDAMEER özellikle açlık grevleri sırasında gerçekleştirdiği uluslararası çaptaki etkili kampanyalarla tanınıyor.

 

Francis: Çok zor bir süreç bu ama işgalin ırkçılığını ve faşizmini tamamen gözler önüne seriyor. Çılgınlık. 3 İsrailli yerleşimcinin kaybolmasını, planlarını gerçekleştirmek için kullandılar. Bunun çok daha önceden planlandığını düşünüyorum. Şu an onlar için mükemmel zamanlama. Aslında başından beri biliyorlardı. Biz yeni keşfediyoruz ama onlar başından beri bu 3 yerleşimci gencin ölü olduğunu biliyordu. Ama İsrail elindeki bu bilgiyi kamuoyundan ve dünyadan sakladı. Yerleşimcilerin öldüğünü bilmiyormuş gibi kayıp aradılar haftalar boyunca. Neden? Çünkü Filistin şehirlerinde bu kitlesel saldırıyı ve Filistin’e yönelik kitlesel karalama kampanyasını başlatmaları gerekiyordu.

 

Aslında niyetleri Hamas’a ve işgal altındaki topraklara saldırmaktı. Çünkü İsrail’in şu anki liderliğinin barış için herhangi bir niyeti yok, işgali durdurmak gibi de. Tam tersi. Yapmaya çalıştıkları gerçek anlamda Batı Şeria’nın dışarısıyla tüm bağlantısını kesmek, Gazze’ye yaptıkları gibi. Niyetlerini meşrulaştırmaya çalışıyorlar. İnsanları köşeye sıkıştırmalarını, duvarla çektikleri sınırı, Filistinlileri birbiriyle ilişkileri koparılmış birkaç şehre hapsetme niyetletini meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Yoksa bir gecede 500 insanı tutuklamış olmalarını nasıl anlayabiliriz?

 

Kayıp yerleşimcilerin ölü bulunmasının ardından kitlesel tutuklamalar başlattılar. Tutuklamaların sayısı bine yaklaştı şu an. Ve tutukladıklarının içinde Oslo sürecinde bırakılan insanlar var. Bu insanlar zaten 25-30 sene hapis yatmış insanlar. Bu ne demek? Bence durumun en açık kanıtı, iki haftadır tutuklanan insanlarla kaçırılan yerleşimciler olayının hiçbir ilgisinin olmaması. Saldırmak için bir bahaneydi bu sadece. Bu olayla ilgisi olmayan onlarca insanın evlerini yıkmak istiyorlar şimdi. İsrail çoktan yeni yerleşimler inşa edeceğini ilan etti bile, yeni yerleşimler inşa etmeye başladılar.

 

İsrail’in bütün yaptıkları gösteriyor ki bu kaçırılan yerleşimciler durumunu Filistinlilere saldırmak için bir mazeret olarak kullandılar çünkü uzlaşma sürecinden memnun değillerdi. Filistinlilerin birlik hükumeti kurmuş olmalarından memnun değillerdi. Olayları, halk için uzlaşmayı imkansızlaştıracak bir noktaya taşımak istediler. Uzlaşma sürecini sona erdirmek ve Filistinli yetkilileri daha da baskı altına almak istediler. Halkın Filistin ulusal yönetimine güvenlerini yitirdiğini biliyorlar. Ve bu güvensizliği daha da arttırmak için tabiî ki Amerika Birleşik Devletlerinin de desteğiyle bir strateji geliştirdiler. Bence durum her geçen gün daha kötüye gidiyor. İyimser olamıyorum. Başlattıkları bu yeni durum çok kötü noktalara gidecek.

 

 

Sami Abu Şehade – Balad Partisi aktivisiti, Tel-aviv/Yafa Belediye Meclisi’nde Yafa Temsilcisi

 

Şehade: Neler döndüğünü gerçekten bilmiyoruz. Bütün bu hikaye, üç yerleşimcinin Filistinliler tarafından kaçırılmasıyla başlamış gibi görünen bu durumla ilgili tek bilgi kaynağımız İsrail ordusu ve İsrail istihbaratı. Ve bunlar da tarafsız ya da güvenilir kaynaklar değiller. Gerçekte ne olmuş olduğunu bilmiyoruz. Bize böyle bir hikaye anlatıyorlar. Anlattıkları bu hikaye bana mantıklı görünmüyor. Ve zaten bilgi kaynağı olarak İsrail’e güvenmiyorum. Bence bu durumu Batı Şeria’ya ellerinden gelen zararın en fazlasını vermek için planladılar. Ve bunu yapıyorlar da.

 

Şu anda olanlar gerçekten çok ciddi, çok tehlikeli bir noktada. Ortaya çıkan faşist atmosfer eskilerden daha farklı. Yani şu anki İsrail toplumu farklı. Eskiden İsrail ordusunun ve silahlı kuvvetlerinin şiddeti vardı. Şimdi bir de İsrail medyasının yıllardır devam ettirdiği nefret dolu ve ırkçı yayınların bir sonucu olarak, İsrailliler sokaklarda kendi başlarına intikam almaya kalkıyorlar. Her yerde Filistinlilere saldırıyorlar. Kudüs’te Ebu Hudayr’ın vahşice öldürülmesi bunun sonucudur. Ama sadece o değil, her yerde Filistinlilere karşı yüzlerce saldırı gerçekleşiyor, sadece Arap oldukları için. Tehlikeli olan devletin bunu durdurmak için hiçbir şey yapmaması. İsrailli politikacılar bu durum hakkında konuşup duruyorlar. Bu saldırıların neden olduğunu açıklıyorlar. Her açıklama aslında meşrulaştırma. İsrail polisi İsrailleri durdurmaya kalkışmıyor bile. Polis zaten bu durumun bir parçası.

 

Şu andaki atmosfere bakılırsa, çok büyük felaketler kapıda. İsrail’deki atmosfer politik olarak, toplumsal olarak, kültürel olarak, her açıdan gayet net. Filistinlilere kitlesel olarak zarar vermek. Filistin halkı kendini tehdit adlında hissediyor. Ve kendini savunmaya çalışıyor. Tek yaptıkları “biz varız” demek ve “bu yaptıklarınızı kabul etmiyoruz” demek. İkinci intifadanın başlarında da buna benzer bir atmosfer içindeydik. İsrail polisi eylemler sırasında 30 Filistinli’yi sadece eylem yapıyor oldukları için öldürdü. Ve bunun için kimse hapse filan girmedi. Eğer son on gündür yaşananlar böyle devam ederse benzer şeyler yaşanacak. Dün gece, burada Yafa’da gösteriler gece 4’e kadar sürdü. Çocuklar çatapatla oynuyorlar hep. Dün gece sinagogun yakınlarında bir yerde oynamışlar, sırf bu yüzden yerleşimciler çıkıp çocukları kovalamaya başladı. Çocuklarının yerleşimciler tarafından kovalandığını gören mahalleli de sinagogun etrafını sardı. İnsanların sakinleşmesi 5-6 saati buldu. Bu küçük gibi görünen olay o kadar tehlikeli ki.. Bir anlık… Bir anda onlarca ölümün olduğu bir boyut kazanabilir bunlar. İşte bu yüzden çok tehlikeli bir zamandan geçiyoruz.

 

 

Rula Abu Duhou – Aktivist, Birzeit Üniversitesi’nde Kadın Çalışmaları Enstitüsü’nde Öğretim Görevlisi

 

Rula Abu Duhou Filistin’in önde gelen kadın direnişçilerinden. Silahlı mücadeleye katıldığı için 19 yaşında girdiği cezaevinden Oslo süreciyle beraber çıkmış. Kadın siyasi tutukluların cezaevinde gerçekleştirdiği 17 ay süren büyük direnişin liderlerinden. Cezaevinden çıkmış olsa da Batı Şeria’dan çıkması yasak.

 

Abu Duhou: İnsanların artık dayanacak hali kalmadı. Olan bu. 20 yıl Oslo. 70’lerde, 80’lerde direniş tecrübe edildi. Sonra ise Oslo. İster Oslo yanlısı olsun ister Oslo karşıtı, herkes barış dedikleri şeyi de tecrübe etti yıllardır. Barış dediklerinin barış olmadığı anlaşıldı. Barış dedikleri daha fazla zorluk, ekonomik zorluk, sosyal zorluk, toplumsal hareketin önündeki zorluklar, duvar, yerleşimler, ambargolar, hepsi. İnsanların artık dayanacak hali kalmadı. Bazen olayları tetikleyen şey çok küçük bir şey olabilir, saçmasapan küçük bir şey gibi görünebilir. Ama o noktaya gelene kadar birikenler var. Buna bir de şunu ekle, bugünkü liderimiz Filistin yanlısı değil İsrail yanlısı bir lider. Maalesef durum bu. Ne söylemesi gerektiğini, nasıl söylemesi gerektiğini bilmeyen bir lider. Diplomatik konuşmaları için büyük desteğe ihtiyacı var. Zayıf olabilirsin, güçsüz olabilirsin. Ama zayıflık ayrı, onursuzluk ayrı. Biz eskiden zayıftık ama onurumuz vardı. Şimdi daha zayıfız ve onursuz bir liderimiz var. Hayal edebiliyor musun durumumuzu? Şu hale bak. Sadece Batı Şeria değil. Şu anda sokakların en hareketli olduğu yerler 48 Filistin’i.

 

Kudüs’e bak. Kudüs’te olanları görüyor musun? Açıkça ortaya çıktı ki ister 48’in Filistinlileri olsun, ister 60’ların işgalinin ya da sonrakilerin, baskı altında, ırkçılık, işgal, tüm bunların altında insanlar patlamaya her an hazırlar. Şu anda Hayfa’da, Yafa’da, Tamra’da, Akka’da olanlar gösteriyor ki Filistin tek Filistin’dir. Tek birliktir. Ve Filistinliler nerede olurlarsa olsunlar aynı Filistinliler. Aynı hayalleri, azmi, özlemleri paylaşıyorlar. Birlikler ve birlikteler. Olan budur. Bunu ne Hamas ne Fetih hareketi durdurabilir. Aslına bakarsan halk onlara karşı da hiç olmadığı kadar eleştirel bakıyor şu an. Çünkü ateşin altında, saldırının altında, sokaktaki direnişle, klimalı odalarda yapılan direnişi ayırıyor artık bu halk.

 

 

Cemal Cuma – Stop the Wall Campaign

 

“Duvarı Durdurun”, yapımına 2002 yılında başlanan ve büyük ölçüde bitmiş olan, Batı Şeria’nın dışarıyla bağını tamamen kesen duvarın inşaatını engellemek için çalışmalar yürüten bir grup.

 

Cuma: Şu anki durum çok tehlikeli. İsrail intifadadan kaçmaya çalışıyor. Kudüs’te olanları hiç beklemiyorlardı. Onlar için tam bir şok oldu. Hesaplarının tamamen dışında bir şey bu. Kudüs’ü sonsuza kadar yendiklerini, artık bitirdiklerini sanmışlardı. 48 Filistinlilerinin ayaklanabileceğini hiç düşünmediler. Bu kaçırılma olayı ortaya çıktığında –bu arada yerleşimcilerin kaçırılmasıyla ilgili hala kesin bir bilgi yok, kim niye yaptı bilinmiyor, onlarca soru işareti var- aslında bütün eylemleri Batı Şeria’yı istila etmek ve Filistinlileri kontrol altında tutmak için inşaatı bitmek üzere olan duvar içindi. Ama 15 yaşında Filistinli bir çocuğun kaçırılıp diri diri yakılarak öldürülmesinden sonra Kudüs’ün ayaklanması… Bunu hiç beklemiyorlardı. Filistinin 38 şehir, kasaba ve köyünde –kendi polisleri 38 diyor-çatışmalar devam ediyor. Bu yüzden bütün planı değiştirmek zorunda kaldılar. Şimdi Gazze’ye yöneldiler. Filistinlileri, özellikle de Gazze’yi savaşa çekmeye çalışıyorlar ki böylece direnişin ve intifadanın yayılmasını durdurabilsinler. Kendi aleyhlerine dönen başka bir şey de uluslararası tepkiler. İsrail’e yönelik kınamalar uzun zamandır olmadığı kadar fazla. Bunu da beklemiyorlardı ve şimdi bunun da acısını Gazze’den çıkarmaya çalışıyorlar. Bu yüzden, gerçekçi olursak, Gazze’de çok daha büyük katliamlar yapacaklarını tahmin ediyoruz. Ölü sayısı bugün 50’ye yaklaştı, bunların içinde çocuklar var her zamanki gibi.

 

Şimdi öncelikle Filistin yönetiminden beklenen bir an önce ayaklanması ve İsrail’in bu yaptığını uluslararası mahkemelere taşıması. Filistinli yetkililer Gazze’ye yönelik saldırının durması ve istilanın engellenmesi için bir an önce harekete geçmeli. Yerleşimcilerin saldırıları hala devam ediyor, özellikle Batı Şeri’da. Filistinliler de buna karşı güçlü bir tepki veriyor. Bu Batı Şeria’nın yeniden ayaklandığını ve İsrail’le ciddi çatışmalar yaşanacağını gösteriyor. Şu anda bu gördüklerimiz, Kudüs’te olanlar, 48 Filistin’inde olanlar, Batı Şeria’da yaşananlar – her gece askerlerle ya da yerleşimcilerle onlarca çatışma yaşanıyor- bunlar intifadaya işaret ediyor. Eğer bu yaşanan intifada değilse bile, intifadanın yaklaşmakta olduğuyla ilgili açık bir mesajdır. Çünkü insanlar bıktı. Filistin yönetiminden bıktı. İşgalden bıktı. Bu yaşamdan bıktı.

 

Bu sefer yaşananların en büyük farkı tarihi Filistinin her yerine yayılmış olması. Kudüs, 48 bölgeleri, Batı Şeria, saldırı altında olan Gazze… Ve tüm bunların açık bir anlamı var, apaçık bir mesaj: Filistinliler aynı Filistinliler. İsrail’in bölmeye ve pasifize etmeye yönelik tüm çabaları başarısızlıkla sonuçlandı. Başka bir anlamı da şu: Sömürge güçlerinin ve ırkçılığın Kudüs’te, Gazze’de, Batı Şeria’da, diasporada Filistinlileri hedef alan tüm eylemleri aynı zamanda Filistinlileri birleştiren bir şey olmaktadır. İsrail’in bu son olaylarla birlikte Filistinlileri ve Filistinlilerle birlikte yaşamayı, barışı kabul etmeyeceği artık kesinleşti. Bu yüzden buradaki çatışma bir varoluş çatışmasıdır. Mücadelemiz, Filistin mücadelesi, var olmak için verilen bir mücadeledir.

 

 

Ana görsel: Francesco Mattuzzi; Oush Grab askeri kampı

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

SANAT

YMaskeler, Ruhlar ve Dışarıda Kalanlar
Maskeler, Ruhlar ve Dışarıda Kalanlar

Ruh yittiğinde mi bürünülür maskeye? Yoksa ruhu örten, donduran, giderek yok eden şey midir maske? Ya da arkasında yarattığı sahicilik efektiyle beraber hakikatin kendisi mi?

SANAT

YTanınmamış Çocuklar, Hayaletimsi Kıpırtılar ve Eksilten Yazı
Tanınmamış Çocuklar, Hayaletimsi Kıpırtılar ve Eksilten Yazı

Halide Edib’in 1920’lerdeki metinlerinde, Türk edebiyatının Türklüğünü tesis eden birçok başka yazarınkinde olduğu gibi yaldızlı büyük anlatının gerisinde yazının sildiğinin, örttüğünün, karaladığının okunmasını bekleyen bir şeyler var.

SANAT

YHarap Mabetler, Ruhu Eşyaya Karışan Kadınlar ve Zamansız Parmak Uçları
Harap Mabetler, Ruhu Eşyaya Karışan Kadınlar ve Zamansız Parmak Uçları

Halide Edib’in kırılmış bir kadınlığın içinden, duyuşun tazyikiyle yazdığı mensur şiirleri, "kadınlığın biçareliği” ile yaşamsal ve yazınsal mücadelesine ışık tutuyor.

MEYDAN

YJules Gleeson’dan Judith Butler ve Guardian sansürüyle ilgili açıklama
Jules Gleeson’dan Judith Butler ve Guardian sansürüyle ilgili açıklama

"Maalesef Guardian editörleri Judith Butler’ı sansürleme kararlarını hayata geçirmeyi seçtiler."

Bir de bunlar var

G20 Protestoları: “Hamburg biziz, siz nesiniz!”
Geçen Hafta ve Türk Medyası
Pornoya Tanık Edilmek

Pin It on Pinterest