7 Haziran saat 22.00’da ilk düdük Fransa ve Güney Kore arasında çalacak.

KÜLTÜR

FIFA Kadınlar Dünya Kupası Başlıyoooor!

Kadınlar Dünya Kupası, Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA) bünyesinde 1991’den beri 4 yılda bir düzenlenen bir organizasyon. İlk olarak Çin’in ev sahipliğinde gerçekleşen turnuvanın finalinde Norveç’i 2-1 yenen ABD, Kadınlar Dünya Kupası’nın ilk şampiyonu oldu. İlk iki organizasyonda 12 milli takım yer alırken, bugün 24 ülkenin takımı katılıyor.

 

İlk dünya şampiyonasını ortalama 19 bin izleyici stadyumlara giderek takip etmiş. 2015 yılında ise Kanada’da yapılan son turnuvada ortalama seyirci sayısı 26 bin 29 olarak kaydedilmiş. Tarihin en büyük kadınlar turnuvası olması beklenen, ev sahipliğini Fransa’nın yapacağı 7 Haziran 2019 maçları için 750 binden fazla bilet satılmış. Bu rakamlar televizyon yayınlarına vurunca izleyici sayısı milyonlara varıyor.  2011’de Almanya’da düzenlenen Kadınlar Dünya Kupası’nın final maçını 14.1 milyon kişinin izlediği tahmin ediliyor.

 

20. yüzyılın başlarında kadınlar futbolu 3-5 değil, on binlerce seyirciyle varlık göstermiş. 1921 yılında İngiltere’de kadın futbol maçlarını 53 bin kişi izlemiş.  Dünyada futbolun ilk yayılmaya başladığı zamanlar bunlar, düşünün!  Bu futbolcu kadınların neredeyse hepsi fabrikalarda çalışan işçi kadınlardı. Bu kadar kitleselleşen kadın futbolu, İngiltere Futbol Birliği tarafından 1921-1971 yılları arasında yasaklanmış. Gerekçe: “Futbol oyunu kadınlar için uygun değildir ve teşvik edilmemelidir.” Futbol otoriteleri, bu oyunu otokton erkek oyunu haline getirmek için epey çaba sarf etmiş. Almanya 1955’te kadın futbolunu ‘’kadınların çocuk doğurmalarında problem’’ yaratacağı gerekçesiyle yasaklamış. Tarihte ayaklarıyla doğuran bir kadın da görmedik henüz! Brezilya ise 1941-1979 arası fiziksel kuvvet parametresi yüksek tüm sporları “kadınların doğasına aykırı” gerekçesiyle yasaklamış.

 

1968’in özgürlükçü teori ve pratiklerinin etkisiyle kadınların spora katılımı bu tarihten sonra giderek artıyor. Bu rüzgar, futbol federasyonları gözünü ‘’artık eşit olmalıyız’’ diye açtığı için değil, yine kadınların örgütlü mücadelesiyle esiyor elbette. Mesela 1969’da ‘’Bağımsız Avrupa Kadın Futbolu Federasyonu’’ kurulmuş ve 1970’te ilk resmi olmayan Dünya Kupası turnuvası düzenlenmiş. Almanya’nın yasağını pek de iplemeyen kadınlar 1958-1966’da Kadınlar Futbol Birliği’ni kurarak 150’den fazla “resmi” olmayan uluslararası maç düzenlemişler. O dönemlerde modern futbolun beşiği İngiltere’de, üst düzey yönetici futbol erkekleri, futbolun fiziksel güç içermesini bahane ederek şöyle bir açıklama yapıyorlar: “Kadınların erkekleri desteklemeleri, çocuklara bakmaları, çamaşır ütü yapmaları ve yemek hazırlayıp sunmaları dışında bu oyunda yerleri yoktur.”

 

Biz gelelim son şampiyonaya. 2015 kupasının şampiyonu da ABD oldu.* Kupanın en göz dolduran, en iyi oyuncusuna verilen Altın Top Ödülü ABD’li orta saha oyuncusu Carli Lloyd’a gitmiş. Kupanın gol kralına verilen Altın Ayakkabı Ödülü’nü Alman milli forvet futbolcusu Célia Šašić kazanmış. Kendisi artık emekli. En iyi kaleciye verilen Altın Eldiven Ödülü ABD’li milli futbolcu Hope Solo’ya verilmiş. Kupada en az sarı ve kırmızı kart gören takıma verilen Fair Play Ödülü’nü Fransa kazanmış. Seyircileri en çok “eğlendiren” takıma verilen en eğlenceli Takım Ödülü ise Brezilya’ya verilmiş. 2007’den sonra bu ödül kaldırılmış.

 

FIFA bu ödülleri gümrah gümrah dağıtmadan önce, yani Dünya Kupası başlamadan (2015) evvel turnuvaya katılacak futbolculardan, kadın olduklarını belgelemelerini istemiş. Evet! FIFA için kadın olma beyanı asla doyurucu olmamış, üstüne takım doktorlarından özel olarak teyit etmeleri istenmiş. Kadınların var olduğu her erkek iktidar mecrasında, iktidarlarının kendi aleyhlerine döneceğinin farkında bu adamlar, ondan. Çünkü kadınların futbolu sadece bir skor münasebeti değil, bir eleştiri potansiyeli de içerir.

 

2018’de Avrupa yılın futbolcusu ödülü Ballon dOr’u ilk kazanan — aynı zamanda ödülün ilk cinsiyetçi sorusunu da istemeden kazanan “twerk yapar mısın?” — Ada Hegerberg, kadın liglerine yönelik değersiz muamele ve kadın futbolcuların üstün performanslarına (emeklerine) oranla maaşlarının erkek futbolculara nazaran % 60 daha az ödenmesi sebebiyle 2019 Dünya Kadınlar Kupasına katılmama kararı aldı. 2014 FIFA Altın Top Ödülü sahibi Nadine Keßler bu karar hakkında “Bir Dünya Kupasını bilinçli bir şekilde kaçırmak cesur bir karar” diye açıklamada bulundu. Norveçli Hegerberg aynı zamanda futbolda ilk greve giden kadın. ABD’nin kadın futbolcuları, Futbol Federasyonu’na eşit işe eşit ücret talebiyle yakın bir tarihte dava açmışlardı. Erkek meslektaşlarından daha başarılı işler çıkaran ama daha az ücret alan ve daha berbat şartlarda çalışan kadın futbolcuların davası sporda cinsiyet eşitsizliği tartışmalarını iyice alevlendirmişti. Günümüzde hemen hemen her titrde işgücüne dahil olan kadınların oranında görülen ciddi rakamsal artışa rağmen, iş koşullarında ve ücrette oldukça kısıtlı bir niteliksel değişim söz konusu. Grand Slam şampiyonluklarının gonca gülü tenisçi Serena Williams “kadın futbolunun geleceği için bu bir savaştır, mücadeledir” diyerek arka çıkmıştır. Dava halen devam ediyor.

 

ABD milli takımının açık kimlikli lezbiyen forveti Megan Rapiona maç öncesi ulusal marş sırasında ayağa kalmak yerine diz çökmesiyle meşhurdur. ABD’nin ırkçı politikalarına ve polis şiddetine bir direniştir bu. Orta saha oyuncusu olan İsveç milli takım oyuncusu açık eşcinsel Nilla Fischer hayatından memnun olduğunu ve diğer LBT kadınların da olabileceğini savunuyor. Fischer ‘’futbol oynayan bir kadın olmak ve eşcinsel bir kadın olmak çok fazla nefret uyandırıyor’’ diyor. Bu duygu onu kedere sürüklemiyor, tam aksine sorumluluk duygusuyla daha çok motive olduğunu ifade ediyor:“ Büyük tepkiler yapacak daha çok işimiz olduğunu gösteriyor.” 

 

İlk düdük, bugün, 7 Haziran saat 22.00’da Fransa ve Güney Kore arasında çalacak. Enerjilerini sadece sahada değil, faşizm ve cinsiyetçiliğe kontratak yaparak harcayan bu kadınlar 2019 Dünya Kupası’nda bize neler yaşatacaklar, heyecanla beklemekteyiz.

 

 

 

*ABD’nin 1999 ile birlikte toplam üç şampiyonluğu var. Almanya’nın 2003 ve 2007 olmak üzere iki şampiyonluğu, Norveç’in 1995’te bir şampiyonluğu ve Japonya’nın 2011’de bir şampiyonluğu var.

 

 

Ana görsel kaynak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bir de bunlar var

Din ve Maneviyat Üzerine Düşünceler V: Ortaçağ’da Akıl, Aşk ve Delilik
Amerikan Sapıklığına Giriş: Yüz bakımı
Nerdesin Aşkım? Partideyim Aşkım!

Pin It on Pinterest