Filistin'de geçen iki haftanın günlüğü ya da Filistinlilerin tabiriyle "felaket turizmi" notları.

MEYDAN

TARİH

Felaket Turizmi: Filistin Günlüğü 1

1. Gün: Tel Aviv’deki havaalanından doğruca Doğu Kudüs’e geldik. Vardığımızda ilk öğrendiğimiz, bu sabah Doğu Kudüs’te kaçırılan Ebu Hudayr’ın bedeninin öğleden sonra bulunmuş olduğuydu. 15 yaşındaki Ebu Hudayr yakılarak öldürülmüş. Filistinli arkadaşımız Linda hızla ve öfkeyle günün gelişmelerini anlatırken soruyor: Birini yakarak öldürebilmek için ne kadar büyük bir nefret gerekir? Hayal edebiliyor musun böyle bir nefreti? “Ediyorum” diyorum. İnsanları diri diri yakan başka bir nefretten çıkıp geldik buraya, Madımak’ın yıldönümüydü.

 
 

2. Gün: Çatışma sesleri bütün gece devam etti. Doğu Kudüs sabaha kadar ayaktaydı. Batı Şeria’ya geçmeden önce birkaç gün 48 Filistin’inin birkaç şehrini dolaşacağız. İsrail şehirleri değil 48 Filistin’in şehirleri. Linda üstüne basa basa tekrarlıyor bunu. 48 Filistin’i, 1948 yılında bir gün İsrail işgaline uyanan Filistinlilerin yanlarına hiçbir şey alamadan, ailelerini, akrabalarını, tanıdıklarını bulamadan sürüldükleri, tehcir edildikleri coğrafyaya verilen ad. 67 Filistin’i de işgalin ve yerinden edilmenin 1967’deki coğrafyası. Linda bizi alternatif turizm turları düzenleyen bir grup arkadaşıyla tanıştıracak. Alternatif turizm turu: Filistin’in şehir ve kasabalarını işgalin, sürgünün, katliamın izlerini takip ederek dolaşmak.

 

Doğu Kudüs’ten başladık. Anlatması imkânsız. 1948’de ikiye bölünen şehrin, 67’deki işgalle tamamen İsrail kontrolüne geçmiş olması Doğu Kudüs’te yaşayan Filistinliler için dünyanın en ustaca planlanmış zulmünü başlatmış. Kudüslü Filistinliler işgal altındaki diğer şehirlerden farklı olarak İsrail vatandaşı değiller. Doğu Kudüs’te oturma izni alabiliyorlar sadece. Oturma izni ise hem iş yerinin hem de evinin en az altı yıldır Doğu Kudüs’te bulunduğunu kanıtlayabilenlere veriliyor. İsrail görevlilerin evlere ve işlere sürekli olarak yaptıkları baskınların yasal zemini de bu, oturma izinlerini kontrol etmek. Arap bölgelerinin ortasına inşa edilmiş İsrail yerleşimlerini, nüfusu adım adım kaydırmayı, değiştirmeyi, bir coğrafyayı ele geçirmeyi binalar boyunca takip edebiliyorsunuz. On yıllardır yaşadıkları evlerin tapularını alamadıkları için evleri yıkılan Filistinlilere bir de ev yıkma masrafı olarak 15 bin dolardan başlayan cezalar kesiliyor. İnsanlar yerlerinden edilirken, arkada bıraktıkları evlerini kendileri yıkıyorlar bu yüzden. Binlerce detayla, inanılmaz bir akılla hazırlanmış yasalarla, milim milim kitabına uydurulmuş, demokratik bir zulüm.

 

Biz şehri dolaşırken, çatışmalar yine başladı. Herkes üçüncü intifada’dan bahsediyor. Filistin yönetimindeki Batı Şeria’nın değil, İsrail yönetimi altındaki bölgelerin, en çok da Doğu Kudüs’ün ayaklanmış olması konuşuluyor. Yarın 15 yaşındaki Ebu Hudayr’ın cenaze töreni yapılacak.

 

Bir de Che buralarda hala çok popüler.

 

Bakkal Che

Bakkal Che

 
 

3. Gün: Kalabalığız. İki araba kiralayıp doluştuk. On gün kadar böyle gezebildiğimiz kadar gezeceğiz. Şimdi Hayfa’ya gitmeye çalışıyoruz ama Kudüs’ten çıkamıyoruz. Polis yolları kapatmış. Açık olan sokaklarda döne döne başladığımız yere geliyoruz. Ramazan ayında Cuma günleri buradaki camiye on binlerce Filistinli geldiği için yolların kapatılması olağan bir durummuş aslında. Ama bugün bir de cenaze olacağı için yol kapatmalar katmanlı.

 

Bir saatlik yolu beş saatte geldik. Hayfa’ya ulaştık. 1948’de yaklaşık otuz beş bin Filistinlin denize sürüldüğü, nereye gittiğini bilmedikleri gemilere binerek canlarını kurtardıkları, kalan 60 bin Filistinliden yalnızca üç bin beş yüzüne şehirde kama izni verilerek işgalin adım adım tamamlandığı Hayfa. Bugün İsrail’in turizm cenneti Akdeniz şehri. Şehrin en küçük azınlık grubu olarak iki mahalleye sıkıştırılmış olan Filistinliler Ebu Hudayr’ın cenazesi için sokakta. Mada Arap Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları bölümünde muhteşem kadınlarla tanıştık. (Ropörtajlar ilerleyen günlerde)

 

Nakba Day, Felaket Günü, 15 Mayıs 1948. Yedi yüz seksen bin Filistinlinin, Siyonist İsrail işgaliyle memleketlerinden sürüldükleri gün.

Nakba Day, Felaket Günü, 15 Mayıs 1948. Yedi yüz seksen bin Filistinlinin, Siyonist İsrail işgaliyle memleketlerinden sürüldükleri gün.

 

4.Gün: Nazaret’teyiz bugün. “İsrail yönetimindeki bölgeler içinde en Filistinli kalabileni”, diyor Nayruz. Şehrin büyük çoğunluğu Müslüman ve Hıristiyan Araplardan oluşuyor. İsa’nın büyüdüğü bu şehir gerçekten çok güzel. Alternatif turizmimize ara verip, daracık sokakların, geçitlerin, cumbaların, terasların, çarşının, Filistin birası Taybeh’in tadını çıkarıyoruz. Birkaç saat sadece. Sonra çatışmalar başlıyor. Nazaret’in çocukları İsrail polisine kök söktürmekle ünlü. İftar saatine doğru boşalan çarşıda molotoflarla toplanmaya başlıyorlar. Kepenkleri indiren esnafla şakalaşarak bir şeyler konuşuyorlar. Birkaç sokak ötede turistik hayat devam ediyor. Kafeler tıklım tıklım, büyük ekranda maç izleniyor. Gece boyu böyle. Helikopter, siren, gaz fişeği sesleri dünya kupası gürültüsüne karışıyor. Rüzgar yön değiştirince biber gazı kafelere ulaşıyor arada bir. Uğultulu bir lanet okuma. Hostelin terasından dışarıyı izliyoruz saatlerce. Dışarının ne kadar kolay dışarıda kalabildiğini… Ne Kudüs’te ne Hayfa’da ne de Nazaret’te direnenler arasında hiç kadın görmedik. “Bazen oluyor” diyor Linda. “Çok değil ama bazen oluyor.”

 

 

tabelaa

 

5.Gün: Ramallah’a geldik, her şey değişti. Coğrafya değişti, yollar, sokaklar, binalar, her şey değişti. Çepeçevre bir yoksullukla sarmalandık kontrol noktasını geçer geçmez. Etrafı duvarla, dikenli tellerle ve kontrol noktalarıyla çevrilmiş açık bir hapishaneye girmek gibi Ramallah’a girmek. Önce hapsedilmişlik hissi sonra yoksulluk çarpıyor insanın yüzüne. Burası bir Toki şehri. Yüksek çirkin binalar ve her yerde yeni inşaatlar. Sınırın neyin sınırı olduğu, duvarın neye duvar çektiği ancak burayı görünce anlaşılır oldu. “Bu daha hiçbir şey değil” diyor buradakiler, “güneye indikçe anlayacaksınız”.

 

ramallah

 

48 Filistini’nde ayaklanmalar ve çatışmalar devam ediyor. Geldiğimizden bu yana 9 Filistinli daha öldürüldü. Herkes çok öfkeli. Yalnızca İsrail’e değil, ayaklanmayı yatıştırmaya çalışan Filistin birlik hükümetine de büyük bir öfke var. Üç İsrailli yerleşimcinin kaçırılmasıyla başlamış gibi görünen bu hikâyeye kimse inanmıyor. Olayın ardından gözaltına alınan Filistinlilerin sayısı bugün 700’e ulaşmış.

 

Yarın Hebron’a gitmeye çalışacağız. “Nakba’yı orada anlayacaksınız” diyor Aziz.

 
 

Görsel, Kudüs’teki bir otelin panosundan. 48 Filistini’ndeki pek çok yerde bu “alternatif tur” ilanları karşınıza çıkıyor: “Filistinli aktivistlerin rehberliğinde işgali ve nakba’yı (felaketi) anlamak için”…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

SANAT

YMaskeler, Ruhlar ve Dışarıda Kalanlar
Maskeler, Ruhlar ve Dışarıda Kalanlar

Ruh yittiğinde mi bürünülür maskeye? Yoksa ruhu örten, donduran, giderek yok eden şey midir maske? Ya da arkasında yarattığı sahicilik efektiyle beraber hakikatin kendisi mi?

SANAT

YTanınmamış Çocuklar, Hayaletimsi Kıpırtılar ve Eksilten Yazı
Tanınmamış Çocuklar, Hayaletimsi Kıpırtılar ve Eksilten Yazı

Halide Edib’in 1920’lerdeki metinlerinde, Türk edebiyatının Türklüğünü tesis eden birçok başka yazarınkinde olduğu gibi yaldızlı büyük anlatının gerisinde yazının sildiğinin, örttüğünün, karaladığının okunmasını bekleyen bir şeyler var.

SANAT

YHarap Mabetler, Ruhu Eşyaya Karışan Kadınlar ve Zamansız Parmak Uçları
Harap Mabetler, Ruhu Eşyaya Karışan Kadınlar ve Zamansız Parmak Uçları

Halide Edib’in kırılmış bir kadınlığın içinden, duyuşun tazyikiyle yazdığı mensur şiirleri, "kadınlığın biçareliği” ile yaşamsal ve yazınsal mücadelesine ışık tutuyor.

MEYDAN

YJules Gleeson’dan Judith Butler ve Guardian sansürüyle ilgili açıklama
Jules Gleeson’dan Judith Butler ve Guardian sansürüyle ilgili açıklama

"Maalesef Guardian editörleri Judith Butler’ı sansürleme kararlarını hayata geçirmeyi seçtiler."

Bir de bunlar var

Gittikçe Eve Kapanır Olduk
Annemin Maskesi, Sakladığı Çehresi
KEİG: Kadın İstihdam Paketi Kadınlara Gelecek Vaat Etmiyor

Pin It on Pinterest