Korhan Gümüş'ün kendisini ifşa eden kadınlara verdiği yanıtlar erkekliği ve eril söylemi ortaya çıkaran ibretlik örnekler niteliğinde.

MEYDAN

Faillik Köprüsünden Önce Son Çıkış: Hisler, Algılar ve İmalar

Geçtiğimiz haftadan beri Twitter’daki her bir taciz ifşası, tacizle karşılaşmış diğer kişilere güç verdi ve peş peşe taciz beyanları okuduk. Tecavüz faillerinin salıverildiği, kadın cinayetlerinin neredeyse refleks olarak örtüldüğü, siyasetin yargıyı yürüttüğü ülkemizde tansiyonumuz her daim yüksek seyrediyor. Tacizleri ifşa eden beyanlar, bir nevi birbirlerinin ellerinden tuttu ve sosyal medyadan güçlü bir ses olarak yükseldi. Kadınlar maruz kaldıkları taciz ve cinsel şiddetten ötürü kendilerinin suçlanmasına izin vermiyor, failleri işaret ediyorlardı. Bu yükselen dalga karşısında, taciz failleri ile iş ilişkisine sahip kurumların bazıları kayıtsız kalmadı, bazıları ise mecburen kalamadı. Everest Yayınları Hasan Ali Toptaş ile, İletişim Yayınları Bora Abdo ile artık çalışmayacaklarını duyurdular. Yeni Yaşam Gazetesi Şaban İba’yı yazarlıktan çıkarttı. XXI dergisi de kadınlarla birlikteyiz diyerek Korhan Gümüş’le iş birliğini sonlandırdığını açıkladı. Benzer şekilde Yeşiller Partisi ve Yeşil Gazete de Korhan Gümüş ile ilişiklerini kestiler. Bu kazanımları sahiplenir ve sevinirken bir yandan da gözlerimiz taciz faillerinin açıklamalarına takılıyordu.

 

Korhan Gümüş’ün Yeşil Gazete ve Açık Radyo’ya verdiği savunması üzerinden tacizin ve beraberinde getirdiği sorumluluğun sahiplenilmemesi için hangi söylemsel manevralar uygulandığına bir göz atalım.

 

Ama öncesinde kısa bir kamu spotu:

Cinsel şiddet, onay almaksızın, onay inşa ederek veya onay almanın söz konusu olamayacağı durumlarda kişinin/kişilerin uyguladığı, cinselliğe yönelik teşebbüs ve tehdit içeren her türlü eylem, davranış ve müdahaleyi tanımlar. (Cinselliğin araç olarak kullanıldığı ya da kişinin cinsiyetini, cinsel kimliğini, cinsel yönelimini, toplumsal cinsiyetini veya toplumsal cinsiyet ifadesini hedef alan, onayın var olmadığı, istenmeyen, gerçekleşmiş, teşebbüs edilmiş, tehdit boyutunda kalmış eylem ya da davranışlardır. Eylem gerçekleşmiş bir eylem olabilir, gerçekleşmemiş ve girişimde kalmış olabilir. (Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği)

 

Herhangi birinin bir başka kişinin cinselliğine yönelik ve baskı kullanarak uyguladığı her cinsel davranış, cinsel davranış elde etme amaçlı girişim, istenmeyen cinsel yorum veya flörtöz yaklaşım veya ticari veya farklı amaç içeren eylem, cinsel şiddettir. (Dünya Sağlık Örgütü)

 

Cinsel Taciz: Temas içermeyen sözle, gözle, vücut diliyle, posta veya elektronik haberleşme araçlarıyla gerçekleştirilen rahatsız edici cinsel eylemler. (Ceza maddesi: TCK 105)

 

Cinsel Saldırı: Temas içeren ve istenmeyen dokunuşlar, tecavüz girişimi, birini oral seks, penetrasyon gibi cinsel davranışlara zorlama. (Ceza maddesi: TCK 102)

 

Şimdi haberler:

 

Korhan Gümüş iki açıklamasının ilkinde, Yeşil Gazete’ye verdiği savunmasında diyor ki:

 

“Cihangir Kahvesi’ndeki son görüşmemizde, ayrılırken “hoşça kal” anlamında yanağına dokundum. Bir samimiyet ifadesi olarak ve çok nadir yaptığım bir şeydir.”

           

Korhan Gümüş, tweet akışında beyan edilen eylemlerden (iki istenmeyen dokunuş, home ofisine çağırıp gereksiz bir yakınlık içerisinde oturarak özel hayatından bahsetmek, kediyi bahane ederek mesleki olarak yeri olmayan yorumlar yapmak, ısrarla gezmeyi ve hafta sonunu adalardaki evinde geçirmeyi teklif etmek) sadece birini gerçekleştirdiğini ifade ediyor. Onu da, kendisinin samimiyet ifade eden bir davranışı olarak kodlayarak “istenmeyen fiziksel temas” kategorisinden çıkartmaya çabalıyor. Diğer iki alıntı tümden kadının “yanlış algılaması” üzerine kurulu.

 

“Cinsel bir yönelimim olmadı, yanlış anlaşıldığımı düşünüyorum. Buna rağmen, böyle algılandığı için özür dilerim.”

 

“Buna rağmen başka şekilde anlaşıldıysa, bu şekilde etkilenmiş olduğundan ya da algılamasından dolayı kendisinden özür dilerim.”

 

Hatta bu algı işi o kadar ileri gidiyor ki, Korhan Gümüş’ün “cinsel yönelimi” tümden iptal ediliyor :). Bu yanlış kullanım bir yana, Gümüş kadın bu şekilde “etkilendiği” ve “algıladığı” için özür diliyor; dikkat edin, kendi eylemleri, tutumu, teklifleri ve sözleri sınır aştığı için değil.

 

Bu kadının bir açıklama yapmasını doğru buluyorum, ancak taciz olarak adlandırmasını doğru bulmuyorum.”

 

Taciz yaşayan kadının açıklama yapmasının doğru/yanlış niteliğinin taciz faili tarafından bahşedilebileceğine inanmasını en kibar tabirle acıklı buluyorum. Korhan Gümüş, yaptıklarının “taciz olarak adlandırılmasını doğru bulmuyor” çünkü dümdüz “taciz filan etmedim” dese tepki alacağını öngörüyor.

 

Birkaç gün sonra, 15 Aralık’ta yayınlanan Açık Radyo açıklamasına geçelim. Gümüş, kadın hareketinin “başka çare kalmadığı için” “bu tür açıklamalar” yapmasını desteklediğini söyleyerek fokurdayan düdüklü tencerenin basıncını bir nebze olsun hafifletmeye çalışıyor. Adeta bir hoş geldiniz, beş gittiniz girizgahının ardından bakla ağızdan çıkıyor.

 

“Bu kişiye cinsellikle ilgili bir imada, teklifte bulunmadım. Flört etmedim. Bir görüşme ısrarında da bulunmadım. Bundan eminim. Bu kişi de zaten “öyle hissettim” diyor.”

 

İlk cümle ile tweet akışında bahsedilen eylemler (birden fazla fiziksel temas, alakasız bir bağlamda “güzelden anlıyor” demek, ısrarcı teklifler) reddedilmiş oluyor. Sonra Gümüş “Bu kişi de zaten ‘öyle hissettim’ diyor” sözüyle tüm bunlar yazılı olarak dile getirilmemiş, açıklanmamış gibi davranıyor. Oysa Nahi Degün’ün “öyle hissettim” dediği bir kısım yok. Nelere maruz kaldığını ve o dönem kafasının karıştığını ifade etmiş. Nahi Degün “öyle hissettim” demiş olsaydı zaten ifşası ciddiye alınmayacağı bir toplumsal hafıza tertibatı içinde eriyecekti. Çünkü hisler kadınlık alanına itilmiştir; toplumsal bellekte kadınların akıl dışılıkla ilişkilendirildiği ve dolayısıyla erki tehdit eden her sözün güvenilemeyeceğine hükmeden ezici, susturucu bir söyleme hapsedilmiştir. Gümüş’ün sinsice, ifşada bahsi geçmeyen “hislere” göndermesi bundan.

 

Bir üst çerçeveye geçelim. Açık Radyo, haberinde Nahi Degün’ün Gümüş’ün eylemlerini anlattığı tweet akışına veya oradan bir alıntıya yer vermeden, Yeşil Gazete’ye verdiği demeci alıntılıyor: “Çok gençtim ve bu taciz mi değil mi diye kafam karışıyordu. Benden en az 20 yaş büyüktü. Kendisine asla bir alan açmadım, tepkisiz kalarak suskunlaştım ama birlikte gezme ve Ada’daki evine gitmeyi teklif edince hemen ve panikle reddederek ondan uzaklaştım.”

 

Açık Radyo’nun haberinde Korhan Gümüş’ün beyan edilen eylemlerini bulamıyoruz. Sofia isimli diğer bir twitter kullanıcısının aynı şeyleri yaşadığını beyan ettiği iki ifşa tweet’inden sadece birine yer veriyor. Kritik olan, Sofia’nın haberde yer verilmeyen tweet’te ise aynı şeyi Gümüş tarafından daha ileri boyutlarıyla yaşadığını, ağır ve fiziksel travmayla sonuçlandığını açıklaması. Böylece, eylemlerin ve etkilerinin haberde yer almamasıyla tacize dair muğlak bir anlatı oluşmuş oluyor.

 

Korhan Gümüş, “Bu koşullarda Açık Radyo’yu zor durumda bırakmamak için Metropolitika programından çekiliyorum” sözleriyle açıklamasını bitiriyor. Halihazırda belirli ilkelerin savunuculuğunu yapan Açık Radyo, taciz karşısında neden zor durumda kalsın? Bir etik sözleşmesi vardır ve gereken yapılır diye düşünüyor insan. Ancak anlaşılmaz bir şekilde Açık Radyo, kadının beyanının esas olduğuna, kadın dayanışmasına veya tacize karşı olduklarına dair bir tek söz söylemeden, Korhan Gümüş’ün bu açıklaması ile kendisinin Metropolitika isimli programından çekildiğini duyuruyor. Açık Radyo’nun haberleştirme şekli Gümüş’ün açıklamasıyla birleşince, Gümüş bir yanlış anlaşılma dolayısıyla zan altında kalmış, mecburen yollar ayrılmış gibi bir manzara çiziliyor.

 

Özetle, bu hikâyeyi tanıyoruz, çok eski bir hikâyenin güncel bir pelerin kuşanmış hali. Bu hikâye, aklıbaşında/rasyonel erkeğin beyanının, duygusal/algısı kaygan/deli kadının beyanına karşı itibarlı, güvenilir olması hikayesi. Korhan Gümüş de Açık Radyo’ya yaptığı açıklamanın sonlarına doğru kendini tutamıyor zaten:

 

“Karşımda şu anda bu kadının attığı mesajın bile ne olduğunu bilmeden, futbol seyircisi gibi tezahürat yapan bir topluluk var. Bunlara karşı benim çıkıp hakikati söylemem imkansızlaşıyor.”

 

Korhan Gümüş sadece kendinde saklı hakikati futbol seyircisi gibi bir güruhla paylaşamıyor. Hakikat ondaysa, kadınların onun hakkında verdikleri beyanlar en iyi ihtimalle algı kayması oluyor. Dayanışmayla taciz beyanlarının sahiplenilmesinin futbol tezahüratına dönüştürülmesinin analizini size bırakıyorum. Kişilerarası sınırları aşanlar, taciz ve cinsel şiddet uygulayıcıları “aklı, algısı bulanık, çabuk etkilenen genç kadın” hikâyelerini ağlayarak günlüklerine yazabilirler. Taciz ve şiddet faillerinin yaptıklarının sorumluluğunu laf ebelikleriyle kaytarmadan almalarını talep ediyoruz. Cinsel şiddete, tacize ve bütün bunların oyuncaklı paketlemelerine karşı hepimiz buradayız, bir yere gitmiyoruz.

 

Son not: Bu yazı yazıldıktan sonra yayına hazır edilmesi sürecinde, 16 Aralık tarihinde, Korhan Gümüş’ün Metropolitika programını birlikte sunduğu ortağı Aysim Türkmen, tacize karşı “ama”sız durduğunu, #SusmaBitsin hareketinin yanında olduğunu belirten bir açıklama yayınladı. Kendisine teşekkür ederim.

 

 

Ana görsel: Simon Glucklich’in Paar im Gesprach isimli resmine Nicole Tersigni’nin dokunuşu: “Sana ne yaşadığını açıklayayım şimdi.”

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bir de bunlar var

Kadına Şiddeti Bitiriyoruz
Sanki Hiç Yaşanmamış Gibi
G20 Protestoları: “Hamburg biziz, siz nesiniz!”

Pin It on Pinterest