Kalben, Saçlar diye bir şarkı söylüyor. Sesinde çok etkileyici bir şey var. Ağzını kocaman açıp sesinin tın tın tınlamasına izin verdiğinde ortaya çıkıyor en çok. İkimize uyan yakın bir tarih bulup yüz yüze görüşemedik. Facebook’ta yazıştık. Aşağıdaki, bu yazışmanın kaydı.
Neden cover yapmayı sevmiyorsun?
Kendime ait birçok şarkım var ve sanırım onları dinleyicilerle doya doya paylaşmak, birlikte söylemek şansını bulduğum için henüz cover işine pek eğilmedim. İbrahim Tatlıses’in Haydi Söyle’sini yorumladım kendimce, dinleyenler beğendiler, sağ olsunlar. Zuhal Olcay’ın İyisin parçasını da konserlerde söylüyorum bazı bazı. Sevdiğim, üslubunu yakın bulduğum birçok sanatçının cover’ları yapılıyor sürekli öte yandan. Belki bir pikap alıp kimsenin bulmadığı bir şarkı bulurum diye umutluyum. Yine de insanlara kendi şarkılarımla ulaşarak yola çıktım, bunu korumayı diliyorum.
Senin şarkını söylemiş biri, gördün mü? Bunu beğendin mi?
Evet, benim söyleşilerde bahsettiğim sevgili Deniz Tekin de bana jest yapmış.
Onu beğendiğimi söyleye söyleye şarkımı söylettim gibi oldu : )
Hayır, ancak SoundCloud’da keşfettim Deniz’i.
Mesajlaştık ve de bir gün birlikte konserimizin olmasını da diliyorum.
Deniz acayip bir kız bence. 17-18 yaşında olup birçok enstrümana hakim olmak için çalışıyor ve söylüyor : )
Hayır, ilk mesaj Deniz’den gelmişti sanırım. Bakayım bir dakika…
Aa evet dur…
Ben keşfedip mesaj atmışım sonra da sohbet etmişiz.
Sana bir cover listesi yaptım, söylese ne güzel olur diye.
Hehe teşekkür ederim, aklımda bulunacaklar listesi olarak seve seve alırım.
Sadece bir tanesini söyleyeyim:
Hümeyra’dan Gidemediklerimiz.
Albüm hazırlıyor musun?
Ben de isterim elbette ancak bir cesaret var cover işinde. Hümeyra’nın yorumuna ben nasıl bir yenilikle yaklaşacağım örneğin? Bunu derinlemesine düşünür ve içimden geldiği gibi ortaya koyarım belki ve sana yollarım.
Albüm hazırlığına başlıyoruz. Mayıs konserlerinin ardından…
2015 içinde çıkmasını öngörüyoruz ama daha önce hiç albüm yapmadım ve de süreç nasıl işler bilmiyorum. Gecikirsek utanmak istemem : )
Peki acaba ünsüz şarkıcıların en ünlüsü olabilir misin?
Durmadan konser mi veriyorsun?
Yakın bir dostum bana %40 ünlü diyor…ben de gülüyorum.
Sık konser veriyor musun gerçekten?
Mayıs’ta 3 festival, 3 konser olacak gibi duruyor aksilik yaşamazsak.
Sofar’da çalınca mı tanıdı seni insanlar asıl?
İnsanlarla şarkılarımı söylemek çok keyifli ve umutlandırıcı oluyor.
Sofar’dan önce 500 kişinin bildiğini, şimdi daha geniş bir kitle biliyor.
Seni nasıl buldular?
Ve kim o bulanlar?
Sofar Sounds, dünya genelinde düzenlenen ev konserleri zinciri olarak adlandırılabilir. Türkiye’de bu oluşumu Eda Demir ve ekibi hayata getirmişler.
Süreç de ekibin keşifleri ya da ekibe “Ben buradayım” diyen müzisyenlerin uygun olanlarının seçilmesi ile ilerliyor.
Bir arkadaşım şarkılarımı dinledikçe bana moda deyimiyle “yükseldi” durdu.. ve de Sofar Sounds İstanbul’a yollamam için fazla fazla “gaz verdi.” Eda’ya mail attım 2 tane telefon kaydı şarkımı. O da sağ olsun, 18 Ekim’de yapacakları ev konserine beni davet etti.
Türkiye’de yeni müzisyenlerin kendilerini fark edeceğine güvenebileceği radyolar var mı? Eleştirmen? Dergi?
Yeni müzisyenler için dijital daha net bir platform sağlıyor sanıyorum ki. Öyle gözlemliyorum son 3-4 senedir.
Ana akım medya araçları, ortamları eski etkilerinin dönüşmesi sebebiyle yeni etkilerini keşfetme döneminde gibiler.
Nasıl bir etkileri olabilir sence?
Örneğin bağımsız oluşumları kopyalamadan, yeni şarkıcıların bestelerine el koymadan, üretim biçimlerine saygı duyarak ve de küçümseyen bir tavır takınmayarak ilk eli uzatabilirler. Ki böyle kurumlar var.
Açık Radyo, Rock FM, Bant, DipNot Tablet Dergi (dijital ama olsun), TimeOut İstanbul aklıma ilk gelenler.
Bugünlerde ortaya çıkan tuhaf isimli Türk gruplarını takip ediyor musun?
Tuhaf isimli olduklarını düşünmüyorum. Bir şeye isim koymak bana hep zor gelmiştir. Zor bir işin altından kalkıyorlar içlerinden gelen isimlerle. Ne güzel.
Tabii ki… Peki sevdiklerin var mı?
Sevdiklerim var ancak bu sıralar sürekli Calexico, Elliot Smith, Sevinç Tevs ve Kanye West dinliyorum. Bu isimlerden “kurtulabilirsem” yine müzik dinlemeye başlayacağım harekete geçip.
Sevinç tevs’in neyini seviyorsun?
Sesi, şarkı söyleyişi, hareketleri, gülen yüzü ile beni hemen dünyasına çekti Sevinç Tevs, sevgili Şehrazat’ın da annesi… Türkiye’nin ilk jazz vokali olarak biliniyor ancak bence Türkiye’nin ilk özgür kadın şarkıcısı :) Tavrı öyle güzel ki. Konuşur gibi, dostummuş da kulağıma söyleyiverir gibi.
Bir plağım olursa anneme ve hiç plağı olmamış Sevinç Tevs’e adamak istiyorum.
Böyle sevdiğin Türk şarkıcı/gruplardan bir youtube listesi yapalım mı?
Yapmasak olur mu? :) Türkiye sahnesini karıştırmamaya özen gösteriyorum.
Yeni çıkan gruplarda ortak eğilimler seziyor musun?
Hah geldim…
Müzisyenler içten ve sürdürülebilir bir rahatlığı, özgünlüğü olan ürünler sunmuyorsa dinleyicilerin kararı gözlemlediğim kadarıyla, pek olumlu olmuyor zaten.
Sende dikkatimi çeken bir şey.
Bu bağlamda, bu tuttu diyerek müzik yapmayanları dinliyoruz.
40 yıldır konser veriyor gibisin.
Çok özgüvenli görünüyorsun.
Şarkı aralarındaki sohbetler falan da öyle.
Nasıl oluyor da oluyor bu?
Güzel bir soru. Anlamlı yanıtlamak istiyorum. Ailemle, sevdiklerimle, tanıdıklarımla rahat edemediğim bir şekilde rahat ediverdiğim bir yer şarkılar. Hiç bilmediğim yüzlerin bana eşlik ettiğini görmek, büyük mutluluk. Sahneye çıkmadan önce en az 1 saat kıvranıyorum heyecandan. Sahneye çıktığımda bu heyecandan ötürü konuşamadığım, yanlış çaldığım, şarkı karıştırdığım da oldu, oluyor. Rahat olabiliyormuşum ama yine de. Orta okuldan beri sahne alan, dünyasını insanlarla paylaşmak isteyen ben, zaman içinde rahatlamayı öğreniyorum. Sen tanık oluyorsun. Hepimiz için sınav buna benzer bir şey sanki. Kendi tenimizde, bedenimizde, zihnimizde kendimize düşman olmadan yaşayıp gidebilmek.
Lulu’nun Maceraları adında bir çocuk kitabı serim var. İkinci kitabı yazıyorum. Kimi zaman dergilere bağımsız yazarlık yapıyorum ancak işim, canım, bir başka sevdiğim müzik oldu.
Çocuk kitabı mı!
Bunu bulabildim.
Lulu Güneşi Arıyor, ilk kitabın adıydı. Şimdi lulu okula başlayacak. İlk kitapta kaybettiği annesinin ardından bir yolculuğa çıkıyor ve ilk arkadaşlarını ediniyordu. Bu kitapta da kendi yaşıtlarıyla bir macera bekliyor onu :)
Okuyacağım.
Nereden çıktı peki bu?
Zaten yazı işleri mi yapıyordun?
Evet, İstanbul’a geldikten altı ay sonra senarist olarak büyük bir yapım şirketine girdim.
Sonra dizi işlerinin ardından ajanslar ve yazı işleri geldi.
2011’de İstanbul’a taşındım ben.
Daha önce 17 yaşında üniversite için gittiğim ve kurtulamadığım mı diyeyim, kopamadığım mı, Ankara’da idim 8 sene boyunca.
Orada “benim gibilere” iş olmadığından buraya geldim.
Niye yokmuş senin gibilere iş?
Ne istiyorlar?
Okuduğu bölümün mesleğini icra etmek istemeyen, “daha heyecanlı ve üretken” bir şeyler arayan insanlar için sektörel gelişme yavaş biraz Ankara’da. Daha ziyade net ofis ve memuriyet işleri var.
En son Associated Press’e bağımsız iş yapar olmuştum. Güzeldi gazetecilik ancak istikrarlı bir gelirim yoktu. Onca sene burs ile yaşadıktan sonra -dersanede bile- para kazanma zorundalığı beni germişti Ankara’da. Uluslararası İlişkiler okudum Bilkent’te. Daha sonra Grafik Tasarım’ın alt dalı Medya ve Kültürel Çalışmalar’da yüksek lisansımı tamamladım.
Sevdiğimiz insanlardan kalan, sakladığımız yadigarlarımızdan yola çıkarak anı saklamanın yollarını psikanalitik, kültürel ve sosyo-ekonomik bağlamda ele almıştım. Annemin, dedemin birçok eşyasını hala özenerek saklıyorum. Beni etkileyen konuları yazmayı da daha doğal buluyorum.
http://www.thesis.bilkent.edu.tr/0004065.pdf
Müziğinde böyle tematik bir yan var mı, olacak mı?
Ya da kendiliğinden oluşuyor mu?
Müziği nasıl yapayım diye oturup hiç hesaplamadım. Şarkılar arasından da bir tanesine sonradan nakarat yazmak dışında üzerlerinde henüz hiç “oynamadım”. Oldukları gibiler. Kimi daha içli, kimi daha neşeli. Kimi majör, kimi minör. Tema değil ama bir insandan temelleniyor olmaktan doğru, belki de benden çıktıkları belli olacaktır.
Müzik gündelik hayatının içine yayılan bir şey mi yoksa oturup iş gibi mi çalışıyorsun?
Sesini eğitmek için bir şey yapıyor musun ya da yaptın mı?
Bazen öyle oturup bir şarkı yazıyorum, bazen provalar ve konserler olunca daha “iş gibi işe” dönüşüyor.
Sesime hiç eğilmedim. Nasılsa öyle oldu.
Acayip bir sesin var bence.
Hep böyle mi söylüyordun yani?
14 yaşındayken daha az pürüz vardır büyük ihtimalle ama şu ana benziyordu.
Ben içiyorum, kimse içmesin. Günde 3-4 tane içiyorum. Elimde duruşunu, sohbete eklenişini hiç bırakamadım. Tütün tadında değilim yani.
Havalı olmak adına kendime ettiklerimi düşününce bazen hüzünleniyorum.
Şimdi bu “dert” azaldı, yaşla, belki öğrenmekle alakalıdır. Yine de sigara kaldı. Bir gün bırakacağımdan eminim.
Evet, hangimiz biraz patetik değiliz ki…
En azından kendi dilediğimiz şekilde patetik olalım…
Çok teşekkürler röportaj için.
Bunu böylece yayımlasak olur mu?
Ben de teşekkür ediyorum ve de 15 Mayıs’ta Köşe‘deki konser başta olmak üzere tüm konserlere davetlisin ^^