Selamlar, ben bir zamanlar beyaz ve pürüzsüz bir hava balonuydum. Şu kadar güzeldim:
2013’ün Haziran ayında, birkaç üniversite öğrencisi altıma iple bir cep telefonu, bir de geniş açılı mercek takılı GoPro kamera bağlayıp beni Arizona çöllerinden gökyüzüne doğru bıraktı. Telefonun GPS’iyle 30 kilometreye kadar nerede olduğumu takip edeceklerini hesaplayıp, dünyaya geri döndüğümde lokasyonumu mesaj atmaya başlayacak bir uygulama kullanmışlar. Bıraktıları yerden ne kadar uzağa düşeceğimi de hesaplamışlar, ama GSM operatörlerinin kapsama alanı haritalarında sıkıntı varmış, hepsini merak ederseniz şurada.
Beni bıraktılar, ben havalandım, havalandım, Grand Canyon’a yukarıdan baktım, önce çocukları gözden kaybettim, 9 dakika sonra yerden 7 kilometre yükseldiğimde kocaman yollar ip gibi oldu. 23 dakika içinde, şükür bir uçağa filan çarpıp kazaya sebep olmadan stratosfere vardım. Yaklaşık bir buçuk saat boyunca yer yüzünden 30 kilometre yüksekte salındıktan sonra, patladım. Parçalarım her yere saçıldı. Dünyanın çekim kuvveti azalmıştı ama bana iple bağlı olanları kurtaracak kadar değil, onlar giderek artan bir hızla geri düşmeye başladılar. Bizi bıraktıkları yerden 80 kilometre öteye, yine çöle düştüler. Neredeyse tam iki sene sonra, tesadüf bu ya GSM şirketi AT&T’nin çalışanı olan bir kadın yürüyüş yaparken onları buldu ve şirketine götürdü, telefondan sim kartı çıkarıp, beni dünyaya dışarıdan bakmaya yollayan öğrencileri buldular. Bir de aşağıdaki videoyu. Patladığıma üzülmüyorum, siz de üzülmeyin. Dünyayı dışarıdan gördüm.