Seçim muhabbetinden gına geldi. Neyse ki bu Pazar akşamı bitecek.
Ama nasıl bitecek?
Galiba baş sosyopatın eli göğsünde, balkondan hepimize atacağı yalandan mütevazı, muzaffer gülümsemesiyle. Bütün pislikleri “milletin” iradesiyle yıkanmış olarak. Hesap daha hiç açılmadan kapanmış olarak.
Yolsuzluklar, yasaklar, yalanlar, kulağından tutar geçmişini siker atarım diyen eski moda zorbaların bile teskin edemediği duygu durumları, eşek değil tanker yüküyle çalınan paralar bir kenara, ya göz göre göre kaybettiklerimiz?
Evet Berkin Elvan’ın annesini cenaze günü kalabalıklarına yuhalatması biraz tatsızdı… Ama o kadın da O’nu öyle sinirlendirmeseydi, 14 yaşındaki oğlunu polisin kafasına nişan aldığı bir gaz fişeğiyle kaybederek. Katilin cezalandırılmasını isteyerek. Hesabını sorarak.
O anneye cevabı milletimiz zaten orada vermişti: “YUUUUUUUUUUH”. 30 Mart’ta tekrar verecek, değil mi?
Tabii bu satırları bir kadın olarak yazıyorum. Yani bu ülkenin BAŞBAKANININ erkekle eşit olduğuna “inanmadığını” ısrarla belirttiği cins. Oysa ben feministim, yani bu eşitliğe bayağı bi inanıyorum diyebilirim. Demek ki zaten her şeyi baştan yanlış anlamışım… Dolayısıyla bu konuda da yanılıyor olmam çok muhtemel.
Fakat ben işte o gelmekte olan “milletim beni akladı” pozuna takılı kaldım. Bu Pazar sırf o pozu görmemek için, bu utanmaz insanın bir kez olsun kaybettiğini görmek için oy atmaya gidiyorum. Oy vereceğim kişilerin bu resimde yeri yok. Kalmadı.
Muhtemelen işe yaramayacak. Ama denemedim de demeyeceğim.