Bir iddiaya göre doğum sonrası rahmin vajinadan sarkabildiğini ve bir süre öyle kalabildiğini gören ecdad tek mantıklı açıklama olan rahmin gezentiliği kuramını geliştirdi.

TARİH

Ege’de Rahim Turizmi

Gezgin rahim kavramı MÖ 5. yüzyıl ve MS 5. yüzyıl arası Eski Yunanca metinlerde birbiriyle yakından bağlantılı dört fikirde tezahür eder. 

 

İlki, rahmin gezgin bir organ olduğu fikridir ve Hipokratesçi tıp risalelerinde karşımıza çıkar. Bu yaklaşıma göre, rahim diğer organlar gibi mekanik bir şekilde hareket eder, ama diğer organlardan farklı olarak, belli durumlarda vücutta aşağı yukarı dolaşır. Bu hareket istemli değil, mekanik bir şekilde gerçekleşir ve rahmin ıslak olup olmamasına bağlıdır. Rahim ‘doğal’ olarak ıslak olan, kendini ıslak tutma eğiliminde olan bir organdır. Buna göre, eğer bir kadın yeterince cinsel birleşme yaşamazsa ve yeterince doğum yapmazsa, rahim kurur ve kuruyan rahim vücudun ıslak bölgelerine doğru harekete geçer. Bunu otomatik bir süreç olarak düşünebiliriz. Gelgelelim rahmin bu hareketi çeşitli hastalıklara yol açar. Örneğin rahim gidip karaciğerin suyunu emer ve bu yüzden oranın kurumasına yol açarsa, karaciğer hastalıkları baş gösterir ve saire. Tedavi mi? Bol cinsel ilişki ve gebelik. Yani bir kadının sağlığı için ilk reglinden sonra mümkün olan en kısa sürede evlendirilip çocuk doğurması şarttır. E tabii evlilik dışı sevişecek hali yok, antik Ege gibi manevi değerlere önem veren bir toplumda. Yoksa antik Yunan’ın sinir uçları gıdıklanır. Diğer tedavi türleri arasında apış masajı, kadını bağlama ve kadını sarsma (bkz. ana görsel) sayılabilir.

 

İkincisi, rahmin insan vücudunda takılan bir hayvan olduğu fikridir ve felsefî metinlerle bazı tıp risalelerinde karşımıza çıkar. Rahim güzel kokuya gelen, kötü kokudan kaçan bir hayvandır. Bu fikri kabul eden doktorlar rahmin hareket etmek için kullandığı asansör boşluğu gibi bir kanal olduğu düşüncesindeydi. Bu yüzden mesela bir kadının çocuğu olmuyorsa, kükürt veya zift benzeri bir maddenin üstüne kadını oturtup ağzını kokluyorlardı. Şayet doktor bey kokuyu alırsa, kanal açık demektir. Yani rahim dolanıp kanalı tıkamamış. Demek ki kısırlığın çözümünü başka yerde aramak lazım. Ama ağızdan o zift kokusu gelmiyorsa, rahmi apış bölgesine doğru indirmek için çeşitli tedaviler uygulanıyordu. Tıbbi risalelerde cinci hocalar sıklıkla eleştirildiği halde, iş rahmin tedavisine gelince Yunan doktorları ve cincileri hemfikirdi. Ya bacak arasında güzel kokulu bir madde tüttürüp, rahmin güzel kokuya doğru gelmesi sağlanıyordu (‘geh geh’ veya ‘muç muç’ da yapıyorlar mıydı onu bilmiyoruz), ya da burundan kötü kokulu bir madde koklatılıp rahmin kokudan kaçması. Cincilerin tütsü dışında kullandıkları tedaviler arasında perküsyon enstrümanları çalarak, bağırıp tehdit ederek veya duayla rahim hayvanını korkutup kaçırmak sayılabilir.

 

Üçüncüsü, ilk fikrin gelişmiş halidir ve rahmin daha kısıtlı bir hareket alanı olduğunu varsayar. MÖ 300 civarında Kadıköylü doktor Herophilos İskenderiye’de (belki de mumyalama geleneğinden etkilenip) insan anatomisi üzerine ilk sistematik kesip biçmeleri yaptıktan sonra rahmin sabit bir organ olduğu gözlenmiştir. Ama bu gözleme rağmen yerinde duramayan rahmin hareketli olduğu fikri uzun süre değişmemişe benziyor. Roma döneminde Bergamalı Galenos ve Efesli Soranos, bu anatomik bilgiyi ifade etmekle birlikte, rahmin şişerek veya esneyerek kısıtlı bir bölgede de olsa hareket edeceği görüşünü sürdürdüler. Bu yüzden yukarıdaki tedavi yöntemlerinden uzaklaşmadılar. Bu fikir erken modern döneme kadar tıp eğitimindeki yaygınlığını korudu.

 

Dördüncüsü, rahmin vücuda dadanan kötü bir cin olduğu fikridir ve Bizans döneminde yaygınlaşmıştır. Bu zaten cincilerin öteden beri savunduğu fikirdi, ama cin-rahim Bizans’ta artık kadın vücudunun değişmez bir parçası olarak görülür. İstediğin tütsüyü yak, istediğin kadar darbuka çal, dua oku, rahim cininin tamamen iyileşmesi artık mümkün gözükmez. Yapılabilecek tek şey, rahmin olumsuz etkisini olabildiğince azaltmaktır. Cin-rahim fikri Doğu Akdeniz’deki kadim cin çıkarma geleneğinin tutarlı bir parçasıydı. Babil ayinlerinin de Yunan ayinlerinin de Hipokratesçi risalelerin de Soranos’un da ortak noktası zift-kükürt benzeri kötü kokuyla kovalama, güzel kokuyla yaklaştırma yöntemidir. Nitekim cincilerin rahmi kovmak için kurşun veya başka madenlerin üstüne yazdığı muska ve tılsımlardan yüzlercesi arkeolojik kazılarda bulundu. Bu muskalarda okuduğumuz ‘defol rahim’ tarzı cin kovma emirleri bazı İbranice ve Aramice dinî metinlerdeki cin kovma tabirleriyle büyük paralellik gösteriyor.

 

Bütün bunlar tamam da, ilk nereden çıkmış rahmin gezginliği, hayvanlığı falan? O belli değil. Bir iddiaya göre doğum sonrası rahmin vajinadan sarkabildiğini ve bir süre öyle kalabildiğini gören ecdad tek mantıklı açıklama olan rahmin gezentiliği kuramını geliştirdi. Ecdad bu kuram sayesinde kadınların sıhhatlerini korumaları için erken yaşta evlendirilmeleri ve doğum yapmaları gerektiğini de tespit etmiş oldu. Akdeniz’de bazı cin kovma ayinlerini kadınlar yönetse de, iş rahim kovmaya gelince hep erkekler çalışmışa benziyor.

 

 

 

Kaynak: Christopher Faraone (2011) “Magical and Medical Approaches to the Wandering Womb in the Ancient Greek World” Classical Antiquity, 30:1, s. 1–32.

 

Görsel: Doğum sonrası sarkan rahmi geri kaçırmak için kullanılan sarsma (kataseisis) tedavisi. Hipokrates’in Eklemlere Dair risalesi hakkında Kıbrıslı doktor Apollonios’un yazdığı şerhten bir çizim. 10. yy el yazması (Biblioteca Medicea Laurenziana, Floransa).

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

TARİH

YEcdad: “Erkek Adam Doğurur”
Ecdad: “Erkek Adam Doğurur”

Yunan mitolojisine baktığımızda erkek tanrıların yeri gelince doğum yapabildiğini görüyoruz. Diğer Akdeniz mitolojilerinde durum farklı değildi; Sümer, Hitit ve Mısır mitolojilerinde doğurganlık kavramı erkeklikle bağdaştırılıyordu.

Bir de bunlar var

Koşun kadınlar, Şenlik var!
Adımları atlamak: Türkiye’de arkeolojiyi feminizmle buluşturmakta neden “geç kaldık”?
Paris’te 1942’den Kalma ‘Zaman Kapsülü’ Daire Keşfedildi

Pin It on Pinterest