Korku filmlerini bir kenara bırakırsam, cadı kelimesinin bana anımsattığı tek şey orta çağda vahşice katledilmiş kadınlardır. Geçen gün bir kitapçıda gezinirken gördüğüm Edebiyatın Cadıları adlı kitabın önsözünde ise Pam Grossman şöyle yazmış:
“Kesin olan bir şey var: Bir cadı hemen her zaman bir ‘dişi’. Ve fark ettim ki cadı, kendi şartlarıyla güce sahip olan tek kadın arketipi. Eş, kız, anne, kardeş, bakire, fahişe -bu arketipler diğerleriyle ilişkilerine bağlı olarak anlam kazanırlar. Ama cadı tümüyle kendi ayakları üzerinde duran bir kadındır. Bu isme, sözcüklerle büyü yapan bir kadın yazardan daha layık kim olabilir? Cadılarla kesinlikle pek çok ortak noktaları var: Çocuklar dışında bir şeyler yaratan kadınlar hala pek çok insan tarafından tehlikeli olarak görülüyor. Ötekileştiriliyor, değersizleştiriliyor ya da tümüyle görmezden geliniyor.”
Sanatın büyülü dünyasında, kendilerine özgü sihirli güçleriyle bir şeyler yaratan kadınların cadılarla pek çok ortak yönü olduğunu düşünen Tasia Kitaiskaika böylece Edebiyatın Cadıları‘nı kaleme almış. Dünyanın her yerinden, kimisini ezbere bildiğimiz, kimisini hiç duymadığımız otuz kadar edebi cadı var bu kitapta. Tasia, her yazarı, kişiliğinden veya yazım tarzından esinlenerek farklı bir cadı olarak tanımlamış. Sözgelimi hepimizin yakından tanıdığı Virginia Woolf suların, porselenin ve sözlüğün muhafızı ve polisiye romanlarıyla ünlü Agatha Christie ise düzenbazlığın, cinayetin ve çay saatinin kadını.
Yazarların “cadılıkları”yla ilgili birkaç esprili tespitten sonra, haklarında kısacık bilgiler verilmiş ve kült eserleri belirtilmiş. Tanımadığım onlarca yazar olması bir yana, kitabı benim için ilgi çekici kılan bir diğer önemli unsur Katy Horan’ın çizimleriydi. Her yazarın bir de karanlık, tılsımlı bir portresi var. Karakterlerinden, Taisia Kitaiskaia’nın onlar için seçtiği cadı güçlerinden ilham alınarak resmedilmiş hepsi.
Katy Horan resimleriyle beni böyle etkileyince haliyle hakkında biraz araştırma yapmak istedim. Bahsettiğim kitabın çizimleri ve feminist bakış açısından söz ettiği bir röportajını buldum. Önceleri eserlerindeki dişiliğin herhangi bir sosyo-kültürel eleştiri barındırmadığını sandığını fakat özellikle Edebiyatın Cadıları’nı yaratırken bunun tam tersi feminist bir dışavurum olduğundan söz ediyor ve şöyle diyor:
“Daha öncesinde yaptığım işlerin feminist eleştiriler barındırdığını fark etmemiştim. Ve şimdi hepsine bakıp düşündüğümde ‘evet kesinlikle öyleler’ diyorum. Edebiyatın Cadıları yüzde yüz feminist bir sunum. Bu kadın yazarları kutluyoruz ve görülmelerini istediğimiz için sunuyoruz. Ayrıca derdim, cadı kavramını temize çıkarmak. Çünkü çoğu insanın kafasındaki cadı, çocuk yiyen yaşlı ve çirkin bir büyücü olsa da aslında cadı kendi gücüne sahip olan bir kadın. En önemli feminist sembollerden birisi.”
Bu arada Katy’nin de tıpkı benim gibi bir kızı varmış. Şimdilik anne olmanın yaratım sürecine etkisi hakkında bir fikri olmadığından söz etmiş. Ben de kitabı kızıma hediye etmek için aldığımı itiraf ediyorum. Hatta aldığım gün de çok kısıtlı bir özgür zamanım olduğundan anne olmanın zorluklarına ilişkin uzun uzadıya bir şeyler yazmış fakat asıl yazmam gerekenlere de bir türlü odaklanamadığım için sinirlenmiş ve üzülmüştüm. Anne olduğum zaman bir kızım olduğu için ve isterse o da bu duyguyu tadabileceği için çok gururlanmıştım. Ama şimdilerde bu dünyada kadın olmak bazen çok zor ve tehlikeli geliyor. Eğer okumayı, yazmayı, bir şeyler üretmeyi severse bu kitap ona ilham versin istedim. Dünyanın bambaşka yerlerinden güçlü kadınları tanısın istedim. Cadılara, kız çocuklarına, henüz doğmamış olanlara ve tüm kadınlara sevgilerimle.
Grossman, Pam. Edebiyatın Cadıları. Istanbul: Hep Kitap, 2019.
Ana görsel: Katy Horan
Yazı içi görselleri: Katy Horan